Üst Kurul Başkanı Ebubekir ŞAHİN’in gündem dışı olarak;
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 04.02.2020 tarih ve 179 sayılı “HALK TV” konulu yazısının görüşülüp karara bağlanmak üzere gündeme alınmasını öneriyorum."
Şeklindeki beyanına istinaden yapılan oylamada, konunun gündeme alınmasına Üst Kurul Üyesi Ali ÜRKÜT’ün karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verilerek görüşmelere geçilmiştir.
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 04.02.2020 tarih ve 179 sayılı yazısına konu HALK TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 24.01.2020 tarihinde saat 21:00’da yayınladığı "Ceviz Kabuğu" isimli program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, HALK TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 24.01.2020 tarihinde saat 21:00’da yayınlanan "Ceviz Kabuğu" isimli programda, program konuğu tarafından; "…Türkiye'de olup olmadığı tabi o da tartışma, çünkü Türkiye'de kamutay yok. Yani meclis var ama göstermelik var. Dolayısıyla kararlar meclisten çıkmıyor. Tek erkten çıkıyor kararlar. Ve tek erk eğer doğru yaparsa doğru, yanlış yaparsa da bunun bütün vebalini seksen iki milyon ödüyor... Ama Türkiye'de böyle değil, şu anda Türkiye'de devlet var mı, yok mu tartışılacak bir konudur. Yani çünkü kamutayın olmadığı bir yerde halk oyunun ve halkın karar meclisinin olmadığı bir yerde, devlet sorgulanır. Şu anda böyle bir durumdayız... Demek ki halkın halka olan yararı hepsi bunların gönüllü örgütlerdir, halkın halka olan yararı devletin halka olan yararından çok daha üstün... Depremlerdeki yıkımların ana nedeni, ülkenin yönetim erki, siyasiler ve ülkenin ekonomik durum....'dır... Çünkü bu işin sorumlusu siyasilerdir. Siyasiler devletçilik oynuyorlar, hükümetçilik oynuyorlar. Peki şu an Türkiye'de hükümet de yok, hükümetsiz bir devlet olmaz, kamutayı kapalı olan, kamutayı işlevsiz olan yani meclisi işlevsiz olan bir devlet olamaz. Eğer bir devletin meclisi işlevsizse tek erkli yönetiliyor demektir. Tek erkin yanlış olduğu kararları da almış olduğu kararların bedelini de maalesef 82 milyon öder... Bu da çok net cebinde para ne kadar çoksa deprem senden o kadar uzaktır. Şimdi savaşlarda ölenler yoksullardır, depremlerde ölenler yoksullardır, bunları şehitlik olayı ile sıvayarak teselli edemezsiniz, bunların sorumlusu açık söylüyorum doğrudan doğruya siyasi erk ve yönetimlerdir. Artık siyasi erk, kara gözlüklerine kara şapkalarını giyerek deprem bölgelerini gezmeye gelmesinler. Onlar depremsiz bir zamanda ve barış döneminde devlet için gereklerini yapsınlar... 1960'dan 2020'ye geldik ben halen depremin içindeyim, istesem de istemesem de, o zaman da Gediz depremi olmuştu, gene siyasiler geldi kara gözlüklerini takarak bu takdir-i ilahidir dediler. Allah'ın takdirinin ötesinde bulunamayız, demek ki Allah böyle takdir etmiş, böyle olmuştur dedi halk tık sesini çıkarmamıştı, dolayısıyla 2020 Türkiye'sinde halen bu yazgımızdır, Allah'ın takdiridir diyorlarsa, o insanı dinlemesinler, o insan yalan söylüyor. Depreme aykırı hareket ediyor demektir... Halk bilinçsiz olduğu için ölmüyor, halk yoksul olduğu için ölüyor." şeklinde kişisel ifadelerle, kamuoyunda kanaat oluşturarak, tüm ülkeyi derinden sarsan bir afet üzerinden toplumu yanlış yönlendirebilecek ve farklı değerlendirmeye sebebiyet verebilecek nitelikte yayın yapıldığı görülmüştür.
Kitle iletişim araçlarının günümüzdeki önemi kamusal faaliyetteki etkin gücünden ileri gelmektedir. Yayıncılığın kamusal bir sorumluluk olduğu gerçeğinden yola çıkarak gazetecilik olanakları içerisinde üretilen haberlerin ve bilgilerin tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması beklenmektedir.
Medyanın özellikle demokrasiye katkı bağlamında bir takım görevlerinin varlığından söz edilebilir. Bu bağlamda medyanın temel işlevlerinden biri sağlıklı iletişim ortamını oluşturmaktır. Yöneten-yönetilen ilişkisinde doğru bilgilendirme ve tarafsız habercilikle kurulacak iletişim, özgür tartışma ortamının yaratılmasına, kamuoyunun aydınlatılmasına ve serbestçe oluşumuna katkıda bulunacaktır.
Yayıncının haberlerle kamuoyunu bilgilendirmek görevini icra ederken, kriz haberciliğinin hassas dengelerini akılda tutması beklenmektedir. 2014 yılında hazırlanan Yayın İlkeleri Rehberi'nde "Doğal afet haberleri gibi yayınlarda izleyicilerde korku, panik, endişe yaratacak ifadeler kullanılmamalı gerilimi artıracak nitelikteki yorumlardan kaçınılmalıdır." ifadesi yer almaktadır. Yayıncı kuruluşların, deprem gibi afet-kriz anlarında ve sonrasında olay yerinde yaşananlara ilişkin haberlerin veriliş tarzı ve dilinde otokontrol yapmalarının gerekliliği vurgulanmaktadır.
Yukarıda yer verilen tüm açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde ihlale konu programda, yapılan değerlendirmeler deprem ve depreme dayalı olgular olsa da; söz konusu ifadelerin deprem konusunda toplumu bilgilendirme, tarafsız görüş beyan etme, objektif bakış açısıyla olguları yorumlama vb. durumların dışında bir durum ve bu durumun toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olduğu, günümüzde medyanın gücünün artması ile medya mensuplarının sorumluluklarının da aynı ölçüde arttığı bir gerçektir. Medya mensuplarının siyasi kişi, kurum ve kuruluşları eleştirmesi; onların söz ve eylemleri hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi tabii bir durumdur. Ancak bu hakları kullanırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan kaçınılması gerektiği, kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Habercilerin ilgili konu ile alakalı, programlarında ve bültenlerde uzman görüşüne başvurması olası ve gerekli bir durumdur. Ancak habercilerin, uzman görüşünün temel gereğinin, kamuoyunda kafa karışıklığı ve hedef gösterme değil aksine olgu ve olaylara netlik kazandırabilmek olduğu unutulmamalıdır.
Bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %1 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Aralık 2019 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 584.817,34 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2020 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 25.881 (yirmibeşbinsekizyüzseksenbir) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ali ÜRKÜT’ün karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.