İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 20.12.2024 tarih ve 113 sayılı yazısına konu akit tv logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 07.12.2024 tarihinde saat 20:31’de yayınlanan "Kırmızı Masa" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, akit tv logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, 07.12.2024 tarihinde saat 20:31’de yayınlanan sunuculuğunu Muharrem Coşkun'un yaptığı, Mehmet Ali Ağca’nın konuk olarak katıldığı "Kırmızı Masa" isimli programda, program sunucusu ile konuk arasında geçen diyaloglarda; "Bu ülkede Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi öldürüldü. Bunları devlet içerisinde bir çete mi öldürdü, sizin yorumunuz ne? Bunları kim öldürdü?" sorusuna cevaben, Ağca, Amiral Türker Ertürk ile Suriye'de general olarak görev yaptığını ve Türk vatandaşı olduğunu ve yüzlerce kadın ve bebeği öldürdüğünü iddia ettiği Mihraç Ural'ın resimlerinin yer aldığı bir belgeyi göstererek, Ural'ın Türk ordusuna hakaret ettiğini ve bu bağlamda, söz konusu kişiyle birlikte görünen Ertürk'ün de tehlike arz ettiğinden bahisle aşağıda deşifresi yer alan söylemlerde bulunmuştur. "... yani Türkiye'de korkunç bir tehlike var, Tayyip Erdoğan korkunç bir gaflet içinde, bu tehlikenin farkında değil, yani kılıç çektiler ya, kafanı keseriz dediler Tayyip Erdoğan'a. Ya Tayyip Erdoğan beni dinliyor musun ya, kendine gel ya, kendine gel Tayyip Erdoğan ya, senin kafanı kesecekler kılıçla, hala düşmanlarına haddini bildiremiyorsun. ... Eğer Tayyip Erdoğan, bu satanist, siyonist çeteleri yok edemezse yazıklar olsun, Tayyip Erdoğan 20 milyon insanın katili olacaktır. Çünkü bu çeteler yarın iktidarı ele geçirirlerse, bu BAAS partisi, muhaberatın bu uzantıları, Türkiye'de en az 20 milyon gariban insanı öldürecekler. ... Bürokrasi hala satanistlerin, siyonistlerin elinde ya. ... Bu adam Cumhurbaşkanının karşısına geçmiş, senin kafanı keserim Tayyip Erdoğan diyor ya. Ya Tayyip Erdoğan kendine gel kardeşim ya. Ben seni savunmuyorum. Bunların öldürme ihtimali olan 20 milyon masum insanı savunuyorum ya. 20 milyon-24 milyon nüfuslu Suriye'de 4 milyon insanı öldürdü bu satanistler ya, bunlar hazırlanıyor ya, bak bak bunlar darbe hazırlığında bunlar ya..." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Düşünmek insana özgü bir kavramdır ve bu eylem sonucunda sürecin ürünü olarak da düşünce ortaya çıkmaktadır. Bireylerin ortaya koyduğu düşünceleri baskı altına alınmadan özgürce ifade edebilmesi, ifade özgürlüğü kavramının temelini oluşturmaktadır. İfade özgürlüğü, siyasal, sosyal, hukuki, ticari vb. hangi alanda olursa olsun her türlü düşünceyi çeşitli yollarla başkalarına anlatabilme, yayabilme ve onları ikna edebilmeyi kapsamaktadır. İfade özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü bağlamında, eleştiri sınırları aşılmadan gerçekliğin farklı inşalarının kamuoyuyla paylaşılması demokratik toplumun gereğidir.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Medya organlarının günümüzde toplum üzerinde oldukça etkili olup kamuoyu oluşumunda pay sahibi hâline gelmesi, medya hizmet sağlayıcılarının dikkat etmesi gereken sorumlu yayıncılık anlayışı ve öz denetim ilkesini de beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda medya kuruluşları için rehber niteliğinde olan yayın etiği, medya hizmet sağlayıcı kuruluşları toplumsal hassasiyetleri göz önüne alarak yayın yapmaları hususunda uyarır. Ancak bu hak kullanılırken eleştiriye maruz kalan kişi veya kurumların hak ve itibarlarının da gözetilmesi gerekmektedir. Şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, hukuk ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. İnsan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımakla beraber gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal mevzuatımızda bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır.
Anayasa'nın 26. maddesindeki “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyet'in temel nitelikleri ve Devlet'in ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” hükmü ile düşünce özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamalardan bahsedilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde: "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." hükmüne yer verilmiştir.
Demokratik rejimlerde basın ve medya, ifade özgürlüğünün geniş kitlelere ulaştırılması ve farklı görüşlerin dile getirilmesinde en etkili araç olarak demokrasinin de teminatıdır. Demokrasi, çeşitlilik ve çoğulculuk esasında ilerlerse halk içindir. Çoğulculuğun ve çeşitliliğin bir arada var olabilmesinin yegâne yolu karşılıklı sınırların çizilmesiyle mümkündür. Buradan hareketle devletin kitle iletişim araçlarını denetlemesi toplumsal sözleşmenin gereğinin devletçe yerine getirilmesidir. Kitle iletişim araçlarının halkın yönelimini ve kültürel birlikteliğini belirleyebilen bir güç olarak demokrasilerde çok önemli bir yer tuttuğu açıktır. Aynı zamanda yasa, yayıncı kuruluşların ekranlarında yer verdikleri programlarda dikkatli bir dil ve üslup kullanmalarını şart koşar. Bu dikkatli dil ekranların tarafsızlığı ve itibarının teminatıdır. Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu da düşünüldüğünde yayınların 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir. Bu ilkeler doğrultusunda, yayınlarda kişileri ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilmemelidir.
Görüldüğü gibi, tüm temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi ifade özgürlüğünün kullanım alanının sınırları yasal düzenlemelerle açık ve net bir şekilde belirlenmiştir. Bu bağlamda kişilerin düşüncelerini açıklarken aşağılayıcı, küçük düşürücü, iftira ve hakaret niteliğinde ifadeler kullanmaları eleştiri sınırlarının aşılması olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle kişi ya da kuruluşlara hakaret etmek ve küçük düşürücü sözler söylemek, ifade özgürlüğünün kapsamı içinde değerlendirilmez. Nitekim Danıştay 13. Dairesi'nin 2020/613 E. ve 2021/229 K. sayılı kararında belirtilen; "... Buna göre, ifadenin muhatabının konumu, ifadeyi kullananlar açısından sınırsız bir ifade özgürlüğü alanı bahşetmez. Bu nedenle demokratik toplumların çoğunda; ifade özgürlüğü kalkanı arkasına gizlenerek, kişileri yalnızca karalamak, aşağılamak, asılsız suçlamalarda bulunmak, kişilerin özel hayatlarına ölçüsüz saldırıda bulunmak gibi ifade özgürlüğünün açıkça kötüye kullanıldığı durumlar hukuken korunmaktadır. Bu anlamda; iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici keyfi söz ve beyanlar ile özel hayata ve hayatın gizliliğine karşı saldırılar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeyi hedefleyen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik olan ifadeler, ifade özgürlüğü kapsamı dışında değerlendirilmektedir." hükmü ile kişi, kurum ve kuruluşlara yönelik eleştirilerin sınırsız bir ifade özgürlüğü alanı olmadığının altı çizilmiş ve ifade hürriyetinin kapsamı bu hüküm çerçevesinde belirlenmiştir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda; "...yani kılıç çektiler ya, kafanı keseriz dediler Tayyip Erdoğan'a. Ya Tayyip Erdoğan beni dinliyor musun ya, kendine gel ya, kendine gel Tayyip Erdoğan ya, senin kafanı kesecekler kılıçla, hala düşmanlarına haddini bildiremiyorsun…Eğer Tayyip Erdoğan, bu satanist, siyonist çeteleri yok edemezse yazıklar olsun, Tayyip Erdoğan 20 milyon insanın katili olacaktır. Çünkü bu çeteler yarın iktidarı ele geçirirlerse, bu BAAS partisi, muhaberatın bu uzantıları, Türkiye'de en az 20 milyon gariban insanı öldürecekler...Bürokrasi hala satanistlerin, siyonistlerin elinde ya...Bu adam Cumhurbaşkanının karşısına geçmiş, senin kafanı keserim Tayyip Erdoğan diyor ya. Ya Tayyip Erdoğan kendine gel kardeşim ya. Ben seni savunmuyorum. Bunların öldürme ihtimali olan 20 milyon masum insanı savunuyorum ya. 20 milyon-24 milyon nüfuslu Suriye'de 4 milyon insanı öldürdü bu satanistler ya, bunlar hazırlanıyor ya, bak bak bunlar darbe hazırlığında bunlar ya..." şeklinde sarf edilen ifadelerin eleştiri sınırlarını aştığı, kamusal sorumluluk anlayışı ile bağdaşmadığı, devletin üst düzey makam ve görevlilerinin toplum nezdindeki itibarını sarsabilecek nitelikte olduğu; yayında program konuğunun sarf etmiş olduğu sözler üzerine moderatörün herhangi bir müdahalede bulunmamasının sorumlu yayıncılık anlayışı ile bağdaşmadığı, yakın zamanda ülkemizde ve dünyada gerçekleşen bir takım olaylar nedeniyle toplumda meydana gelen hassasiyet, buna bağlı olarak da kamuoyunda oluşan gerginlik ve bu söylemlerin toplum üzerindeki etki düzeyi birlikte düşünüldüğünde söz konusu ifadelerin eleştiri sınırları ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği; aksine bu ifadelerin eleştiri sınırlarını aşan nitelikte ifadeler olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; Yayın hizmetleri "İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Kasım 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 4.895.923,02 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 146.878,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
oy birliği ile karar verildi.