İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 12.12.2022 tarih ve 1816 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda "FOX" logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 08.11.2022 tarihinde saat 07:15’de yayınlanan, sunuculuğunu İlker Karagöz’ün yaptığı ve TİP milletvekili Sera Kadıgil’in konuk olarak katıldığı “İlker Karagöz ile Çalar Saat” isimli programda yer alan diyaloglarda:
“Ekonomisi göz dolduran bir Türkiye'ye işte bu şekilde ulaştık.- Evet. Mars cumhurbaşkanının açıklamaları olduğunu düşünüyorum. Herhalde yani Türkiye'de yaşayan herhangi bir insan bir tek gün pazara ya da markete gitse şu cümleleri kurmaya utanır ya İlker Bey. Ekonomisi büyüyenmiş. He büyüme var bu arada kime büyüyor onu da keşke bir zahmet edip söylese insanlara...- ...Biz şu anda yatıyoruz kalkıyoruz ne konuşuyoruz? AKP'nin bilmem ne referandum değ... Bu bana zül geliyor. Her şeyden önce bunu söylemem la... Bu bana zül geliyor. Ortada bu kadar çok gerçek sorunumuz var. Bu kadar yakıcı problemimiz var. Çocuk açlığı diyoruz biz paşam dönmüş bize yine referandum bilmem ne anlatıyor. Yani her şeyden önce galiba şunu söylemem lazım. Bizim artık Recep Tayyip Erdoğan'ın oyunlarına ayıracak ne vaktimiz kaldı ne sabrımız kaldı...- ...Şimdi bir tane adam var. Bu erkek, bir gecede İstanbul Sözleşmesi'nden çıktı ve bu insan diyor ki ben kadınları çok düşünüyorum onlar için bir düzenleme yapacağım...., yani Allah göstermesin metrobüs beklerken ben yan yana durmam bu insanlarla. Benden kastım biz elbette hepimizden bahsediyorum...”,
Program sunucusu İlker Karagöz'ün İstanbul Milletvekili ve TİP Sözcüsü Sera Kadıgil'den, AKP ve HDP milletvekillerinin görüşmesini yansıtan fotoğrafa ilişkin yorumunu talep etmesi üzerine
"Bana yüzsüzlüğün, bana riyakârlığın resmini yapabilir misin Abidin?" diye sorsalar, hiç oturup bence bir şey çalışmaya gerek yok. Bu fotoğrafı önlerine koysak inanın yetecek... Ya Deniz Poyraz diye gencecik bir kadın HDP İzmir İl Başkanlığında vurularak öldürüldü. Bunlar yüzünden oldu. Bunların yaptığı kara propaganda yüzünden oldu. HDP'yi marjinal ve terörist olarak görüntülemeleri yüzünden oldu.- Yani o söylem, o söylem, o söylemin sertliği nedeniyle. Ama siyasette, burada tansiyonun düşmesi gerekir. Çünkü neticede yan yana gelinebiliyor. Karşı karşıya oturulabiliyor. Anayasa için olur başka bir politika için olur değil mi?...- Hayır, hayır. Mesela Türkiye İşçi Partisi, sizinle, diğer milletvekilleriyle, Sayın Erkan Baş'la böyle bir talep olduğunda, size geldiklerinde. Hani sizde görüşür... Aynı durakta yan yana durmam dediniz ya o yüzden soruyorum.- ... Bakın ben bunu daha öncede söyledim. Bir kere daha tekrar edeyim. Din bezirgânıdır ya. Tayyip Erdoğan dediğiniz insan bir din bezirgânıdır. Her sıkıştığında heybesindeki başka bir dini konuyu alıp bu ülkede yaşayan insanların milli manevi değerlerini istismar etmekten bir gün olsun yorulmamış bir insandan bahsediyoruz ve dün aynı şeyi söyledik bugünde aynı şeyi söylüyoruz...” şeklindeki ifadeleri nedeniyle 6112 sayılı Yasanın 8. Maddesinin birinci paragrafı (ç) bendinde yer alan "..., kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle idari yaptırım uygulanmasına “oy çokluğuyla” karar verildi.
Program konuğu Sera Kadıgil halkın oyları ile seçilmiş milletvekili olarak söz konusu programda yaptığı eleştirileri Meclis kürsüsünde de birçok kez dile getirmiş ve bu konuşmaları da çeşitli televizyon kanallarında yayınlanmıştır. Aynı konuda farklı siyasi partiye mensup milletvekilleri tarafından da bu eleştiriler gerek Meclis kürsüsünde gerekse çeşitli mecralarda tekrarlanmış ve tüm bu eleştiriler de televizyon kanallarında yer almıştır.
Bir milletvekilinin yaptığı siyasi eleştirilerini bir televizyon programında tekrar etmesi yayıncı açısından bir suç sayılarak yaptırım uygulanmasının hukuki bir yanı bulunmamaktadır.
Söz konusu programdaki ifadeler ve yorumlar eleştiri sınırları içinde olup her hangi bir hakaret, tehdit, aşağılama içermemektedir. Yapılan haber ve yorumlar ifade özgürlüğü kapsamında gazetecilik mesleğinin gerektirdiği şekilde ve ölçüde yapılmıştır.
İfade özgürlüğü; çoğulcu ve anayasal demokrasilerin temel taşlarındandır. Farklı tanımlara yer verilmekle birlikte genel kabule göre, ifade özgürlüğü; insanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği fikir ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve serbestisidir. İfade özgürlüğü, sadece “düşünce ve kanaat sahibi olmayı” değil, “düşünce ve kanaatlere ulaşma” ve “düşünce ve kanaatleri açıklama, yayma” özgürlüklerini de kapsamaktadır. Ayrıca ifade tarzları, biçimleri ve araçları da bu özgürlük kapsamındadır.
İfade özgürlüğü; insan hakları hukuku belgelerinde ve anayasalarda, temel haklar ve ödevler kategorisinde, birinci kuşak haklar arasında yer almaktadır. Bu nedenle çoğulcu demokrasilerde ifade özgürlüğü; herkes için geçerli, özüne dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez bir hak ve yaşamsal önemde bir özgürlük niteliğindedir.
İfade özgürlüğü demokratik toplumların vazgeçilmez ana unsurlarından en önemlisidir. İfade özgürlüğü, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası hukuk, Anayasamız, çeşitli yasalar, Yargıtay içtihatları ve AİHM kararları ile güvence altına alınmıştır.
Şöyle ki; Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrası; usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınacağı hükmünü içermektedir. Bu nedenle iç hukukumuz açısından, Türkiye'nin taraf olduğu 4 Kasım 1950 tarihli İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’de (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi-AİHS) ifade özgürlüğünün nasıl düzenlendiği ve AİHS'nin esas uygulayıcısı ve içtihat mercii olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) ifade özgürlüğüne yaklaşımı önem kazanmaktadır.
AİHS'nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir”.
AİHM’ye göre ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun en önemli temellerinden olup, toplumsal ilerlemenin ve her kişinin gelişiminin başlıca koşullarından birini teşkil etmektedir. AİHS'nin 10. maddesinin 2. fıkrası saklı kalmak koşuluyla, ifade özgürlüğü, yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın “demokratik bir toplum” olamaz. (Handyside/Birleşik Krallık, 5493/72, 07.12.1976).
Yine AİHM’ne göre hükümete karşı eleştirinin sınırları, bir vatandaşa hatta bir politikacıya göre daha geniştir. Demokratik bir sistemde, Hükümetin eylemleri ve ihmalleri sadece yasama ve yargı makamlarının değil aynı zamanda basın ve kamuoyunun da yakın incelemesine tabi tutulmalıdır.(AİHM Castells/İspanya, Başvuru No: 11798/85, Para. 46)
Bir başka AİHM kararına göre; ifade özgürlüğünün, toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için AİHM’nin de ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi yalnızca toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü haber ve düşüncelerin değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın demokratik toplumdan bahsedilemez (AİHM Handyside/Birleşik Krallık, Başvuru No: 5493/72, Para. 49).
Demokratik toplumların olmazsa olmazı düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğünün, gerek uluslararası hukukta gerekse iç hukukta güvence altına alınması göz önüne alındığında FOX logolu yayın kuruluşunda yer alan ve ifade özgürlüğünün sınırlandığı hakaret, aşağılama, tehdit ve küfrün yer almadığı programa yaptırım uygulanmasının hukuki olmadığı, muhalif basının susturulması gibi demokratik toplumlarda kabul edilemez bir karar olduğu görüşünde olduğum için katılmadım. 24.01.2023