İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 19.07.2017 tarih ve 771 sayılı yazısına konu FM TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 25.10.2016 tarihinde saat 21:00’da yayınladığı "Saklı Gerçekler" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
FM TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta dini, tarihi, siyasi konuların konuşulduğu "Saklı Gerçekler" adı ile yayınlanan programın, halifelik kurumunun Osmanlı’daki önemi, Osmanlı’nın elindeki bu kurumu ‘iddia edildiği üzere’ zayıflatmak için dışarıdan yapılan girişimlerin, son Osmanlı halifesinin sürgün edilmesinin, sürgünde hanedan ailesinin çektiği maddi manevi sıkıntıların, o yıllardaki Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri ile sürgündeki hanedan ailesinin maddi durumunun mukayesesi, Atatürk’ü Koruma Kanunu, Atatürk’ün mal varlığının Meclis Zabıtlarında geçtiği sekliyle okunması ve yorumlanması gibi çeşitli konuların ele alındığı 25.10.2016 tarihinde saat 21:00’da yayınlanan bölümünde; ayrıntıları uzman raporunda belirtildiği üzere geçen diyaloglarda;"(Çanakkale savaşı konuşulurken…) -400 bin kişi, 400 bin kişi kimdi biliyor musun? Halifenin ve saltanatın gerçek cengâveri bunlar. Gerçek halifeyi ve saltanatı muhafaza edecek kişilerin kıyımını yaptılar orada. Niye? Çünkü Çanakkale olmadan önce halifeliğin ve hilafetin kaldırılması, halifenin sürgün edilmesi planları vardı ve bu halife sürgün edileceği zaman karşı çıkacak kadronun bir yerde biçilmesi lazımdı.- Yok edilmesi lazımdı.- Aynen onun için ve silahsız silahsız insanları “size ölmeyi emrediyorum” diyerek sürüldü. Binlerce insan.- Boşa ölümler yaa.- “Size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” tabi… Filistin cephesinde 65 bin tane askerimiz teslim ettik. Esir olarak bıraktık. 365 tane topla beraber. Bilerek yapıldı hep bunlar....- (Atatürk’ü Koruma Kanunu eleştirilirken) ...Çünkü senin hakkında koruma yasaları var. Niye var? Sen bir şeyin arkasına gizleniyorsan demek ki senin mide bulandırıcı işlerin var. Tabi ki senin mide bulandıracak işlerin var. Ortaya çıkmasını istemediğin bazı işlerin var. Eğer sen servetini kalkıp da bir Türkiye’yi, dünyayı Müslüman ülkelerini hiç faiz görmemiş ülkeyi sen kalkıp bu halkı, bu Müslüman halkı faizle tanıştıracak bir banka kuruyorsan, bunun iki numaralı hesabı da kalkıp da işte bugüne kadar bütün tahrif eden, tarih kitaplarımızı yayınlayan, bütün bu Dil Kurumu’na bağışlayıp orayı destekliyorsan bu Dil Kurumu da "peygamberi çölde büyümüş veya kafasına göre uydurduklarına ayet diyen" bir adam olarak neuzubillah tanıtıyorsan ve dinin propagandasını yapıp aşağılayıcı ifadeler kullanmak için dini yani bu para, bu gelen para da Hindistanlı Müslümanların yolladığı halifenin ve saltanatın güçlenmesi için halifeye yollanmış, İslami değerlerin ayakta kalması için yollanan bir parayla bunu yapıyorsan, senin koruma yasaları altına girmen lazım. Senin bir şeyleri koruman lazım yani....- (Mustafa Kemal Atatürk’ün mal varlığı konuşulurken…) İmkanı olduğu halde Sultan Vahdettin Han bütün Topkapı Sarayı’nı boşaltabilecek imkanı olduğu halde, buna vakti de olduğu halde, Sultan Abdülmecid Han’da, Halife’de o imkan yoktu, 24 saat içinde gönderildi. Ama 161 milyon lira kağıt nakit para Osmanlı hazinesinde bulunduğu halde hiçbirisine dokunmamıştır. Ancak kendisine yeteceğini düşündüğü miktarı almıştır. Bununla hayatını sürdürmeye çalışmıştır. Ve yokluk içinde, sefalet içinde vefat etmiştir. Hocam söyledi, borç içinde. Bir de şimdi bakalım Allah rızası için şimdi şey olarak tabi Koruma Kanunu var, ben, nerden kazandığı beni ilgilendirmiyor ama aslında normalde Atatürk’ün maaşı bellidir. Yaşadığı hayatın içerisinde askeriyede görev yaptığı zaman bellidir. Ondan sonra bu görev yaptığı süre içerisinde aldığı maaş aşağı yukarı bellidir. Ondan sonra hiç ticaretle uğraşmamıştır. Hiçbir ticaret hayatı olmamıştır ama bir bakıyoruz 1937 senesinde devlete bağışladığı mal varlığına bir bakalım yani.- Devlete bağışlamamış ki ya.- Devlete, ama yok bağışladığı var. Mecliste, tutanakla beraber bir bakalım bir müsaade eder misiniz?- Tamam sen yine oku. Ben bir şey diyeceğim. O zaman ben şimdi devletin bütün malını alayım Dolmabahçe Sarayında.- Öyle diyemiyoruz, öyle diyemiyoruz.- Dolmabahçe Sarayı’nda gideyim Çırağan Sarayı’nda yatayım, ondan sonra işte Küçüksu Kasrı’nda Av Köşkü’ne geleyim av yapayım, Beylerbeyi Sarayı’nda makara yapayım, sonra ölürken devlete bağışlayacağım ben, çalmadım canım.- Öyle diyemiyoruz da, biz öyle demeyelim yine. Ama bakın şu an mesela belgeleri de bende var. Kameradan da gösterebilirler. - Ben öyle deyince öyle oluyor da sen öyle deyince niye öyle olmuyor?- Şimdi şunun için söyleyeceğim ben, en son söyleyeyim onu yani de. Bu TBMM Meclis Tutanakları, Meclis Zabıtları bunlar, yani resmi belge, tabi bu fotokopisi de, aslı devlette vardır, internetten de izleyicilerimiz ulaşabiliyor bunlara TBMM Zabıt Ceridesi diye. 6. Ayın 12’si 1937 Cumartesi günü alınmış ondan sonra bu celsede görüşülmüş, meselenin içinden bir meseleyi söyleyeceğim yani, Kemal Atatürk’ün mal varlığı, devlete hibe etmiş ama onu da bir okuyacağız…(Bu bölümde TBMM Zabıt Ceridesi’nden okunması 5 dakika süren uzun bir liste halinde Atatürk’ün bağışladığı mal varlığı sayılmıştır.)- …(Atatürk’ün bağışladığı mal varlığı okunmaya devam edilirken) Program biter ya.- Yok hızlı okuyorum.- Hangi ülkenin bu servet?- İşte Atatürk’ün mal varlığı.- Hee, ben de, Britanya’nın şeyini sayıyorsun.- Yok ( Mal varlığı sayılmaya devam edilmektedir.)...- Ya ben bayıldım ya.- Bitirdim zaten sonunu okudum.- Bitti mi? Vahidettin Han ilacını alamadığı için öldü ya!- İşte şunu söylemek için ben bunları okudum, bunların hiçbirisi, bir de peşinden teşekkür konuşması var, ve Mustafa Kemal Atatürk’e bunları devlete millete bağışladığı için hibe ettiği için bulunmaz mümtaz bir şahsiyet vesaire bir sürü övgü… şahsi şöyle diyor.- Hayırsever yani...- Maaşla mı almış bunları? Maaşla mı alınmış bunlar? Neyle alınmış? Varlığı nereden geliyormuş?- Şimdi bunu da şöyle ifade etmiş: “Senelerden beri şahsi tasarrufu ve bilhassa şahsi emeği ile vücuda getirdiği mallar diye.- Maşallah… Yani kaç yaşında ölmüştü Atatürk?...- Zaten 40’lı yaşlar 45’li yaşlara kadar ne yapmıştı? Askerlikle vazife yapmıştı. Bir askerin maaşı bellidir, ondan sonrası Milli Mücadele ile geçti, o kadar milli mücadelenin arasında baya bir başka mücadelelerde de bulunmuş demek ki, şahsi emeğiyle, neyse nasıl kazanıldığı bizi ilgilendirmiyor. En- netice. Bu mal varlığı Meclis kayıtlarında da var, zabıtlarında da var.- Hayırsever insanmış.- Kaldı ki Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hissesi…- Ben de onu söyleyince…- Şimdi ben şurayı merak ediyorum, yani ben de şimdi diyorum yani gideyim bir yeri işgal edeyim, çalayım, çırpayım bir şeyler yapayım ondan sonra ölürken devlete bağışlayayım, hayırsever olur muyum, oluyor muyum yani?- Mükemmel olursunuz hocam.- Ama kendime koruma kanunu yapmam lazım." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
İhlale konu yayında; Çanakkale Savaşı’nda Atatürk’ün “size ölmeyi emrediyorum” sözü ile halifenin sürgün edilmesi planlarına hizmet ettiği imasının yapıldığı; Atatürk’ü Koruma Kanunu konuşulurken “...senin mide bulandırıcı işlerin var…mide bulandıracak işlerin var. Ortaya çıkmasını istemediğin bazı işlerin var.” Atatürk’ün mal varlığı konuşulurken “...Beylerbeyi Sarayı’nda makara yapayım, sonra ölürken devlete bağışlayacağım ben, çalmadım canım.”; “…o kadar milli mücadelenin arasında baya bir başka mücadelelerde de bulunmuş demek ki, şahsi emeğiyle...”; ve konuğun Atatürk’ü kastederek kendisi üzerinden kurguladığı “…gideyim bir yeri işgal edeyim, çalayım, çırpayım…” şeklinde kullanılan ifadelerin Devletimizin kurucusu, milli ve manevi değerimiz Mustafa Kemal ATATÜRK'ün ilke ve inkılaplarına aykırı nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan; "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlık ve bağımsızlığına, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılâplarına aykırı olamaz." hükmünün ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un “8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (g), (n), (s) ve (ş) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir” hükmü uyarınca;
İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %2 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Eylül 2016 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 10.052,33 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezası 10.000 (onbin) (2016 yılı için yeniden değerleme oranına göre belirlenen 14.359 (ondörtbinüçyüzellidokuz) Türk Lirasından az olamayacağından 14.359 TL.İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
Ayrıca; 6112 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca; 8 inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerindeki ilkelere aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verileceği, hususunun bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.