22.02.2023 tarihli Üst Kurul Toplantısında, FOX logolu ve HUZUR RADYO VE TV ANONİM ŞİRKETİ unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşun; haftanın farklı günlerinde saat:22.00’de yayınlanan, moderatörlüğünü Doğan Şentürk’ün yaptığı ve yorumcuların da Nevşin Mengü, Deniz Zeyrek, Murat Yetkin ve Çiğdem Toker’in olduğu ‘Orta Sayfa’ isimli tartışma programında 06 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş depremi ile ilgili tartışmalar yürütülmüştür.
Bahsi geçen programın 10.02.2023 tarihli yayınında, 2023/147 sayılı raporda deşifre edilen metinlerde, deprem döneminde bölgeye gönderilen ya da gönderilmek istenen yardımların hangi kanal ile ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldığının önemli olmadığı ve vatandaşlar arasında yapılmak istenen bağışlarda, Haluk Levent ve Oğuzhan Uğur’un deprem bölgesine giderek, başlattıkları kampanya ile halk arasında güven teskin ettiğine dikkat çekilmiştir. Yorumcular arasında bulunan Nevşin Mengü, ‘ya kardeşim bu ülkenin yarısı bana değil de Haluk Levent’e güveniyor. Neden acaba? Sen burada Haluk Levent’i yasaklatmaya çalışacağına bunu bir düşün.’ sözleri ile konuya dair görüşlerini dile getirmiş, Haluk Levent’in de aynı zamanda devletin kurumlarından biri olan AFAD ile koordine olduğunu belirtmiştir. Yine aynı yorumcu, ‘Bu iki ismin de toplumda bilinen ve özellikle de sosyal medya hesaplarında kuvvetli olduklarından bahsetmiş ve toplumda bir farkındalık oluşturduklarını da ifade etmiştir.’ Bu tarz sivil inisiyatifler aracılığı ile deprem bölgesinde afete maruz kalan yurttaşlarımızın da yaşadıkları gerçeklere ışık tutulmaya çalışıldığından bahsedilmiştir.
Aynı programda Moderatör Doğan Şentürk, ‘Akıl almaz işlere imza atıyorlar, kışlık mont yardımı gelmiş, kutuların üzerinde bira resmi var diye yardımı kabul etmiyorlar ve gönderiyorlar.’ Sözlerinin ardından Nevşin Mengü, konuya dair verilen bilginin ‘teyit.org tarafından doğrulanmadığından’ bahsetmektedir. Bu söylem üzerine Doğan Şentürk ise, ‘kafa bu kafa, yani yaparlar mı, yaparlar, inanmaz mısın, sana sürpriz olur mu yaparlarsa’ şeklinde yorumlarını eklemektedir.
Yorumculardan Deniz Zeyrek, ‘Deprem olduğu anda hava aydınlandığında bu kentlerin üstüne bir İHA çıkarılsaydı şehirler fotoğraflansaydı.’, diğer bir yorumcu Murat Yetkin’in de ‘Aaa yapıldı, kim yaptı biliyor musun, kime yaptırdılar biliyor musun İsrailli şirkete.’ Sözlerinin ardından Deniz Zeyrek tekrar, ‘Bilmiyorum ama ..’ sözlerini sarf etmiştir.
Bahsi geçen yayında, söz konusu söylemler bir suç unsuru olmaktan çok, felaket döneminde yayın yapan bir televizyon kanalının yorum programları kategorisindeki yayında ele alınan yorumlardır. Söz konusu programda ve birçok sosyal medya hesabında karşılaşılan görüntülere dair şahsi yorumlar bir haber programında değil, tartışma ve yorum programında dile getirilmektedir. Bir yorum programında karşımıza çıkan bir tartışmacının birçok mecrada karşılaştığı bu görüntülere karşı takındığı tutumu ve fikirlerini paylaşması, tam da bu temadaki programların konusu ve içeriğidir. Bu yorumların ekrana getirilmesi, yayıncı açısından bir suç unsuru sayılarak yaptırım uygulanmasının hukuki bir yanı bulunmamaktadır.
Söz konusu programdaki ifadeler ve yorumlar eleştiri sınırları içinde olup herhangi bir hakaret, tehdit veya aşağılama da içermemektedir. Yapılan haber ve yorumlar ifade özgürlüğü kapsamında gazetecilik mesleğinin gerektirdiği şekilde ve ölçüde yapılmıştır.
İfade özgürlüğü; çoğulcu ve anayasal demokrasilerin temel taşlarındandır. Farklı tanımlara yer verilmekle birlikte genel kabule göre, ifade özgürlüğü; insanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği fikir ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkân ve serbestisidir. İfade özgürlüğü, sadece “düşünce ve kanaat sahibi olmayı” değil, “düşünce ve kanaatlere ulaşma” ve “düşünce ve kanaatleri açıklama, yayma” özgürlüklerini de kapsamaktadır.
İfade özgürlüğü; insan hakları hukuku belgelerinde ve anayasalarda, temel haklar ve ödevler kategorisinde, birinci kuşak haklar arasında yer almaktadır. Bu nedenle çoğulcu demokrasilerde ifade özgürlüğü; herkes için geçerli, özüne dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez bir hak ve yaşamsal önemde bir özgürlük niteliğindedir.
İfade özgürlüğü demokratik toplumların vazgeçilmez ana unsurlarından en önemlisidir. Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası hukuk, Anayasamız, çeşitli yasalar, Yargıtay içtihatları ve AİHM kararları ile güvence altına alınmıştır.
Aynı şekilde Anayasal güvence altındaki basın özgürlüğü de, bir tartışma programındaki yorumcunun siyasi tutumuna yönelik haklı eleştirilerinden hareketle ortadan kaldırılamaz.
AİHM’ye göre ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun en önemli temellerinden olup, toplumsal ilerlemenin ve her kişinin gelişiminin başlıca koşullarından birini teşkil etmektedir. AİHS'nin 10. maddesinin 2. fıkrası saklı kalmak koşuluyla, ifade özgürlüğü, yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın “demokratik bir toplum” olamaz. (Handyside/Birleşik Krallık, 5493/72, 07.12.1976).
İfade özgürlüğünün, toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için AİHM’nin de ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi yalnızca toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü haber ve düşüncelerin değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın demokratik toplumdan bahsedilemez (AİHM Handyside/Birleşik Krallık, Başvuru No: 5493/72, Para. 49).
AİHM’in yerleşik içtihatlarında da belirttiği gibi, hükûmetler kullandıkları kamu gücünden dolayı kendilerine yöneltilmiş en ağır eleştirileri bile hoşgörü ile karşılamak zorundadır. Sağlıklı bir demokrasi, bir hükümetin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil, aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya ve basın veya siyasi partiler gibi siyasal alanda yer alan diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirir (AHM kararı, Castells/İspanya, B. No: 11798/85, Karar tarihi: 23/04/1992, §46).
Hükümetlere ve siyasetçilere yöneltilen eleştirinin sınırı özel kişilere göre daha geniştir (AYM Kararı, Bekir Coşkun Kararı B. No: 2014/12151, Karar tarihi: 04/06/2015, §69).
İfade özgürlüğü, büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir ve düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olması doğal karşılanmalıdır. Öte yandan, siyasi tartışma özgürlüğünün "tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi’’ olduğu göz önüne alındığında, diğer ifade türlerine nazaran, başvuru konusu konuşmalardaki gibi politikalar ve siyasileri eleştiren, politikaları veya siyasi açıklamaları muhalif bir tarzda ele alan siyasi ifade özgürlüğüne ayrıca önem vermek gerekmektedir (AYM kararı, Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, Karar tarihi: 07/07/2015, §64).
Bahsi geçen yayında, adı geçen yorumcuların ekrana yansıyan sözleri ve yorumları demokratik rejimlerde halkın haber alma özgürlüğünün en önemli unsurlarından biri olan ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Eğer bir toplumda halkın doğru bilgilendirilmesi hedefleniyorsa bunun için öncelikle tarafsız bir habercilik anlayışı benimsenmelidir. Bunun ilk adımı da farklı yorum ve görüşlere yer verilmesidir.
Sonuç olarak, programda bahsi geçen yorumların 6112 sayılı Kanun’un 8. Maddesinin ilk fıkrası (ı) bendine aykırı yayın yapıldığı görülmemektedir. Belirtilen ifadelerin bir yorum programından, doğası gereği beklenen ifadeler olarak görülmektedir.
Demokratik toplumların olmazsa olmazı düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğünün, gerek uluslararası hukukta gerekse iç hukukta güvence altına alınması göz önüne alındığında FOX logolu yayın kuruluşunda yer alan ve ifade özgürlüğünün sınırlandığı hakaret, aşağılama, tehdit ve küfrün yer almadığı programa yaptırım uygulanmasının hukuki olmadığı, muhalif basının susturulması gibi demokratik toplumlarda kabul edilemez bir karar olduğu görüşünde olduğum için çoğunluğun görüşüne katılmadım.