İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 06.11.2024 tarih ve 92 sayılı yazısına konu ATV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 04.11.2024 tarihinde saat 16:00’da yayınlanan “Esra Erol’da” adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, ATV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, hafta içi her gün saat 16:00'da yayınlanan, sunuculuğunu Esra Erol'un yaptığı, farklı konukların katıldığı ve güncel hayatta yaşadıkları sorunlarını anlattıkları "Esra Erol'da" adlı kuşak programının 04.11.2024 tarihinde saat 16:00’da yayınlanan bölümünde eşini aramak için programa başvuran Ömer Bey'in hikayesi işlenmiş, Ömer Bey'le müşterek çocuğunu alarak kayıplara karışan ve sosyal medyadan tanıştığı "Asım" isimli şahsın yanına gittiği iddia olunan Naile Hanım ile iddiaların odağı Asım Bey ilgili bölüme stüdyo konuğu olarak katılmışlardır. Söz konusu programda konu ile ilgili olarak; “Asım Bey merhaba, hoş geldiniz. Yan stüdyoda, duyuyor musunuz beni? Duyuyorum. Kaç yaşındasınız? Ben, 55. 55 yaşındasınız. Nerede yaşıyorsunuz Asım Bey siz? Ordu. Ordu'da. Kaç evlilik yaptınız? İlk evliliğim eşim vefat etti. Sonrasında kaç evlilik yaptınız? Abi kaç evlilik yaptın? Benim bu ikinci evliliğim. Kaç ikinci? Eşinizin vefatından sonra hayatınıza giren tek kadın Naile Hanım mı? Evet. Evli olduğunu biliyor muydunuz Naile'nin? Naile'nin evli olduğunu biliyordum. Biliyordunuz. Bile bile ilişki kurdunuz. Şimdi şöyle bir şey, Naile Hanım'a bir ara bazı şeylerde yardımcı oldum. Bana dertlerini anlattı, paylaştı...Asım Bey sizi Ordu'da nasıl bilirler? Ordu'da ben işimde gücümdeyim. Ne iş yapıyorsunuz? Ben normal bir emlak işinin yanında çalışıyorum yani...Telefon hattımızda sizi tanıyan bir kişi var. Hoşgeldiniz yayına. Hoşbulduk sağolasın. Nasılsınız? İyidir, sizi sormalı? Sağolun. Asım Bey sizin neyiniz oluyor, nasıl tanırsınız? Asım Bey'i ben tanıyorum. Önceden beri tanıyorum. Yani bir 5-10 senedir tanıyorum yani daha doğrusu. Asım Bey emlakçıda çalışıyor. Yani emlak dükkanım var falan kadını kandırmış. Öyle bir şeyi yok. Emlakçılık altında fuhuş yaptırıyor yani daha doğrusu. Hayır ben ona itiraz ediyorum. O yalan konuşuyor. Bunu açabilir misiniz 'Asım bu emlakçılık işi altında... kadın ticareti yapıyor.' Ne demek istiyorsunuz? Bu dışarıdan tutulan bir insandır. Bence. Evet kadın ticareti yapıyor. Rahmetli eşini de satıyordu. Hayır. Boş konuşuyor. O kadını da kandırmış. Kadına hiçbir şey verecek durumda değil. Kadından alacak durumda o. Hayır. Hiçbir vaatte de bulunmadım. Bir defa ben bunları...Peki bu kadın ticaretinin adı altında mesela böyle 'Gel seni Naile biriyle seni evlendirelim. Oradan da sana altın takı takılır. Oradan da biz para kazanırız. Hayatımızı döndürürüz.' gibi bir durum oldu mu? Hayır. Esra Hanım hepsini yapar o, hepsini yapar. Esra Hanım beni araştırabilirsin gelip, evime ocağıma da bakabilirsin. Benim çoluğum çocuğum var. Peki size niye böyle bir ihbar geldi? Bu kişinin de ismini öğrenip şikayetci olmak istiyorum. Siz kendi yasal hakkınızı kullanın ama sizinle ilgili niye böyle ihbar geldi? Valla ben bilmiyorum. Ben kimseye ne bir kötülük yaptım kimseye ne bir şey yaptım. Peki bu birinci ihbardı. İkinci ihbarı Asım Bey duymak ister misiniz sizle ilgili? Duymak ister misiniz? Hayır ben bu şekil şeyleri dinlemek istemiyorum. Ama ben dinlemek istiyorum. Niye bu ihbarlar geliyor?" Asım Bey bir telefon daha var sizinle ilgili. Hoşgeldiniz. Merhaba. Merhabalar. Nereden tanıyorsunuz Asım Bey'i? Ordu ili Fatsa ilçesi. Buyrun, nedir ihbarınız? Asım Bey'i yıllardan beri tanıyorum ben. Şöyle diyeyim şimdi. Asım Bey emlakçıyım falan diyor ya aslında emlak dükkanı falan yoktur kendisine ait bir. İkincisi de şu. Asım'ın GBT'sine bakıldığı zaman zaten daha önce kadın pazarlamadan birçok cezası vardır yani hapis aldığı cezalar vardır. Para cezası ödemişliği vardır. GBT'sinde zaten bunlar çıkar yani bakabilirsiniz. Hayır. Esra Hanım bunu ben kabul etmiyorum. Bu tür insanları da yayına almayın. Şimdi Asım Bey o zaman şöyle sorayım. Ne bileyim böyle hani kadınlarla bir arada olduğunuz bir ortamda hiçbir polis baskını yaşadınız mı? Hayır hiçbir yerde yaşamadım. Ya ne bileyim böyle bir ahlak masasının geldiği, inceleme yapıldığı. Hakkınızda bu konuda bir işlem yapıldı mı? Yok. Esra Hanım herhangi bir öyle bir polis baskını şu bu öyle bir şey yok. Bu konuyla ilgili ifade verdiniz mi? Yakın bir sürede... yalan konuşmayayım da ... ifade de vermedim yani öyle. bir kişi için verdim. Neydi ifadeniz? İfademiz neydi? Birinden biri para almıştı, buydu yani. Anladım." Esra Hanım bir şey söyleyebilir miyim? Söyle. Size bir ihbar getirmiştim, ekiplerinize verdim. Naile Hanım'ın hamile olduğunu söylediler bana. Hamile misin? Naile hamile misin, değil misin? Hamileyim. Buyrun. Kaç haftalık? 1 aylık. E bundan sonra oturur ayıklarsın pirincin taşını. Bak ikinci çocuğunuz oluyor Ömer'le. Benimle değil. Ama çocuğun babası kim? Asım. ah Naile ah." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, toplumsal değerler, belli bir toplumda meydana gelen ve genel kabul gören düşünce ve normları yansıtan ölçütlerdir. Aile, din, hukuk, eğitim, ekonomi gibi kurumlar toplumsal değerlerin etkisi altında şekillenir. Toplumsal değerler, toplumsal yapı ve düzenin devamlılığı için çok önem arz eder. İnsan yaradılışı gereği sosyal bir varlıktır ve insan için toplumsal hayat ne kadar önemli ve gerekliyse bir toplum için de o toplumun çekirdeğini oluşturan aile o kadar önemlidir. Aile toplumlarda kültürün, insani değerlerin ve tarihi sürekliliğin koruyucusu ve aktarıcısıdır. Türk toplumu geçmişten bu yana aile değerlerine verdiği önem sayesinde gelişimini sürdürmüş ve kültürel kimliğini korumayı başarmıştır. Aile; çocuk, genç, yetişkin, yaşlı, erkek veya kadın herkes için en doğal ve temel sığınaktır. Fertler, toplumsal hayata ilk olarak ailede hazırlanırlar, dinini, inancını, ahlak, edep, saygı, sevgiyi önce ailede öğrenirler. Aile kurumunun toplumun en doğal ve temel birimi olup toplum ve devlet tarafından korunma hakkına sahip olduğu hususu, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 16. maddesi başta olmak üzere, evrensel düzeyde kabul gören birçok insan hakları metninde yer almaktadır. Anayasamızın 41. maddesine göre de "Aile, Türk toplumunun temelidir." Sadece mevzuat bağlamında değil değerler hiyerarşimizde de ailenin korunması ve aile bağlarına ihtimam gösterilmesi en üst sıralarda yer almaktadır. Toplumun önemli bir parçası olarak aile, üstlendiği rol gereği ve yerine getirdiği işlevleriyle geçmişten günümüze hemen her toplumun karakteristiğini yansıtmaktadır. Milletin ayırıcı vasıflarını, değer yargılarını, inanç ve düşünce kalıplarını bünyesinde barındıran, bu değer ve düşünce kalıplarının aktarılmasını ve kuşaklar arası bağın sürdürülmesini sağlayan aile, kendinde içkin olan bir değere sahiptir.
Bununla birlikte, gündelik hayatta yaşanan tüm konular kitle iletişim araçları ile geniş kitlelere ulaştırılarak görünür, bilinir ve tartışılır hâle getirilmektedir. Genel olarak kamuoyunu ilgilendiren bu süreçte ise bilgi aktarımı yapılırken bireylerin bilgilendirilmesi ve de belirli düzeyde yaygın bilinç oluşturulması yayın kuruluşları tarafından hedeflenmektedir. Mikro ölçekte aileyi, makro ölçekte ise toplumu ilgilendiren problemler ele alınırken programda kendini ifade etme imkânı verilen kişiler çeşitli mahrem konuları stüdyo ortamından tüm ülkenin gündemine taşınabilecek şekilde iddia, içerik ve ayrıntılı tasvirler ile gözler önüne sermektedir. Herhangi bir çözüme ya da sonuca kavuşturmadan bir tür kurgusallık içinde katılımcıların hayatları birer seyirlik nesneye dönüştürülmektedir. Medya tarafından izlenme kaygısı ile aile değerlerini zedeleyen içeriklerin gösterimi, evlilik ve aile kurumunun olumsuz temsili, aileyi ve dolayısıyla toplumu olumsuz yönde etkilemektedir. Aile kavramı zaman içerisinde dönüşüme uğramışsa da ailenin korunması, ülkemiz için hâlâ en önemli ilkelerden biridir. Medya, toplumsal değerlerin aktarımı, paylaşımı, değişimi ve yeniden üretimi konusunda önemli bir araçtır. Ancak zamanla toplumsal değişimlerle beraber aile değerlerinde de birtakım değişimler meydana gelmektedir. Özellikle kitle iletişim araçlarının aile değerlerini göz ardı etmesiyle birlikte ahlaki ve kültürel yozlaşmalar yaşanmaktadır. Bu durumun medyanın aile yapısına ters düşen, ahlaka uygun olmayan ilişkileri "normal, sıradan ve olağan" bir forma sokup insanlardaki hassasiyeti azalttığı, buna benzer ilişkileri meşrulaştırdığı ve izleyiciyi yeni duruma alıştırdığı görülmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda, evli bir kadının sosyal medyadan tanıştığı bir şahsa tabir-i caizse kaçması, bahse konu şahsın kadın ticareti yaptığına yönelik tanık ifadelerine ilişkin iddiaların varlığı ve son olarak eşiyle evlilik bağı bulunduğu halde halihazırdaki hamileliğinin kaçtığı şahısla alenen ilişkilendirilmesinin Türk aile kurumunun saygınlığına zarar verecek ve gayriahlaki ilişkileri meşrulaştıracak bir mahiyet arz ettiği ortadadır. Ailenin, bireylerin kendilerini güvende hissettikleri sevgi ve saygı temelinde var olan bir kurum olduğu göz önüne alındığında ilgili yayına bağlanan bireylerin davranışlarının toplumun aile kavramına atfettiği güven, sevgi ve saygı gibi kavramlarla anlam bulan değere zarar verecek ve aile üyelerine karşı olumsuz davranışları kanıksatacak bir içeriğe sahip olduğu, yayıncı kuruluşun söz konusu programda olumsuz davranışların tek tek anlatılmasına aracılık etmesinin aile mefhumunun ve genel ahlakın kapsadığı değerlerin erozyona uğramasına ve olumsuz davranışların toplumda kanıksanarak bu türden topluma zarar verici nitelikteki durumların normalleşmesine yol açabileceği, dolayısıyla mezkur yayının, Türk aile yapısına, genel ahlaka aykırılık içerdiği, televizyon programlarında bu tarz konuların görülme sıklığı arttıkça; toplumun bu ilişkileri normalleştirmesine, duyarsızlaşmasına ve toplumsal değerlerin yozlaşmasına neden olacağı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle söz konusu yayında, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Anılan yayın kuruluşu hakkında;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti,
anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %3 oranında idari para cezası uygulanmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; “Toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.” ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ekim 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 600.693.362,55 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 18.020.801,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir...” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.


