27.12.2024 tarihli Üst Kurul Toplantısında, NOW logolu ve Huzur Radyo TV A.Ş unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşun; 25.11.2024 tarihinde saat 20:01’de yayınlanan "Kızıl Goncalar" adlı dizi film yayınına ilişkin aşağıda deşifresi verilen ifadelere istinaden 6112 sayılı Kanunun 8’inci maddesinin birinci fıkrası (ş) bendinde yer alan "Şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz." İlkesinin ihlali nedeniyle yaptırım kararı istenmiştir.
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; NOW logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, 25.11.2024 tarihinde yayınlanan "Kızıl Goncalar" adlı dizi filmde; dizi film karakteri Mira'nın Vahit ile evlenmek istemediği ancak Vahit'in Mira'nın kolundan tutup zorla evlenmek istediği ve Vahit'in kardeşi Sadi Hüdayi'nin de bu evliliğe engel olmaya çalıştığı, Naim'in odada bulunan kılıcı eline alarak kızıyla zorla evlenmeye çalışan Vahit'in kolunu kestiği ve Vahit'in ilk anda kolunun kesildiğini fark etmediği ancak fark edince Naim'e dönüp şaşırarak baktığı ve Naim'in de "Kızım sana mahremdir. Mahreme uzanan el kesilir." dediği sahnelere yer verildiği görülmüştür.
Kızıl Goncalar isimli dizi , "7 Yaş ve üzeri için uygundur", "şiddet ve korku", "olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar" içermektedir akıllı işaretleriyle yayınlanmaktadır. Dizinin başında "Bu dizideki karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür." uyarısı yer almaktadır. 3 saat 53 dakika 51 saniye süreli dizinin tamamı incelendiğinde, şiddet içerikli olduğu iddia edilen görüntülerin 2 dakika olarak ilgili uzman raporunda yer aldığı görülmektedir. Bahsi geçen görüntülerin toplam dizi yayını içerisindeki süresi kıyaslandığında, şiddete dair kısımların nicel anlamda ‘aşırı’ olmadığı görülmektedir.
Şiddet içerikli televizyon yapımları toplumun şiddetle mücadele mekanizmalarını sorgulamasını teşvik edebilecek içerikle olarak yer alabilmektedir. Bu durum, dizinin genel teması ve karakterlerin ilişkileriyle yakından ilgilidir. Bu noktada tüm toplum açısından açıkça tehdit oluşturabilecek en önemli unsur ise bu anlatının doğru algılanması için dizi yapımcılarının ve senaristlerin şiddeti normalleştirmeyen bir anlatı sunmalarıdır.
Kızıl Goncalar dizisine ‘şiddet’ içerdiği gerekçesiyle yaptırım uygulanması, ifade özgürlüğü ve sanatın işlevi bakımından tartışma yaratacak niteliktedir. Tarih boyunca sanat, toplumun karanlık yönlerini ve çözülmemiş meselelerini tartışmaya açmak için çok güçlü bir araçtır. Yaptırıma konu olan bu görüntüler incelendiğinde; anlatılan hikâye çerçevesinde dizideki sahne, sadece şiddeti değil; zorla evlilik gibi toplumsal bir sorunu ve bu sorunun yol açabileceği trajik sonuçları tartışmaya yol açıyor. Görüntülerin buzlanarak verildiği Naim’in Vahid’in kolunu kesmesi sahnesi, salt şiddeti meşrulaştırmaktan ziyade, reşit olmayan bir kız çocuğunun zorla evlendirilmesi gibi bir insanlık suçunun düşüncesi, yaratabileceği adaletsizlikleri ve bireyin çaresizliğini dramatize eden bir anlatım biçimi olarak yorumlanmalıdır. Bu noktada RTÜK’ün uyguladığı bu yaptırım, sanatın toplumun karanlık taraflarını konu edinmesi bakımından bu işlevini göz ardı ettiğini göstermektedir. Buradaki temel mesele, şiddetin ötesinde, hikâye anlatımındaki başka bir meseledir. Şayet, ekranlardaki şiddet tartışmaya açılacaksa, bu tartışma, bağlam anlaşılmadan yapılmamalıdır. Bu sahne, doğrudan şiddeti yüceltmek yerine, toplumsal bir eleştiri sunmayı hedeflemektedir. Bu nedenle uygulanan bu yaptırım kararı, daha geniş bir çerçeveden ele alınarak yorumlandığında, sanatın bu tür hassas toplumsal meselelere dikkat çekme işlevini engelleyici bir karardır. Bireysel adalet anlayışı içerisinde çaresizliğin söz konusu olduğu bu tarz bir anlatımdaki şiddet unsurunu tamamen ortadan kaldırmak, o şiddetin altında yatan sorunları görmezden gelmektir. Dizinin genel bağlamındaki tartışmalar göz önünde bulundurularak, reşit olmayan bir kız çocuğunun zorla evlendirilmesi gibi konunun işlendiği sahnelere yaptırım uygulanması, bu tür konuların toplumsal bilinç düzeyinde tartışılmasını engelleyecektir.
Bu tür görüntülerin izleyiciler üzerindeki olumsuz etkileri olabileceği kuşkusuzdur. Ancak bu noktada orantılılık bakımından göz önünde bulundurulması gereken nokta ise bu sahnede şiddetin estetik bir araç olarak işlenmesidir. Naim’in Vahid’in kolunu kestiği sahne doğrudan gösterilmemiştir dolayısıyla bu anlatım, sahnenin amacının doğrudan şiddeti sergilemek olmadığının bir göstergesidir. Dolayısıyla bu sahnenin duyarlılık sınırlarını aşmadığı, konuyu ele alış biçimiyle şiddetin gerçek nedenlerine odaklandığı dikkate alınmalıdır. Bu sahnenin şiddet içerikli olması bakımından yaptırım alması, sanatın bu sorunları görünür kılma işlevini de sınırlandıracağı göz ardı edilmemelidir. Sanat, toplumu rahatsız eden gerçekleri göstermekten çekinmemelidir. Bunun yerine eleştirel düşünce ve farkındalık geliştiren bir tartışma kültürü desteklenmelidir.
Bahse konu yapımın, toplumu düşündüren ve tartışmaya açık konularda işlenen hikâye anlatısında, siyasi otoriteler açısından rahatsız edici olduğu ülke gündeminde yerini almaktadır. Türkiye’de medya ve sanatın bir süredir güçlü bir denetim altında oluğu, RTÜK’ün kararlarında sıklıkla genel ahlak, aile yapısının korunması ya da şiddeti özendirme gibi gerekçelerin yer aldığı görülmektedir. Ancak bu kararların mevcut siyasi konjonktürde ideolojik bir kontrol mekanizması gibi işlediği de son derece açıktır. Toplumsal kutuplaşmanın derinleştiği günümüz Türkiye’sinde dizinin, çocuk yaşta zorla evlilik gibi hassas bir mesele üzerinden sistem eleştirisi yapmakta olduğu değerlendirilmelidir. Sadece bir eğlence aracı olmayan bu tür yapımların, toplumun farklı kesimlerinde tartışmalar yarattığı göz önüne alındığında bağlamından koparılmadan incelenen bu tür yapımlar, tabu haline gelen ya da görmezden gelinen içeriklere yönelik olduğundan Türkiye’de sanatın ve medyanın üzerindeki kontrol mekanizmasının gücünü göstermektedir. Bu tür sahnelerin ele alınış biçimi ve genel bağlamı göz önünde bulundurulduğunda sanat eserinin mesajı düşünülmelidir. Bu tür içeriklerin neyi eleştirdiği ve ne gibi mesajlar verdiğini anlamaya yönelik yaklaşım, rahatsız edici bir toplumsal meselenin incelenmesini gerektirmektedir. Şiddet ya da tartışmalı içerikleri sansürlemek yerine, bu içeriklerin neden üretildiği ve topluma ne anlatmaya çalıştığı sorgulanmalıdır.
RTÜK’ün uygulamakla yükümlü olduğu 6112 sayılı kanunun, Yayın Hizmeti İlkeleri başlıklı sekizinci maddesi, yayınların şiddeti teşvik etmemesi, toplumun ahlak değerlerinin korunması ve çocukların korunması gibi kriterler içermektedir. Ancak bu ilkeler genellikle yoruma açıktır ve bağlamından koparılarak ele alındığında bir anlam karmaşasına yol açmaktadır.
Bu kapsamda 6112 sayılı Kanun’un sekizinci madde (ş) bendinin ihlali nedeniyle uygulanan bir yaptırım uygulamasına dair, Danıştay 13 Daire 20.03.2023 T. 2020/2557 E., 2023/1260 K. ‘…bu sahnelerde yaşanan durumların şiddeti bir çözüm aracı olarak sunmadığı, kutsal değerler adına şiddeti meşrulaştırmadığı, yanında yer alan görüntü ve ifadelerin şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olmadığı sonucuna varıldığı; bu itibarla deşifre metinleri ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesi sonucunda dava konusu yayında bulunan sahnelerin şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olmadığı anlaşıldığından, 6112 sayılı Kanun’un sekizinci madde (ş) bendinin ihlal edildiğinden bahisle dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı" sonucuna varılmıştır.
RTÜK’ün sanat ve ifade özgürlüğünün korunması adına toplumu rahatsız edici içeriklerinden korumasının alternatif yolları bulunmaktadır. Şiddet içeren veya rahatsız edici sahneler için izleyicilerin uyarılması ve yaş sınırlamaları getirilmeleri bu yollardan biridir. Bahse konu yapım, "7 Yaş ve üzeri için uygundur", "şiddet ve korku", "olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar" akıllı işaretleriyle yayınlanmaktadır. 3 saat 53 dakika 51 saniye süreli dizinin tamamı incelendiğinde, şiddet içeren görüntünün saat 23:31’de 2 dakika süre ile ekrana getirildiği görülmektedir. Ayrıca konu bağlamında değerlendirildiğinde ise, gerçek bir hikâyeden esinlenmeyen, kurgu ve hayal ürünü olarak yazılan senaryo gereğince yayınlanan bu yapımın şiddeti estetize etme amacından uzak olduğu, şiddeti meşrulaştırmadığı ve genel bağlamında şiddeti olumlayıcı herhangi bir çerçeveye yer vermediği gerekçeleriyle karara katılmadım. 30.01.2025