Üst Kurul Başkanı Ebubekir ŞAHİN’in gündem dışı olarak;
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 04.02.2020 tarih ve 180 sayılı “TELE 1” konulu yazısının görüşülüp karara bağlanmak üzere gündeme alınmasını öneriyorum."
Şeklindeki beyanına istinaden yapılan oylamada, konunun gündeme alınmasına Üst Kurul Üyesi Ali ÜRKÜT’ün karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verilerek görüşmelere geçilmiştir.
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 04.02.2020 tarih ve 180 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 24, 27.01.2020 tarihinde saat 23:13 ve 18:00 saatlerinde yayınladığı "Deprem Özel" ve “Ana Haber Bülteni” isimli program yayınlarına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 24.01.2020 tarihinde saat 21:00’da yayınlanan "Deprem Özel" isimli programda, program sunucusu ile konukları arasında geçen diyaloglarda; "…AFAD ekipleri gelmiş, bunun altından canlı çıkması mümkün mü yani, göçüntü altında kalan her 100 kişiden 84 kişisi ölü torbasına girer, halkın durumu böyleyken ben illa burda kanal İstanbul yapmak istiyorum diyemezsin, …Bizim devlet büyüklerimiz çok meraklıdır böyle bi olay olduğunda hemen bölgeye gidelim işte bakanlar başbakanlar şunlar bunlar, Bir işe de yaramazlar. Bir de üstüne üstlük gelip protokol ihtiyacı sebebiyle ordaki çalışmaları da çok aksatırlar... Sözün özü devlet büyükleri uçaklara helikopterlere atlayıp bi dünya da masraf yapıp bölgede hiçbir işe yaramayacaklarını bildikleri halde geldik yanınızdayız gibi söylemek için konuşmak için görünmek için gitmelerinin bir anlamı yok, kentsel dönüşümün nasıl yapıldığını en az benim kadar biliyosunuz heralde, tamamen rantsal dönüşüm olarak yapıldı, 18 yıldır iktidarda olan bir siyasi parti var başımızda, ama deprem vergilerini amacı dışında kullananlar bunlar, toplanma alanlarını amacı dışında kullananlar bunlar, imara açanlar bunlar, AKP iktidara geldiğinde ilk iş bu deprem konseyini lağvetti, yani bu kafa yapısındaki bir iktidarla depremlere afetlere hazırlıklı olacağımızı beklememeliyiz, kendi başımızın çaresine bakacak şekilde önlemlerimizi almak zorundayız, ama işte ne kafada olduklarını ne bakış açısında olduklarını siz benden daha iyi biliyorsunuz...", Deprem Özel yayını devam ederken saat 01:11’de sunucunun deprem bölgesi ile ilgili olarak “Evet pek çok muhtar yapayalnızız kimse gelmedi AFAD yok, Kızılay yok şeklinde açıklamalar yapsalar da biz hemen şimdi ulaşılmak üzere olduklarını düşünmek istiyoruz.”,
27 Ocak 2020 tarihinde yayınlanan Ana Haber Bülteni'nde ise “Haber spikeri: İçişleri bakanının 15 kişi hayatını kaybetti derken 3-5 dakika içinde yanındaki sağlık bakanının 18 kişi hayatını kaybetti demesi ne kadar koordine olmuş devlet sorusunu sorduruyor. Diğer taraftan aktarıyordum her şeyi siyaset malzemesi yapmayalım dediğini İçişleri Bakanı'nın. Ama depremin tam da siyasetin en önemli konularından olduğunu değerlendiriyorduk. Yani kanal İstanbul yapmak bir siyasi tercih ülkeyi yönetenler kanal İstanbul'la ilgili siyasi tercihlerini, İstanbul'u depreme hazırlamak ve İstanbul'da meydana gelecek depremle ilgili çalışmaları yürütmek için kullanabilir... Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN biliyorsunuz Elazığ'ı ziyaret etti. Bakanlarıyla birlikte. bölgeye gitti enkazları ziyaret etti. Hastaları yaralıları ziyaret etti. Mustafa Paşa Mahallesindeki kurtarma çalışmaları sırasında yaşanan bir olaysa tartışma yarattı. Enkazdan çıkarılan yaralı bir vatandaş kalabalık içinde bir koridor açılarak ERDOĞAN'ın önüne kadar getirildi. Tartışmaların başladığı nokta burası. Dış ses: Depremin ardından arama kurtarma çalışmaları sırasında yaşanan bu görüntüler tartışma yarattı. Enkazdan çıkarılan yaralı sedye üzerinde partili cumhurbaşkanı ERDOĞAN’ın önünden geçirerek ambulansa götürüldü. Ancak bu görüntüler tartışma yarattı. KRT programcısı Serdar AKİNAN yaralının AKP'li Cumhurbaşkanı ERDOĞAN için yarım saat bekletildiğini ileri sürdü. Ambulanslar bekliyo kapıları açık burdaki ekip bekliyo ordaki bir yetkili içerdeki kim olduğunu bilmiyorum bilmem de mümkün değil. Ordaki heyetin gelişini koordine ediyor. Sayın cumhurbaşkanı önünden geçti o enkazın önüne geldi. O battaniye indi ve ordan sedyeyle yaralı kadını çıkarmaya başladılar. Sayın cumhurbaşkanı geldi ve sedye önüne geldi." şeklinde ifadelerle bu haberin ardından “Öztırak’tan iktidara deprem tepkisi, iktidar deprem enkazında dahi siyasi şovu ihmal etmiyor” haber bandıyla tanımlanan haberin sunumunda, “CHP sözcüsü Faik ÖZTIRAK’ın düzenlediği basın toplantısında depreme dair açıklamalarda bulunurken iktidarı deprem bölgesinde siyasi şov yapmakla suçladı. Cumhurbaşkanı ERDOĞAN’ın enkaz alanına gitmesini eleştirdi.”, "-Bakıyoruz iktidar deprem enkazında dahi siyasi şovu ihmal etmiyor… ERDOĞAN çalışmaların sürdüğü alana yanına bir VIP ordusuyla giriyor. Bir de nasılsa denk geliyor aynı anda göçük altından bir depremzede çıkarılıyor. ERDOĞAN'ın tam önünden geçiriliyor o sırada da kameralarla bu görüntüler alınıp basına servis ediliyor. Deprem siyasi şov konusu yapılmayacak kadar ciddi bir iştir.",
Şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Yayıncının haberlerle kamuoyunu bilgilendirmek görevini icra ederken, kriz haberciliğinin hassas dengelerini akılda tutması beklenmektedir. 2014 yılında hazırlanan Yayın İlkeleri Rehberi'nde "Doğal afet haberleri gibi yayınlarda izleyicilerde korku, panik, endişe yaratacak ifadeler kullanılmamalı gerilimi artıracak nitelikteki yorumlardan kaçınılmalıdır." ifadesi yer almaktadır. Yayıncı kuruluşların, deprem gibi afet-kriz anlarında ve sonrasında olay yerinde yaşananlara ilişkin haberlerin veriliş tarzı ve dilinde otokontrol yapmalarının gerekliliği vurgulanmaktadır.
İnsan hayatının doğrudan tehdit altında olduğu deprem gibi doğal afet ve kriz zamanlarında ilk tepkileri endişe ve güvensizlik olan bireyler, gerçekte ne olduğunu anlayabilmek ve içinde bulunduğu belirsizliği giderebilmek için enformasyona ihtiyaç duymaktadır. Bu şaşkınlık ve karmaşa içerisinde izleyiciler, ne yapılması gerektiğine dair yol haritası belirlemek için yetkili merciler ile devlet büyüklerinin açıklamalarına ve bu kriz durumuyla ilgili uzmanların yorum ve görüş paylaşımına ihtiyaç duymaktadır. Dolayısıyla, devlet yetkililerinin ve konunun uzmanlarının kriz dönemine dair açıklamaları izleyicinin temel beklentilerini oluşturmakta, uzmanların sansasyonel olmayan, panik ortamı yaratmayacak, yakınlarının zarar görme ihtimali olan mağdur ailelerini ve her türden izleyiciyi incitmeyecek türden açıklamaları hayati önem taşımaktadır. Kuruluşun deprem özel yayınına konuk olan uzmanların "AFAD ekipleri gelmiş. Allah'ını severseniz bunun altından canlı çıkması mümkün mü yani. Göçüntü altında kalan her 100 kişiden 84 kişisi ölü torbasına girer." tarzı ifadelerle sansasyonel tarzda sunulduğu, krizle ilgili bilgi akışı ve enformasyon ihtiyacının giderilmesinin aksine endişeyi artırıcı bir üslup benimsendiği,
Bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %1 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Aralık 2019 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 192.333,31 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2020 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 25.881 (yirmibeşbinsekizyüzseksenbir) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ali ÜRKÜT’ün karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.