İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 26.07.2021 tarih ve 1029 sayılı yazısına konu HABER GLOBAL logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 07.09.2020 tarihinde saat 20:22’de yayınlanan, “Saynur Tezel İle Kayıt Altında” isimli program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin, Ankara 9. İdare Mahkemesi'nin 16.03.2021 tarih ve E.2020/1885, K.2021/500 sayılı kararının uygulanması kapsamında, tekrar incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
HABER GLOBAL logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 07.09.2020 tarihinde saat 20:22’de yayınlanan, sunuculuğunu Saynur Tezel'in yaptığı "Saynur Tezel İle Kayıt Altında" adlı programda, program sunucusu ile konukları arasında geçen diyaloglarda; “Peki o zaman eğitim kurumu olmaması mı sorun?- Eğitim kurumu yok ve eğitim kurumlarının durumu iyi değil. İtibarı yok bir de.- Eğitim kurumundan kastınız nedir? Hay Allah ...- Türkiye'de imam hatiplere nasıl bakılıyor? Bir imam hatip mezunu ...- En zayıf öğrencinin gittiği yer.- Bir. (İ.S.'ın dediğini kastederek) İkincisi kendisinin imam hatipli olduğunu söylemekten neredeyse çoğu yerde utanıyor. Ama öbür tarafta Saint Benoit'li, Saint-Joseph'li, Saint Michel'li göğsünü gere gere ...- Hocam niye öyle diyorsunuz Kartal İmam Hatip'li de gayet gururla geziyor. (gülerek) Kartal İmam Hatip baya Saint-Joseph düzeyinde bir okul yani.- ... Oysa ki Saint-Joseph, Saint Michel, Saint Benoit kimlerin kurduğu okullar? Cizvit papazlarının okulları. Cizvit papazları kurmadı mı?- Ama üstadım sonuca bakın işte. O imam hatipten mezun olmuş olanlar karşımıza bakın ne olarak çıkıyor? Cinsi sapık, sahtekar, ahlaksız ... - Mesele o değil devlet itibar vermiyor. Devlet itibarsızlaştırmış.- Nasıl verecek?- Şehirlerden kovmuş dini. Kalorifer dairelerine, varoşlara, kapıcılığa mahkum edilmiş bir din anlayışı var.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. Basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvettir.
Demokratik idare biçimi siyasal anlamda bireylerin haklarını yasayla koruma altına alan değerler bütününü ifade ederken, sosyolojik anlamda ise bu değerler bütününün uygulamaya yönelik içeriğinin düzenlenmesini ifade etmektedir. Her bireyin her konuda kendine has kanaati olacağı ön kabulüyle, her fikrin ifade bulduğu mecra yani kitle iletişim araçları marifetiyle başka bireylerin korunma ve saygı duyulma hakkı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bireysel düşünce ve yargılarında herkes özgürdür. Ancak sorumlu yayıncılık anlayışını benimsemesi gereken medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarda bunların ifade edilmesi sırasında hak ihlali doğurabilecek itham edici ya da yargılayıcı bir üslubun kullanılması hukuki ve ahlaki düzeydeki çeşitli sorunları ortaya çıkarabilecektir. Bu noktada program sunucu ve yapımcılarından bu sorumluluk çerçevesinde yayın yapmaları beklenmektedir.
Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının, yorum programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak, şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca yayınlarda eleştiri hakkı kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek unsurlara yer verilmemelidir.
5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde; Basının özgür olduğu, bu özgürlüğün; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içereceği, basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de benzer bir hüküm bulunmaktadır. Mezkûr sözleşmenin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde: "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." kuralı yer almaktadır.
Görevi toplum çıkarlarını ilgilendiren konularda halkı bilgilendirip kamuoyu oluşturmak olan medya mensupları haberi verirken eleştiri de yapmak durumundadır. Ancak bu yorumlar kişi veya kuruluşların şeref ve haysiyetine, özel hayatına, gizlilik alanına, mesleki itibarına zarar verebilir. Bu durumda, kişilik hakları basın özgürlüğü ile karşı karşıya kalmaktadır. Medyada açıklanan olayın gerçek olması, uygun bir amaca, uygun araçla hizmet etmesi, haberin her yönüyle aktarılması gibi durumlarda basın mensupları sorumlu tutulmamaktadır. Kitle iletişim araçlarının fiziksel ve kar amaçlı durdurulamayan yükselişi ve etkileri karşısında güçsüz kalan kişinin korunması gereği daha çok benimsenmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar ile Ankara 9. İdare Mahkemesi'nin 16.03.2021 tarih ve E.2020/1885, K.2021/500 sayılı kararının birlikte değerlendirilmesi sonucunda;
İhlale konu programda, toplum tarafından büyük bir tepki gösterilen bir çocuk istismarı olayının failinin, kendisini dini bir tarikat lideri şeklinde tanıtan bir kişi olması nedeniyle ülkemizdeki dini oluşumlar ve eğitim sistemi üzerine bir sohbet gerçekleştirildiği sırada konuk Müfid Yüksel'in Türkiye'de İmam Hatip Okulları gibi dini ağırlıklı eğitim kurumlarının yeterince itibar görmemesine karşın bazı yabancı okulların eğitim sisteminde çok daha ön planda olmasına getirdiği bir eleştiriye istinaden diğer konuk Erol Mütercimler'in, "Ama üstadım sonuca bakın işte. O imam hatipten mezun olmuş olanlar karşımıza bakın ne olarak çıkıyor? Cinsi sapık, sahtekâr, ahlaksız ... " şeklinde ifadeler kullanarak ülkemizde yaşanan istismar vb. olayların faillerinin imam hatip liselerinde eğitim görmüş kişiler arasından çıktığı gibi bir algı yaratıldığı, bu okullardan mezun olan yüzbinlerce kişiyi genelleyici, gerçek dışı, herhangi bir bilimsel temele ve kanıta dayanmayan, toplumun ciddi bir kesimini rencide edici, ötekileştirici, aşağılayıcı ve kişilik hakkına saldırı nitelikli bu ifadelerden kamu vicdanı ciddi yara almış, toplumun her kesiminden gerek sosyal medya üzerinden gerekse CİMER, RTÜK Şikâyet Merkezi gibi şikâyet hatlarına yoğun bir şekilde başvuruda bulunulmuş; kişiler, kurumlar, avukatlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından idari ve hukuki süreçler başlatılmıştır. Diğer taraftan tarafsızlık, doğruluk ve gerçeklik ilkeleriyle bağdaşmayan, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğindeki ifadelerin yer aldığı yayında yukarıda izah edilen ifade özgürlüğü kullanılırken uyulması gereken görev ve sorumlulukların da göz ardı edildiği, ayrıca konuk Erol Mütercimler'in sarf etmiş olduğu sözler üzerine moderatörün herhangi bir müdahalede bulunmayıp hakaret içerikli ifadeleri düzeltme ihtiyacı hissetmemesi söz konusu ifadelerin zımnen de olsa bir kabulü niteliğinde olup bu durumun sorumlu yayıncılık anlayışı ile bağdaşmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; "... kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanun’un diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %3 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ağustos 2020 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 386.509,53 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2020 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 25.881 (yirmibeşbinsekizyüzseksenbir) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.