İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 19.12.2022 tarih ve 1881 sayılı yazısına konu h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 16.12.2022 tarihinde saat 11:00’da yayınladığı "Medya Mahallesi" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 16.12.2022 tarihinde saat 11:00’da yayınlanan, sunuculuğunu Ayşenur Arslan’ın yaptığı, Gazeteci Emin Çapa’nın konuk olarak katıldığı gündemle ilgili çeşitli siyasi ve sosyal meselelerin konuşulduğu, "Medya Mahallesi" adlı programda, sunucu tarafından; "Diyarbakır'da polis aracına bombalı saldırı düzenlendi. Yol kenarına yerleştirilmiş bir bomba uzaktan kumandayla patlatıldı daha doğrusu. 1 sivil ve 8 polis toplam 9 kişi yaralandı ama can kaybı yok. Diyarbakır Valisi de açıklama yaptı. Bakın olayın hemen arkasından zaten normalde bu bombanın yarattığı sis değil elbette, yani her şey baksanıza alevler bombadan sonra bir miktar bir miktar havanın hali. 7 kişi taburcu oldu bu iyi haber. 5 kişinin gözaltına alındığı bilgisi geldi ama nedir ne değildir zaman içinde anlayacağız. Tabi herkesin, herhalde sizlerin de değil mi Emin? Aklımıza ilk gelen şu olacaktır: "Biz 2015 yılında 7 Haziran seçimlerinden sonra, onun iptali. 1 Kasım seçimlerine giderken o süreçteki kaosun benzerini mi yaşıyoruz, ne oluyor?" dedirtecektir. Umarım öyle değildir. Umarım hala aydınlanamayan o günlerin izi, gölgesi bu güne düşmüyordur.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. Basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvettir. Medyanın dördüncü güç rolüne ilişkin klasik değerlendirme, hükûmet hakkında enformasyon toplayan ve tüm yurttaşlara hükûmet hakkında enformasyon dağıtan bağımsız medyanın, bir denge unsuru ve hayati önem taşıyan bir kontrol mekanizması olarak hizmet ettiği yönündedir. Dolayısıyla kamuoyunun böylesi durumlarda her türlü malumatı doğru kabul edebileceği düşünülmeden, araştırılmadan, doğruluğu ispatlanmadan yapılacak haber sunumunun kriz zamanlarında olması gereken sağduyu ortamına zarar vermesi kaçınılmazdır.
Bu açıdan bakıldığında medyanın gücü ne kadar fazlaysa medya mensuplarının sorumluluğu da o ölçüde artacaktır. Medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla kanunlarda yer alan hükümlere ve Basın Meslek İlkelerine uygun olarak sunmalıdır. Kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılmalı, soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanmamalıdır. Bu nedenle bu ve buna benzer her türden haberin aktarımında yayıncıların editoryal bağımsızlık hakları saklı kalmak kaydıyla genele hitap eden haberlerin ön hazırlık süreçlerinde tarafsızlık ilkesi temelinde doğruluk ve gerçekliğinin araştırılarak izleyicilere sunulması yayıncı kuruluşların kamusal sorumluluğudur.
Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Yayıncılığın kamusal bir sorumluluk olduğu gerçeğinden yola çıkarak gazetecilik olanakları içerisinde üretilen haberlerin tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması beklenmektedir.
Haber aktarımında doğruluk ve gerçeklik haberciler açısından hem hukuki hem de ahlaki zorunluluktur. Gerçek olmayan haber ve duyurular, mesleki etik değerlere ters düşen durumlardandır. Medya kuruluşlarının kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme görevi bilhassa kriz durumlarında hassasiyetle ve sorumlulukla ele alınmalıdır. Bir yayın sırasında yayına konu olan net ve doğru bilgilere erişim izleyici kitle nezdinde çok önemlidir. Kesinlikten uzak bilgilerle yapılan haberler, habere ve haberciye karşı güven kaybına neden olmaktadır. Haber unsurlarından ve ögelerinden en önemlisi doğruluk ve gerçekliktir. Bir program yayınlanmadan önce teknik hazırlık, stüdyo içerik hazırlığı vb. birçok ön denetimden geçmektedir. Yayın kuruluşları tarafından tüm kamuoyunu ilgilendiren böylesine hassas haber ya da yorumların meslek ilkeleri uyarınca teyit edilmeksizin yayınlanmaması gerekir.
Medya hizmet sağlayıcıların imzalayarak uymayı taahhüt ettikleri "Görsel-İşitsel Yayıncılık Etik İlkeleri’nin 15. maddesinde; "Savaş, terör amaçlı saldırı, doğal afet ve benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz zamanlarında sağduyulu ve sorumlu davranmak; toplumda korku ve infial oluşturabilecek yayınlardan kaçınmak" ilkesi kriz zamanlarında yayıncılara nasıl bir yayıncılık anlayışı sergilemeleri gerektiğini hatırlatmaktadır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 2007 yılında kabul ettiği "Kriz Zamanlarında İfade ve Haber Alma Özgürlüğünün Korunması Hakkında Rehber İlkeler"de hangi durumların kriz olarak nitelendirilebileceği belirtilmiştir. 1. maddeye göre kriz terimi savaşlar, terörist saldırılar, doğal ve insanlar tarafından oluşturulan afetler vb. durumlardır. Krizler ciddi geniş kapsamlı bir tehdit, yüksek oranda belirsizlik özellikleri ile normal olaylardan ayrılmaktadır. Krizle ilgili açıklamaların üst düzey yöneticiler, uzmanlar tarafından yapılması inandırıcılığı artıracaktır. Konuyla ilgili açıklamaların nasıl yapılacağı, lisanın nasıl kullanılacağı, hangi iletişim aracının kullanılacağı önemlidir, spekülasyon yapılmamalıdır. Ayrıca kriz ve olağanüstü zamanlarda habercilerin daha çabuk ve hızlı haber verme isteği kimi zaman güçlü bir baskıya dönüşmekte haberci hızlı haber verme ile doğru haber verme arasında bir ikileme düşmektedir. Dolayısıyla kamuoyunun böylesi durumlarda her türlü malumatı doğru kabul edebileceği düşünülmeden, araştırılmadan, doğruluğu ispatlanmadan yapılacak haber sunumunun kriz zamanlarında olması gereken sağduyu ortamına zarar vermesi kaçınılmazdır. Yayıncının haberlerle kamuoyunu bilgilendirmek görevini icra ederken kriz haberciliğinin hassas dengelerini akılda tutması gerekmektedir.
Literatürde taraf tutma kavramı, iletişim araçlarındaki temsillerin aslına uygun olmayıp çarpıtılarak kurulması şeklinde tanımlanırken, bu çarpıtmanın ya taraflardan birine duyulan bilinçli bir ön yargıdan ya da farkında olunmadan göz ardı edilmesinden kaynaklandığını ifade edilmiş, taraflı gazetecilik ise, haber verme ya da habere konu olan olayı betimlemeyi değil, okurun belli bir görüş noktasını kabul etmesini amaçlayan gazetecilik olarak ele alınmaktadır. Gazetecilerin ilgili konu ile alakalı, programlarında ve bültenlerde çeşitli yorumlarda bulunması olası ve gerekli bir durumdur. Ancak haberciliğin temel gereğinin kamuoyunda kafa karışıklığı ve hedef gösterme değil aksine olgu ve olaylara netlik kazandırabilmek olduğu unutulmamalıdır.
Bilindiği üzere 16.12.2022 tarihinde Diyarbakır'da bir terör saldırısı gerçekleşmiş, aralarında 1 sivilin ve 8 polisin bulunduğu 9 kişinin yaralandığı resmi makamlar tarafından bildirilmiştir. İlgili tüm kurumların saldırı ve saldırının uzantılarıyla ilgili çalışmaları devam ederken yayıncı kuruluşlar kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yaşananları aktarma hakkına sahiptir. Ancak unutulmamalıdır ki verilen haberin doğruluğu, halkın yanlış bilgilendirilmesi ve kafa karışıklığı oluşmasının önüne geçilmesi, kamuoyunun sağlıklı bilgiye ulaşabilmesi açısından yayıncı kuruluşların kamusal sorumluluk çerçevesinde hareket etmeleri önem arz etmektedir. Bu bağlamda toplumsal olaylar sonucu farklı görüş ve düşünceleri ifade ederken son derece hassas davranılması, gerçekliğe dayanmayan ya da doğrulanmamış beyanlarla spekülasyonlara yol açılmaması, devletin üst düzey yetkilileri ve ilgili bakanlıkların sorumlu kişi ve birimleri dışındaki açıklamaların esas alınmaması, toplumsal birlik ve beraberliği gerektiren durumlarda yapılacak değerlendirmelerin siyasi yorum ya da tartışma ortamına çekilmeden ifade edilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda sunucu tarafından; “Diyarbakır'da polis aracına bombalı saldırı düzenlendi. Yol kenarına yerleştirilmiş bir bomba uzaktan kumandayla patlatıldı daha doğrusu. 1 sivil ve 8 polis toplam 9 kişi yaralandı ama can kaybı yok. Diyarbakır Valisi de açıklama yaptı. Bakın olayın hemen arkasından zaten normalde bu bombanın yarattığı sis değil elbette, yani her şey baksanıza alevler bombadan sonra bir miktar bir miktar havanın hali. 7 kişi taburcu oldu bu iyi haber. 5 kişinin gözaltına alındığı bilgisi geldi ama nedir ne değildir zaman içinde anlayacağız. Tabi herkesin, herhalde sizlerin de değil mi Emin? Aklımıza ilk gelen şu olacaktır: 'Biz 2015 yılında 7 Haziran seçimlerinden sonra, onun iptali. 1 Kasım seçimlerine giderken o süreçteki kaosun benzerini mi yaşıyoruz, ne oluyor?' dedirtecektir.” şeklindeki ifadeler ile son yaşanan saldırının daha önce yaşanan terör saldırıları ile ilişkilendirilerek iktidarda bulunan siyasi partinin oylarını arttırabilecek bir ortamı sunabileceği gibi bir çıkarım yapıldığı, bilgi, haber ve yorum aktarımında tarafsızlık, gerçeklik ilkelerine, sosyal ve ekonomik sonuçları olabilecek saldırı olayıyla ilgili olarak toplumun özgürce kanaat edinmesine engel olabilecek nitelikte bir yayın yapıldığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanun’un diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Kasım 2022 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 5.899.571,89 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 176.987,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Okan KONURALP ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 21.12.2022 tarih ve 2022/50 sayılı toplantısında alınan 18 No’lu karara karşı oy yazısı.
İlhan TAŞCI Şerhidir.