27.12.2024 tarihli Üst Kurul Toplantısında, SZC logolu ve Mega Ajans Ve Reklamcılık Ticaret A.Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşun; 17.12.2024 tarihinde saat 16:58’de yayınlanan sunuculuğunu Serap Belovacıklı'ın yaptığı "Haber Saati" adlı haber bültenine ilişkin aşağıda deşifresi verilen ifadelere istinaden 6112 sayılı Kanunun 8’inci maddesinin birinci fıkrası (ı) bendinde yer alan; Yayın hizmetleri, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle yaptırım kararı istenmiştir.
İhlale konu olduğu iddia edilen ifadeler aşağıda deşifre edilmiştir:
(17:19:45) Serap Belovacıklı: Dönelim bütçe görüşmelerine. Bütçe görüşmelerinde tansiyon yükseldikçe yükseliyor. CHP Malatya milletvekili Veli Ağbaba bütçe görüşmelerinde söz aldı, kürsüye çıktı, elinde iki tane arkamda görmüş olduğunuz pankarta iki tane fotoğraf yapıştırılmıştı. Çok önemli, bir tanesi vatan uğruna, millet uğruna, sınırlarımız uğruna, cumhuriyet uğruna, bayrak uğruna, Atatürk uğruna, Türk Milleti uğruna şehit olmuş bir evladımızın derme çatma evi. Bir diğeri Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı eski Melih Gökçek'in oğlunun evi. Osman Gökçek'in evi. Gökçek dönemindeki ihaleleri de gündeme getirdi Veli Ağbaba, AKP'lilere seslendi.
Ağbaba "Bütçe Görüşmelerinde İktidara Tepki Gösterdi" ve "Size Soruyorum Osman Gökçek Kim?" başlıkları ile sunulan haber ekrana getirilerek haber sunumuna devam edilmiştir. Ekrana getirilen haberde TBMM logosu ile meclis kürsüsünden konuşmasını yapan Ağbaba’nın kürsüde dile getirdiği ifadeler ekrana getirilmiştir.
(17:20:28) Veli Ağbaba: İki resim var elimde birisi bu biri bu. Bu resim Şehit Osman'ın evinin resmi bu resim yüzsüz Osman'ın yeni yaptığı evin resmi. Şehit Osman şehit oluyor ki yüzsüz Osmanlar utanmaz Osmanlar daha rahat yaşasın diye.
(17:20:41) Dış Ses: CHP’li Veli Ağbaba bir elinde şehit askerin evini diğer elinde eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlu AKP’li vekil Osman Gökçek’in lüks evini gösteren fotoğrafla çıktı meclis kürsüsüne.
(17:20:54) Veli Ağbaba: Ankara Büyükşehir Belediyesi'ni 25 yıl yöneten ama rantını elinden aldığı için herkese çamur atan bir troll, bir Ankara bebesi var. Hani diyor ya, Altınpark'ı yaptım, Göksu Parkı'nı yaptım. Buradaki ihalelerin tamamını bir aileye vermiş, Korkutata ailesi. Ankaralı fakirin, fukaranın, yetimin hakkını bir aileye vermiş.
(17:21:23) Veli Ağbaba: Gördüğünüz biraz önce gördüğünüz şu ev Osman Gökçek almış. Kimden almış? Korkutata ailesinden. Sonra büyümüş, büyümüş, büyümüş 14.000 metrekare olmuş. Şimdi AK Partililere söylüyorum, Sayın Bakana söylüyorum elinizi vicdanınıza koyun. Bir yoksulluğa bakın, bir de Osman Gökçek'in malikânesine bakın.
(17:21:39) Dış Ses: Ağbaba AKP'lilere seslendi. Gökçek'e dair üç şık sunup birini tercih etmelerini istedi.
(17:21:45) Veli Ağbaba: Bu malikâneyi dünyada üç kişi yapar. Bir Kolombiya'daki uyuşturucu baronları, iki Arap şeyhleri, üç hırsızlar. Şimdi size soruyorum Osman Gökçek kim? A uyuşturucu baronu, b Arap şeyhi, c hırsız. Takdir sizin.
(17:21:59) Dış Ses: Gökçek’e yönelik eleştirileri, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir’de sürdürdü. O anlarda sadece Osman Gökçek, meclis sıralarında gülerek konuşmayı dinledi.
Haberin ardından "Belediye Müteahhidinden Gökçek’e Yavru Saray" başlığı ile programa canlı bağlantı ile konuk olarak bağlanan Ağbaba’ya söz verilmiştir.
(17:22:15) Serap Belovacıklı: Tabi insan bir yüz kızarması bir utanma duygusu ya da bir tepki bekliyor ama gülümseyen bir Osman Gökçek'le karşı karşıyayız. CHP Malatya milletvekili Veli Ağababa hoş geldiniz. Bir de bütçe görüşmelerindeki bu yükselen tansiyonu sizden dinleyelim.
(17:22:31) Veli Ağbaba: Evet, çok teşekkür ederim Serap Hanım. Tabi bütçe deyince insanların hem yaşam koşullarını gündeme getiriyoruz hem ekonomiyi gündeme getiriyoruz. Bugün de hem beş kişinin yanarak öldüğü evi, şehit evlerini ve malum Osman Gökçek'in evini gündeme getirdik. Şimdi hem sendikalar hem toplumun geniş kesimleri vergiyi konuşuyor, vergiyle adaleti konuşuyor. Biliyorsunuz, Türkiye'de toplanan verginin yaklaşık % 70'i dolaylı vergi. Burada da gündeme getirmeye çalıştığımız şey, hiç vergi vermeden böyle bir eve nasıl sahip olabiliyorsunuz, onu gündeme getirdik. Osman Gökçek daha önce Beyaz TV'nin sahibi olduğu iddiasını gündeme getirdiğimde, 4 Temmuz 2024'te, "Kim Beyaz TV'nin sahibi ise şerefsizdir, istifa etmeyen şerefsizdir." diye bir konuşma yapmıştı. "Ben oranın çalışanıyım" demişti. Beyaz TV'de çalışan birisi, böyle 4 bin metrekare 2 bin 400 metrekare civarında 14 dönüme Ankara'nın en değerli yerinde, 14 dönüme sahip bir villaya sahip, villa demek de yanlış olur bir malikâneye ya da bir büyük saraya sahip oluyor. Siz de gazetecisiniz bunu siz çok daha iyi değerlendirebilirsiniz…
(17:25:22) Maalesef ahlakını kaybetmiş, yaptığından utanç duymayan, yüzü kızarmayan bir anlayış maalesef, Türkiye'de iktidar kesiminde gücü elinde olan kesimlerde hâkim oldu. Bunu gündeme getirmeye çalışıyoruz. Bunu söylemeye çalışıyoruz. Yani maalesef iki Türkiye var. Bir Türkiye'nin birinde vatan, bayrak, ezan, Kur'an deyip kendi pisliklerini kutsal değerlerimizle örterek hızla zenginleşen emeksiz zenginleşen bir kuruş vergi ödemeden zenginleşenler var bir de işte askere giden askerliğini yapan şehit olan badanasız boyasız evler var Türkiye'nin gerçeği bu.
(17:26:00) Bir tarafta çocuklarına bakmak için kâğıt toplayan bir anne var. Beş çocuğu ölen, bir barakada bir naylon barakada yaşayan bir aile var. Bir de bir başına 250 metrekare kapalı havuz işte onlarca banyosu oturma salonu mutfağı hatta bakın, hizmetli odası birçoğumuzun evinden daha büyük.
(17:26:29) Serap Belovacıklı: Burada şu yanlış anlaşılmasın Sayın Ağbaba, biz zenginliğe düşman değiliz. Eğer hakka hukuka uygunsa, adaletli bir gelirse, vergisini de ödüyorsa, biz buna düşman değiliz tabi ki. Ama vatandaş, yurttaş bu haldeyken sizin tepkiniz tam olarak bu.
Açıklamalarına devam eden Ağbaba’nın ardından (17:28:02) Serap Belovacıklı: Bu arada, bu fotoğraflar, ekranda dönenler de temsili. Onu da buradan hatırlatalım. İfadelerinde bulunmuştur.
(17:28:08) Veli Ağbaba: Evet. Evet, bunlar temsili ama bu inşaat şu anda şu anda yapılıyor bu inşaat. Zaten bugün benden sonra Osman Gökçek de konuştu hiç şeyi yalanlamadı yani böyle bir evinin olmadığını yalanlamadı. Benim burada mal bildirimde bulunmuştum bunu dedi. Hiç yalanlamadı böyle bir şatafatı, böyle bir malikâneyi yalanlamadı. Yani bunu kamuoyunun takdirine vicdanına havale ediyoruz. AK Parti'ye de söyledim, Cumhurbaşkanı yardımcısına da söyledim siz de bakın işte cumhuriyetin vermiş olduğu imkânlarla Bingöl 'ün fakir bir ailesinin çocuğusunuz gelmiş Cumhurbaşkanı yardımcısı olmuşsunuz, Allah aşkına bu emekle bu yani milletvekilliğiyle siyaset yaparak bu zenginleşme olabilir mi?
Yukarıda deşifre metinleri aktarılan ilgili uzman raporu Osman Gökçek’in avukatı tarafından 19.12.2024 tarihli şikâyet dilekçesi bakımından değerlendirilerek işleme konmuştur. Bahse konu şikâyet dilekçesinde; 28. Dönem milletvekili Osman Gökçek’in iddia edilen bu görüntülerdeki evin kendisine ait olmadığı, evin gerçekte inşaatının devam ettiği ve evin içerisine gerçekte olmayan eşyaların yapay zekâ ile yerleştirildiği; bu haberin veriliş amacının müvekkil Osman Gökçek’in toplum gözünde tamamen kasıtlı ve su-i maksatlı olduğu ifade edilmiş; Osman Gökçek hakkında ağır ithamlarda bulunulduğu, 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun’un 49. Maddesi ve 129 sayılı Basın Ahlak Esasları Hakkında Genel Kurul Kararının birinci maddesinde yer alan "Bir kamu hizmeti olan gazetecilik, kişisel veya ahlâka aykırı amaç ve çıkarlara âlet edilemez ve kamu yararına aykırı bir şekilde kullanılamaz. Haberlerde ve olayların yorumunda gerçeklerden saptırma, çarpıtma veya kısaltma yoluyla amaçlı olarak ayrılınamaz. Doğruluğu kuşku uyandırabilen ve araştırılması gazetecilik imkânları içinde bulunan haberler, araştırılıp doğruluğuna emin olunmadan yayınlanamaz." ve aynı maddenin (ı) bendi uyarınca "Kişi, kurum ve toplum katmanlarına yönelik yayınlarda, eleştiri sınırlarını aşan aşağılayıcı sözcükler kullanılamaz; hakaret edilemez, sövülemez iftira ve haksız isnat yapılamaz." İfadelerine dikkat çekilerek söz konusu ifadelerin, Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile güvence altına alınmış olan kişilik haklarına yönelik saldırı olarak nitelendirilerek; Sözcü TV ve Halk TV tarafından 17.12.2024 tarihinde yayınlanan "Kayda Geçsin" ve "Haber Saati" adlı programlara yönelik 6112 sayılı Kanunun 8. Maddesini ihlal ettiği gerekçeleriyle "Sayın Başkanlığınız tarafından yapılacak inceleme ile idari yaptırım uygulanması talebimizin kabulüne karar verilmesi talep edilmektedir. " İfadeleri yer almaktadır.
Ağbaba’nın konuşması sırasında bahse konu evin yukarıdan çekilmiş 2018-2021-2022-2023 ve 2024 yıllarındaki görüntüleri ve bu görüntülerdeki evin daha büyük bir alana yayıldığı ekrana getirilmiştir. Bu görüntülerin üzerine deşifre metinleri aktarılan ifadelerin içerisinde de yer aldığı gibi ekrana getirildiği sıradaki eşyalı ev fotoğraflarının temsili olduğu program sunucusu Serap Belovacıklı tarafından (17:28:02) programın ikinci kısmında stüdyoya canlı olarak bağlanan Ağbaba’ya aktarılmış ve Ağbaba tarafından da (17:28:08) teyit edilmiştir.
Yukarıdaki ifadeler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleştirilen bütçe görüşmelerinde konuşma sırası kendisine gelen CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba tarafından meclis kürsüsünde dile getirilmiştir. Kürsüde dile getirilen ifadeler TBMM TV logosu ile SZC ekranlarından izleyici ile paylaşılmış ardından Ağbaba’nın programa canlı olarak bağlanması ile konuşma stüdyo ortamından devam etmiştir. Bir milletvekili olarak Ağbaba’nın meclis kürsüsünden konuşma yapması ve bunun TBMM TV aracılığı ile yurttaşlar tarafından izlenebilir olması ya da bir başka televizyon kanalının bu konuşmayı haber olarak ele alması demokratik ülkelerde son derece doğal bir gazetecilik pratiğidir. Meclis kürsüsünden konuşma yapan Ağbaba’yı meclis sıralarından dinleyen AK Parti 28. Dönem milletvekili olan Osman Gökçek, yukarıda görüntülerin deşifrelerinde görülmekte olduğu gibi, gülümseyerek konuşmayı dinlemiştir. Yine Ağbaba’nın programın ikinci bölümünde aktardığı gibi (17:28:08) "Zaten bugün benden sonra Osman Gökçek de konuştu, hiç şeyi yalanlamadı, yani böyle bir evinin olmadığını yalanlamadı. Benim burada mal bildirimde bulunmuştum bunu dedi. Hiç yalanlamadı böyle bir şatafatı, böyle bir malikâneyi yalanlamadı." İfadeleri dile getirilmiştir.
Meclis kürsüsünden konuşurken (Veli Ağbaba) bir başka milletvekilini (Osman Gökçek) eleştiren Ağbaba’nın bu konuşmasının habere konu olması ve eleştirilen milletvekilinin bu konuda Üst Kurul Başkanlığı’ndan yaptırım ‘talep etmesi’ ile bu televizyon kanallarına idari yaptırım uygulanması, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve demokratik denetim mekanizmaları açısından, bu mekanizmaların ve bu hakların ne kadar göz ardı edildiğini gözler önüne sermektedir.
Basın özgürlüğü, bir demokraside kamusal alan tartışmalarının ve siyasi süreçlerin şeffaflık çerçevesinde yürütülmesinin en temel güvencelerinden biri olarak kabul edilmelidir. Meclis, halk adına faaliyet gösteren bir kurumdur ve milletvekillerinin kürsüden yaptığı açıklamalar kamu yararına olan bir tartışmanın parçasıdır. Basın, bu açıklamaları haberleştirme hakkına sahiptir ve bu hakkın kısıtlanması kamuoyunun bilgi edinme hakkını da ihlal etmektedir. Bir milletvekilinin meclis kürsüsünden yaptığı konuşma, kamuya açık bir beyan niteliğindedir. Demokratik bir ülkede, bu konuşmada eleştirilen milletvekili dahi, kişisel hakaret içermeyen, kamu yararına ilişkin bir eleştiri niteliği taşıyan bu açıklamaları, kamusal tartışma çerçevesinde değerlendirmek zorundadır. Eleştirilen milletvekilinin basına yönelik yaptırım talep etmesi ve bu talebin uygulanması demokratik olduğu söylenen bu ülkedeki demokratik denetim mekanizmalarının ne kadar zayıf olduğunun bir göstergesidir.
Ayrıca 2024 yılının son toplantısında, Osman Gökçek’in avukatı aracılığı ile talep ettiği bu yaptırım kararı, aynı toplantıda iki farklı uzman raporunun ilgi bilgisinde yer almaktadır. Bu noktada yukarıda dilekçe içeriği verilen ifadelerde görüldüğü gibi, tam da Gökçek’in talep ettiği televizyon kanalları ve program yayınlarına ilişkin yaptırım kararı alınmıştır. Demokratik rejimlerde basının görevi, siyasi aktörlerin açıklamalarını ve eylemlerini denetlemek ve bu konu hakkında halkı bilgilendirmektir. Bu görev basın üzerinde baskı kurarak engellenmemelidir. İktidar partisi milletvekilinin talepleri üzerine uygulanan bu tür ısmarlama yaptırım kararları, gazetecilerin mesleklerini icra etmelerine engel teşkil etmekte ve toplumun da siyasetteki şeffaflık beklentisini olumsuz etkilemektedir.
Bu yaptırım kararının hukuki zemini, hem ulusal hem de uluslararası standartlar çerçevesinde sorgulanmalıdır. Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü Anayasa’nın 26. ve 28. maddeleri ile güvence altına alınmış; ifade özgürlüğü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesi uyarınca da demokratik bir toplumun temel taşlarından bir olarak tanımlanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) içtihatlarında ise, siyasi aktörlerin eleştiriye diğer bireylere göre daha açık olması gerektiği ifade edilmiştir. Bu noktada hem meclis kürsüsündeki konuşmanın içeriği hem de programa konuk olarak katılan Ağbaba’nın konuşmalarının içeriği önem kazanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26. Maddesi, herkesin düşünce ve kanaatlerini ifade etme özgürlüğüne sahip olduğunu güvence altına almaktadır. Meclis kürsüsünde yapılan konuşmaların ve bu konuşmayı yapan milletvekilinin bir haber programına konuk olarak düşüncelerini dile getirmesi siyasetçi eleştirisi olarak basında yer alması ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Bu özgürlük basının haber yapma hakkını da kapsamaktadır. Bu özgürlüğün kamu yararına tartışmaları engelleyecek şekilde sınırlandırılması Anayasa’ya aykırıdır. Anayasa’nın Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti başlıklı 26. Maddesinde "Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir." İfadeleri yer almakta ve bu konuşma içeriğinde de bu tür sınırlama gerekliliklerinin yer almadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Anayasa’nın Basın Hürriyeti başlıklı 28. Maddesinde ise "Basın hürdür, sansür edilemez." ilkesi yer almakta ve "Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır." hükmü yer almaktadır. Milletvekili söylemlerinin basın tarafından yayımlanmasının engellenmesi, halkın siyasi bilgi edinme hakkını da ihlal etmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesi ifade özgürlüğünü temel bir hak olarak tanımaktadır: "1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale edilmeksizin ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma, bilgi ve düşünceleri edinme ve yayma özgürlüğünü içerir. Bu Madde devletlerin yayıncılığı, televizyon veya sinema işletmelerini izin alma koşuluna bağlamasını engellemez. 2. Bu özgürlüklerin kullanımı, beraberinde ödev ve sorumlukları getirdiği için, ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü veya kamu emniyeti menfaatlerine, düzensizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık veya ahlakın korunması, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli olarak elde edilen bilgilerin açıklanmasının önlenmesi veya yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sürdürülmesi için yasa tarafından öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan formalitelere, koşullara, kısıtlamalara veya cezalara tabi tutulabilir."
AİHM, siyasi konularda yapılan eleştirilerin sınırlarını daha geniş çizmiştir. Lingens-Avusturya davası kararı (8 Aralık 1986, Seri A, No. 103) ve Lopes Gomes da Silva-Portekiz davasına da (28 Eylül 2000, Başvuru No. 37698/97, paragraf 34-36) AİHM’in bu konudaki yaklaşımları için örnek gösterilebilir. Bu davada başvurucu bir gazetede “gülünç”, “soytarıca” ve “kaba” gibi ifade özgürlüğünün sınırlarını aşan, düpedüz hakaret niteliği taşıdığı düşünülen sözcükler kullanmaktan dolayı hüküm giymişti. AİHM şöyle demiştir:
[...] "başvurucunun makalesinin ve özellikle de kullandığı deyimlerin polemik nitelikte olduğu düşünülebilir. Ne var ki, yazar bu ifadeleri nesnel bir açıklamayla desteklediğine göre, bunlar asılsız bir kişisel saldırı olarak görülemez. Bu bağlamda, Mahkeme bu alanda siyasi tahkirin sık sık kişisel alana taştığına işaret eder; bunlar demokratik bir toplumun güvenceleri olan siyasetin ve fikirlerin özgürce tartışılmasının taşıdığı risklerdir. Bu bakımdan başvurucu, basında haber yorumculuğu yapan Bay Silva Resende’nin siyasi görüşleri tarafından biçimlendirilmiş bir kanaati dile getirmiştir. Eğer ortada hiçbir olgusal temel olmamış olsaydı, kabul etmek gerekir ki bu tür bir kanaat ifadesi aşırı görünürdü. Ama saptanan olguların ışığında burada durum böyle değildir. Son olarak, basın özgürlüğünün bir derecede abartmaya, hatta kışkırtmaya başvurmayı içerdiğini yeniden hatırlatmak gerekir (bkz. Prager ve Oberschlick-Avusturya davası kararı, 26 Nisan 1995, Seri A No. 313, s. 19, paragraf 38).
[...] "Ayrıca, o dönemde günlük Pứblico gazetesinin yöneticisi olan başvurucu, söz konusu başyazının yanı başında Bay Silva Resende’nin son dönemde kaleme almış olduğu makalelerden sayısız alıntı yayınlamakla gazetecilik mesleğinin kurallarına da uygun davranmış olmaktadır. Böylece, bir yandan bu makalelere tepki gösterirken, bir yandan da söz konusu başyazıyı, başyazıda sözü edilen kişinin beyanlarının yanına yerleştirerek okurlarının kendi fikirlerini oluşturmalarına olanak yaratmış olmaktadır. Mahkeme bu olguya büyük bir önem atfetmektedir."
Ayrıca AİHM, ortaya konulan müdahalenin izlenen meşru amaçla "orantılı" ve "gerekli" olması şartını ortaya koymaktadır. "Hükümetin iddialarının aksine, önemli olan, başvurucunun asgari ceza ile cezalandırılması değil, hüküm giymiş olmasıdır (bkz. yukarıda belirtilen Jersild davası kararı, s. 25, paragraf 35). Dolayısıyla, gazetecinin mahkûmiyeti, meşru amacın izlenmesi ile orantılı değildir; demokratik bir toplumun basın özgürlüğünü sağlama ve koruma konusundaki çıkarını göz önüne almamaktadır."
Milletvekilleri kamusal figürler olarak kabul edilmelidirler ve vekiller kendilerine yönlendirilen eleştirileri hoşgörü ile karşılamak zorundadırlar. Eleştiri, demokratik toplumlarda muhafaza edilmesi gereken bir ifade biçimidir. Hakaret ise, kişilik haklarına saldırmaktır ve sınırlandırılmalıdır. Ancak konu bağlamında değerlendirildiğinde Ağbaba’nın sözlerinde eleştiri hakaret sınırlarını aşmamakta ve herhangi bir hakaret içeren sözcüğe rastlanmamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinde hakaret suçunun oluşabilmesi için ‘onur, şeref ve saygınlığa yönelik bir saldırı’ aranmaktadır. Ancak burada geçen siyasi bir aktörün siyasi eleştirisi bu kapsamda değerlendirilememektedir.
Yukarıda deşifre metinleri iletilen bu konuşma ve açıklamalar, içerikte eleştiri ile hakaret ayrımı yapılması gerektiği, hakaret ve iftira niteliğinde bir ifadeye verilmediği, konuşmanın kişisel haklara açıkça bir saldırı niteliğinde olmadığı görülmekte; bu yaptırım kararının ise basınının ifade özgürlüğünü ihlal eden orantısız bir müdahale olarak görülmektedir. Basın özgürlüğü ile bağdaşmayan ve siyasi şeffaflığı zedeleyen bu yaptırım kararı, eleştirel düşüncenin sürdürülebilmesi ve halkın bilgiye erişiminin sağlanması açısından da önemlidir. Bu tür müdahalelerin demokrasiyi zayıflattığı, ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir baskı yarattığı ve otoriter eğilimleri güçlendirdiği gerekçeleriyle alınan karara katılmadım. 30.01.2025