İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 11.11.2013 tarihli ve 3352 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“Söke Kanal 09 logolu yayın kuruluşu 25.10.2013 tarihinde saat 19.58'de ''REFİK MERCAN'LA DOBRA DOBRA'' isimli bir tartışma programı yayınlamıştır. 30.10.2013 tarih ve 029848 sayılı Evrak Akış ve Talimat Fişi ile gelen Cavit YILDIZ'ın şikayet dilekçesinde söz konusu programın devamlı olarak iftira, karalama ve tahrik içeriği nedeniyle 6112 Sayılı Kanunu ihlal edildiği ifade edilmiştir. Bahsi geçen programın ilgili kısımlarının deşifresi aşağıdaki gibidir:
Program sunucusu, konuğu eski CHP İlçe Başkanı Yusuf GÜNAL'ı tanıttıktan sonra milli merkez hareketiyle başlayıp ekonomi ve Söke siyaseti üzerine konuşulacağını belirttikten sonra "duyulmayanları duyurmak" başlığı altında gazete başlıklarını izleyiciye aktarmıştır. Gazete başlıkları bittikten sonra söz alan konuk GÜNAL: ''İyi bir başlangıç yaptın. Tabi şimdi halkımız belli gazeteleri almıyor, oradaki haberlerden hiç haberi yok, bir de bunlar tartışılmıyor. Eskiden hepimizi sabahlara kadar televizyon başında tutan tartışma programları yok. Geçen geldiğimde siz de bahsetmiştiniz, tartışacak insan bulamıyorum diye. Bu gün mesela bir örnek var. Dikdatör deniliyormuş başbakana, o da sandıkta soracakmış bunun hesabını. Halbuki o orda sorulmaz. Madem dikdatör deniliyor, suçlayanlar ve savunanlar çıksınlar, halkın huzurunda tartışsınlar. Gerçekten dikdatör mü değil mi, örnekleri var mı yok mu, halkımız o zaman gayet açık bir şekilde öğrensin. Yani bütün basını ele geçirdikten sonra, sandıkta kendine yönelik sonuç alabileceğini inandıktan sonra sandıktan bahsetmek, bunun cevabı olarak çok yanlış bir şey./ Sunucu MERCAN: "Şöyle istiyorsunuz heralde. İzleyicilerimizi bilgilendirelim. Sayın Başbakan girdiği ilk seçimde seçilmeden, partisi seçim kazanmadan, kendisi zaten özel bir kıyakla, BAYKAL'ın jestiyle, kıyağıyla, gerçi demokrasi adına erdemli, doğru bir davranıştı, bazıları suçlayabilir, birinci parti olmuş, tek başına iktidar olmuş bir partinin genel başkanı yasaklı olamaz. Bu yasağı kaldırmamız lazım diyerek o jesti yaptı. Ancak çok şaşalı çok güçlü bir iktidar olan astığı astık kesitği kesik her dediği olan bir iktidar, AKP iktidarı. Ancak malesef içerde milletvekillerimiz var. Dünyada en çok basın mensubunun içerde olduğu ülkelerden biriyiz. Malesef durum bu. Çok doğru tespitte bulundu sayın başkanımız, seçilmeden önceki arena programında, Uğur DÜNDAR'ın sunduğu, sayın BAYKAL ile karşı karşıya gelmişlerdi, oturmuşlardı, tartışmışlardı sabaha kadar.''
Programın devamında Söke yerel siyasetinden bahsettikten sonra seçim sitemleri ve şu anki basının durumu konuşulmuştur. Halkın eğitiminin, katılımının daha fazla olması ve daha da önemlisi halkımızın bilerek oy vermesi gerektiğinden; parası olanın değil, bilenlerin oy vermesi gerektiğinden bahsedilmiştir. Ardından tutuklu askerlerin yargılanmasının maksatlı olduğu, uyduruk delillerle, balyoz davasında insanların mağdur edildiği iddia edilmiştir.
İlgi yazısında şikayete konu olan söylemlerin deşifresi şöyledir:
Sunucu MERCAN: "Hiç bir şeyin üzerinde durulmuyor, olumsuz hiç birşey konuşulmuyor. Ama iki pilot gündeme çok oturdu. Nasıl getirmişler nasıl götürmüşler. Kaç aydır ayıptır o kadar gün yok oldu gıkı çıkmadı, alamadık. 150 milyon dolar da fidye veriyorsun ondan sonra kurtardık diye de bir sürü şov yapıyorsun. Çok açık malesef.''(Klip 2 REFİK MERCAN'LA DOBRA DOBRA(fidye)./ Sunucu MERCAN: "IMF' ye olan borç kapatılırken Türkye' nin borç stoku 1 trilyon liraya yükseldi deniyor (Klip3 (REFİK MERCAN'LA DOBRA DOBRA(borç). Ama IMF'ye borcumuz yok diye caka satıyor. A bankasını kapatmış vatandaş, diğer bütün bankalardan borç almış, A bankasına borcum yok diye caka satıyor. İyi de A bankasına kapattın ama diğer bankaların hepsine borçlandın.''/ Konuk GÜNAL: "Üstelik A bankasının şöyle bir avantajı vardı, methetmek için söylemiyorum da, kredi verirken senin durumunu inceliyor, belli kriterler arıyor ve ona göre veriyordu. Şunu yapman lazım diye tavsiyede de bulunabiliyordu. Şimdi tek bankayı kapattım diye caka satma gibi bir olay var. Ama bu özellikle aynı konunun defalarca işlenmesi bana şunu hatırlatıyor. Seçim konusunda birşeyler yapmak lazım dedim ya, belli insanlar buna inanıyor demek ki."/ Sunucu MERCAN: "15 kanal canlı yayın veriyor, IMF'ye borcu kapattık ilk defa bizim dönemde ama sen bu 1 trilyona çıkmış borcu hangi kanaldan dinleyebilirsin. Duyamazsın, verecek kanal yok .''
Peşi sıra ekonomi konuları konuşulup bazı veriler beyan edildikten sonra hükümetin ekonomi politikaları eleştirilmiştir.
''Konuk GÜNAL: Biraz önce konusu geçmişti Sayıştay konusunda, meclisten kaçırıldı. Denetleme olmuyor, bu çok yanlış bir şey.'' ''Sunucu MERCAN: Aslında 2013 bütçesinin geçmesi bile hukuki değil. 2012 de değil. 2012 de gelmemiş, 2013 de gelmemiş.'' /''Konuk GÜNAL: Dedin ya gazetede bilmem kaç sayfalık şey 3 sayfaya indirilmiş. Bir şeyler gizleniyor.''/ "Sunucu MERCAN: Şimdi Plan Bütçe Komisyonu'nda onun tantanası vardı, Sayıştay raporu olmadan biz neyi konuşacağız diye./ "Konuk GÜNAL: İhale konusunda mesela çok şeffaf bir durum yok ortada.''/ "Sunucu MERCAN: Belki cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzlukları bu dönemde yapıyor. Deniz feneri davası ne oldu ya?"/ "Konuk GÜNAL: Geçen bir milletvekili dile getirdi. Yüce divanlık bu işler dedi. Siz biraz önce sordunuz Anavatan gibi olur mu, daha kötü olur derken, yüce divanlık işler yapılıyor."/ "Sunucu MERCAN: Ama işte medya lazım ama bunları konuşmak, irdelemek için."
Ardından yerel siyaset, ilçe adayları ve Mustafa SARIGÜL'ün adaylığı konuşulmuş olup söylemler eleştiri sınırını aşmamıştır. “ Şeklinde değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Yayın Kuruluşu’nun söz konusu yayını ile 6112 sayılı Kanunun herhangi bir yayın hizmet ilkesini ihlal etmediği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği anlaşılmaktadır.
Gerekçe:Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
AİHM, basın özgürlüğü açısından çok önemli olarak değerlendirebilecek bir kararında; bir politikacı açısından eleştiri sınırına ilişkin belirleme yapmış ve şeref ve haysiyetin korunmasının basın özgürlüğünün bir sınırı olduğunu ve fakat politikacıların bu korumadan yararlanmasının, normal vatandaşlara göre daha az olması gerektiğini vurgulamış ve basın özgürlüğü lehine şu önemli ifadelere yer vermiştir: “Basın özgürlüğü, siyasi liderler hakkında öne sürülen düşüncelerin kamuoyunda şekillenmesini sağlayan en önemli araçlardan birisidir. Ayrıca demokratik bir toplumun ana niteliği olan siyasi tartışma, Sözleşmenin öncelikle koruduğu hakların başında gelmektedir. Bu nedenle, bir politikacı hakkındaki kabul edilebilir eleştiri sınırı, diğer bireylere oranla daha geniş olmalıdır. Politikacı, özel kişilerden farklı olarak, her söz ve davranışını bilerek ve isteyerek gazeteci ve kamuoyunun görüş ve eleştirisine açmıştır. Sözleşmenin 10 uncu maddesi kişilerin şeref ve haysiyetlerini korumaktadır. Bu korumadan politikacılar da yararlanmakla beraber, böyle durumlarda korumanın zorunlu olup olmadığı, siyasi konuların açıkça tartışılması gereği açısından ayrıca değerlendirilmeli ve ona göre karar verilmelidir.” Yine bu kararında basının siyasi hayatın bekçisi olduğunu ilk kez belirten Mahkemeye göre; “Basının başkalarının itibarlarını korumak gibi çizilmiş sınırları aşmaması gerekmekle birlikte, kamunun menfaatinin bulunduğu diğer alanlarda olduğu gibi, siyasi meselelerde de haber ve fikirleri iletmek, yine basına düşen bir görevdir.” (Lingens v. Austria Davası). AİHM, bunun basın için bir görev olduğu gibi, halkın da bunları edinme hakkının olduğunu vurgulamıştır. Mahkeme, gerekçelerinde kararlarının dayandığı temel ilkeleri vurgulamaktadır: "İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden birini ve toplumun ilerlemesi ve her bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil etmektedir. 10 uncu maddenin 2 inci paragrafı uyarınca bu, kabul gören veya zararsız veya kayıtsızlık içeren “bilgiler” veya “fikirler” için değil, aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Bunlar, bir “demokratik toplumun” olmazsa olmaz çok seslilik, tolerans ve hoşgörünün gerekleridir. Ayrıca, izin verilebilir eleştirilerin sınırları, hükümet ile ilgili hususlarda, özel vatandaşlar veya siyasetçiler açısından daha geniştir. Demokratik bir sistemdeki hareketler veya hükümetin ihmalleri sadece yasama ve adli otoritelerin değil, aynı zamanda kamuoyunun da yakın takibinde olmalıdır."(Sürek-Türkiye Davası No:2) AİHM ana hatlarıyla bu belirlemeleri yaptığı kararıyla kamuoyunun olabildiğince fazla bilgi edinmesinin kamu yararına olacağı varsayımından hareketle, basın özgürlüğüne yüksek düzeyde bir koruma sağlamıştır. Bu çerçevede yayındaki söylemlerin, AİHM kararlarında değinilen "hükümetler için tanınan eleştiri sınırlarının biraz daha geniş tutulması gerekliliği ilkesi" göz önünde tutulduğunda, eleştiri boyutunda kaldığı tespit edilmiş olup, mezkûr yayında herhangi bir mevzuat ihlali olmadığı kanaatine varılmıştır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere; SÖKE KANAL 09 logosuyla yayın yapan SÖKE RADYO TELEVİZYON A.Ş. hakkında; bahse konu yayını nedeniyle, 6112 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir İDARİ YAPTIRIM UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA, oybirliğiyle karar verildi.