İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 09.08.2021 tarih ve 1085 sayılı yazısına konu KRT logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 03.08.2021 tarihinde saat 15:00’da yayınladığı "Haber Aktif" adlı haber programı yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; KRT logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 03.08.2021 tarihinde saat 15:00’da yayınlanan, sunuculuğunu Çiğdem Akdemir’in yaptığı, "Haber Aktif" isimli haber programda, program sunucusu tarafından; “Bu arada bir son dakika gelişmesi görüyorsunuz. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP lideri, diyor ki “Ağır sansür altındayız.” Niye biliyor musunuz? Bir okuyalım ne olduğunu, sonra nedenini de söyleriz. Şimdi az evvel bir açıklama yaptı mı? Yaptı. Sonra da diyor ki sosyal medyadan “Sevgili Halkım; sizin de gayet iyi bildiğiniz üzere, ağır sansür altındayız. RTÜK sansürü daha da artırmanın peşinde. Halkın sesinin duyulması konusunda desteğe ihtiyaç var. Paylaşın, her yerde anlatın. Az evvelki basın açıklamamın özetini paylaşmak istiyorum.” diyerek yapmış olduğu basın açıklamasında değinmiş olduğu noktaları bir kez daha böyle sıralı, seri tweet şeklinde paylaşıyor. Şimdi RTÜK sansürü artırmanın peşinde. Niye bunu diyor, biliyor musunuz? Çünkü RTÜK’ten bir medya kuruluşunun temsilcilerine, medya kuruluşlarının temsilcilerine bir yazı gitti. O yazı sosyal medyada da zaten paylaşılıyor. RTÜK’ün internet sitesinde de bulunabilir. RTÜK, yani ezcümle diyor ki “Yayınlara dikkat edin. 130 farklı noktada çıkmış yangınlar, acil müdahale ekipleri tarafından başarıyla söndürülmüş. Siz buraları hiç görmüyorsunuz.” diyor basına, medyaya. Sadece yanan alanları ısrarla ekranlara taşıyorsunuz. Kaos havası beklentisinde olan çevrelerin istediği yönde bir yayıncılıktır bu, demekte. RTÜK, bunu böyle yorumluyor, efendim; Sayın Ebubekir Şahin. Ve dolayısıyla diyor ki “Söndürülen yerleri gösterin, yanan yerleri göstermeyin”, deniliyor. İşin Türkçesi bu gibi görünmekte ve sonrasında denilmiş ki “Bugün itibariyle RTÜK uzmanları tarafından cezai yaptırıma esas oluşturulması amacıyla raporlama çalışmasına başlanılmıştır.” Yani, yayınlar izlenmekte ve raporlama yapılmakta deniliyor. Bu da kimileri tarafından bir tehdit olarak da yorumlandı. Onu da hatırlatmış olalım.....” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir.
Bu açıdan bakıldığında medyanın gücü ne kadar fazlaysa medya mensuplarının sorumluluğunun da o ölçüde arttığını söylemek mümkündür. Muhakkak ki medya mensuplarının siyasi kişi veya kuruluşları eleştirme ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak kullanılırken eleştiriye maruz kalan kişi veya kurumların haklarının da gözetilmesi, gerçeklik ve doğruluk ilkeleri ihlal etmeyecek ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmayacak şekilde yayıncılık yapılması yayıncı kuruluşların sorumlulukları arasındadır.
Ülkemizde ve dünyada meydana gelen olağandışı, infial yaratan durumlarda medyanın aldığı rol yadsınamayacak ve üstü örtülemeyecek düzeydedir. Medyanın halkın bilgilenmesi hususunda en önemli araç olduğunu varsayarak şu söylenmelidir ki; doğal afet, terör, salgın hastalık, kitlesel eylemler ve şiddet gibi hallerde yayıncılar haberlerde, yorumlarda ve diğer programlarda kullanacakları dile dikkat etmeli, ilkeli ve sorumlu davranmalıdır.
Olağanüstü durumlarda kişiler yoğun şekilde endişe, korku ve panik yaşayabilmektedirler. Bu durum bir an önce olan bitenden haberdar olma isteğini ortaya çıkarmaktadır. Kriz dönemlerinde haberler içerik ve görüntü olarak daha ilgi çekici hale gelmektedir. Kriz dönem haberciliği bu nedenleolağan dışı bir habercilik profesyonelliğini gerekli kılmaktadır. Bu dönemlerde haberciliğin toplumsal ruh sağlığını bozmayacak, halkta korku ve paniğe yol açmayacak şekilde yapılması ve sağlıklı bilgilerin zamanında ulaştırılması önem kazanmaktadır. Her olağanüstü olay kendine has bir karakteristik yapıya sahiptir. Buna göre içerisinde bulunulan olağanüstü durum, kişisel ve toplumsal bazda sebep olacağı sonuçlar göz önüne alınarak değerlendirilmeli ve hassas davranılmalıdır.
Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının, programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak, şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Yayıncılığın kamusal bir sorumluluk olduğu gerçeğinden yola çıkarak haberlerin tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması beklenmektedir.
Televizyon haberciliğinde önemli görülen bilgilerin toplanması ve bunların kamuyu bilgilendirme amacından sapmadan sansasyonelliğe sebep olmayacak şekilde, doğru, dürüst ve yansız bir tutumla ekran başındakilerine iletilmesi beklenir. Ekran başında, bilgi almak için haber bülteni izleyen bireylere doğruluğu teyit edilmeden, halk arasında korku, panik yaratan ve yanıltıcı tarzda sunulan haberler bilgi kirliliği yaratmakta, doğruluğu teyit edilmemiş bu tarz kulaktan dolma söylentiler, yayıncı kuruluş tarafından manipülasyon amaçlı kullanılmaktadır. Kamuoyunun böylesi durumlarda her türlü malumatı doğru kabul edebileceği düşünülerek, araştırılmadan, doğruluğu ispatlanmadan bu tarz bir haber sunumu yayıncı sorumluluğuyla bağdaşmamaktadır.
Yayıncının haberlerle kamuoyunu bilgilendirmek görevini icra ederken, kriz haberciliğinin hassas dengelerini akılda tutması beklenmektedir. 2014 yılında hazırlanan Yayın İlkeleri Rehberi'nde "Doğal afet haberleri gibi yayınlarda izleyicilerde korku, panik, endişe yaratacak ifadeler kullanılmamalı gerilimi artıracak nitelikteki yorumlardan kaçınılmalıdır." ifadesi yer almakta, yayıncı kuruluşların, deprem gibi afet-kriz anlarında ve sonrasında olay yerinde yaşananlara ilişkin haberlerin veriliş tarzı ve dilinde otokontrol yapmalarının gerekliliği vurgulanmaktadır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, İhlale konu yayında, program sunucusu tarafından; “Şimdi RTÜK sansürü artırmanın peşinde.", "Söndürülen yerleri gösterin, yanan yerleri göstermeyin deniliyor. İşin Türkçesi bu gibi görünmekte ve sonrasında denilmiş ki: 'Bugün itibariyle RTÜK uzmanları tarafından cezai yaptırıma esas oluşturulması amacıyla raporlama çalışmasına başlanılmıştır.' Yani, yayınlar izlenmekte ve raporlama yapılmakta deniliyor. Bu da kimileri tarafından bir tehdit olarak da yorumlandı. Onu da hatırlatmış olalım." şeklinde ifadelerle, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılan basın açıklamasının sansürü arttırma çabası ve tehdit olarak yorumlandığı, haber sunumu ve içeriğindeki anlatımlarla RTÜK'ün orman yangınlarıyla ilgili haberleri yasakladığına dair yanlış bir algı yaratıldığı, oysa ki yapılan basın açıklamasının bir sansür metni değil, yayıncıları kriz dönemlerinde yapılan kritik yayınlarda sorumlu davranmaya davet eden bir anlam taşıdığı, ayrıca, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına bağlı bir kuruluştur. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, düşünce ve kanaat özgürlüğüyle ifade özgürlüğünün sağlanması amacıyla radyo ve televizyonların düzenlenmesi ve denetlenmesinde görevli bir kurumdur. Bu bakımdan yayıncılık alanında önemli bir görev üstlenen Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bir baskı ve sansür aracı olarak ifade edilmesinin kamusal sorumluluk anlayışıyla bağdaşmadığı gibi, tarafsızlık, gerçeklik, doğruluk ilkeleriyle de bağdaşmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur.” ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanun’un diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %2 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Temmuz 2021 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 228.756,86 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2021 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 28.238 (yirmisekizbinikiyüzotuzsekiz) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Okan KONURALP’in karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.