İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 18.08.2020 tarih ve 1552 sayılı yazısına konu akit tv logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 15.08.2020 tarihinde saat 08:00’da yayınladığı "Gün Başlıyor" isimli program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
akit tv logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 15.08.2020 tarihinde saat 08:00’da hafta sonları yayınlanan sunuculuğunu Ahmet Özdemir'in yaptığı, “Gün Başlıyor” isimli haber bültenin de, sunucu tarafından, “... o diziler var. Hani kuyulu muyulu... Ben söylemeyeceğim direk isimlerini de sonra mahkemelik oluyoruz onlarla. Genel olarak söyleyeyim. Hani birbirlerine böyle (ellerini silah şeklinde tutarak soldan sağa doğru oynatıyor) taradıkları diziler. Ondan sonra yolsuzluk içeren, hırsızlık içeren diziler. Bununla birlikte kim kiminle birlikte, kim kimin sevgilisi, kocası ya da bilmem nesi belli olmayan diziler. Bir gün bakıyorsunuz dizide senaryoda onunla beraberken "küt" onun arkadaşıyla beraber olmuş. Yarın bir gün bakacaksınız, adam gidiyor başka bir adamla birlikte olabilir. Onları da göreceğiz, görüyoruz. Ve hiçbirine de kısıtlama yok. Yani RTÜK neden bunlara kısıtlama vermiyor, tabi ki reklam gelirlerinden pay alıyor. Acaba RTÜK diyorum reklam gelirlerinden pay almasa, çünkü en çok reyting izlenen dizilere çok reklam geliyor reklam verenler tarafından. Dolayısıyla şimdi bakıyorlar en çok hangi dizi izleniyor, reyting raporlarına bakıyorlar. İşte falanca dizi. Öyleyse "biz reklamlarımızı bu falanca dizinin kuşaklarında yer alsın" diye oraya reklam veriyorlar. Şimdi oraya reklam verince de bir dizi ya da bir program çok izlendiği zaman da ne oluyor? Reklam geliri çok fazla artmış oluyor o işletmenin, kurumun, televizyon işletmesinin ve ardından da reklam payı, RTÜK'e ödenen reklam payı da artmış oluyor. RTÜK de buradan çok ciddi bir kazanç elde etmiş oluyor. Acaba bunlar mı engel? Yani "yine ortada para pul hikayesi döndüğü için mi?" diye sormak gerekiyor tabi ki.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında medyanın gücü ne kadar fazlaysa medya mensuplarının sorumluluğunun da o ölçüde arttığını söylemek mümkündür. Muhakkak ki medya mensuplarının halka karşı sorumlulukları bulunan siyasi kişi veya kuruluşları eleştirme ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılması; kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir.
İhlale konu yayında, sunucu tarafından; “Yani RTÜK neden bunlara kısıtlama vermiyor, tabi ki reklam gelirlerinden pay alıyor... RTÜK de buradan çok ciddi bir kazanç elde etmiş oluyor. Acaba bunlar mı engel?" şeklinde ifadelerle, bazı yayınlardan duyduğu rahatsızlığın dile getirildiği, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun bu yayınlara neden bir kısıtlama getirmediğinin sorgulandığı ve bunun sebebinin ise, Üst Kurul'un medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardan tahsil ettiği ticari iletişim paylarının kesintiye uğramasından duyduğu endişe olduğu ima edilmiştir. Bilindiği üzere, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, programlar yayınlandıktan sonra 6112 sayılı Kanun hükümlerine uygunluk açısından denetlemekte olup Üst Kurul'un programlara yayından önce müdahale etme, programları yayından kaldırma veya kısıtlama yetkisi bulunmamaktadır. Ayrıca Üst Kurulu'un gelirleri/giderleri 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında uygulanmaktadır. Yine 5018 sayılı Kanun'un 78'inci maddesinin değişik ikinci fıkrasında yer alan "Düzenleyici ve denetleyici kurumların üçer aylık dönemler itibarıyla oluşacak gelir fazlaları, her üç ayda bir izlenen ayın on beşine kadar genel bütçeye aktarılır..." hükmü uyarınca, genel bütçeye aktarıldığı bilinmektedir.
Sonuç olarak, bir habercinin basit bir mevzuat araştırmayla rahatlıkla ulaşılabilmesi öğrenilmesi/bilinmesi gereken bilgiler mümkün iken, herhangi bir araştırma yapmaksızın söz konusu yayında, yer verilen ithamlarının soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberlerin, soruşturulmaksızın ve doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanmaması gerektiği, kişi, kurum ve kuruluşların haklarının gözetilmeksizin tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; “Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın ve doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz...” ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanun’un diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. …” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %1 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Temmuz 2020 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 1.157.763,00 değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2020 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 25.881 (yirmibeşbinsekizyüzseksenbir) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.