İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 14.02.2020 tarih ve 249 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda "KRT" logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 09.10.2018 tarihinde saat 17:00’de yayınlanan ve sunuculuğunu Ebru Kırçak'ın yaptığı "Haber Merkezi" isimli program konuğu Merkez Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Abdürrahim Karslı’nın;
“Türkiye'de çıban başı olarak gösterilen ne? Bir PKK terör örgütü. İki FETÖ terör örgütü çıban başı. Üç bana göre çıban başı Türkiye'yi ciddi bir uçurumun önüne getiren baştan beri söylediğim bir Büyük Ortadoğu Projesi olan ve hala da ona hizmet eden diğer bir çıban başı da Tayyip Erdoğan ve ekibi. Türkiye'nin rahat etmesinin bir tek formülü var. Bu üç kişi yani Abdullah Öcalan, Fethullah Gülen ve Recep Tayyip Erdoğan. Bu üç kişi ve yakın markaj ekibi muhakeme edilmeli. Muhalefetin gündeme getirmesi, tartışması gereken, halkın gündemde tutması gereken, insaflı basının gündemde tutması gereken konu bu. Bu üç kişi dar çevresi ile muhakeme edilmeli. Tekrar ediyorum. ...Çünkü bu üçü ruh ikizidir. Beraber çalıştılar. Daha önce Ak Parti, özellikle Recep Tayyip Erdoğan ne diyordu Abdullah Öcalan istikbali okuyor. Abdullah Öcalan çok iyi bir insan. Hatta Recep Tayyip ERDOĞAN'ın yanındaki ne diyordu Recep Tayyip ERDOĞAN'ın bakanı, sözcüsü Bülent ARINÇ “Ya çok iyi bir insan. Hatta gençliğinde de çok düzgün bir adammış ya. Hatta sohbete gidecekmiş de arkadaşları gitmiş o gidememiş o öyle kenarda kalmış. Bunun bakanları ne diyordu? Bu bizim istikbalimizi okuyor. Ortadoğu'yu okuyor. Yol gösteriyor diyordu. Yani Abdullah Öcalan bunların fikir babasıydı. …beraber çalıştılar diyorum. Beraber çalıştılar yıllarca. Akil insanlar seçtiler ya. Çözüm süresi seçtiler ya. Çukur kazdılar ya. Memleketlere silahları doldurdular ya şehirlere. Sonra da bu kadar insan öldü. Bir burada bir cenazesi var. Bu Cumhurbaşkanı ve yakın ekibinin burada bir cenazesi var. Abdullah Öcalan'la birlikte burada bir çözüm sürecinde bir cenazesi var. Bunun ikinci bir cenazesi FETÖ terör örgütü dediği ekip. Bu Fethullah Gülen'i bir noktaya taşıyan da bu insanlar. Bu ve dar çevresi. Beraber çalıştılar yıllarca. Ve ne diyordu: gel ey muhterem... O gelmedi, şimdi ortaya çıkan netice de burada." şeklindeki ifadeleri nedeniyle, 6112 sayılı Yasanın 8. Maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; "İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle yaptırım uygulanmasına “oy çokluğuyla” karar verildi.
Söz konusu programa 17.04.2019 tarih, 2019/17 sayılı toplantıda 6112 sayılı Yasanın 8. Maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan; "Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz" hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle yaptırım uygulanmasına “oy çokluğuyla” karar verilmiş, ancak yayın kuruluşunun söz konusu Üst Kurul kararının iptaline yönelik dava açması sonucunda, Ankara 8. İdare Mahkemesinin 16.10.2019 tarihli ve E.2019/1021, K.2019/2091 sayılı kararı ile Üst Kurul kararı iptal edilmiştir.
Bu defa programa yaptırım uygulanmasında ısrar edilerek yayın ilkesi değiştirilmiş ve 6112 sayılı Yasanın 8. Maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendine aykırılıktan yaptırım uygulanmıştır.
Oysa ki yorumlar eleştiri sınırları içinde olup ifade özgürlüğü kapsamındadır. İfade özgürlüğü; çoğulcu ve anayasal demokrasilerin temel taşlarındandır. Farklı tanımlara yer verilmekle birlikte genel kabule göre, ifade özgürlüğü; insanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği fikir ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve serbestisidir. İfade özgürlüğü, sadece “düşünce ve kanaat sahibi olmayı” değil, “düşünce ve kanaatlere ulaşma” ve “düşünce ve kanaatleri açıklama, yayma” özgürlüklerini de kapsamaktadır. Ayrıca ifade tarzları, biçimleri ve araçları da bu özgürlük kapsamındadır.
AİHM’ye göre ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun en önemli temellerinden olup, toplumsal ilerlemenin ve her kişinin gelişiminin başlıca koşullarından birini teşkil etmektedir. AİHS'nin 10. maddesinin 2. fıkrası saklı kalmak koşuluyla, ifade özgürlüğü, yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın “demokratik bir toplum” olamaz. (Handyside/Birleşik Krallık, 5493/72, 07.12.1976).
Bugüne kadar Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’e yapılan hakaret, aşağılama ve saygısızlığı ifade özgürlüğü kapsamında sayarak yaptırım uygulamaktan ısrarla kaçınan Üst Kurulun söz konusu programa, hiçbir hakaret ve aşağılama içermeden, programa konuk olarak katılan bir siyasi parti liderinin görüşlerine yer vermesinin haber niteliği taşıması, sadece gerçekler ışığında eleştiri ve ifade özgürlüğünün kullanılmasına rağmen uyguladığı yaptırım kararının hukuki olmadığı, muhalif basının susturulması gibi demokratik toplumlarda kabul edilemez bir amaca yönelik karar olduğu görüşünde olduğum için katılmadım. 21.04.2020