İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 26.05.2022 tarih ve 589 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda "H HALK" logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 24.05.2022 tarihinde saat 21:00’da yayınlanan “Kayda Geçsin” isimli programda CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları canlı bağlantı ile yayınlanmıştır. Söz konusu canlı yayında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun;
“Öncelikle bugün içimizi yakan haberler aldık, şehitlerimiz var. Evlatlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerinin, milletimizin başı sağ olsun. Böylesine acı bir günde böyle bir konuşma yapmak inanın beni üzüyor ama bu ülkenin geleceği söz konusu. Bu da benim ana muhalefet olarak, bir vatansever olarak görevimdir. Bugün grup konuşmamda bürokratlarımıza seslendim. Az da olsa suça bulaşmış olanların hizmet ettikleri kişiler tarafından hiç umursanmadıklarını söyledim, onların kendilerini kurtarma planlarında siz yoksunuz dedim. Ekleyeyim; ülkemizin dürüst, şerefli bürokratlarına selamlar olsun, onların başımızın üstünde yeri var. İktidarımızda onların çok güzel günler bekliyor, hepsini biliyoruz, duyuyoruz. Allah onlardan razı olsun. Sarı bürokratlar sizler devleti kanun dışı talimatları uygulayarak adeta bitkisel hayata soktunuz. Bu süreçte kendinizi de bitirdiniz. Öncelikle birazdan açıklayacağım şey, skandalla yolsuzluklara dikkat çekmek değildir. Bunların ne olduğunu sağır sultan da biliyor. Amacım, komaya sokulan bu devleti uyandırmaktır, komaya sokulan bu devi uyandırmak ve çalışır hale getirmektir ama size de bir iyilik yapıyorum Sarılar. Sizi bu suç gemisinden indirmek istiyorum. İnin kurtarın kendinizi, çok geç olmadan küçük cezalarla kurtulabileceğiniz bir aşamada kurtulun. Çünkü hiç gündemlerinde yoksunuz. Onlar planlarını yapmaya devam ediyor. Çok sayıda paralel hayatları var, çok sayıda paralel planları var. Bugün ben içlerinden çok vahim birini açıklıyorum, belgeler elimizde, para akışlarının hepsi elimizde. Para akışlarının hepsi elimizde. Anlatayım. Bir vakıf kurduruyorlar. Amerika'da. Neden Amerika? Ülkeyi Kataristan'a dönüştürenler, Katar'a giderler diye beklersiniz ya biliyorlar ki o ülkelerde hukuk yok. İlk uçakla geriye gönderirler bunları. Amerika kanunlarının arkasına ise gizlenebilirler. Orası hukuk devleti. Yani hukuksuzlukla yok ettikleri ülkeden hukuka sığınmak için ABD'ye kaçmak istiyorlar. Kendileri için yeni bir Pensilvanya yaratma peşindeler. Peki ne yapıyorlar? Paravan bir vakıf kuruyorlar. Başına bir Amerikan vatandaşını koyuyorlar. Ama vakfın asıl yönetimi Erdoğan Ailesi üyelerine ait. Şimdi isim vermeyeyim. Belki kendileri söyler. Aile içi işlerine karışmayayım. Şimdi bu paravan yapının izin çıkarma hakkı kazanması için paraya ihtiyacı var. Türkiye'den iki vakıf seçiliyor. Öğrenciler için kurulmuş süsü verdikleri vakıflar. Bu vakıfların asıl var olma sebeplerini de bugün öğreneceksiniz. TÜRGEV ve ENSAR. Bu vakıflar başlıyor bu paraları bir Amerikan vatandaşına göndermeye. 20 milyon dolar, bir 10 milyon dolar, bir 20 milyon dolar, bir 10 milyon dolar. Bir TÜRGEV, bir ENSAR. Bir TÜRGEV, bir ENSAR. Durmuyorlar. Para gönderme listesinin sonu yok. Hepsinin dökümleri elimizde. Sevgili halkım 1 milyar lirayı şıp diye transfer ediyorlar Amerika'ya. Ensarcığım, Türgevciğim bu paraları size kim verdi? Siz bu paraları nereden buldunuz? Siz bu paraları Amerika'ya neden sürekli transfer ediyorsunuz? Bu dövizleri neden Amerikalara taşıyorsunuz? Paralel hayatlar kurma görevini size kim verdi? Gelelim Amerika'ya kaçmaya hazırlananlara. Yeni iktidarın sizi orada rahat bırakacağını mı düşünüyorsunuz? Vallahi çok fena yanılıyorsunuz. Erdoğan çık söyle. Bu para gönderttiğin paravanın başında senin ailenden kim var? Çık söyle. Aileden kim gönderiyor bu paraları? Ve yine ailenden kim alıyor bu paraları karşı tarafta? Yani Amerika'da. Çık, anlat. Çekinme. Son olarak halkın belediyelerine sesleniyorum. Bu paravan derneklerden kurtulmak isteyen evlatlarımıza sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Bu derneklerden kurtulmak isteyen evlatlarımıza sahip çıkın. Yurtlarınıza alın. Onlar masum, onlar suçsuz. İşte sevgili halkım emekliye bu yüzden para yok. Bu yüzden 1 litre süt 20 lira. Bu yüzden 4 milyon abonenin elektriği kesiliyor. Bu ülkede çocuklar bu yüzden aç ve karanlıkta giriyor. Bu yüzden ekmek bulamıyor. İnsanlarımız bu yüzden mağdur. Uyan ey halkım artık uyan. Onlar kaçacakları yerin yolunu yaparken senin gidecek bir yerin yok. Bizim başka memleketimiz yok. Artık uyan, kaldır kafanı ve bize katıl." şeklindeki ifadeleri nedeniyle 6112 sayılı Yasanın 8. Maddesinin birinci paragrafı (ç) bendinde yer alan ; "İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” ve (ı) bendinde yer alan "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz;…” hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle idari yaptırım uygulanmasına “oy çokluğuyla” karar verildi.
Söz konusu programdaki ifadeler ülkenin Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanın açıklamaları, sözleri ve değerlendirmelerinin dünyanın her yerinde haber niteliği taşıdığı kuşkusuzdur. Hele ki, iktidarın ilişkiler ağına dönük, ülkeyi sarsacak nitelikteki olay özelindeki Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının haberleştirilmesinin verilen idari para cezalarıyla önünün kesilmeye çalışılması, lideri olduğu CHP’nin de susturulmasına dönük de bir adımdır. Basının da bu açıklamaları kamuoyuna aktarmasından daha doğal bir durum yoktur, tersini düşünmek gazetecilerin görevlerini yapmamasını istemek anlamına gelir ki, basın hür olduğu gerçeği anayasal güvence altındadır ve bu güvencenin hiçe sayılması sonucuna gidilir. Açıklamaları aktaran televizyon kanallarına yönelik kurul tarafından oyçokluğuyla alınan kararlar, basın özgürlüğüne, yurttaşların haber alma hakkında ve demokrasiye vurulan bir darbedir.
AİHM, basın özgürlüğünü, ifade özgürlüğü başlığı altında, demokrasinin vazgeçilmez ve korunması gerek koşulu olarak görür. Ayrıca, toplumun bilgi edilme hakkı bakımından, temel nitelikli bir kamu hizmeti olarak tanımlar.
AİHM, basın özgürlüğü dahil, ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasını sadece, demokrasinin korunması amacıyla ve bu bağlamda sadece, iki haklı nedenle kabul etmektedir. Söz konusu haklı nedenler (i) nefret söylemi ve (ii) toplumu şiddete (teröre, silahlı kalkışmaya) yöneltmek. Basın özgürlüğünün / ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasında, bu iki haklı nedenle bile “orantılılık ilkesi” aranır. Belirtilen iki haklı neden dışında, şok edici, sarsıcı, çoğunluğun veya azınlığın görüşlerine aykırı söylemlerin sınırlandırılması kabul edilmez.
Parlamenterin ifade özgürlüğü, özel önem ve ağırlık taşır (Kılıçdaroğlu / Türkiye kararı, 2020).
İfade özgürlüğünün muhatabı, siyasi kimliği olmayan kişiler ise, kişilik haklarının ne ölçüde zarar gördüğüne bakılır; ifade özgürlüğünü kullanan kişinin söz konusu özgürlüğünün korunması gereği ile kişilik hakları zarar gören kişinin haklarının ne ölçüde zarar gördüğü karşılaştırılır; kişilik hakları ağır zarar uğramamışsa, ifade özgürlüğü, terazide daima ağır basar.
İfade özgürlüğünün muhatabı siyasi kimliği olan bir kişi ise, demokrasilerde, siyasetçilerin hoşgörülün ve tahammüllü olmaları gerektiğinden, kişilik hakları, ifade özgürlüğünün çok gerisine değerlendirilir. Devlet başkanına hakaret konusunda, demokrasinin geçerli olduğu monarşi ve cumhuriyet rejimleri arasında ayrım gözetilmez; ifade özgürlüğü daima devlet başkanının kişilik haklarının üzerinde tutulur (Otegi Mondragon / İspanya kararı, 2011).
İfade özgürlüğünün kullanımının yaptırımının hapis cezası olması (nefret söylemi ve toplumu şiddete yöneltmek hariç), AİHM’nin hiçbir davada kabul etmediği bir durumdur.
AİHM’e göre, devlet, başta basın özgürlüğü olmak özere, ifade özgürlüğünü korumak için her türlü tedbiri almak zorundadır; bu bağlamda devletin pozitif yükümlülüğü vardır. Devletin (yasama, yargı ve yürütme organlarının), ifade özgürlüğünü sınırlamada takdir yetkisi çok dardır. Devletin ifade özgürlüğü ile ilgili takdir yetkisi, toplumun genel ahlakı ile ilgili konularda bile çok dardır (Open Door ve Dublin Well Woman / İrlanda kararı, 1992).
AİHM, siyasi görüş sunan, siyasi yorum yapan basın organlarının, abartıda bulunmalarını hatta kışkırtıcı olmalarını onaylamaktadır (Saliyev / Rusya kararı, 2010).
Sonuç olarak, Parlamenterin ifade özgürlüğü, ifade etmek / topluma duyurmak isteği konunun, basın aracılığı ile topluma yayılmasını kapsar. Dolayısıyla, CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını duyurmaları / yayınlamaları nedeniyle Üst Kurul’un oy çokluğuyla televizyon kanallarını cezalandırması, hem Kılıçdaroğlu’nun parlamenter olarak, ifade özgürlüğüne; hem de televizyon kanallarının kamu hizmeti niteliği taşıyan basın özgürlüğüne aykırıdır.
İfade özgürlüğü; çoğulcu ve anayasal demokrasilerin temel taşlarındandır. Farklı tanımlara yer verilmekle birlikte genel kabule göre, ifade özgürlüğü; insanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği fikir ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve serbestisidir. İfade özgürlüğü, sadece “düşünce ve kanaat sahibi olmayı” değil, “düşünce ve kanaatlere ulaşma” ve “düşünce ve kanaatleri açıklama, yayma” özgürlüklerini de kapsamaktadır. Ayrıca ifade tarzları, biçimleri ve araçları da bu özgürlük kapsamındadır.
İfade özgürlüğü; insan hakları hukuku belgelerinde ve anayasalarda, temel haklar ve ödevler kategorisinde, birinci kuşak haklar arasında yer almaktadır. Bu nedenle çoğulcu demokrasilerde ifade özgürlüğü; herkes için geçerli, özüne dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez bir hak ve yaşamsal önemde bir özgürlük niteliğindedir.
İfade özgürlüğü demokratik toplumların vazgeçilmez ana unsurlarından en önemlisidir. İfade özgürlüğü, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası hukuk, Anayasamız, çeşitli yasalar, Yargıtay içtihatları ve AİHM kararları ile güvence altına alınmıştır.
AİHS'nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir”.
AİHM’ye göre ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun en önemli temellerinden olup, toplumsal ilerlemenin ve her kişinin gelişiminin başlıca koşullarından birini teşkil etmektedir. AİHS'nin 10. maddesinin 2. fıkrası saklı kalmak koşuluyla, ifade özgürlüğü, yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın “demokratik bir toplum” olamaz. (Handyside/Birleşik Krallık, 5493/72, 07.12.1976).
Yine AİHM’ne göre hükümete karşı eleştirinin sınırları, bir vatandaşa hatta bir politikacıya göre daha geniştir. Demokratik bir sistemde, Hükümetin eylemleri ve ihmalleri sadece yasama ve yargı makamlarının değil aynı zamanda basın ve kamuoyunun da yakın incelemesine tabi tutulmalıdır.(AİHM Castells/İspanya, Başvuru No: 11798/85, Para. 46)
Bir başka AİHM kararına göre; ifade özgürlüğünün, toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için AİHM’nin de ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi yalnızca toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü haber ve düşüncelerin değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın demokratik toplumdan bahsedilemez (AİHM Handyside/Birleşik Krallık, Başvuru No: 5493/72, Para. 49).
Konu AİHM’e götürüldüğü takdirde, büyük olasılıkla, ihlal kararıyla sonuçlanacak niteliktedir.
Demokratik toplumların olmazsa olmazı düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğünün, gerek uluslararası hukukta gerekse iç hukukta güvence altına alınması göz önüne alındığında H HALK logolu yayın kuruluşunda yer alan CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları nedeniyle yaptırım uygulanmasının hukuki olmadığı, muhalif basının susturulması gibi demokratik toplumlarda kabul edilemez bir karar olduğu görüşünde olduğum için katılmadım. 27.12.2022