İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 25.02.2019 tarih ve 135sayılı yazısına konu, TRT Haber logosuyla yayın yapan kuruluşta 05.05.2015, 25.08.2015, 25.08.2015, 27.10.2015, 10.11.2015, 12.01.2016 ve 19.01.2016 tarihlerinde yayınlanan “Derin Analiz” adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin, Ankara 18. İdare Mahkemesinin 22.11.2018 tarih ve 2017/3251E. 2018/1898 K. Sayılı kararının uygulanması kapsamında tekrar incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Mezkûr yayınlarda, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (c), (ç) ve (ı) bentlerinin ihlal edilmediğine ve herhangi bir idari yaptırım uygulanmasına yer olmadığına oy çokluğu ile karar verilmiştir.
“Türkiye İş Bankası Borsa İstanbul’da işlem gören, Türkiye’nin en büyük özel sektör bankasıdır. Bunun yanında birçok iştiraki ile farklı iş kollarında Türkiye’nin en önemli şirketlerine de ortaktır. Halka açık bir bankanın yaptığı bütün ticari işlemler birçok kamu kuruluşu tarafından sürekli denetlenmektedir. Program konuğu Yiğit Bulut’un şikâyete konu ifadeleri 05.08.2014 ile 19.01.2016 tarihleri arasında çok kez ve sistematik olarak devam etmiştir. Bu iddiaları televizyon ekranlarında sistematik olarak ifade ettiği dönemlerde Cumhurbaşkanı Başdanışmanı sıfatını taşıyan şahsın, bu iddialarını ilgili kurum ve kuruluşların denetlemesini sağlayacak kamu gücüne de sahip olduğu aşikârdır.
Yiğit Bulut programlarda sık sık kullandığı ve deşifre metinlerinde de görülen “üçüncü kişilere menfaat sağlanması, bir şebekeye finans kaynağı olma, kredilerini mevzuata aykırı olarak kullandırma, devlete ve millete silah çeken medyayı fonlama, iştiraklerini yok pahasına satıp ortaklarını zarara uğratma, küçük yatırımcının malını peşkeş çekme, bankanın Almanya şubesi aracılığı ile usulsüz kredi verme, hissedarları mağdur etmek için operasyon gerçekleştirme…” ifadeleri ile bankayı açıkça hedef göstermiştir. Her ne kadar elinde belgesi olduğunu ifade etse de programlarda isnat ettiği konulara ilişkin bir bilgi ve belge ortaya koymamıştır. Bankanın piyasa koşullarında yaptığı ticari işlemleri kuşkuluymuş gibi lanse edip, bankanın ortaklık yapısına ilişkin ifade ettiği sözlerle hukuki yapısını tartışma konusu haline getirmiştir. Yorumcu sıfatıyla elbette bir bankayı eleştirebilir, yerebilir, ancak Türkiye’nin marka değerleri sıralamasında en üstlerde yer alan bir bankayla ilgili tartışma zemini yaratabilmenin en somut ölçütü bu iddiaların bir belgeye dayanmasıdır. Zira yorumcu tarafından dile getirilen iddiaların pek çoğu Türk Ceza Yasası yönünden de soruşturma konusu edilmesi gereken savlardır. Belgeden ve bilgiden yoksun, yalnızca söylem ağırlıklı yaklaşım yalnızca bankayı değil Türkiye Cumhuriyeti Devletini de uluslararası arenada “kuşkulu” işlemlerin yapıldığı ülkeler kategorisinde değerlendirilmesine yol açacaktır ki, bu durumun bir hukuk devletinde kabul edilebilirliği olanaksızdır.
Konuyla ilgili mevzuatı irdelediğimizde;
5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 74. Maddesinde;
“5187 sayılı Basın Kanununda belirtilen araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın veya elektronik bilgi iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biri vasıtasıyla; bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız haber yayılamaz”
aynı maddeye göre BDDK tarafından yapılan 24.12.2013 tarih ve 2013/39 sayılı duyuruda;
“Ülkemiz ekonomisinin ve finans sektörünün en önemli aktörleri olan bankalar birer güven ve itibar kurumlarıdır. Finansal piyasalarda istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması ve tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması bakımından bu güven ve itibarın hassasiyetle korunması ve yapılan yayınlar ve haberlerde bu ilkelerin gözetilmesi gerekir.
Bu güven ve itibarı korumak amacıyla bankalar için öngörülmüş birçok yükümlülüğün yanında bankaların maruz kalabilecekleri güven ve itibarı zedeleyici fiilleri engelleyici düzenlemelere Bankacılık Kanunu'nda yer verilmiştir. Bankanın tüzel kişiliğine yönelik güven kırıcı ve itibar sarsıcı yayınların özensizce yapılması, istikrarlı büyüyen, saygın ve dünya finans sisteminde haklı bir yer edinen Türk bankacılık sektörüne yönelik haksız ve kastı aşan değerlendirmelere yol açmaktadır.
5411 sayılı Bankacılık Kanununun “İtibarın korunması” başlıklı 74 üncü maddesinde, “5187 sayılı Basın Kanununda belirtilen araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın veya elektronik bilgi iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biri vasıtasıyla; bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız haber yayılamaz.” hükmü ile bankaların itibarının korunması amaçlanmış, Kanunun 158 inci maddesi ile de söz konusu yükümlülüğe aykırı davranış cezai yaptırıma bağlanmıştır.
Bu itibarla, Türk Bankacılık sektörü veya herhangi bir banka hakkında yapılan haber ve yayınlarda, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun “İtibarın korunması” başlıklı 74 üncü maddesinde yer alan hususlara titizlikle uyulmasının, güven ve itibarı zedeleyici yayınlardan özenle kaçınılmasının, aksi takdirde Kanun ile verilen görev ve yetki çerçevesinde işlem yapılacağı hususunun hatırlatılmasında yarar görülmüştür.” hüküm ve ifadelere yer verilmiştir.
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 104. Maddesinde;
“Makul bir ekonomik veya finansal gerekçeyle açıklanamayan, borsa ve teşkilatlanmış diğer piyasaların güven, açıklık ve istikrar içinde çalışmasını bozacak nitelikteki eylem ve işlemler, bir suç oluşturmadığı takdirde, piyasa bozucu nitelikte eylem sayılır. Kurulca belirlenen piyasa bozucu eylemleri gerçekleştiren kişilere Kurul tarafından yirmi bin Türk Lirasından beş yüz bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir. Ancak, bu suretle menfaat temin edilmiş olması hâlinde verilecek idari para cezasının miktarı bu menfaatin iki katından az olamaz.”
Aynı Kanun’un 107. Maddesinin 2. Fıkrasında de ise;
“Sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor hazırlayan ya da bunları yayan ve bu suretle menfaat sağlayanlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar” hükümlerine yer verilmiştir.
Bu bağlamda birer saygınlık ve güvenirlik müessesi olan bankaların şöhret ve itibarlarına yönelik televizyon ekranlarında görüş beyan ederken -özellikle “kamusal kimlik taşıyan” kişiler tarafından ifade edilirken- çok daha dikkatli olunması gerekmektedir. Bu iddialar toplum nezdinde belirli bir saygınlığı bulunan “Cumhurbaşkanı Başdanışmanı” sıfatına haiz bir kişi tarafından ve “kamu yayıncısı” olan TRT Haber ekranlarında yapılıyor olması daha da düşündürücü ve vahimdir. Zira halkın tamamının vergileri ile finanse edilen ve toplumda özgürce kanaat oluşması için “kamu yayıncılığı” yapması beklenen bir kuruluşta, kasıtlı ve sürekli olarak spekülasyona dayalı, ticari itibarı zedeleyici bu türden açıklamalarda bir “kamu yararı” olmadığı -iddiaların doğruluğu veya yanlışlığına bakılmaksızın bankaların şöhret ve itibarlarını olumsuz etkiliyor olması- aşikârdır.
Bunun yanında banka avukatlarının Üst Kurul’a başvuru dilekçesinden de görüleceği üzere yapılan “cevap ve düzeltme talebi”ne de olumlu bir cevap verilmemiştir. Tarafsızlık, eşitlik, adalet, kamu yararı, kamu yayıncılığı ve yayıncının sorumluluğu gibi kavramlar bu yayıncılık anlayışı karşısında ağrı şekilde zedelenmiştir.
Aynı yorumcunun, farklı programlarda, ısrarla ve düzenli olarak doğrudan doğruya bankayı hedef alır nitelikteki değerlendirmeleri incelendiğinde, yapılmak istenenin yalnızca Türkiye İş Bankası’nın faaliyetlerine yönelik bir yaklaşım olmadığı, onun da ötesinde bankanın kuruluşunun fikir babası ve savaş yıllarında kendi maaşından yaptığı birikimleriyle hissedarı olan Atatürk’ün ve O’nun ülkeye sağlamış olduğu gelişmişliğin de hedef alındığı anlaşılmaktadır.
TRT Haber kanalında muhtelif tarihlerde yayınlanan “Derin Analiz” programında program konuğu Yiğit Bulut’un açıklamaları Yayın Hizmeti İlkelerini düzenleyen 8. Maddenin 1. Fıkrasında yer alan “kamusal sorumluluk” anlayışından oldukça uzaktadır. Adil değildir. 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanun’un Genel yayın esaslarını düzenleyen 5. Maddesinin “a, c, j, k ve m” bentlerinde tanımlanan “kamu yararını korumak ve kollamak, milli ve ekonomik menfaatlerinin gereklerine uymak; kişilerin özel hayatlarına, şeref ve haysiyetlerine saygılı olmak, tarafsızlık, doğruluk, tek yönlü ve taraf tutan yayın yapmamak” ilkeleri üzerine inşa edilen TRT Haber kanalında yayınlanıyor olması ise ayrıca değerlendirilmeye muhtaçtır.
Yukarıdaki mevzuat ve program konuğunun ifadeleri bir arada ve 6112 sayılı Kanun kapsamında değerlendirildiğinde,
6112 sayılı Kanun’un 8. Maddesinin “c” bendinde yer alan “Hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı olamaz.” ilkesini,
Bir bankanın ticari itibarını sistematik şekilde zedeleyici ifadelere yer verilmesi sebebiyle “ç” bendinde yer alan “…kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” ilkesini,
Siyasi bir yorum programında bir yıldan uzun sürede ve pek çok kez işlenen bu konuda, konunun diğer tarafının dinlenmemiş olması, dolayısıyla tek bir bakış açısı ile hassas ve önemli bir ticari faaliyete ilişkin konunun tek yönlü işlenmiş olması sebebiyle “ı” bendinde yer alan “Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır;” ilkesini açıkça ihlal ettiğini düşünüyorum.”
görüşünde olduğum için çoğunluk kararına katılmıyorum.