İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 28.02.2023 tarih ve 209 sayılı yazısına konu MAVİ KARADENİZ TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 21.02.2023 tarihinde saat 09:27’de yayınlanan "Sen Bir Yana Ben Bir Yana" adlı müzik video klip yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
MAVİ KARADENİZ TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 21.02.2023 tarihinde saat 09:27’de yayınlanan "Sen Bir Yana Ben Bir Yana" adlı müzik video klip yayınındaki: "Her gün şiddetler artar…Canice kıyarım ona” şeklinde ifadelerle birlikte kurgu olarak eserin icracısı olan adam ve kadının tanışarak evlendiği, çocuklarının olduğu, çocuklarıyla mutlu bir evlilik sürdürdükten bir süre sonra eşler arasında tartışmaların başladığı, tartışmaların zamanla kavgaya dönüştüğü, bir gün adamın eşinin bahçede bir telefon konuşması yaptığını görüp sinirlenerek eşinin üzerine koştuğu, açıkça cinayet sahnesi gösterilmemekle beraber klibin gidişatından anlaşılacağı üzere adamın eşini öldürüp hapse girdiği, sonrasında adamın tutuklandığı, çocuklarının ise büyükanne ve büyükbaba olduğu düşünülen ebeveynlerle birlikte annesinin mezarının başında hüzünlü bir şekilde beklediği sahnelere yer verildiği görülmüştür.
Klibin sonunda ''şiddetin her türlüsüne hayır'' yazısı geçmesine rağmen, klibin kurgusunda örtülü, sözlerinde ise açıkça şiddet unsurları içermektedir. Dünya Sağlık Örgütü'nün tanımına göre şiddet ''Kişinin kendisine, bir başkasına veya bir gruba karşı yaralanma, ölüm, psikolojik zarar, az gelişmişlik veya yoksunlukla sonuçlanan veya sonuçlanma ihtimali yüksek olan kasıtlı kuvvet kullanımı veya kuvvet kullanma tehdididir''. Klipte yer alan görüntülerde eşlerin birbirine bağırması, kavga etmeleri, ve sonunda adamın eşini öldürmesi şiddet unsuru olarak değerlendirilmiştir, klibin 09:31:40 saatinde yer alan ''canice kıyarım ona'' ifadesi de içinde şiddeti barındırması dolayısıyla aynı şekilde şiddet unsuru olarak değerlendirilmiştir.
Şiddet, varoluşun ilk anlarından itibaren farklı türleriyle sürekli karşımıza çıkan bir olgudur. Bunun yanında, şiddetin görünürlüğü çağlara ve dönemlere göre değişe gelmiştir. İçinde bulunduğumuz uzay ve teknoloji çağında, kitle iletişim ve dijital medya araçlarının yaygınlaşarak gündelik hayatımızın her veçhesini çevrelemesiyle birlikte şiddet unsurları da çeşitli şekillerde ve yoğun olarak karşımıza çıkmaktadır. Şiddet içeriklerine erişim ya da maruz kalma ise günden güne yaygınlaşan bir durum olmaktadır. Medya içeriklerinde şiddet unsurlarına maruz kalmanın insan davranışına etkisi, konuya dair bilimsel çalışmaları beraberinde getirmiştir. Medyada etki çalışmaları bağlamında ''kültürel göstergeler ve ekme'' teorisi önemli bir çalışma olarak karşımıza çıkmaktadır. Yetiştirme izleyicilerin algılarını, inançlarını, tutumlarını ve değerlerini şekillendirmede televizyonun rolüne ilişkin sosyokültürel bir teoridir. Kuram, kitle iletişim araçlarının ve özelde televizyonun inançları, düşünceleri, davranışları uzun sürede nasıl etkilediğini konu edinir; televizyonun düşünceleri etkilemede, televizyon dışı gerçek dünyayı algılamada ve bireylerin davranışlarını şekillendirmede önemli etkilere sahip olduğunu söyler. Çalışma sonuçları, izlenilen şiddet görüntülerinin insanlardaki tehlike algısını yükselttiğini ve abartılmış bir güvensizlik duygusunu açığa çıkarttığını göstermiştir. Bu durum ise zamanla bireysel huzursuzluğun artarak toplumsal huzursuzluğu tetiklemesine neden olur.
Gerçek hayattaki şiddet ve medya arasında doğrudan bir ilişki kurmak mümkün değilse de çalışmalar agresif davranış veya şiddet eyleminin çok sayıda nedeni olmasına rağmen hiçbir nedenin tek başına yeter ve/veya gerek şart olmadığını ancak bu nedenlerden her birisi, özellikle tetikleyici bir nedenin varlığı hâlinde şiddet olasılığının arttığını göstermektedir. Şiddet; kitlesel medya ve özelinde televizyonla beraber farklı temsillerle, estetize edilerek ve yoğunluğu günden güne arttırılarak izleyiciye sunulmaktadır. İçi boşaltılmış ve otantikliğinden sıyrılmış şiddet art arda gelen milyonlarca tür içerikle birlikte tüketilmektedir. Bir aracı vasıtasıyla maruz kaldığımız, soyut hale getirilmiş şiddet; olumlu davranışları, empatiyi ve şiddete gerçek hayatta fizyolojik reaksiyon vermeyi olumsuz anlamda etkilemektedir. Bir uyarana karşı bilişsel, duygusal ve nihayetinde davranışsal tepkilerin azalması veya ortadan kalkması olarak tanımlanan duyarsızlaşmanın sıklıkla şiddet içeren görüntülere maruz kalan bireylerde gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Duyarsızlaşma meydana geldiğinde ahlaki değerlendirme süreci de bozulur. Çünkü birey değerlendirme sürecini başlatmak için gerekli olan işaretleri algılayamaz ve bunlara cevap veremez. Sonuçta eylemler bunların ahlaki boyutunu düşünmeden harekete geçirilir. Empati yani ötekinin halini anlamak, ahlaki değerlendirme süreci için kritiktir. Ekranlar marifetiyle biteviye maruz kaldığımız şiddet, duyarsızlaşma ve empati duygusunun körelmesine yol açabilmektedir. Duyarsızlaşma sonucu; korku, endişe, kaygı, nefret, şiddet, saldırganlık ve gerginlik gibi duyguların azalması, şiddet içeriğini takip eden veya maruz kalan için bir süre sonra zevk aracı haline gelebilmektedir. Bu demek oluyor ki bazıları için şiddeti izlemek eğlencelidir ve şiddet her ne kadar öfkeyi tetiklese de bu kaygı hâline kadar ilerleyememektedir. Tam tersine ne kadar çok şiddet içeriği izlenirse o kadar çok şiddete bağımlı hale gelinmektedir. Sürekli maruz kalınan sözel şiddet de zaman içerisinde şiddetin kanıksanmasına yol açmaktadır. Son yıllarda şiddet üzerine yapılan araştırmalarda “medya ve çocuk” üzerinde durulmuştur. Çünkü, psikologlar ve psikolojik danışman ve rehberlik (pdr) uzmanları, çocuk yaşta görsel olarak şiddete maruz kalan çocukların, ilerleyen yaşlarda da şiddeti bir çözüm yolu olarak görmeye başlamalarının bireysel ve toplumsal bir sorun olduğunu vurgulamaktadır. Özellikle erken yaşlarda öğrenilen bazı tutumların, iletişim araçlarının etkisiyle birlikte geliştiği ve davranış kalıbına dönüştüğü görülmektedir.
Medyada sergilenen şiddet, saldırganlık, dehşet, korku içeren görüntülerin ele alınmasında model alma ya da sosyal öğrenme süreçlerinin temel rol oynadığı kabul edilmektedir. Tüm davranışlarda olduğu gibi, şiddet içeren davranışlarda da; “özdeşleşme”, “pekiştirme beklentisi gözlenen davranışın yapılması” ve “bunun taklit edilmesi” gibi öğrenme ilkeleri işlemektedir. Medya aracılığı ile saldırgan davranışlar öğrenilebilir özellikle de erken yaştaki bu tarz deneyimlerin, çocukların gelişim döneminde, öğrenmeleri ve toplumsal normalizasyonu geliştirebilmeleri üzerinde güçlü negatif etkileri vardır. Televizyon, gizli kalmış ve henüz uyarılmamış davranışları uyararak açığa çıkarabilecek psikolojik bir uyaran işlevi görür. Diğer yandan şiddet, korku içeren görüntülere maruz kalan çocuklarda, dünyanın güvenli bir yer ve insanların güvenilir olduğu algısının kaybı ortaya çıkabilir; çaresizlik duygularının yaşanılmasına ve insanlara olumsuz, karamsar bakış açısı geliştirilmesine zemin hazırlayabilir. Şiddet ve korku öğeleri içeren görüntülere maruz kalmış çocuklar; bu tarz görüntülerle ilişkili olayların görülebilme riskine karşı erken bir uyarana maruz kalmış olup, korku ve kaygı gibi içe atım belirtileri gösterebilir. Çocukların küçük ve savunmasız olduğunun bilincinde olmaları, gerçeklik algıları ve deneyimlerinin sınırlı olması; dış dünyadan korkup, kuşkulanmalarına ve çevresinde gerçekleşen olaylara karşı yetersiz ve çaresiz hissetmelerine yol açabilir. Çevresel olarak maruz kalınan korkutucu deneyim ya da gözlemler, kaygıya yatkın olan çocuklarda kaygı bozukluklarının gelişimine de zemin hazırlayabilir. Ergenler ise çocuklara benzer reaksiyonlar gösterebilecekleri gibi aksine, gözlem ve model alma yoluyla şiddet eğilimi gösterebilirler ya da şiddeti sorunlara karşı bir çözüm yöntemi olarak normalleştirerek benimseyebilirler.
Bireyleri ve toplumu hem işitsel hem görsel (video klipler) olarak etkileme ve birleştirme gücüne sahip olan unsurlardan biri müziktir. Müzik eserlerindeki sözler, melodi ve ritim yardımıyla düz bir metne göre çok daha kolay ezberlenmekte ve yıllarca kalıcı olabilmektedir. Özellikle gençlerin sevdikleri, dinledikleri ve hatta hayranlık boyutunda ilgi duydukları şarkıcıların söyledikleri şarkıların sözleri, kimlik arayışına girdikleri çocukluk ve ilk gençlik yıllarında, bireyin gelişim sürecinde son derece önemli etkilere sebebiyet verebilmektedir. Bireylerin, bilhassa gençlerin dinledikleri müzik türlerine göre, şarkı sözlerinin, kişiliklerini ya da kişiliklerinin aksettiği davranışlarını da etkilediği söylenebilir. Bu durum, müziğin bireyin duygularını harekete geçirme konusunda önemli bir etkiye sahip olduğunun göstergesidir. Sevgi, mutluluk, merhamet gibi olumlu davranışlara kaynaklık eden duyguların varlığının yanı sıra; olumsuz davranışlara kaynaklık eden duyguların da varlığı bilinir. Müzik; söyleniş tarzına, türlerine ve müzikle birlikte kullanılan sözlere göre olumlu/olumsuz her iki duyguyu da harekete geçirebilir. Bu olumsuz duygular, insanları şiddete ve saldırganlığa yönlendirebilir. Yapılan bir çalışmada, heavy metal müziği dinlemeyi tercih eden ergenlerin tercih etmeyenlere göre, intihar, cinayet ve satanizme daha yatkın görüşlere sahip oldukları, daha fazla psikolojik kargaşa yaşadıkları ve daha fazla öfke ve duygusal problemler sergiledikleri tespit edilmiştir. Yine 162 öğrenciyle yapılmış olan başka bir çalışmada; sözlerinde şiddet içerikli kelimeler olan müzikleri dinleyen çocukların, dinlemeyen çocuklara göre daha fazla şiddet meyilli oldukları saptanmıştır. Bu çalışmalar doğrultusunda, bireylerin müzik tercihlerinin, kişilikleriyle ve davranışlarıyla yakın bir ilişki içinde olduğu söylenebilir. Nasıl ki müziksel uyaranlar doğru kullanıldığında insanlar üzerinde olumlu etkiler yaratabilme özelliğine sahip olduğu söylenebiliyorsa, tam tersi durumda müziğin insanlar üzerinde psikolojik ve davranışsal anlamda olumsuz tutumlar oluşturma etkisi de olabilmektedir. Bu sebeple, dinlenilen eserlerin içerisinde geçen şiddet öğelerinin saptanması son derece büyük önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; müziğin bireyleri şiddet eyleminden uzaklaştırma etkisi olabileceği gibi, melodik yapısı ve bünyesinde barındırmış olduğu sözler bakımından şiddet eylemine yönelten etkisi de olabilmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu müzik video klibinin; gerek şarkı sözlerinde yer alan ''Canice kıyarım ona'' ifadesi, gerek kurgusunda yer alan ''adamın eşini öldürme'' sahnesinin şiddet ve tehdit içeren söylemler olduğu, klibin sonunda ''şiddetin her türlüsüne hayır'' ifadesiyle, şiddetin özendirme amacıyla gösterilmediği izlenimini verilmeye çalışılsa da, şiddet içeriğine maruz bırakmanın şiddeti kanıksatıcı bir etkisi olduğu kanaatiyle, mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %5 oranında idari para cezası uygulanmasına ve idari tedbir olarak program yayınının beş (5) kez durdurulmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinde yer alan; "Şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası ve program yayını durdurma idari tedbirinin uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %5 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ocak 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 61.918,30 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2023 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 85.738,00 (seksenbeşbinyediyüzotuzsekiz) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdarî tedbir olarak, ihlale konu PROGRAM YAYINININ TAKDİREN 5 (BEŞ) KEZ DURDURULMASINA, bu idari tedbirin uygulanma zamanın kuruluşa yapılacak tebligatta bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan; “…Yükümlülük veya yasağa aykırılık dolayısıyla idarî tedbir olarak programın yayınının durdurulması kararının verilmesi halinde, yaptırım uygulanmasına sebebiyet veren fiilin işlenmesinden dolayı sorumluluğu olan programın yapımcısı veya varsa sunucusu, yayının durdurulduğu süre zarfında, aynı veya farklı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta hiçbir ad altında başka bir program yapamaz veya sunamaz.” hükmü uyarınca, işlem yapılması hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
d) İdari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan programın yerine, Üst Kurulca gönderilen programların, programın başında; “Bu program, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 01.03.2023 tarih ve 2023/09 sayılı toplantısında alınan 29 No’lu kararı uyarınca, kuruluşumuzun 21.02.2023 tarihinde saat 09:27’de yayınladığı "Sen Bir Yana Ben Bir Yana" adlı video klip yayınında, 6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinde yer alan, yayın hizmetleri ‘Şiddeti özendirici ve kanıksatıcı olamaz’ ilkesinin ihlali nedeniyle idari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan program yerine yayınlanmaktadır.” metninin anlaşılır şekilde okunarak DVD/CD’de yer aldığı şekliyle ticari iletişim yayını içermeksizin yayınlanmasına, ayrıca anılan metnin program yayını süresince ekranın altında akar yazı ile verilmesine,
e) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerindeki ilkelerle dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir. … Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.