İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 27.12.2021 tarih ve 1745 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 17.12.2021 tarihinde saat 21:00’da yayınlanan "Demokrasi Arenası" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 17.12.2021 tarihinde saat 21:00’da canlı olarak yayınlanan, sunuculuğunu Uğur Dündar’ın yaptığı "Demokrasi Arenası" adlı programda, program konuğu Türker Ertürk tarafından; “Gericilik ne demek biliyor musunuz? Geçmişin aklı demek. Yani bu iktidar geçmişin aklına sahip. İşte ümmet kimliğini ortaya koyarken, tek adam yönetimini ortaya koyarken. Ulus devlete, ulus kimliğe, kadın-erkek eşitliğine demokrasiye, cumhuriyete düşmanlık yaparken esasında geçmişin aklı. Şimdi düşünebiliyor musunuz 21. yüzyıldayız. 21. yüzyılda Türkiye'nin sorunları var. Bu kafayla yani geçmişin aklıyla bu sorunları çözmeye imkân yok. Ve her konuda duvara toslamış durumdayız. Bu iktidar cumhuriyet düşmanı, gerçekten öyle. Bu iktidar demokrasi düşmanı, bu kadın-erkek eşitliğine düşman, çağdaş değerlere düşman….Biraz önce sevgili Kaan söyledi, Atatürk Havalimanı. Değerli Dostlar, bu iktidarın yaptığını geçmişte işgal sırasında bile görmedik biliyor musunuz? Atatürk Havalimanı, Avrupa'nın bir önceki dönem en iyi çalışmış havalimanı, bakın en iyi çalışmış havalimanı, zengin ülkeler var. Uğur Bey de gidiyor geliyor. Frankfurt Havaalanı’ndan daha iyiydi biliyor musunuz? İnat olsun diye, Atatürk'e düşmanlık olsun diye pistin ortasına inşaat yaptılar biliyor musunuz? Türkiye'yi ekonomik olarak, diğer konularda öyle iflas ettiren kim? Bugünkü siyasi iktidar. Şimdi diyorsunuz ki çöz, çözemez ki. Bakınız bu iktidarın çağ dışı zihniyeti nedeniyle, bu iktidarın Cumhuriyet'e düşmanlığı nedeniyle, bu iktidarın şimdi paralar nereye gitti? Biraz önce anlattırdık. Bu şişirilmiş ihalelere gitti. Ve Türkiye, işte nerede Suriye'de, nerede Libya'da bu tür maceralar peşinde, emperyalist maceralar peşinde. Paralarınız buralarda yok oluyor biliyor musunuz? Karadenizi ve Türkiye'yi tetikçi yapmak istiyorlar, iktidar öyle bir sıkışmış vaziyette ki nerde işte Ukrayna konusunda, Kırım konusunda, Karadeniz konusunda amiraller duyurusu da bu bağlamda çok önemli; Amerika Birleşik Devletleri'nin tetikçiliğini yapıyor...” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. Basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvettir. Medyanın gücü ne kadar fazlaysa medya mensuplarının sorumluluğunun da o ölçüde arttığını söylemek mümkündür. Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının, yorum programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Muhakkak ki medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak, şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca yayınlarda eleştiri hakkı kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek unsurlara yer verilmemelidir.
İnsan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımakla beraber gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal mevzuatımızda bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır.
Söz konusu yasal düzenlemelerin başında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın geldiğini söylemek mümkündür. Anayasa'nın 26'ncı maddesindeki “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” hükmüyle düşünce özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamalardan bahsedilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesinde “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.” denilerek ifade özgürlüğünün altı çizilmiştir. Fakat bu maddenin 2. fıkrasında da bu özgürlüğün belirtilen durumlarda sınırlandırılabileceği açıkça ifade edilmiştir: “Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” Dolayısıyla, yayıncılık faaliyetlerinde baskı altında kalmadan görüş beyan etmek, kişi ve kurumları eleştirmek, ifade ve eylemleri hakkında topluma bilgi vermek basın özgürlüğü anlamında her ne kadar doğal bir hak teşkil etse de bu hak genel ahlak kuralları çerçevesinde, sınırlı ve kontrollü bir biçimde kullanılmalıdır. Kişi, kurum, kuruluşların ve toplumun da yararı gözetilerek söylenmek istenen ifadeler hiçbir kişiyi, kesimi, zümreyi veya topluluğu rencide etmemeli, itibarını zedelememelidir.
Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu da düşünüldüğünde yayınların 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir. Bu ilkeler doğrultusunda ise, yayınlarda kişileri ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilmemelidir.
Demokratik rejimlerde basın, ifade hürriyetinin geniş kitlelere ulaştırılması ve farklı görüşlerin dile getirilmesinde en etkili araç olarak demokrasinin de teminatıdır. Demokrasi, çeşitlilik ve çoğulculuk esasında ilerlerse halk içindir. Çoğulculuğun ve çeşitliliğin bir arada var olabilmesinin yegâne yolu karşılıklı sınırların çizilmesiyle mümkündür. Buradan hareketle, devletin kitle iletişim araçlarını denetlemesi toplumsal sözleşmenin gereğinin devletçe yerine getirilmesidir. Kitle iletişim araçlarının halkın yönelimini ve kültürel birlikteliğini belirleyebilen bir güç olarak demokrasilerde çok önemli bir yer tuttuğu açıktır. Dolayısıyla halkın doğru bilgilendirilmesi, kamuoyunda özgür kanaat oluşması, medyanın elinde bulundurduğu iletişim gücünü toplumun aleyhine kullanmaması için ilgili düzenlemeler mevzuatla gerçekleştirilir ve denetleme mekanizmalarınca denetlenir. Bu bağlamda medya kuruluşları için rehber niteliğinde olan yayın etiği, medya hizmet sağlayıcı kuruluşları toplumsal hassasiyetleri göz önüne alarak yayın yapmaları hususunda uyarır. Aynı zamanda yasa, yayıncı kuruluşların ekranlarında yer verdikleri programlarda dikkatli bir dil ve üslup kullanmalarını şart koşar. Bu dikkatli dil ekranların tarafsızlığı ve itibarının teminatıdır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda, “Bu iktidar cumhuriyet düşmanı, gerçekten öyle. Bu iktidar demokrasi düşmanı, bu kadın-erkek eşitliğine düşman, çağdaş değerlere düşman.”, “İnat olsun diye, Atatürk'e düşmanlık olsun diye pistin ortasına inşaat yaptılar biliyor musunuz?” ve “Ve Türkiye, işte nerede Suriye'de, nerede Libya'da bu tür maceralar peşinde, emperyalist maceralar peşinde. Paralarınız buralarda yok oluyor biliyor musunuz?” şeklinde sarf edilen ifadelerin kamusal sorumluluk anlayışından uzak, devletin saygınlığını zedeleyici ve toplumda ayrışmaya neden olabilecek nitelikte olduğu, diğer taraftan Türkiye’nin son yıllarda komşu ülkelerde yapmış olduğu sınır ötesi operasyonların, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51’inci maddesi doğrultusunda ülkenin kendi güvenliği, terör unsurları ile mücadele ve birtakım insan hakları ihlallerini engellemeye yönelik olduğu ve ilgili ülkelerin egemenlik haklarına saygılı olduğu değerlendirildiğinde; söz konusu programda kullanılan ifadelerin medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardan beklenen toplumsal değerlere ilişkin hassasiyetleri dikkate almayan eleştiri sınırları ötesinde aşağılayıcı, küçük düşürücü ve itibarsızlaştırıcı nitelikte olduğu, kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; "..., kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %2 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Kasım 2021 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 511.745,00 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2021 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 28.238 (yirmisekizbinikiyüzotuzsekiz) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Okan KONURALP ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.