Toplantı No:
Toplantı Tarihi:
Karar No:
Şerh Konusu: Üst Kurulun 19.10.2022 tarih ve 2022/41 sayılı toplantısında alınan 19 No’lu karara karşı oy yazısı.
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 03.10.2022 tarih ve 1501 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda "TELE 1" logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 20.09.2022 tarihinde saat 21:00’da yayınlanan, sunuculuğunu Enver Aysever’in yaptığı, Sinan Meydan, Sera Kadıgil ve Namık Kemal Zeybek'in konuk olarak katıldığı "Ayrıntılar" isimli programda yer alan diyaloglarda geçen;
“-Çok ilginç meseleler var. Bunlardan birkaçını soralım hızlıca: Mesela Diyanet meselesi Türkiye'nin temel sorunlarından biri. Ne düşünüyorsunuz o konuda?
- Kapatılsın derhâl. Yani o konularda biz o kadar rahatız ki ve bunları bu kadar rahatlıkla söylemek beni çok mutlu ediyor. Diyanet nedir ya! Yani Diyanet diye bir şey olabilir mi abi! Burada hepimiz insanız. İnançlı var, inançsız var, Alevi var, Sünni var, -işte- Hristiyanı var, Musevisi var. Biz bunların hepsinden vergi topluyoruz. Orada Diyanet diye bir kurum var. Yalnızca bir mezhebin -üstelik doğru düzgün bile değil-, yani bunu da rahat söylüyorum. Benim hani babaannemler falan hacı. Böyle bir şey yok. Bir mezhebin kara propagandasını yapmak için kullanılan bir kuruma biz milyarlar ödüyoruz ya. Bütçe görüşmelerinde benim en delirdiğim şey bu. Eğitimden kesiyoruz, sağlıktan kesiyoruz, götürüyoruz imam hatibe veriyoruz. Niye! Onun başındaki dayılar milyarlık, milyonluk Mercedeslere binebilsinler diye. Biz bunu kabul etmiyoruz. Elbette bir düzenleyici kurum konuşulabilir. Ama bu düzenleyici kurumun muhakkak ve muhakkak bütün inançlara eşit mesafede olması ve asla herhangi bir inancı devletin yönetimine enjekte etmeye çalışmaması gerekir. Diyanet bu hâliyle bir dinî kurum falan değil, bir siyasal İslamcı gereçtir ve kapatılmalıdır.
- Peki geçen de bir tartışma oldu. Bu Gülşen meselesi üzerinden oldu. İmam hatipler konusu ha bire dönüp dönüp gündeme geliyor. İmam hatiplere bir kutsiyet atfediliyor. hâlbuki imam hatipler diğer meslek okullarının statüsündeydi. Şimdi pek öyle değil, her yer imam hatip olduğu için biraz "Anadolu İmam Hatip" var vs.. İmam hatipler hakkında ne düşünüyorsun?
- Onları da bak, şöyle söyleyeyim: Sadece AKP'nin iktidara geldiği günden bugüne kadar imam hatip sayısı 7 kat artmış durumda, 7 kat! 7 kat yükseldi ve sadece bunu imam hatiplerden de bakmıyorum ben. Ta anaokulundan almak lazım Enver bu durumu. İnanılmaz: Her köşede bir sıbyan mektebi var. Kim farkında bunun, çok kişi farkında değil. Kur'ân kursları açılıyor patır patır ki bak: 2012 yılında bir kanun değişikliği yaptılar. Eskiden Kur'ân kursları MEB denetimindeydi. Bundan çıkarttılar. Daha sonra Türk Ceza Kanunu'nda bir değişiklik yaptılar: Normalde böyle eğitim kurumu açana hapis cezası vardı, onu kaldırdılar. Pıtrak gibi şu an. Ta anaokulundan al! Kreş açmıyorlar ya kreş! Devlet kreşi yok. Kadınlardan, her 4 kadından yalnızca biri hayata katılabiliyor bu ülkede, istihdam hayatına. Niye: Çocuğu koyacak yeri yok; evin bütün bakımı onda; yaşlısı, engellisi varsa bütün bakımı onda. Bilerek ve isteyerek kreş açmıyor, bunun yerine sıbyan mekteplerini destekliyor. Öbür taraftan ilkokul seviyesine gelelim: Köy ilkokulları ya Enver. 20.000 tane köy ilkokulunu kapattı 20 senede. Neden, işte o Karaman'daki çocuk Ensar Vakfı'nda, köyünde gidecek okul olmasın, merkeze gitsin, merkeze gittiğinde Ensar gibi, İlim Yayma gibi ne kadar dinci, şeriatçı kurum varsa onların yurtlarına mahkûm kalsın istiyorlar. Lise aşamasına geldiğimiz o ayağı da -işte senin söylediğin- imam hatipler oluşturuyor. Doğru düzgün lise açmıyorlar ya.
- Kalsın mı kapatılsın mı?
- Kapatılsın, tabii ki kapatılsın. Yani şöyle: İmam ve hatip olmak isteyen arkadaşlarımız elbette vardır. Üniversite düzeyinde gidip bunu okuyabilirler. Ülkenin ihtiyacı kadar, doğru düzgün bir eğitim planlaması yapılır. Burada alınabilir bunun eğitimi. Ama dertleri imam ya da hatip yetiştirmek falan değil. Dertleri çok net bak: Tabloyu tamamlayalım istersen. Lise sürecinde böyleyiz, üniversiteye geç. Yurt yok, yurt. 8 milyon üniversite öğrencisi var, 800.000 kapasite var. Orada da ortada. Yemekleri falan da gördün değil mi KYK'nın hallerini. Geçen bir arkadaşım şaka yaptı: Hakikaten Çanakkale kumanyası gibi yemek veriyorlar çocuklara orada. Niye: Üniversiteye gidecek yine yoksul çocukları bak. Yoksul çocukları gidecek bir yer bulamasınlar; bu tarikat, cemaatlerin yurtlarına mahkûm kalsınlar diye. Yani bu olay sadece ne imam hatip meselesi ne yurt meselesi. Bu olay çok sistematik bir laiklik meselesi.” şeklindeki ifadeler nedeniyle 6112 sayılı Yasanın 8. Maddesinin birinci paragrafı (b) bendinde yer alan "Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz." hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle idari yaptırım uygulanmasına “oy çokluğuyla” karar verildi.
İfade özgürlüğü; çoğulcu ve anayasal demokrasilerin temel taşlarındandır. Farklı tanımlara yer verilmekle birlikte genel kabule göre, ifade özgürlüğü; insanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği fikir ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve serbestisidir. İfade özgürlüğü, sadece “düşünce ve kanaat sahibi olmayı” değil, “düşünce ve kanaatlere ulaşma” ve “düşünce ve kanaatleri açıklama, yayma” özgürlüklerini de kapsamaktadır. Ayrıca ifade tarzları, biçimleri ve araçları da bu özgürlük kapsamındadır.
İfade özgürlüğü demokratik toplumların vazgeçilmez ana unsurlarından en önemlisidir. İfade özgürlüğü, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası hukuk, Anayasamız, çeşitli yasalar, Yargıtay içtihatları ve AİHM kararları ile güvence altına alınmıştır.
AİHM’ye göre ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun en önemli temellerinden olup, toplumsal ilerlemenin ve her kişinin gelişiminin başlıca koşullarından birini teşkil etmektedir. AİHS'nin 10. maddesinin 2. fıkrası saklı kalmak koşuluyla, ifade özgürlüğü, yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın “demokratik bir toplum” olamaz. (Handyside/Birleşik Krallık, 5493/72, 07.12.1976).
Yine AİHM’ne göre hükümete karşı eleştirinin sınırları, bir vatandaşa hatta bir politikacıya göre daha geniştir. Demokratik bir sistemde, Hükümetin eylemleri ve ihmalleri sadece yasama ve yargı makamlarının değil aynı zamanda basın ve kamuoyunun da yakın incelemesine tabi tutulmalıdır.(AİHM Castells/İspanya, Başvuru No: 11798/85, Para. 46)
Bir başka AİHM kararına göre; ifade özgürlüğünün, toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için AİHM’nin de ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi yalnızca toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü haber ve düşüncelerin değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın demokratik toplumdan bahsedilemez (AİHM Handyside/Birleşik Krallık, Başvuru No: 5493/72, Para. 49).
Demokratik toplumların olmazsa olmazı düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğünün, gerek uluslararası hukukta gerekse iç hukukta güvence altına alınması göz önüne alındığında TELE 1 logolu yayın kuruluşunda yer alan ve ifade özgürlüğünün sınırlandığı hakaret, aşağılama, tehdit ve küfrün yer almadığı, milletvekilinin kamu kurumlarını eleştirdiği ve bu düşüncelerini gerek meclis kürsüsünden gerekse çeşitli mecralarda dile getirdiği, medya hizmet sağlayıcının bir milletvekilinin düşüncelerini ve söylemlerini dile getirmesinin haber niteliği taşıdığı, bir milletvekilinin düşüncelerini kamuoyuna yansıtmak gibi doğal bir habercilik yapıldığı gerçeği ortadayken söz konusu programa yaptırım uygulanmasının hukuki olmadığı görüşünde olduğum için katılmadım.
Demokratik toplumların olmazsa olmazı düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğünün, gerek uluslararası hukukta gerekse iç hukukta güvence altına alınması göz önüne alındığında TELE 1 logolu yayın kuruluşunda yer alan ve ifade özgürlüğünün sınırlandığı hakaret, aşağılama, tehdit ve küfrün yer almadığı, milletvekilinin kamu kurumlarını eleştirdiği ve bu düşüncelerini gerek meclis kürsüsünden gerekse çeşitli mecralarda dile getirdiği, medya hizmet sağlayıcının bir milletvekilinin düşüncelerini ve söylemlerini dile getirmesinin haber niteliği taşıdığı, bir milletvekilinin düşüncelerini kamuoyuna yansıtmak gibi doğal bir habercilik yapıldığı gerçeği ortadayken söz konusu programa yaptırım uygulanmasının hukuki olmadığı görüşünde olduğum için katılmadım.