İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 25.11.2025 tarih ve 93 sayılı yazısına konu TLC logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 22.11.2025 tarihinde saat 21:49’da yayınlanan “Şeytanın Avukatı” adlı sinema film yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, TLC logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 22.11.2025 tarihinde saat 21:49’da yayınlanan, genç avukat Kevin Lomax'ın New York'ta prestijli bir hukuk firmasında çalışmaya başladıktan sonra patronu John Milton'ın karanlık gerçek kimliğini fark etmesini konu alan ve başarı hırsının kişisel ahlakı nasıl zayıflatabileceğini işleyen “Şeytanın Avukatı” adlı sinema filminde, herhangi bir flulaştırma yapılmadan kadınlar ve erkeklerin açıktan müstehcenlik içeren görüntülerinin hem dar hem de geniş açıdan karelerle izleyicilere aktarıldığı görülmüştür.
Medya geçmişten beri kimi çevrelerce ideolojik amaçlara ulaşmak için bir araç olarak kullanılagelmiştir. Sinema kültürü yansıtma ya da ideolojik bakımdan arzu edilen kültürü yaratmada rol oynamaktadır. Kültürün kendini dahil etmediği bir alan olmadığı gibi film, radyo ve dergilerin beraberce söz birliği içinde olduğu bir sistem yaratma kabiliyeti bulunmaktadır. Sinema ve radyo sadece bir sanat gibi hareket etmekle birlikte fikirleri meşrulaştırmak için kullanılan ideolojik bir aygıttır. İzleyiciler sinema ile 'kültür endüstrisi' oluşturmakta ve izleyenlere suni olay örgüleri ve görüntüler ile sahte haz duygusu sunmaktadır. Filmi izleyenler perdede yansıtılan dünyaya ve fikirlere kendisini kaptırarak gerçekliği özleştirme üzerine kurar ve bu şekilde kültür endüstrisi izleyiciyi "eğitir." Bu durum belli bir ahlak düzeni ile çevrili olan geleneksel toplumların yapısında dönüşüm yaratarak tüm kültürün eskiye nazaran müstehcenleşmesine, pornografikleşmesine fakat kitleler tarafından bir o kadar da normal karşılanmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda son yıllarda televizyon programlarında çıplaklık, evlilik dışı kadın-erkek ilişkileri ve cinselliği ön plana çıkaran tavırların toplumda genel olarak sistematik duyarsızlaşmaya yol açtığı görülmektedir.
Müstehcenlik akademik olarak "soysuzluk, karışıklık bayağılık, aşağılık kötü davranış", "cinsiyetle ilgili olup umumun ar ve haya duygusunun rencide edilmiş olması" , "şehvet hissini tahrik, ar ve haya duygusunu rencide eden şey, cinsel bir karakterin sergilediği ya da sarf ettiği rahatsız edici iğrendirici nitelikteki eylemler, sözler veya görüntüler" şeklinde tanımlanmıştır. Müstehcenliğin belirlemesinde hicap duygusunu esas alınmıştır. Fiilin sübjektif niteliğine göre müstehcen olması, ölçü olarak fiilin işlendiği zamanın sosyal ve kültürel şartlarının, birlikte yaşayan insanların ortak edep duygusunun dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Doktrinde ise bir eserin hangi hâllerde müstehcen sayılacağına ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı görülmektedir. Eserin yayılması ile meydana gelecek etkilerin aile kurumu için zararlı neticeler doğuracak nitelik taşıması hâlinde eserin müstehcen olarak tanımlanması için bir ölçüt olduğu belirtilmektedir. Aile kurumunun toplumsal değerine, müstehcenlik teşkil eden içeriğin aile müessesine zarar verip vermemesine dikkat çekmektedir. Eser incelenirken şunlar göz önünde bulundurulmalıdır:1) Eser sahibinin maksadı, 2) Eserin muhtevası, 3) Eserin icra edeceği tesir.
Görsel-işitsel yayıncılık, kamuya doğrudan ve geniş kitlelere aynı anda ulaşan bir iletişim alanı olduğu için, içerik düzenlemeleri bakımından diğer ifade biçimlerinden daha yoğun bir toplumsal etki yaratmaktadır. Bu nedenle müstehcen içerik yasağı, hem çocukların üstün yararı, hem toplumsal değerlerin korunması, hem de kamu yararı ve medya etiği açısından zorunlu bir düzenleme olarak 6112 sayılı yasa kapsamında yer almaktadır.
İfade özgürlüğü demokratik toplum düzeninin temelidir. Ancak hem Anayasa'nın 26.maddesi hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi bu özgürlüğün; çocukların ve gençlerin korunması, genel ahlak, başkalarının haklarının korunması ve kamu düzeni gibi nedenlerle sınırlandırılabileceğini açıkça düzenler. Müstehcenlik, özellikle çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimini riske atan ve kamuya açık yayıncılıkta "zarar riski yüksek" bir içerik türü olarak, bu sınırlama rejimi içinde meşru, gerekli ve orantılı bir müdahale alanı oluşturmaktadır.
Bununla birlikte, Yayın Hizmeti Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik'in 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinde: "Müstehcen olamaz. Cinsel duyguları sömürmeye yönelik, bireyleri cinsel meta olarak gösteren, insan bedenini cinsel tahrik unsuruna indirgeyen, toplumsal yaşam alanı içinde sergilenemeyecek mahrem söz ve davranışlar içeren, toplumda yaşayan bireylerin ar ve utanma duygularını örseleyen ve cinsel isteklerini tahrik ve istismar edebilecek nitelikte olamaz." ilkesi yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu filmde, herhangi bir flulaştırma tekniği kullanılmaksızın kadın bedeninin çıplak bir şekilde ekrana yansıtılmasıyla seyirlik malzeme olarak kullanıldığı ve erotizm ögeleri içeren bir biçimde yer verildiği, dolayısıyla filmdeki görüntülerin halkın ar ve haya duygularını hiçe sayan, bireyleri cinsel meta olarak gösteren müstehcen nitelikte yayın yapıldığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle söz konusu yayında, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Anılan yayın kuruluşu hakkında;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %2 oranında idari para cezası uygulanmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinde yer alan; Yayın hizmetleri “Müstehcen olamaz” ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ekim 2025 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 28.748.870,79 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde iki oranı (%2) 574.977,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir...” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.


