İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 25.12.2023 tarih ve 605 sayılı yazısına konu Tele 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 02.12.2023 tarihinde saat 21:00’da yayınladığı "Gündem Özel" isimli program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Tele 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, 02.12.2023 tarihinde saat 21:00’da yayınlanan, moderatörlüğünü Ülkü Çoban'ın yaptığı, gündeme ilişkin haber ve değerlendirmelerin yer aldığı "Gündem Özel" adlı programda, geçen diyaloglarda; “(...) Türkiye'de de tabi vergiden kaçınmak için bu işin uzmanlarıyla çalışmak gerekiyor herkes bu işleri bilemiyor. Bir de uluslararası, yani işlemin bir ucu yurt dışı olursa işiniz daha kolay. Buradan bu tüyoları da vermiş olayım...Ama Türkiye'de özellikle son dönemlerde işte kaynağı belli olmayan döviz girişi, kara para aklama gri listeye alınmamız 2021'in Eylül'ünde, 2014'te çıkmıştık 2021' de tekrar alındık. Biliyorsunuz işte hep savaşlar var çevremizde. Önce Irak savaşı vardı. Sonra işte bu Arap Baharı oldu. Sonra Suriye savaşları oldu. İşte İran'ın durumunu Reza Zarrab'tan hatırlayın. Türkiye sürekli olarak bu kara paranın bir geçiş yerinde. Yani bununda en önemli kaynağı şu anda uyuşturucu ülkemizde. Yani biz Afganistan'dan çıkan eroinin yolu üzerindeyiz. Yani bizim ordan geçiyor. Dolayısıyla oradan elde edilen ciddi bir gelir var. Onun dışında 2017'den itibaren Kuzey Avrupa'nın ve Basra'nın kokain merkezi oldu Türkiye. Bunu ben söylemiyorum. Bunu uluslararası uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili ciddi insanlar yazıyor çiziyor. Yakalanan kokainlerden de görüyoruz zaten biz bu rakamları. ... Şu anda biliyorsunuz hayret ediyoruz. O Avustralyalı çete reisleri burada çıkıyor, Sırplar burada çıkıyor, İsveçliler bile şaşırdım, İsveçli çete reisi mi olurmuş diye tabi bir kafamıza yerleştiremiyoruz diye...Diyorlar ki siz bu insanları Türkiye'ye getiriyorsunuz. Vatandaşlık veriyorsunuz. Siz bu kokainin dağıtımında bu adamların bağlantılarını kullanmak için getiriyorsunuz diyor Türkiye olarak...Türkiye'de zaten Ülkü Hanım, kayıt dışı ekonomiye dayalı bir büyüme modeli var. Yıllardır bu böyle. Yani biz bu kadar krize rağmen yıkılmıyorsak, daha fazla kayıt dışı ekonomi olduğu için biz ayaktayız. Bir de bunun üzerine bir kara para ekonomisi eklenince daha farklı bir yere gidiyor...Burada para ak mıdır kara mıdır nerededir diye sorulmuyor. … Net hata noksan kalemindeki bütün o kaynağı belli olmayan dövizlerin kara para veya suç geliri olduğunu iddia etmek çok kolay değil ama Türkiye’ye özellikle savaş çıkan yerlerden ciddi bir kaynak geldiğini hepimiz biliyoruz. Türkiye’nin ilişkilerinin iyi olduğu ülkeler var biliyorsunuz. Kardeş ülke. Onlardan da çok ciddi bir şekilde paralar geliyor. Biz de o paralara ihtiyacımız olduğu için ak mı kara mı bakmıyoruz. Sisteme alıyoruz...” şeklinde ifadelere yer verilmesi nedeniyle 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle, yaptırım uygulanması yönünde “oy çokluğu” ile alınan karara karşı oy kullandım.
KARŞI OY KULLANMA GEREKÇELERİM AŞAĞIDA BELİRTİLMİŞTİR:
Kamusal bir görevi yerine getiren medya; kamu kurum ve kuruluşlarını, kamu adına denetleme ve eleştirme yetkisini elinde bulundururken, vatandaşın hakkını savunmak adına da, toplumun ve kamunun vicdanı vazifesini görmekte, halkı ilgilendiren her konuda, sorumlulukları ve görevleri ile uyumlu olarak bilgi ve fikirleri yayarak, kamuoyunu bilgilendirmektedir. Bu çerçevede; medyanın toplumsal meseleleri sorgulama ve iktidarın hesap vermesini sağlama görev, hak ve sorumluluğu bulunduğu, bu görev ve hakkın, demokratik hukuk devletlerinde Anayasal güvence altında olduğu kuşkusuzdur.
İktidar uygulamaları, yargı kararları, ekonomide yaşananlar ya da olgusal temeli bulunan iddiaların; televizyon programlarına konu edilmesinin, bunların farklı görüşlere sahip siyasetçi, gazeteci, yazar ve aydınlar tarafından analiz edilmesinin, toplumda özgürce kanaat oluşumuna katkı sağlayacağı açıktır. Demokratik toplumlarda düşünce çeşitliliğinin korunabilmesi için basın özgürlüğü yaşamsal bir öneme sahiptir.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, İstanbul merkezli 6 ilde 1 Kasım 2023 tarihinde düzenlenen operasyonla, sosyal medya fenomeni bir çifte yönelik; "Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi, Vergi Usul Kanunu ile Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi kanunlarına muhalefet" suçlarından soruşturma başlatılmıştır. Bu şahısların; ''kara para aklamak'', ''vergi kaçırmak'' ve ''örgüt kurmak'' suçlamalarıyla sevk edildikleri hâkimlikçe tutuklanmalarıyla başlayan süreçte; gözler sosyal medya fenomenlerine çevrilmiş, ilgili Bakanlıklar tarafından, güzellik merkezi sahibi olanlar ya da kozmetik ürün satanlar başta olmak üzere 600 fenomen incelemeye alınmış, sosyal medyada sergiledikleri lüks yaşam tarzları ile Devlete beyan ettikleri gelir karşılaştırılmaya başlanmıştır.
Kamuoyunda “Fenomenler Davası” olarak bilinen ve adli boyutunun giderek genişlediği bu kara para döngüsünde; gerek tutuklanan kişilerin ultra lüks yaşamlarını sergiledikleri sosyal medyada tanınırlıklarının yüksek olması, gerekse aklanan kara paranın total olarak çok ciddi rakamlara ulaşması nedenleriyle, bu konu aylardır medyadaki yerini ve güncelliğini korumaktadır.
1- Tele 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta da, 02.12.2023 tarihinde yayınlanan, “Gündem Özel" programının bir bölümünde; medya gündeminde uzun süredir yer alan ve kamuoyunun en ilgi çekici konusu haline gelen; “Türkiye’de kara para trafiği, hayali müşteriler, kaynağı belli olmayan kasaya hiç girmeyen nakit paralar ile kayıt dışı ekonomi, Türkiye’de yakalanan uyuşturucu ve yabancı çete reisleri” konuları işlenmiştir. Moderatörlüğünü Ülkü Çoban’ın yaptığı programın bu bölümüne; Mali Şube Eski Müdürü Dr. Salih Güngör, Vergi Uzmanı Nedim Türkmen ve Ekonomist Evren Devrim Zelyut konuk edilmiş, konuklar uzmanlık alanları kapsamında, görüş ve analizlerini paylaşmıştır.
Programın bu bölümünde kullanılan bazı ifadelerin ihlal oluşturduğu gerekçesiyle, yayıncı kuruluşa yaptırım uygulanmış, ancak Kurul kararında, ülkemizin ekonomik sistemine dair konuların, uzman konuklar tarafından tartışıldığı hususu ile yaptırım uygulanan konuşmaların temelini medyaya yansıyan ve birçok tartışma programına konu edilen bilgiler doğrultusundaki yorum ve analizlerin oluşturduğu belirtilmemiştir. Dahası gerek Uzman raporunda gerekse Kurul kararında; Vergi Uzmanı Nedim Türkmen’in, “kara para ve kayıt dışı gelir” ayrımına ilişkin verdiği bilgiler ile “kayıt dışı ekonomiye dayalı büyüme modeli” hakkındaki bilgilendirmelerinin bile yaptırımın gerekçelerine alındığı görülmüştür. Bilindiği üzere; kayıtdışı ekonomi olgusu, evrensel bir olgudur ve kayıtdışı ekonominin boyutları, gelişmiş ülkelerde daha düşük düzeylerde seyretmesine rağmen, dünyada birçok ülkede az ya da çok ortaya çıkabilmektedir.
2- Çoğulculuk ve çok seslilik, demokratik bir toplumun önemli göstergeleridir ve ifade özgürlüğü kapsamında eleştiri sınırlarını aşmayan eleştiri ve görüşlerin kamuoyuyla paylaşılması, demokrasinin niteliği açısından büyük önem taşımaktadır.
Olgusal temeli bulunan güncel konuların; gazeteciler, siyasetçiler, hukukçular tarafından değerlendirildiği, analiz edildiği yorum ve sohbet programlarının; toplumda özgürce kanaat oluşumuna ve düşünce çeşitliliğinin korunmasına katkı sağladığı açıktır.
Yaptırım uygulanan “Gündem Özel" programı da bir yorum programıdır ve program konuğu Vergi Uzmanı Nedim Türkmen’in yorumlarında hakaret ya da aşağılama içeren ifadelerin yer almadığı, yapılan yorumların, Türkiye’de son dönemlerde yaşanan süreçlerin ve devlet yönetiminde uygulanan politikaların sonuçlarına yönelik siyasi eleştiriler olduğu, bu değerlendirmelerde de bir olgusal temel bulunduğu açıktır.
Ayrıntılı bakmak gerekirse; Türkiye 1991 yılında, OECD tarafından “suç gelirlerinin aklanması, terörizmin finansmanı ve kitle imha silahlarının finansmanının önlenmesi” amacıyla kurulan Mali Eylem Görev Gücü’nün (FAFT) tavsiyelerine uyacağını bildirmiş, bu yönde de adımlar atmıştır. Ancak Türkiye, 2021 yılında FAFT tarafından, “Gri Liste” olarak adlandırılan, “kara para aklama, yayılma ve terörizmin finansmanına karşı yeterli güvenceye sahip olmayan ülkeler” listesine alınmıştır.
Nedim Türkmen’in de “kara para ve kaynağı belli olmayan döviz girişi” ile ilgili değerlendirmelerini, Türkiye’nin Gri Liste’de olması bağlamında yaptığı, bunu da “Türkiye'de özellikle son dönemlerde işte kaynağı belli olmayan döviz girişi, kara para aklama gri listeye alınmamız 2021'in Eylül'ünde, 2014'te çıkmıştık 2021' de tekrar alındık.” şeklinde ifade ettiği görülmektedir. Bu yönüyle de Nedim Türkmen’in ifadelerinde ihlal unsuru taşıyan bir yön bulunmamaktadır.
Türkmen’in, ihlale gerekçe gösterilen “Türkiye sürekli olarak bu kara paranın bir geçiş yerinde. Yani bununda en önemli kaynağı şu anda uyuşturucu ülkemizde. Yani biz Afganistan'dan çıkan eroinin yolu üzerindeyiz. Yani bizim ordan geçiyor. Dolayısıyla oradan elde edilen ciddi bir gelir var... Bunu ben söylemiyorum. Bunu uluslararası uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili ciddi insanlar yazıyor çiziyor” şeklindeki ifadesi, devletin resmi raporları ile doğrulanan bir durumdur. Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın “Türkiye Uyuşturucu Raporu/ Eğilimler ve Gelişmeler” raporunda; “Uyuşturucu kaçakçılığı bağlamında son derece önemli bir güzergâh olan ‘Balkan Rotası’ üzerindeki konumu ile Türkiye, gerek Asya’da üretilen ve Avrupa’ya transfer edilen başta eroin olmak üzere afyon türevleri kaçakçılığında ve aynı bölgede son yıllarda imalatı ve kaçakçılığı artmaya devam eden metamfetaminde, gerekse Avrupa’da üretilen ve Asya’ya sevkiyatı yapılan sentetik uyuşturucu ve bu maddelerin üretiminde kullanılan kimyasalların kaçakçılığında transit ve hedef ülkedir.” denilmektedir.
https://www.narkotik.pol.tr/kurumlar/narkotik.pol.tr/TUB%C4%B0M/Ulusal%20Yay%C4%B1nlar/Turkiye-Uyusturucu-Raporu-2022.pdf (E.T.:29.01.2024)
Türkmen’in gerek uzman raporunda gerekse de uzman raporunu esas alan Kurul Kararı’nda ihlal gerekçesi yapılan ifadelerinin dayanağının, devletin resmi raporunda da yer aldığı görülmektedir.
3- Ayrıca İçişleri Bakanlığı’nda 28 Mayıs 2023 seçimlerinde yaşanan görev değişiminin ardından, neredeyse her gün bir uyuşturucu çetesine operasyon yapıldığı, çok sayıda yabancı çete reisinin Türkiye’de yakalandığına ilişkin bilgilendirmeler kamuoyuyla paylaşılmış ve paylaşılmaktadır.
Tüm bunlar; program konuğu Nedim Türkmen’in eleştirel değer yargısı niteliğindeki değerlendirmelerinin bir olgusal temelinin olduğu, ifade edilen görüşlerin dayanaklarına yine konuşma içinde yer verildiği, gerçeklik, doğruluk ve toplumda özgürce kanaat oluşumun engelleyici bir yönünün bulunmadığını göstermektedir. Bu nedenlerle de yaptırım kararı isabetli değildir.
Toplumun değişik kesimleri tarafından pek çok kez dile getirilen, iktidar ve kamu kurumları için “incitici, abartılı, rahatsız edici” nitelik taşısa da eleştiri sınırları içinde kalan değerlendirmeler nedeniyle bir yayıncı kuruluşa yaptırım uygulanması; adil olmayacak, basın özgürlüğüne, düşünce ve ifade özgürlüğüne ölçüsüz bir darbe olacaktır.
Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların; program konuğu gazeteci, siyasetçi ve hukukçuların eleştirel değer yargısı niteliğindeki sözleri nedeniyle, Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtilen şekliyle “güçlü nedenler olmaksızın, ölçülülük ve hukuki güvenlik ilkesini göz ardı edecek” şekilde cezalandırılması, özgürlüğü değil otosansürü besleyecek, televizyon ekranlarında farklı görüş ve düşüncelerin ifadesini zorlaştıracak ve kamusal faydası olan serbest tartışmanın ve toplumda özgürce kanaat oluşumunun engellenmesi sonucunu doğuracaktır.
4- Bilindiği üzere, bir yayının içerik yönünden ihlal teşkil edip etmediğinin tespiti, konuşmaların geniş çerçevede ele alınması, , yapılan konuşmaların amacının, hedefinin ve verilmek istenilen mesajın içeriğine bakılarak, konuşmaların bütün olarak değerlendirilmesiyle mümkündür.
Hangi ifadelerin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamı dışında olacağının belirlenebilmesi için, ifadelerin geçtiği konuşma ya da yazılı metinlerin bütünlüğü ve bağlamı içinde değerlendirilmesi zorunluluktur.
Nitekim Dr. Ulaş Karan tarafından hazırlanan, “İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ-Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi-2”de, bu husus şu şekilde açıklanmaktadır:
“AİHM, bu tür ifadelerin bağlamından koparılarak ve soyut olarak değil, dile getirildiği yazı veya sözlerin bütünü içerisinde ve yazıldıkları bağlam içerisinde ele alınması gerektiğini kabul etmektedir.¹ Anayasa Mahkemesi de konuya aynı şekilde yaklaşmaktadır.² Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğüne ilişkin bireysel başvurularda, ifadelerin bağlamlarından kopartılarak incelenmesi Anayasa’nın 13., 26. ve 28. maddelerinde yer alan ilkelerin uygulanmasında ve elde edilen bulguların kabul edilebilir bir değerlendirmesinin yapılmasında hatalı sonuçlara ulaşılmasına neden olabilir. Bu çerçevede, söz gelimi bir düşünce açıklamasının ifade edildiği bağlamdan koparıldığında ‘milli güvenlik’için bir tehlike oluşturması, bu ifadeye yönelik bir müdahaleyi tek başına haklı çıkartmamaktadır.³” (1: (AİHM, Özgür Gündem/Turkey, Appl. No: 23144/93, 16.03.2000, § 63; Sürek/Turkey, Appl. No: 24762/94, 08.07.1999, § 58.), (2: (‘4 AYM, BejdarRoAmed Kararı, B. No: 2013/7363, 16/4/2015, § 77; Mehmet Ali Aydın Kararı, B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 77.), (3:AYM, Mehmet Ali Aydın Kararı, B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 76) (43. ve 44. sayfalar)
https://www.anayasa.gov.tr/media/3545/02_ifade_ozgurlugu.pdf (E. T.:29.01.2024)
Vergi Uzmanı Nedim Türkmen’in konuşmaları bütünlüğü ve bağlamı içerisinde değerlendirildiğinde; yayın ilkelerinin ihlal edilmesi söz konusu değildir.
5- Olgusal temeli bulunan iddiaların ya da tartışma başlıklarının, televizyon programlarına konu edilmesi, bunların farklı görüşlere sahip gazeteci, yazar ve aydınlar tarafından analiz edilmesinin, toplumda özgürce kanaat oluşumuna katkı sağlayacağı açıktır. Demokratik toplumlarda düşünce çeşitliliğinin korunabilmesi için kamusal amaçlı serbest tartışmaların yapılabilmesi ve yayınlanabilmesi büyük önem taşımaktadır.
Üst Kurula; 6112 sayılı Yasa’nın 37. maddesinin, birinci fıkrasının, (a) bendi ile “Yayın hizmetleri alanında ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce çeşitliliğinin..., korunması amacıyla gerekli tedbirleri almak.” yükümlülüğünün verilmesinin amacı da budur.
Bu çerçevede, yorum programlarının düşünce çeşitliliğinin sağlandığı ve serbest tartışmanın yürütüldüğü programlar olarak ele alınması yerinde olacaktır.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanlığı, yaptırım uygulama aşamasında dikkate alınmak üzere program türlerini 2014 yılında yeniden düzenleyerek, “Yayınlarda Program Türleri Kod, Tanım ve Sınıflandırmaları” (https://www.rtuk.gov.tr/program-turleri-kod-kitapcigi/3832) başlığı altında yayınlamıştır. Program türleri; “Haber, Güncel Programlar, Kültür Programları, Eğitim Programları, Gerçek Yaşamlar, Drama, Eğlence Programları, Çocuk Programları, Ticari İletişim ve Tanıtım” şeklinde 9 başlık altında sınıflandırılmıştır.
Haber bülteni ve haber programı, “haber” başlığı altında tanımlanırken, yorum programı, “güncel” program altında sınıflandırılmıştır. RTÜK’ün program türlerine ilişkin rehberindeki tanımlamalar dikkate alındığında, yaptırım uygulanan “Gündem Özel” programı; güncel programlar türü altında, “yorum programı” kategorisine girmektedir. Uzman raporunda da yayının türü, “Güncel programlar, Yorum Programları” olarak değerlendirilmiştir.
Yaptırıma konu programın bir yorum programı olmasına rağmen; gazetecilerin, uzmanların bir yorum programında ifade ettikleri görüş ve analizlerinin, haber aktarımı gibi değerlendirilip, “haber ve bilgi aktarımında tarafsızlık, gerçeklik ilkelerine aykırı” savıyla yaptırım uygulanması haksızdır ve dayanaktan yoksundur.
6- Yorum programları özelinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi’nin, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun benzer bir konudaki yaptırım işlemini hukuka uygun bulmayan kararı, yol gösterici niteliktedir.
Üst Kurulun 19.03.2020 tarih ve 2020/12 sayılı toplantısında, 27 No.lu karar ile; Haber Türk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta yayınlanan “Gerçek Fikri Ne?” programında, sunucu ve program konuklarının; dış politik gelişmeler ve iç savaş riski üzerine yaptıkları değerlendirmelerle, “tarafsızlık, gerçeklik doğrularını esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır” ilkesini ihlal ettikleri gerekçesiyle yayıncı kuruluşa yaptırım uygulanmıştır.
Yaptırım kararı yayıncı kuruluş tarafından yargıya taşınmış, Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin davanın reddi yönündeki kararı, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin, 30.11.2023 tarih ve 2023/5695 E., 2023/6967 K. sayılı kararı ile bozulmuştur. Kararın gerekçesinde; “...söz konusu programın, haber programı olmayıp sosyal ve politik hususlarda fikirlerin ileri sürüldüğü bir tartışma programı olduğu, davacının ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin ‘milli güvenliğin’ korunması için demokratik bir toplumda gerekli bir müdahale olmadığı... Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 19.3.2020 tarih ve toplantı No: 2020/12, Karar No:27 sayılı işleminde hukuka uygunluk, davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır” değerlendirmesi yer almıştır.
BİM kararı, RTÜK tarafından yapılan haber programı ve yorum programı ayrımının yargı tarafından da kabul edildiğine bir işarettir.
7- Danıştay Onüçüncü Dairesinin aldığı bir karar da, canlı yayınların hukuki değerlendirmesine ilişkin örnek karar niteliğindedir: Danıştay 13. Dairesi’nin ayrıntıları aşağıda yer alan kararında; kamusal tartışmalara katılan bireylerin ya da bunu yayımlayan kitle iletişim araçlarının yaptırıma maruz kalma endişesi taşımalarının, bireylerin düşüncelerini açıkça ifade etmeleri üzerinde kesintiye uğratıcı bir etki doğurabileceği belirtilmektedir. Şöyle ki;
Üst Kurulun, 25.03.2020 tarih ve 2020/13 sayılı toplantısında alınan 13 No.lu karar ile “Haber Türk” logolu ve “Ciner Medya TV Hizmetleri A.Ş.” unvanlı kuruluşun, 20.03.2020 tarihli “Para Gündem” programında 6112 sayılı Yasa’nın 8/1 (ı) bendinden yaptırım uygulanmıştır.
Kuruluş bu karara karşı mahkemeye başvurmuş, Ankara 10. İdare Mahkemesince verilen 12/11/2020 tarih ve E:2020/976, K:2020/1674 sayılı kararda; “…Kamu yararını ilgilendiren bir mesele olduğunda kuşku bulunmayan bir kamusal tartışmaya katılmak için bilimsel kesinliğin bir ölçüt olarak aranmayacağı, dolayısıyla salt bilimsel kesinlik bulunmadığı veya doğrulanmadığı gerekçesiyle canlı yayında ifade edilen hususları sınırlandırabilmenin mümkün olmadığı, kamusal tartışmalara katılan bireylerin ya da bunu yayımlayan kitle iletişim araçlarının yaptırıma maruz kalma endişesi taşımalarının, bireylerin düşüncelerini açıkça ifade etmeleri üzerinde kesintiye uğratıcı bir etki doğurabileceği, kişilerin veya televizyonların böyle bir etki altında, ileride düşüncelerini açıklamaktan ve yaymaktan imtina etme riski de barındırdığı, bu durumda, dava konusu yayın nedeniyle idari para cezası uygulanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” hükmü verilmiştir.
RTÜK, anılan mahkeme kararı nedeniyle istinaf yoluna başvurmuş, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi tarafından, istinaf istemi reddedilmiştir. Ardından RTÜK, BİM kararı nedeniyle Danıştay’a başvurmuş, Danıştay Onüçüncü Dairesi, 15.06.2021 tarihli, E:2021/2226 ve K:2021/2262 No.lu kararında da; “Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.” şeklinde hüküm bildirerek davalı RTÜK’ün temyiz istemini reddetmiştir.
8- Cumhurbaşkanına veya iktidar politikalarına yönelik eleştiriler kapsamında Üst Kurulca verilen ancak Danıştay tarafından uygun görülmeyen kararlara baktığımızda da, basın/ifade özgürlüğü kapsamının genişletildiği ve “kamu yararı bulunması” hususunun ön planda tutulduğu görülecektir. Şöyle ki;
a) Üst Kurulun 2 Haziran 2021 tarih ve 2021/22 sayılı toplantısının, 29 No.lu kararıyla, Halk TV logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşa; “Şirin Payzın’la Sözüm Var” programında, sunucunun; “Bu kadar kadına yönelik şiddetin konuşulduğu bir ortamda Cumhurbaşkanı’nın çıkıp bir kadın siyasetçiye şimdilik az dövdüler ama ileride daha fazla da dövebilirler anlamında şiddeti ve dövmeyi önceleyen ve de yücelten bir tavır takınması İstanbul Sözleşmesi’nden de neden çıktığımızı anlatıyor ve üslubun da bu yani şu kadınları da gördük demek ki kadın siyasetçi… Kadınların siyasete bakışı ve sahip çıkmasıyla birtakım baş edilemediği görüldüğü zaman yumruklar konuşsun diyen bir erkek siyasetçiden bahsediyoruz gibi bir durum var, bu boyutu da var yani kadına yönelik şiddettir bu açıklamalar.” şeklindeki söylemlerinin, 6112 sayılı Yasa’nın 8. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde belirlenen; “Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak…” hükmünü ihlal ettiği gerekçesiyle, yaptırım uygulanmıştır.
Ancak; Danıştay Onüçüncü Dairesi,16/05/2023 tarih ve 2023/944 E., 2023/2414 K. sayılı kararıyla, RTÜK’ün temyiz isteğini reddetmiş ve davacı yayın kuruluşunun lehine verilen Bölge İdare Mahkemesi kararını onamıştır.
b) Üst Kurulun 11 Ağustos 2021 tarihi ve 2021/31 sayılı toplantısının 47 No.lu kararıyla, KRT logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşa; “Şimdiki Zaman” programında yer alan; “Cumhuriyet'in diğer kurumları gibi, nasıl Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında Cumhuriyet'in dikili ağaçları teker teker satıldılarsa, yerlerinden söküldüler, başka kurumlara döndürüldülerse, Türk Hava Kurumu da benzer bir akıbeti yaşıyor… Fakat bu Orman Bakanı kadar beceriksizini çok ender gördüm. Beceriksiz. Tarımı bitirdi. Hayvancılığı bitirdi. Sayesinde orman da bitiyor… Ya ben hayatımda böyle bir pişkinlik, böyle bir vurdumduymazlık, böyle bir beceriksizlik, böyle bir liyakatsizlik görmedim. Görmedim arkadaş! Marmaris yanıyor. Umurlarında değil… Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumlarına olan düşmanlıklarını, o kurumlara olan kinlerini adeta kustular… senin bu aptalca politikaların yüzünden…” şeklindeki ifadelerin, 6112 sayılı Yasa’nın 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirlenen; "...,kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” hükmünü ihlal ettiği gerekçesiyle yaptırım uygulanmıştır.
Ancak Danıştay Onüçüncü Dairesi, 23/03/2023 tarih ve 2023/520 E., 2023/1378 K. sayılı kararıyla, RTÜK lehindeki Bölge İdare Mahkemesi kararını bozmuştur.
9- Kabul edilmelidir ki; demokratik toplumlarda basının en temel işlevi, halkı ilgilendiren tüm konularda sorumlulukları ve görevleri ile uyumlu olarak bilgi ve fikirleri yaymak, kamuoyu adına denetim yapmak ve değerlendirmelerde bulunarak kamuoyu oluşturmaktır. Bu doğrultuda; medyanın “kurumların işleyişindeki aksaklıkları ortaya çıkartmak yoluyla düzeltilmesine olanak sağlamak” doğrultusunda hareket etmesi, gazeteciliğin evrensel ilkeleri arasındadır. Bu temel ve evrensel ilke medyaya, halk adına denetim görevini yüklemektedir. Söz konusu yaptırım kararıyla, bir yandan medyanın asli görevini yapmasına müdahale edilmiş, bir yandan da halkın, var olan sorunlara dair bilgi edinme, fikir geliştirme ve kanaat sahibi olma hakkına kısıtlama getirilmiştir. Bildiğimiz üzere, demokratik toplumlarda böylesi haksız uygulamalar kabul görmez. Çünkü medya, iktidar sahiplerinin eksik/yanlış ve hatta bazen yasalara aykırı olabilecek faaliyetlerini, bir tür “denetleme” şeklinde belirlenebilecek görev tanımı nedeniyle, yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerine ek dördüncü bir kuvvet olarak nitelendirilebilmektedir.
10- İfade özgürlüğü; insan hakları hukuku belgelerinde ve Anayasalarda, temel haklar ve ödevler kategorisinde, birinci kuşak haklar arasında yer almaktadır. Bu nedenle çoğulcu demokrasilerde ifade özgürlüğü; herkes için geçerli, özüne dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez bir hak ve yaşamsal önemde bir özgürlük niteliğinde, çoğulcu ve Anayasal demokrasilerin temel taşlarındandır. İnsanların serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği fikir ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkân ve serbestisi, ifade özgürlüğü şemsiyesi altındadır ve sadece düşünce ve kanaat sahibi olmayı değil, “düşünce ve kanaatleri açıklama/yayma” özgürlüklerini de kapsamaktadır. Ayrıca ifade tarzları, biçimleri ve araçları da bu özgürlük alanındadır.
11- Anayasa’nın 25’inci maddesinde “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” ve 26’ncı maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet, resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” hükümlerinden anlaşılacağı üzere ifade hürriyeti, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile de güvence altına alınmaktadır. Anayasa’nın “Basın Hürriyeti” başlıklı 28’inci maddesinde düzenlenen “Basın hürdür, sansür edilemez.” ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3’üncü maddesinde yer alan “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” hükümleri ise basın hürriyetinin güvence altına alındığını göstermektedir.
12- Anayasamızın 90. maddesine göre usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de kanun hükmünde sayılmaktadır. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10’uncu maddesinde yer alan “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar...” düzenlemesi ile ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir.
13- İfade özgürlüğü söz konusu olduğunda, Anayasa Mahkemesi kararlarına baktığımızda da, basın ve yayın kuruluşlarının ayrı bir yeri ve önemi bulunduğunu ve tanınan hak ve özgürlüklerin çerçevesinin genişletildiğini görmekteyiz.
Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre ifade özgürlüğü; “kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir.” (Bekir Coşkun, 2014/12151, 4/6/2015, § 33-35).
Yine başka bir Anayasa Mahkemesi kararında da; siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda oldukları ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğu vurgulanmıştır (Ergün Poyraz (2), § 58).
14- Gazetecilerin ve medyanın ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda, AİHM kararlarında özel korumalar söz konusudur.
“-AİHM’e göre, siyasi tartışma özgürlüğü, ‘tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi’dir. Değer yargıları bir olay veya durum ile ilgili bakış açısı yahut kişisel değerlendirmelerdir. Bir değer yargısının doğru ya da yanlış olduğunu kanıtlamak mümkün olmazsa da, değer yargısının dayanağını teşkil eden gerçeklerin doğru veya yanlış olduğu tespit edilebilmektedir. AİHM’e göre, bir gazetecinin, doğruluğunu kanıtlayamadığı sürece eleştirel değer yargılarını ifade etmekten men edilmesi kabul edilemezdir. (Lingens/Avusturya, B.No:9818/82,08.07.1986)
-İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun temel taşlarından ve toplumun ilerlemesinin ve bireylerin gelişmesinin temel şartlarından biridir. İfade özgürlüğü sadece hoşa giden ya da insanları incitmeyen veya önemsenmeyen ‘bilgi’ ve ‘düşünceler’ için değil, Devleti veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şoke eden veya rahatsız eden bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. Demokratik toplumun olmazsa olmaz koşullarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülük bunu gerektirmektedir. (Handyside/Birleşik Krallık, Başvuru No: 5493/72, 07.12.1976)
15- İfade özgürlüğü alanında uzmanlaşmış insan hakları avukatı Dominika Bychawska-Siniarska tarafından hazırlanan “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Kapsamında İfade Özgürlüğünün Korunması” el kitabında da, gazeteciler tarafından yapılan eleştirel nitelikteki değer yargılarına ilişkin hususlar şu şekilde açıklanmaktadır:
“Değer yargıları bir durum ya da olaya ilişkin bakış açısı ya da kişisel değerlendirmeler olup doğru ya da yanlış olduklarını kanıtlanmak mümkün değilse de, bir değer yargısının dayanağı olan altı çizilen gerçeklerin doğru ya da yanlış olduğu kanıtlanabilir. Aynı şekilde, Dalban davasında Mahkeme, ‘gerçekliğini kanıtlamaksızın eleştiri niteliğinde değer yargısı ifade etmesinin engellenmesi, bir gazeteci için kabul edilemez olacaktır’ demiştir.¹⁹⁸ (Dalban/Romanya, 28 Eylül 1999 [BD])
Sonuç olarak, doğrulanabilecek bilgi ya da verilerle birlikte, ‘doğruluğu ispatlamaya’ tabi tutulamayacak değer yargıları, eleştiri ya da spekülasyonlar 10. madde kapsamında korunmaktadır. Ayrıca, değer yargıları, özellikle de siyaset alanında ifade edilenler, çok önemli olan görüş çoğulculuğunun gereği olarak demokratik bir toplum için özel bir korumadan yararlanırlar.” (S.86)
https://www.anayasa.gov.tr/media/7448/10_avrupa_insan_haklari_sozlesmesi_kapsaminda_ifade_ozgurlugunun_korunmasi.pdf (E.T.:29.01.2024)
Yukarıda örneklerini verdiğim kararlardan anlaşılacağı üzere; hem ulusal hem uluslararası hukuk metinlerinde ifade özgürlüğünün açıkça güvence altına alındığı, basının ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda, özgürlük alanının daha geniş çerçevede değerlendirildiği kesindir.
Sonuç itibarıyla; yaptırıma konu ifadelerin ulusal ve uluslararası resmi kuruluşların raporlarına atıfla gündeme getirildiği, sert eleştiri niteliğinde olduğu, programda küçük düşürücü, aşağılayıcı ya da hakaret, küfür ve iftira içerikli ifadelerin yer almadığı ve olgusal temeli olan eleştirel değer yargısı niteliğindeki değerlendirmeler nedeniyle yaptırım uygulanmasının, kamusal yararı olan serbest tartışmayı ve özgürce kanat oluşumunu engelleyici olacağı, ayrıca 6112 sayılı Yasa kapsamında ihlal oluşturan bir hususun da bulunmadığı gerekçeleriyle, karara karşı oy kullandım. 08.02.2024