İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 29.03.2021 tarih ve 382 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 20.01.2021 tarihinde saat 20:11’de yayınladığı "18 Dakika" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 20.01.2021 tarihinde saat 20:11’de yayınlanan, sunuculuğunu Emre KONGAR ve Merdan YANARDAĞ'ın yaptığı, "18 Dakika" adlı programda, geçen diyaloglarda; "Bütün Dünyada özellikle orta doğu savaşından sonra dışarı verilen orta doğudan dışarı çıkan nüfusun yarattığı bir korku ve İslami terörün Avrupa'yı vurmasının bu korkuyu pekiştirmesiyle yükselen bir faşizm bir ırkçılık eğilimi bütün dünyada hâkim. - Hocam ona İslami terör değil de İslamcı terör diyelim. - İslamcı terör tabi, dinci terör. ... İltica edenlere ek olarak İslamcıların Avrupa'da yaptıkları terör bütün dünyada bir ırkçı otoriterliğin egemenliğine, yükselişine sebep oldu." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, özellikle son yıllarda tüm dünyada İslamofobi'yi oluşturmak üzere yoğun bir mesai harcanmaktadır. İslam dünyasındaki çatışmaları ve yaşananları gösterip, Müslümanlar aleyhine acımasız bir şekilde propaganda yaparak, İslam ile ilgili korkuyu oluşturma çabası artarak devam etmektedir. Kelime anlamı olarak "İslam Korkusu" anlamına gelen İslamofobi kavramı son yıllarda sıklıkla duymaya başladığımız bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. İslamofobi Müslümanlara ve İslam dinine karşı süregelen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır.
Shaker, medyanın İslam düşmanlığını ele alırken iki noktaya dikkat çekmek gerektiğini söylemektedir. Bunlardan ilkinin pompalanmakta olan "korku", ikincisinin ise "manipüle edilmiş yorumlar" olduğunu ifade etmektedir. Korkunun işlenip, algının manipüle edilmesinde ve sonrasında algıları insanların zihinlerine pompalanmasında "medya"nın devreye girdiğini belirtmektedir. Görüleceği üzere medya tarafından oluşturulan korku kültürü, İslamofobik düşüncelerin yayılmasında ve gelişmesinde önemli rol oynamaktadır.
Dördüncü güç olarak addedilen medya, kullandığı dil ile kitleler üzerinde önemli etkilere sahiptir. Öyle ki kullanılan ifadeler, geniş kitlelere yayıldığı göz önünde bulundurulduğunda toplumun huzur ve barışını bozabilecek güçtedir. Bu nedenle yayın kuruluşları kullandıkları dil ve üsluptan etik ilkeler gereği sorumlu oldukları kadar yasal olarak da mükelleftirler.
Terör kavramı "yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş" olarak tanımlanmakta ve literatürde terör sözcüğü bazen şiddet veya siyasal şiddet kavramlarıyla eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Yıllardır süren terör olayları göstermektedir ki, terörün en önemli yanı, uluslararası nitelik kazanmış olmasıdır. Terör örgütleri dünyada birçok ülkeyi hedef almakta, ülkeler bu soruna karşı hukuki, siyasi, ekonomik ve aynı zamanda askeri önlemler alarak, terörizmle mücadele etmeye çalışmaktadırlar.
Barış ve selamet anlamına gelen İslam dini ise insan hayatına büyük bir değer vermiştir. Bir kişiyi haksız yere öldürmeyi bütün insanlığı öldürmek, bir cana hayat vermeyi bütün insanlığa hayat vermek kadar değerli saymış, insan öldürmeyi büyük günahlardan kabul etmiştir. İslam dini insanlar arasındaki bireysel ve sosyal ilişkilerin sevgi, merhamet, adalet, liyakat ve ehliyet ilkelerine bina edilmesi gerektiğini bildirmiştir. Yine toplumun kendi içerisinde ve diğer toplumlarla ilişkilerinde barış ve sulhun esas alınması gerektiğini öğütlemiştir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda; sunucu Emre KONGAR kullandığı "İslami terör" ifadesi ile İslamı terörle ilişkilendirildiği, ayrıca dünyada hala mücadele edilen nefret suçlarının kaynağı olan ırkçılığın nedeninin de "İslami terör" olduğunu açıklandığı, bu ifade İslam'ın doğasında şiddet taşıdığını ihtiva etmektedir ve Müslüman kimliğinin terörle ilişkilendirilmesine neden olmaktadır. İslam, Türkiye'de en yaygın din olmakla birlikte toplumun en önemli hassasiyetlerinden birini oluşturmaktadır. Toplumumuzda birçok birey Müslüman kimliği ile hayatına yön vermekte, kendisini bu kimlikle beraber anlatmakta ve anlamlandırmaktadır. Buradan hareketle İslam'ın Türkiye toplumunun manevi değerleri arasında önceliğe sahip olduğu açıktır. Toplumumuzun önemli manevi değerini; dünyada birçok ölümden, şiddetten ve yıkımdan sorumlu olan terörle ilişkilendirmek Müslümanları incitici ve toplumun manevi değerlerine aykırı nitelikte yayın yapıldığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle söz konusu yayında, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Anılan yayın kuruluşu hakkında;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %2 oranında idari para cezası uygulanmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; “Toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.” ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %2 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Aralık 2020 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 166.666,67 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2021 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 28.238 (yirmisekizbinikiyüzotuzsekiz) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir...” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Okan KONURALP ile İlhan TAŞÇI’nın karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 31.03.2021 tarih, 2021/13 sayılı toplantısında alınan 20 no.lu karara karşı oy yazısı.
İlhan TAŞCI Şerhidir.