İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 25.12.2023 tarih ve 611 sayılı yazısına konu BEYAZ TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 11.12.2023 tarihinde saat 23:36’da yayınlanan "Derin Futbol" adlı program yayınlarına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
BEYAZ TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 11.12.2023 tarihinde saat 23:36’da yayınlanan sunuculuğunu Ertem Şener'in yaptığı ve Ahmet Çakar, Sinan Engin, Abdülkerim Durmaz ve Rasim Ozan Kütahyalı'nın konuk olarak katıldığı "Derin Futbol" isimli programda, geçen diyaloglarda; “Eğer Türk hakemleri siz haysiyetliyseniz, şerefliyseniz; cuma, cumartesi, pazar Türkiye'de bir tane maç oynatırsanız sizin de Allah belanızı versin, siz de şerefsizsiniz eğer oynatırsanız.- Emre Belözoğlu bu gece bittin. Bu dakikadan itibaren ağzınla kuş tut değil Ankaragücü, Milan'ın antrenörü olsan benim için ölene kadar ben hayatta olduğum sürece sadece Emrecik'sin. Nesin biliyor musun sen? 3-5 milyon dolar yalamak için tefeciye para kaptırmış açgözlü bir adamsın. Bu akşam olayları sen provoke ettin. Hep izledim seni. Allah belanızı versin topunuzun. - Hocam çok bela okuma gece gece. - Allah belanızı versin alayınızın. - Yapma Hocam. -Emre Belözoğlu artık yoksun. Emre Belözoğlu yaptığın her türlü hareketi gördüm, izledim. Provoke eden sensin. Açgözlü Emre. 300-500 bin dolar kazanmak için dolandırıcılara para verdin faize. Tefeci değilsin ya da öylesin bilmem. Alayınızın Allah belasını versin.-Kulüp başkanı yanında iki tane yancısı benim evlatlarımdan birini yerde yatarken de dövdüler. Fakat Türk futbolundaki bütün bu rezilliklerin sorumlusu Büyükekşi denen şahıstır…Ahmet İbanoğlu denen hayatta tanımadığım bir adamın MHK Başkanı olduğu bir ülkede futbol böyle yönetilirse işte bunlar yaşanır. Tekrar söylüyorum Büyükekşi, İbanoğlu, Yusuf Yaylan ne Yusuf ne Günay. Alayı. Bunlardan siz de endirekt siz sorumlusunuz.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, Demokratik rejimlerde basın, ifade hürriyetinin geniş kitlelere ulaştırılması ve farklı görüşlerin dile getirilmesinde en etkili araç olarak demokrasinin de teminatıdır. Demokrasi çeşitlilik ve çoğulculuk esasında ilerlerse halk içindir. Çoğulculuğun ve çeşitliliğin bir arada var olabilmesinin yegâne yolu karşılıklı sınırların çizilmesiyle mümkündür. Buradan hareketle devletin kitle iletişim araçlarını denetlemesi toplumsal sözleşmenin gereğinin devletçe yerine getirilmesidir. Kitle iletişim araçlarının halkın yönelimini ve kültürel birlikteliğini belirleyebilen bir güç olarak demokrasilerde çok önemli bir yer tuttuğu açıktır. Dolayısıyla halkın doğru bilgilendirilmesi, kamuoyunda özgür kanaat oluşması, medyanın elinde bulundurduğu iletişim gücünü toplumun aleyhine kullanmaması için ilgili düzenlemeler mevzuatla gerçekleştirilir ve denetleme mekanizmalarınca denetlenir. Yasa, yayıncı kuruluşların ekranlarında yer verdikleri programlarda dikkatli bir dil ve üslup kullanmalarını şart koşar. Bu dikkatli dil ekranların tarafsızlığı ve itibarının teminatıdır.
İnsan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımakla beraber gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal mevzuatımızda bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır. Söz konusu yasal düzenlemelerin başında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası gelmektedir. Anayasa'nın 26'ncı maddesindeki “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” hükmü ile düşünce özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamalardan bahsedilmiştir. 5187 sayılı Basın Kanununun 3. maddesinde ise; Basının özgür olduğu, bu özgürlüğün; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içereceği, basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabileceği hükmüne yer verilmiştir.
AİHM'nin Lingens Avusturya içtihadında da belirtildiği üzere, ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerindendir. Bu toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşullarından birini oluşturur. Basının görevi, kamu yararını ilgilendiren başka alanlarda olduğu gibi siyasi konularda da bilgi ve fikirleri açıklamaktır. Buna karsın, AİHM'nin Times Newspapers Limited No:1-2 Birleşik Krallık kararında belirtildiği üzere, Sözleşmenin 10. maddesi, basının halkın yararına olan ciddi meseleleri işlemesinin söz konusu olduğu durumlarda dahi, hiçbir sınırlama içermeyen bir ifade özgürlüğünü güvenceye almaz. Bu maddenin 2. fıkrası uyarınca, basın ifade özgürlüğünü kullanırken, görev ve sorumluluklarına uygun davranmak durumundadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin başlığı “İfade özgürlüğü”dür. Söz konusu maddede iki hüküm yer alır: 1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir. 2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir
Bununla birlikte, Spor, sadece fiziksel sağlık değil aynı zamanda ruh ve beden sağlığının korunmasının yanı sıra, bireysel, toplumsal ve uluslararası ilişkilerin geliştirilmesinde, hoşgörü, liderlik ve arkadaşlık gibi değerlerin pekiştirilmesinde, sağlıklı ve kollektif bir çalışma bilincine sahip nesillerin yetiştirilmesinde rol oynayan sosyal bir olgudur. Sporun sunduğu bu faydalardan en üst düzeyde yararlanabilmek ve sporun olumlu yönlerini ortaya çıkarabilmek için geçmişten günümüze kadar oluşturulan kurallara ve eşitlik, erdem, saygı ve centilmenlik gibi temel ilkelere bağlı kalmak gerekmektedir. Fair play (adil oyun) kavramı altında toplanan bu ilkeler bütünü sadece sporcuları değil, seyircilerden yöneticilere, sağlık görevlilerinden yayıncı kuruluşlara kadar organizasyonun içinde yer alan herkesi kapsamakta ve sporun sadece fiziksel yetenekleri değil, aynı zamanda etik değerleri de içerdiğini vurgulamaktadır. Ancak sporun bu olumlu ilkelerinden uzaklaşıldığında, kazanma hırsı ve rekabet anlayışının yerini negatif duygular alabilmekte ve nefret, öfke, şiddet ve ırkçılık gibi olumsuz ögeler, etik ilkelerden uzaklaşmanın sonucu olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu nedenle, sporun temelindeki olumlu değerleri korumak ve yaygınlaştırmak için toplumun her düzeyinde ve her kesiminde bu ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalmak gerekmektedir.
Diğer taraftan spor, toplum içinde birliği, rekabeti ve sağlıklı yaşamı teşvik eden önemli bir aktivite iken sporda şiddet, sporun olumlu imajına zarar veren ve sporu amacından uzaklaştıran unsurlardan biridir. Spor müsabakalarında yaşanan şiddet olayları, sporun temel değerlerine zarar verirken, toplumda olumsuz bir algı yaratmaktadır. Bu sorunun kökeninde seyircilerin davranışları olduğu gibi, kulüp yönetimlerinin tutumları, spor basınının dil kullanımı ve medya organlarının etkisi de bulunmaktadır. Özellikle televizyonda yayınlanan spor programlarına katılan konuk ve yorumcuların taraflı ve hırçın açıklamaları da atmosferi gerginleştiren bir etki yaratmaktadır. Kitle iletişim araçlarının geniş kitlelere ulaşma gücü göz önüne alındığında, bu tür programlarda kullanılan ifade ve tavırların sporun ruhuna uygun olması büyük önem taşımaktadır. Spor programları, seyircilere sporun olumlu yanlarını göstermek, fair play ve centilmenlik gibi değerleri vurgulamak amacı gütmesi gerekirken bazı programlarda görülen taraflı yorum ve provokatif açıklamalar sporun ruhunu zedelemekte, seyircileri ve taraftarları şiddet ve olumsuz davranışlara yönlendirebilmektedir. Bu noktada, medya ve spor kuruluşlarının sorumluluğu ön plana çıkmaktadır. Spor programlarının içeriği, konukların tavırları ve dil kullanımı, seyircilere örnek olma potansiyeli taşıdığından spor programlarında pozitif ve olumlu bir dil kullanılması sporun temel değerlerini vurgulamak, fair play ruhunu yaymak ve şiddetin önüne geçmek adına önemlidir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda, "Fakat Türk futbolundaki bütün bu rezilliklerin sorumlusu Büyükekşi denen şahıstır.", "Ahmet İbanoğlu denen hayatta tanımadığım bir adamın MHK Başkanı olduğu bir ülkede futbol böyle yönetilirse işte bunlar yaşanır. Tekrar söylüyorum Büyükekşi, İbanoğlu, Yusuf Yaylan ne Yusuf ne Günay. Alayı. Bunlardan endirekt siz sorumlusunuz." ...ben hayatta olduğum sürece sadece Emrecik'sin", "Emre Belözoğlu yaptığın her türlü hareketi gördüm, izledim. Provoke eden sensin. Açgözlü Emre. 300-500 bin dolar kazanmak için dolandırıcılara para verdin faize. Tefeci değilsin ya da öylesin bilmem. Alayınızın Allah belasını versin." ve "Provoke eden sensin. Açgözlü Emre. 300-500 bin dolar kazanmak için dolandırıcılara para verdin faize. Tefeci değilsin ya da öylesin bilmem. Alayınızın Allah belasını versin.", "Allah belanızı versin" şeklinde ifadelerle, Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçını yöneten Hakem Halil Umut Meler'e karşı gerçekleştirilen saldırının sorumluluğu TFF ve MHK Başkanlarına yüklenmiştir. Böylesine toplumu derinden etkileyen bir olayda televizyon yayıncılarının sarf ettiği kelimelerde daha özenli olması beklenirken mezkur programda, program konuğu Ahmet Çakar'ın; Mehmet Büyükekşi, Ahmet İbanoğlu, Emre Belözoğlu'nu ve Türk hakemlerini hedef gösterici ifadelerinin eleştiri sınırları ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, kişi ve kurumları küçük düşürücü, aşağılayıcı ve rencide edici nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; "İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Kasım 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 18.678.335,92 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 560.350,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.