17.11.2023 tarihli Üst Kurul Toplantısında, FLASH HABER logolu ve GÖKTUĞ MULTİMEDYA YAYINCILIK A.Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşun; 11.10.2023 tarihinde saat 09:58’de yayınlanan, sunuculuğunu Fatih Ertürk’ün yaptığı Başkent’te Gündem adlı program yayınına ilişkin 15.11.2023 tarih ve 565 sayılı uzman raporunda, emeklilere verilmesi planlanan ikramiyenin konuşulduğu ve sunucu Fatih Ertürk’ün ifadelerine istinaden 6112 sayılı Kanunun 8. Maddesinin 1. Fıkrası (ç) bendi bağlamında yaptırım kararı istenmiştir.
Bahsi geçen uzman raporunda belirtilen deşifre metinlerinde, (12:02:48) “Yani ne olacağını insanlar bilirdi. Emekli olduğunda ne kadar alacaksın, ne kadar ikramiye alacaksın, ne kadar maaş alacaksın, bu maaştan ne kadar kesinti yapılır, nereye ilaç parası işte SSK ne yapar, herkes bunu bilirdi. Hatta hatırlarsınız, çok değil 20 sene önce, yani AKP iktidarından önce her emekli, emekli ikramiyesiyle bir ev bir araba alırdı. Bugün bir ev bir arabanın maliyeti 4 milyon ya. 4 milyon... Emekli ol, verecekleri para 250 bin lira. Maksimum 300 bin lira. Ya dişinin kovuğuna yetmez. 35 sene boşuna çalışmış olacaksın. 35 sene boşuna emek vermiş olacaksın. Ya milleti hırsızlığa özendiriyorsunuz. Samimi söylüyorum bakın. "Çal" diyorsunuz ya. "Bizim gibi yap" diyorsunuz. Herkes böyle değil ama. Herkes böyle değil. Herkes yetim hakkına el uzatmıyor. Herkes beytülmala el uzatmıyor. Allah'tan korkuyor, kuldan utanıyor. Emekli olmuş adam ya. Niye bunun hakkını vermiyorsun?”, (12:04:22) “Nedir bu emeklinin hâli? Yine dalga geçer gibi 5 bin lira. "Çalışana vermiyoruz, çalışmayana vereceğiz. Canımız istediğinde veririz. Kasım ayının ilk haftasında veririz."... Elini cebine atıyor, aynı bir dilencinin önüne gelmiş, cebinden sadaka çıkaracak gibi. "İşte şurada bozukluk vardı, bin lira mı, iki bin mi? Ha iki bin lira az hadi beş bin lira vereyim. Seçim var. Bu iş mi ya, iş mi? Yani ne yapacaksınız sendikacı olarak? Emekli ne yapsın? Bir yol gösterin. Bu böyle gitmiyor, gitmez ve gitmeyecek. Yılbaşından sonra da bu skandal, bu trajedi devam edecek. Millet sandıkta hesaplaşır, hesaplaşmaz. O milletin kendi basiretine kalmış. Artık o konuda bu millete laf söylemeye gerek görmüyorum ben. Anlamıyor çünkü. Konuşsan da anlatsan da söylesen de anlamıyor. Bildiğini yapıyor. Bildiğini yine yapsın. Ama yine haklarını biz savunacağız burada.” şeklinde ifadelere yer verildiği aktarılmıştır.
Bahsi geçen ifadelerde sunucu Fatih Ertürk, emekli ikramiyeleri ile ilgili gösterdiği tutumda, emeklilere hitaben iktidarın söylemlerini ve daha önce söz verdiği ancak henüz hayata geçirirken birtalım değişikliklere gittiği vaatleri eleştirilmiştir. Türkiye’de 2022 yılı itibariyle 13 milyon 72 bin emekli bulunmaktadır. Emekli bireyler için ödenmesi öngörülen emekli ikramiyelerine karşı iktidarın takındığı tutum, ülkeyi 20 yıldır yönetmekte olan AKP iktidarının yönettiği ekonomi politikalarıyla vatandaşın ve özellikle de emeklilerin yaşadığı sıkıntılar ekrana getirilmeye çalışılmıştır. Enflasyon ve emekli maaşları gibi resmi kurumlarca açıklanan nicel verilerle vatandaşın geçimini nasıl sağlayacağına dair şahsi yorumlar, habere konu program dâhilinde sunucu ve konuklar nezdinde sürdürülmüştür. Ekrana getirilen yorumların içerdiği sorular, Türkiye’de yaşayan 13 milyon 72 bin emekliyi ve dolaylı olarak da bu ülkede yaşayan her bir bireyi ayrı ayrı ilgilendirmekte ve bu ülkede yaşayan birçok kişinin aklında tezahür eden soruları ekrana getirmektedir. Bahse konu programdaki yorumlar nicel açıklığı son derece büyük olan veriler sonucunda sunucu Fatih Ertürk’ün ifade ve basın özgürlüğü kapsamında sarf ettiği yorumlardır.
Bahse konu program ve ilgili uzman raporu, yukarıda deşifreleri verilmiş olan yayına dair 6112 sayılı kanunun 8. Maddesinin 1. fıkrasındaki (ç) bendinde yer alan; Yayın hizmetleri "..., kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle yaptırım istemektedir.
T.C. Anayasası’nın ‘Kişinin Hakları ve Ödevleri’ başlıklı İkinci Bölümü’nde düzenlenmiş olan 25. Maddesinde, herkesin düşünce ve kanaat hürriyetine sahip olduğu, her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimsenin, düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamayacağı ve suçlanamayacağı hükme bağlanmakta, 26. Maddesinde ise, herkesin, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu, bu hürriyetin Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsadığını, bu fıkra hükmünün, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel olmadığı, bu hürriyetlerin kullanılmasının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabileceği hükmü bulunmaktadır.
İlgili uzman raporunda da belirtildiği gibi 5187 sayılı Basın Kanunun "Basın özgürlüğü" başlıklı 3. Maddesinde de, "Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç islenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir." kuralına yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. Maddesinde de;
1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakin, başkalarının şöhret ve haklarımın korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasını önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." kural yer almaktadır.
AİHS ve AİHM’nin içtihatlarına göre, ülkelerin yetkili mercilerince ifade özgürlüğünün kullanımına getirilen müdahale, şu üç koşulun hepsi birden yerine geldiği takdirde meşru olacaktır. Bunlardan birincisi, müdahalenin, yani sınırlama veya yaptırımın yasalarda öngörülmüş olması, ikincisi, müdahalenin, Sözleşmenin metni yukarıda belirtilen, 10. maddesinin 2. fıkrasında sayılan, çıkar veya değerlerden birini veya birkaçını korumaya yönelik olması, üçüncüsü, müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olması koşullarıdır. Bu konuda yargı yerince yapılacak irdelemelerde, ifade özgürlüğünün kullanımında yazılı, işitsel ve görsel yayınların demokratik ülkelerde gördüğü merkezi işlev göz önünde bulundurularak, ifade özgürlüğünün çatıştığı, korunan diğer değerler karşısındaki durumu ve yapılan sınırlamanın elde edilmek istenen amaçla orantılı olup olmadığı hususları değerlendirilecektir.
Yukarıda deşifresi yapılmış olan ifadelerin AİHS’in 10. Maddesinde yer alan İfade Özgürlüğü ’ne ilişkin 1. maddesinde belirtilen çerçevede olduğu, halkın haber alma ve basının da gerekli bilgileri ve yorumları aktarabilme çerçevesi içerisinde gerçekleştiği düşünülmektedir. Bahsi geçen ifadelerin demokratik bir toplumun gerekliliklerine aykırı bir tutum içermediği, yapılan yorumların, ‘Emeklilerin Yaşadığı Sıkıntılar’, ‘Milyonlar Geçim Derdiyle Mücadele Ediyor’ alt başlıklı konu itibariyle aktarılması, dolayısıyla da yapılan yorumların konu bağlamında ekrana getirilebilecek ifadeler olduğu düşünülmektedir. Toplumda yaşayan bireylerin aklındaki soru işaretlerini iyi niyetle ekrana getirmeye çalışan sunucu, elde olan bilgilerle konu bağlamında ifade özgürlüğünü kullanmış, yayınlanan yorumların hiçbirinde kişi ya da kuruluşların şeref ve haysiyetleri üzerine ağır etkiler yaratmak gibi bir yarışa girmemiştir.
Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre, ‘’siyasi tartışma özgürlüğü, tüm demokratik sistemlerin temel ilkesidir (AHM karan, Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, Karar tarihi: 08/07/1986, 841-42). Hükûmetler yalnızca yasama organı ve yargı organlarınca denetlenmemelidirler, hükûmetlerin aynı zamanda halk ve kitlesel medya tarafından da denetlenmeleri gerekmektedir (AİHM kararı, Şener/Türkiye, B. No: 26680/95, Karar tarihi: 18/07/2000, §40).’’ İfadelerinde de belirtildiği gibi hükümetler yalnızca yargı organları tarafından denetlenmemelidir. Kitlesel medya tarafından da denetlenmesi açık olması beklenen hükümetler, elde edilen veriler doğrultusunda yapılan bu tür yorumlara karşı eleştirel bir tutum takınmak yerine ekrana getirilen soru işaretlerine karşı çözümler üretmeye davet etmelidirler.
AİHM’in yerleşik içtihatlarında da belirttiği gibi, ‘’hükûmetler kullandıkları kamu gücünden dolayı kendilerine yöneltilmiş en ağır eleştirileri bile hoşgörü ile karşılamak zorundadır. Sağlıklı bir demokrasi, bir hükümetin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil, aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya ve basın veya siyasi partiler gibi siyasal alanda yer alan diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirir’’ (AHM karari, Castells/Ispanya, B. No: 11798/85, Karar tarihi: 23/04/1992, §46). İfadelerinde de belirtildiği gibi 20 yıldır Türkiye iktidarını elinde tutan AKP hükümetinin, 20 yıldır yürüttüğü politikalara karşı yöneltilen bu yorumları hoşgörü ile karşılaması beklenmektedir.
Hükümetlere ve siyasetçilere yöneltilen eleştirinin sınırı özel kişilere göre daha geniştir (AYM Karari, Bekir Coskun Karari, B. No: 2014/12151, Karar tarihi: 04/06/2015, §69). İfade özgürlüğü, büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir ve düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olması doğal karşılanmalıdır. Öte yandan, siyasi tartışma özgürlüğünün "tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi’’ olduğu göz önüne alındığında, diğer ifade türlerine nazaran, başvuru konusu konuşmalardaki gibi politikalar ve siyasileri eleştiren, politikaları veya siyasi açıklamaları muhalif bir tarzda ele alan siyasi ifade özgürlüğüne ayrıca önem vermek gerekmektedir (AYM karari, Tansel Cölasan, B. No: 2014/6128, Karar tarihi: 07/07/2015, §64).
AlHM’e göre 10. maddenin ikinci paragrafı saklı tutulmak üzere ifade özgürlüğü sadece toplum tarafından kabul gören ya da zararsız veya ilgisiz kabul edilen "bilgi" ve "fikirler" için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. Bu, yokluğu hâlinde "demokratik bir toplum’’dan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. AHM, 10. maddede güvence altına alınan bu hakkın bazı istisnalara tabi olduğunu ancak bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın sınırlandırılmasının ikna edici olması gerektiğini vurgulamıştır. (Handyside/Birlesik Krallik, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49; Von Hannover/Almanya (No. 2), B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, § 101).
Castells/İspanya kararında, "... Hukukun üstünlüğü ile yönetilen bir Devlet içinde basının seçkin rolü unutulmamalıdır. Basın, siyasi sorunlar hakkında ve kamu yararıyla ilgili konularda haber ve düşünceleri yayma görevini üstlenmiştir. Basın özgürlüğü halkın siyasi liderlerin düşünceleri ve davranışları hakkında fikir sahibi olmalarını sağlamaktadır. Ayrıca siyasetçilere, kamuoyunun zihnini meşgul eden sorunlar hakkında düşünceleri ve yorumlarını belirtme fırsatı vermektedir. İfade özgürlüğü herkesin, demokratik bir toplumun özünde yer alan serbest siyasi tartışmaya katılmasının mümkün kılmaktadır." İfadelerinde de yer verildiği üzere, ihlale konu yayında kişi ya da kurumları zedeleyecek nitelikte olmadığı, basın meslek ilkelerini yok sayan ifadelere yer verilmediği ve bir basın mensubunun sunuculuğunu üstlendiği bir programda, programa telefon ile bağlanan konuğuna karşı bu tür soruları sorması ve bu tür eleştirel yorumlarda bulunması son derece doğal karşılanmalıdır.
Bahse konu yayının konusu yayının, günün iç ve dış olayları konusunda kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla hazırlanmış bir program olduğu, yayında kamuoyunu ilgilendiren konularla ilgili yorum ve açıklamalarda bulunulduğu, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün araçlarından birinin de eleştiri yapmak olduğu, eleştiri övgü olmadığından, sert, kırıcı ve incitici olmasından türü eleştiri sırasında kullanılan ifadelerin doğal karşılanması gerektiği, bu tür eleştirilere kamu otoriteleri veya toplumun bir kesimi için hoş olmayan düşüncelerle şiddeti teşvik etmediği, terör eylemlerini haklı göstermediği ve nefret duygusunun oluşmasını desteklemediği surece sınırlama getirilmemesi gerektiği, kaldı ki ifade özgürlüğünün sadece memnuniyetle karşılanan zararsız veya önemsiz sayılan insanların kayıtsız kalabileceği bilgi ve fikirler için değil aynı zamanda demokratik toplumu şekillendiren çoğulculuğun, hoşgörünün ve geniş fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak rahatsızlık veren fikirler için de uygulanması gerektiği, programda kullanılan ifadelerin güncel bir tartışmaya ilişkin olarak sunucu tarafından yapılan ve eleştiri içeren yorum niteliğinde olduğu, yorumların içeriği itibarıyla eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, eleştiri sınırları içerisinde kalan bu nitelikteki haber ve yorumların ise basın ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Bireylerin siyasi düşünce ve yaşam biçimine dair herhangi bir ifade içermeyen, toplumsal barışı da etkileyen ifadelere yer de vermeyen bu söylemler, sunucu ve konuklar tarafından da dil ve üslup bakımından da herhangi bir ihlale konu ifade içermemektedir.
Bu itibarla, bahse konu programda gerçekleşen yayının ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğümden karara katılmadım.

