Toplantı No:
Toplantı Tarihi:
Karar No:
Şerh Konusu: Üst Kurulun 14.09.2022 tarih, 2022/36 sayılı toplantısında alınan 15 No’lu karara karşı oy yazısı.
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 13.09.2022 tarih ve 1392 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda "H HALK" logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 31.08.2022 tarihinde saat 21:00’da yayınlanan ve sunuculuğunu Şirin Payzın’ın yaptığı, "Sözüm Var" isimli programda geçen diyaloglarda yer alan;
“(…) Ama ben pazartesi günü bir fotoğrafı sizinle yayınımızda paylaşamadık. Dün aslında medyada çokça konuşuldu yine de programı o görüntü ile açmak istiyorum. (Elindeki bir torba içinde yer alan kutuda oğlunun kemiklerini taşıdığı ifade edilen bir babanın fotoğrafları ekrana gelmektedir.) Bu görüntüler Diyarbakır’dan yansıdı, biliyorsunuz ve hepimizin gerçekten yüreğini dağladı. Bir de böyle bir Türkiye var. Bu baba çocuklarının, çocuğunun daha doğrusu oğlunun kemikleriyle emniyetten ayrılıyor. Yedi yıl sonra eline bir naylon torba sıkıştırılıyor, içinde oğlunun kemikleri var. Diyarbakır Sur’da 2 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı, hatırlayacaksınız gazeteciler girememişlerdi, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’ydu, büyük çatışmalar yaşanmıştı, hendek olayları başlamıştı. Bu arada sivillerden de hayatını kaybeden çok sayıda kişi olmuştu, cenazeler yol ortasında kalmıştı, günlerce orada kalmış ve ailelerinin cenazeleri almasına izin verilmemişti. Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden bir tanesiydi. Hatırlayacaksınız haziran seçimlerinden sonrası kasıma doğru giden yolda döşenen taşlar bir tanesiydi bu çatışmalar. İşte orada hayatını kaybeden Hakan Arslan’ın babası, -28 yaşındaymış o zaman- Diyarbakır Adliyesine gidiyor, Ali Rıza Arslan ve kucağına verilen bu torbanın içindeki oğluna ait kemiklerle ayrılıyor, eve geliyor ve eşine oğlu yerine kemikleri veriyor. Bir naylon torbanın içindeki kemikler. Anne Melek Arslan’ın tek tepkisi var. Cenazeyi gördüğünde “Ben de öldüm.” diyor. Ne diyebilir ki zaten bir anne? Baba aynı şekilde. Dolayısıyla böylesine acılı bir durum yaşadık. Bir tarafta devletin kasasından götürülen milyonlarca dolar, yok olan paralar, rüşvet ağları, rüşvetler üzerinden beslenen saray danışmanları, mafyalar oraya çökmüş buraya çökmüş bir taraf böyle bir tarafta da oğlunuzun kemiklerini kucağınıza veren bir devlet var. Şimdi…- Bir tabutu bile çok gören.- Bir tabutu bile çok gören. Bir açıklamayı bile çok gören. Dolayısıyla böyle bir babanın acısına ne diyebiliriz ki? Tek yapabileceğimiz şey, Türkiye’de bu çarpık düzenin biraz olsun iyileşmesine katkıda bulunabilmek. De mi Miyase?- Cumartesi anneleri böyle bir torbayı bile bulmaya razı. Bir de böyle var. Yıllardır evlatlarının şeyini, cesetlerini, kemiğini, mezarlarını arayan insanlar var. - Aynen öyle. - Bir mezarı olsun diye.- Bir mezarı olsun. Şimdi evet bu acılı babanın acısını paylaşıyoruz. Bir kez daha Allah’tan rahmet dileyelim ve umarız onun oğlu diğer kaybolup giden canlar, gencecik insanların en azından anısına bu ülkede daha fazla genç hayatını kaybetmez. Fikri, duruşu, siyasi görüşü, etnik kimliği, dini kimliği ya da hayatta nasıl durduğu fark etmeden hangi cinsel tercihi yaptığı fark etmeden eşit, adaletli bir Türkiye’yi görürler. Zaten derdimiz de o …” şeklindeki ifadeler nedeniyle 6112 sayılı Yasanın 8. Maddesinin birinci paragrafı (t) bendinde yer alan “Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet edecek sonuçlar doğuracak şekilde sunamaz.” hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle idari yaptırım uygulanmasına “oy çokluğuyla” karar verildi.
İfade özgürlüğü; çoğulcu ve anayasal demokrasilerin temel taşlarındandır. Farklı tanımlara yer verilmekle birlikte genel kabule göre, ifade özgürlüğü; insanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği fikir ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve serbestisidir. İfade özgürlüğü, sadece “düşünce ve kanaat sahibi olmayı” değil, “düşünce ve kanaatlere ulaşma” ve “düşünce ve kanaatleri açıklama, yayma” özgürlüklerini de kapsamaktadır. Ayrıca ifade tarzları, biçimleri ve araçları da bu özgürlük kapsamındadır.
İfade özgürlüğü demokratik toplumların vazgeçilmez ana unsurlarından en önemlisidir. İfade özgürlüğü, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası hukuk, Anayasamız, çeşitli yasalar, Yargıtay içtihatları ve AİHM kararları ile güvence altına alınmıştır.
AİHM’ye göre ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun en önemli temellerinden olup, toplumsal ilerlemenin ve her kişinin gelişiminin başlıca koşullarından birini teşkil etmektedir. AİHS'nin 10. maddesinin 2. fıkrası saklı kalmak koşuluyla, ifade özgürlüğü, yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın “demokratik bir toplum” olamaz. (Handyside/Birleşik Krallık, 5493/72, 07.12.1976).
Yine AİHM’ne göre hükümete karşı eleştirinin sınırları, bir vatandaşa hatta bir politikacıya göre daha geniştir. Demokratik bir sistemde, Hükümetin eylemleri ve ihmalleri sadece yasama ve yargı makamlarının değil aynı zamanda basın ve kamuoyunun da yakın incelemesine tabi tutulmalıdır.(AİHM Castells/İspanya, Başvuru No: 11798/85, Para. 46)
Bir başka AİHM kararına göre; ifade özgürlüğünün, toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için AİHM’nin de ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi yalnızca toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü haber ve düşüncelerin değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın demokratik toplumdan bahsedilemez (AİHM Handyside/Birleşik Krallık, Başvuru No: 5493/72, Para. 49).
Demokratik toplumların olmazsa olmazı düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğünün, gerek uluslararası hukukta gerekse iç hukukta güvence altına alınması göz önüne alındığında H HALK logolu yayın kuruluşunda yer alan ve ifade özgürlüğünün sınırlandığı hakaret, aşağılama, tehdit ve küfrün yer almadığı, bir babaya evladının kemiklerinin bir torba içinde teslim edilmesinin eleştirildiği, konuya sadece insan onuru açısından yaklaşan programda terör propagandası yapıldığı savıyla yaptırım uygulanmasının hukuki olmadığı görüşünde olduğum için katılmadım.