İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 09.02.2024 tarih ve 28 sayılı yazısına konu FLASH HABER logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 18.12.2023 tarihinde saat 20:57’de yayınlanan "Serbest Kürsü" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
FLASH HABER logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 18.12.2023 tarihinde saat 20:57’de yayınlanan, sunuculuğunu Şevin Ekinci’nin yaptığı “Serbest Kürsü” isimli programa, Gazeteci Murat Aksoy, Gazeteci Necdet Saraç, Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik, TEPAV Araştırma Uzmanı Mert Uzunsoy ve DEM Parti Milletvekili Ali Bozan katılmıştır.
Programda konuşan DEM Parti Milletvekili Ali Bozan’ın "2019 yerel seçimlerinde o dönem partimiz HDP bir karar aldı. Kürdistan'da kendi belediyelerini, kazanımlarını korumak, Türkiye'de AKP-MHP Faşizmini geriletmek için CHP'nin adaylarına destek verildi”, “Diyoruz ki biz Kürdistan'da kendi adaylarımızla seçime gireceğiz”, “Türkiye tarafına geldiğimizde bu konuda da ittifaklara açık olduğumuzu söylüyoruz” şeklindeki sözlerinin, “Türkiye ve sözde Kürdistan’ın iki ayrı ülke olarak ifade edildiği, söz konusu ifadelere Program Sunucusu’nun herhangi bir müdahalede bulunmadığı, kullanılan ifadelerin amacını aştığı, ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlık ve bağımsızlığına, toplumsal ve toprak bütünlüğüne, aykırılık teşkil ettiği” gerekçesiyle yaptırım uygulanması yönünde alınan çoğunluk kararında aşağıda belirttiğim nedenlerden dolayı katılmadım.
“Kürdistan” kavramı, çoğunluğu Kürtlerin yaşadığı coğrafyaya verilen bir ad olarak ilk önce Selçuklular zamanında kullanılmıştır. Kürtlerin yaşadığı bölge olarak tanımlanmıştır.
1. İlk Türkçe sözlük olarak bilinen Şemsettin Sami’nin 1889-1898 yılları arasında İstanbul’da yayınladığı Kamusü’l-a’lam adlı özel isimler odaklı ansiklopedik eserinde Kürdistan, “Batı Asya’da, en büyük bölümü Osmanlı İmparatorluğu’nda ve bir bölümü İran’da yaşayan insanların çoğunluğunu oluşturan Kürt adıyla adlandırılmışıdır” şeklinde anlatılmaktadır.
Bu anlatımdan anlaşılacağı üzere “Kürdistan”, adını üzerinde yaşayan ve Kürtçe dilini konuşan Kürtlerden almış bir coğrafi bölgedir.
2. Mustafa Kemal Atatürk’ün, Meclis konuşmalarında “Kürdistan” dediği, TBMM Birinci Meclisi’nin, doğudan gelen üyelerine “Kürdistan Mebusu” denildiği Meclis Tutanakları’nda mevcuttur.
3. Fırat Üniversitesi İİBF Maliye Bölümü araştırma görevlisi Hifzullah Kutum, twitter hesabından, “Şoreşa Îlonê hemû Kurdan pîroz be, Bijî Kurdistan” (Eylül Devrimi tüm Kürtlere kutlu olsun. Yaşasın Kürdistan) paylaşımı yaptığı gerekçesiyle, 5 Kasım’da gözaltına alınmış, 6 Kasım’da tutuklanmış ve 10 Kasım’da ise serbest bırakılmıştır.
4. Meral Akşener’in Siirt ziyareti sırasında esnaf Cemal Taşkesen’in, Akşener’e "Bulunduğunuz yer Kürdistan" şeklindeki ifadesi nedeniyle soruşturma açılmış, gözaltına alınmış ancak Savcılık kararıyla serbest bırakılmıştır.
5. Diyarbakır’da stadyumda “Biji Kürdistan” sloganı atan 7 kişi hakkında açılan 2022/51429 soruşturma numarasıyla kovuşturma başlatan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, “Kovuşturmaya yer yok” diyerek soruşturmada takipsizlik kararı vermiştir.
6. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Mecliste yaptığı konuşmada kullandığı “Kürdistan” ifadesi gerekçe gösterilerek disiplin ve para cezasına çarptırılan HDP eski Milletvekili Osman Baydemir’in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. AİHM, Türkiye’yi 11 bin 150 Euro maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkum etti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Urfa Milletvekili Osman Baydemir’e, parti sözcüsü olduğu 2017 yılında Meclis’teki bütçe görüşmeleri sırasında söylediği “...Ben Kürt halkının bir evladı olarak, Kürdistan’dan gelen bir temsilci olarak benim şöyle bir rolüm var..." sözleri gerekçe gösterilerek Meclis İçtüzüğü uyarınca disiplin cezası verilmişti. Baydemir’in avukatı, disiplin cezası ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınan ifade özgürlüğü, seçilme hakkı, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ve kararın siyasi saikler ile verildiği gerekçesiyle 2018 yılında AİHM’e başvurdu. Osman Baydemir’in başvurusunu karara bağlayan AİHM, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesini ihlal ettiğine hükmetti. Mahkeme, Türkiye’nin Baydemir’e 1400 Euro maddi ve 9750 Euro manevi olmak üzere 11 bin 150 Euro tazminat ödenmesine karar verdi. Mahkeme ayrıca Türkiye’nin masraf ve harcamalar için 5 807,90 Euro ödemesine karar verdi.
https://hudoc.echr.coe.int/tur#{%22itemid%22:[%22001-226321%22]}
7. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AKP Grup toplantısında (TBMM MECLİS ÇATISI ALTINDA) yaptığı konuşmasında, “KÜRDİSTAN” ve “KÜRDİSTAN EYALETİ” sözcüklerini aşağıdaki konuşmasıyla dile getirmiş ve bu konuşma AKP milletvekillerinden yoğun alkışlar almıştır.
Konuşma şu şekildedir:
“Bu millet köksüz değildir. Bu millet reddi miras yapacak, ecdadını unutacak, ecdadına sırt çevirecek bir millet değildir. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Şuradan 90 yıl 100 yıl öncesine gidin. CHP’nin, MHP’nin yöneticileri Meclis Kütüphanesine gitsinler, meclis zabıtlarını gizli celse zabıtlarını okusunlar. Milletvekilidirler, okuma hakları var gitsinler okusunlar. Bugün MHP ve CHP neye karşı çıkıyorsa orada ilk meclis zabıtlarında o karşı çıktıkları şeyleri görecekler. Hem de en baştan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün nutuklarında görecekler. “KÜRT” kelimesini o Mecliste görecekler. Gürcü, Laz, Arap, Boşnak kelimelerini o zabıtlarda görecekler.
“KÜRDİSTAN” kelimesini o meclis zabıtlarında görecekler. Kendi tarihini bilmeyen, kendi tarihini okumayan cehalet ve karanlıktan başka hiçbir şey söylemez. Şöyle biraz daha geçmişe, Osmanlı’ya kadar gittikleri zaman Doğu ve Güneydoğu’nun “KÜRDİSTAN EYALETİ” olduğunu görecekler. Doğu Karadeniz’in Lazistan eyaleti olduğunu görecekler. Bunlar bizim tarihimizin bize devrettiği mirastır. Bunları görmemezlikten gelemezsiniz.”
Uzmanların Raporda, “PKK, ülkemizin birlik ve bütünlüğünü parçalamayı hedefleyen ve bölücü faaliyetler içinde bulunan bir terör örgütüdür. Yıllardır resmi ve sivil hedeflere yönelik kanlı saldırılar düzenleyen PKK terör örgütü, Türkiye Cumhuriyetinin Güneydoğu kısmının sözde kuzey Kürdistan olduğunu iddia etmektedir. Ülkenin bu kısmının bölünerek birleşik sosyalist Kürdistan’ın kurulması gerektiğini savunmaktadır” şeklinde bir yorumda bulunmuştur.
Programda bu ve buna benzer hiçbir ifade bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin bir Milletvekili sadece “Kürdistan” sözcüğünü kullanmıştır. “Kürdistan Devleti” veya “Kürdistan bölgesi” gibi ifadeler programda yer almamaktadır.
Yukarıda verilen örneklerden de anlaşılacağı gibi, “Kürdistan” sözcüğünün kullanılmasının herhangi bir suç unsuru içirmediği bir gerçektir.
“KÜRDİSTAN” ifadesi bir devlet ifadesi anlamını taşımamaktadır. Bir bölge ifadesidir.
Ortadoğu’da İran, Türkiye ve Kürdistan vb. gibi yer adları vardır. Tıpkı Türkiye’de Rumeli gibi bir yer adı olduğu gibi. Kürdistan sözü de bir yer adıdır. “Kürdistan” sözcüğü suç sayılacaksa, “Rumeli” sözcüğü de suç sayılacaktır.
Raporda, “Kürdistan” ifadesinin, “Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne” aykırılık teşkil ettiği yorumunda bulunulmuştur.
Oysa mahkeme kararları; Uzman görüşünün tam tersine, “Kürdistan” ifadesini, ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirmektedir.
Anayasa’nın 25’inci maddesinde “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” ve 26’ncı maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet, resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” hükümlerinden anlaşılacağı üzere ifade hürriyeti, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile de güvence altına alınmaktadır. Anayasa’nın “Basın Hürriyeti” başlıklı 28’inci maddesinde düzenlenen “Basın hürdür, sansür edilemez.” ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3’üncü maddesinde yer alan “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” hükümleri ise basın hürriyetinin güvence altına alındığını göstermektedir.
Anayasamızın 90. maddesine göre usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de kanun hükmünde sayılmaktadır. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10’uncu maddesinde yer alan “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar...” düzenlemesi ile ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir.
İfade özgürlüğü söz konusu olduğunda, Anayasa Mahkemesi kararlarına baktığımızda, basın ve yayın kuruluşlarının ayrı bir yeri ve önemi bulunduğunu ve tanınan hak ve özgürlüklerin çerçevesinin genişletildiğini görmekteyiz.
Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre ifade özgürlüğü; “kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir.” (Bekir Coşkun, 2014/12151, 4/6/2015, § 33-35).
Yine başka bir Anayasa Mahkemesi kararında da; siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda oldukları ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğu vurgulanmıştır (Ergün Poyraz (2), § 58).
Gazetecilerin ve medyanın ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda, AİHM kararlarında da özel korumalar söz konusudur.
“-AİHM’e göre, siyasi tartışma özgürlüğü, ‘tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi’dir. Değer yargıları bir olay veya durum ile ilgili bakış açısı yahut kişisel değerlendirmelerdir. Bir değer yargısının doğru ya da yanlış olduğunu kanıtlamak mümkün olmazsa da, değer yargısının dayanağını teşkil eden gerçeklerin doğru veya yanlış olduğu tespit edilebilmektedir. AİHM’e göre, bir gazetecinin, doğruluğunu kanıtlayamadığı sürece eleştirel değer yargılarını ifade etmekten men edilmesi kabul edilemezdir. (Lingens/Avusturya, B.No:9818/82,08.07.1986)
-İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun temel taşlarından ve toplumun ilerlemesinin ve bireylerin gelişmesinin temel şartlarından biridir. İfade özgürlüğü sadece hoşa giden ya da insanları incitmeyen veya önemsenmeyen ‘bilgi’ ve ‘düşünceler’ için değil, Devleti veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şoke eden veya rahatsız eden bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. Demokratik toplumun olmazsa olmaz koşullarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülük bunu gerektirmektedir. (Handyside/Birleşik Krallık, Başvuru No: 5493/72, 07.12.1976)
Mahkeme kararlarına rağmen “Kürdistan” sözcüğü ve “sarı, kırmızı, yeşil” renklerin cezalandırılması akla ve mantığa aykırıdır. Haksız bir yaptırımdır, adil değildir. Bu nedenlerle bu yaptırım kararına karşı oy kullandım. 14.03.2024