İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 03.12.2025 tarih ve 95 sayılı yazısına konu KANAL D logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 08.11.2025 tarihinde saat 20:58’de yayınlanan "Güller ve Günahlar" adlı dizi film yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; KANAL D logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 08.11.2025 tarihinde saat 20:58’de yayınlanan, "Güller ve Günahlar" adlı dizi filmde Berrak karakteri Sedef’ten eşi Serhat’la yatmasını istemiş ve söz konusu sahnede “Bu kadar çabuk eve dönmeni beklemiyordum. Hatta komple dönmeni beklemiyordum. Serhat nasıl izin verdi? - Serhat'la bizi bağlayan ipler çok güçlü. Çabuk kopmaz.- Ya. Kopmak değil de ortadan kesilip atılmış gibi geldi bana ama. Neyse. Sen beni neden çağırdın? Sırrını saklamamı istiyorsan şekerim ben artık Serhat'ın sırrını saklıyorum.- Serhat benim gibi birini hak ediyor demiştin ya. Hatırladın mı? (Hı hı.) Hani milim bile yaklaşamamışsın Serhat'a.- Seninle bunu konuşmayacağım. - Eğer Serhat'ı hala istiyorsan sana son bir fırsat. Dene şansını. - Sen ağrı kesici kafası falan mı yaşıyorsun? - Yo gayet kendimdeyim. Yat Serhat'la. Serhat bana çok kızgın. Çünkü o beni hiç aldatmadı. Eğer beni bir kez aldatırsa o zaman hata yapmanın ne demek olduğunu anlayacak. - Sen delirdin mi Berrakcığım? - Serhat'la yat. Bana bunu kanıtla. Eğer sana aşık olursa size mutluluklar dileyeceğim gerçekten. Ama eğer tek gecelik bir hataydı derse?- Eşitleneceksiniz. - O zaman beni affedecek. Ne? Hiç mi güvenmiyorsun kendine Sedef?- Peki sonra ağlama ama.- Göreceğiz.- Görüşürüz.” şeklinde diyaloglara yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, genel olarak kabul gören ahlaki ve kültürel değerler toplumun devamlılığını sağlayan birleştirici unsurlardır. Bir toplumda ortak değerlere sahip çıkmanın sağlıklı nesillerin yetişmesi ve toplumun devamı için önemi ortadadır. Söz konusu dizide yer alan çarpık ilişki modellerinin Türk aile yapısına ve ortak değerlerimize aykırılık içerdiği düşünülmektedir. Televizyon programlarında çarpık ilişkilerin görülme sıklığı arttıkça; toplumun bu ilişkileri normalleştirmesine, duyarsızlaşmasına ve dolayısıyla toplumsal değerlerin yozlaşmasına neden olacağı düşünülmektedir.
Her toplumun kendi devamlılığını sağlayan ortak değerleri vardır. Toplumun milli ve manevi değerleri toplumu bir arada tutmaya yarayan, toplumun geneli tarafından yaygın ve doğal olarak kabul edilen, örf, adet, gelenek, inanç ve ahlak gibi birçok alandan beslenen ve böylece toplum yaşamını bir anlam çerçevesine oturtan soyut unsurlardır. Bunun yanı sıra genel ahlak ise toplumun çoğunluğu tarafından kabul görmüş iyi ve kötüye ilişkin değerler olarak tanımlanmaktadır. Bir toplumda yaşamanın gerektirdiği ortak değerlere sahip çıkmak, sağlıklı nesillerin yetişmesi, ahlaki temelleri oluşturmak toplumun devamı için elzem gözükmektedir.
Bununla birlikte ahlaki gelişim sürecinde çocuklar başta olmak üzere bireylerin ahlaki gelişimini etkileyen birçok çevresel etken vardır. Günümüzde bu etkenler içerisinde en etkili olanı şüphesiz kitle iletişim araçlarıdır. Bu araçlar vermek istedikleri her türlü mesajı verirken alıcıda bırakacağı olumsuz etkiyi göz önünde bulundurmalıdır. Toplumdaki vicdani ve ahlaki değerlerle bağdaşmayan yayınlar toplumsal çöküntüye yol açabilmektedir. Özellikle çocukların günün önemli bir kısmında etkileşim içinde olduğu medya araçları çocukların bilinçaltında gizli veya açık birçok zararlı ve yıkıcı etki oluşturabilmektedir.
Televizyon, yayınlarının hem görsel hem işitsel olması, ilgi çekici olması, herkese hitap eden yayınlar yapması ve yayın çeşitliliğin olması gibi özellikleri nedeniyle çok fazla tercih edilen, dolayısıyla küçük yaşlardan itibaren toplumun büyük bir kısmının etkileşim halinde olduğu sosyal bir araçtır. Medyanın insanları etkileme ve kamuoyu oluşturma kabiliyeti çok güçlüdür. Bu kabiliyet medyanın bütün insanlara rahatlıkla ulaşabiliyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte medyanın sahip olduğu bu güç, beraberinde büyük sorumluluklar da getirmektedir. Özellikle yayın esnasında kullanılan ifade ve üslupta sorumlu yayıncılık anlayışıyla hareket edilerek toplumdaki genel ahlakı bozabilecek nitelikte her türlü yorum ve değerlendirmelerden uzak durulması yayın kuruluşlarının kamusal sorumluluğudur.
Yayıncılık faaliyetinde; toplumun genelinde var olan farklı fikir, kültür, duygu, inanç, köken, ekonomik durum gibi unsurların göz önünde tutularak her programın verdiği mesajın toplumda nasıl algılanacağını bilmek, kitlelerin bunları seyrettikten sonra duygu, düşünce ve davranışlarında nelere yol açacağını hesaplamak, sorumlu yayıncılık anlayışının bir gereğidir. Ayrıca önemli fonksiyonları olan kitle iletişim araçlarının sahiplerinin, yöneticilerinin veya sunucularının yaşadıkları toplumun değerlerine, inanç ve dini hassasiyetlerine, genel ahlak gibi kavramlara özel hassasiyet göstermesi, yayınlarında bunlara titizlikle uyması, sahibi oldukları medya mecrasında yer alan program içeriklerinde bu değerlerin korunması noktasında çaba göstermesi öznel inisiyatife bağlı ihtiyari bir durum değil yayıncının yasal sorumlulukları arasındadır.
Medya, toplumsal değerlerin aktarımı, paylaşımı, değişimi ve yeniden üretimi konusunda önemli bir araçtır. Ancak zamanla toplumsal değişimlerle beraber aile değerlerinde de birtakım değişimler meydana gelmektedir. Özellikle kitle iletişim araçlarının aile değerlerini göz ardı etmesiyle birlikte ahlaki ve kültürel yozlaşmalar yaşanmaktadır. Barbarosoğlu, medyanın aile yapısına ters düşen, ahlaka uygun olmayan ilişkileri "normal, sıradan ve olağan" bir forma sokup insanlardaki hassasiyeti azalttığını, buna benzer ilişkileri meşrulaştırdığını ve izleyiciyi yeni duruma alıştırdığını söylemektedir. Klip 2'de yer alan sahneye bu bağlamda bakıldığında; aile birliğinin ihanet ile sarsıldığı görülmektedir. Bu ihanetin sonucu olarak ayrılmak isteyen eşin aldatan kişinin arkadaşıyla ilişki yaşaması yine aynı kişi tarafından istenmektedir. Ahlaka uygun olmayan bir durumun normalleştirildiği ve toplumsal değerlere ters düştüğü gözlemlenmiştir.
Aile, bireyin sosyalleşmesi, kişisel ve kültürel kimliğini kazanmasında; toplumsal değerlerin ve kültürel kodların benimsenmesi ve aktarılmasında oynadığı rol bakımından idealize edilen sosyo-kültürel bir yapıdır. Bu sebeple aile devlet politikalarıyla korunmaktadır. Anayasamızın 41. maddesi "Aile, Türk toplumunun temelidir." ifadesiyle aileyi toplumun yeri doldurulamaz bir kurumu olarak nitelemektedir. Maddenin gerekçesine bakıldığında sosyal yaşamın sağlıklı bir şekilde kurulması ve korunmasının önemine vurgu yapılarak, ailenin korunmasının anayasal düzenlemeye konu olması, buna ek olarak evlilik birliğinin kurulmasının yaygınlaştırılması ve kolaylaştırılması gerektiğinden söz edilmiştir. Gerekçede yer verilen "Aile ahlaki bir çerçevedir. Aile, toplu yaşamanın ilk modeli olarak eğitim, yardımlaşma ve şefkat kaynağıdır." ifadeleri yasa yapıcının perspektifinin ortaya konulması yönünden kayda değer önemdedir. Bu bakış açısının kaynağı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 16. maddesinde yer alan "...Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunma hakkını haizdir." ifadeleridir. Aileyi korumaya yönelen pek çok ulusal ve uluslararası düzeyde yazılı-yazısız norm bulunmakla birlikte ailenin korunması kültürümüzün değerler hiyerarşisinde en üst sıralarda yer almaktadır. Ailenin zarar görmesi ya da yok olması ihtimali kabul edilemez bir durumdur. Bugün modern yaşamda da sağlıklı bir toplumun ön şartı sağlıklı aile olarak kabul edilmekte; aile yasalarla korunup güçlendirilmeye, refah düzeyi artırılmaya çalışılmaktadır.
Televizyonlarda yayınlanan dizi filmlerde aile içi çarpık ilişkiler, evlilik dışı ilişkiler, aldatma, cinsellik vb. konular zaman zaman işlenebilmektedir. Herhangi bir kültürel üründe; roman, tiyatro, ya da sinemada tek bir sahnede yaşanıp biten bu ilişkiler, televizyonun ve dizi filmlerin parçalı ve sürekli yapısı ile günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Ülkemizde televizyon, kültürümüzün bir parçasıdır ve hâkim kitle iletişim aracı olması sebebiyle diğer iletişim araçlarınca da sürekli olarak beslenmektedir. Bu durum da televizyon dizilerini aylarca gündemde tutmakta, her bir bölüm hafta boyunca diğer iletişim araçlarınca da işlenmektedir.
Medya, ailenin korunmasına en fazla etki edecek olan kanalların başında gelmektedir. Şiddeti, bölünmeyi ve bireysel hazzı ön plana çıkaran programların ve yapımların yerine, aile değerlerini korumaya yönelik, hem kadını hem de erkeği geliştirebilecek bir perspektifle, günlük hayata pratik faydalar sunabilecek programlar hazırlanmalıdır. Özellikle son yıllarda televizyonlarda yürütülen çeşitli
programların hem toplumsal hem de ailevi değerlerimizle örtüşmemesi ve gerçek bir aile yapısını oluşturamaması açısından sakıncalı olduğu ve arzu edilmeyen zarar verici sonuçlar doğurduğu görülmüştür.
Yukarıda yer verilen tüm açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; ihlale konu dizi filmde yer verilen tarzda bir ilişkinin toplum tarafından rahatsız edici ve ahlaki normlara aykırı bulunmakla birlikte medyanın bu tür ilişkileri normalleştiren sahneler yayınlanması toplumda ahlaki yozlaşmaya neden olabileceği, ahlaki değerlerin toplumun birlikteliğini ve düzenini sağlayan temel unsurlardan biri olduğu gerçeğinden hareketle mezkur dizinin hem Türk toplumunun genel ahlak kavramı ve milli manevi değerleriyle bağdaşmayacak bir biçimde izleyicilere aktarıldığı hem de aile birliğinin göz ardı edildiği, konusu itibariyle dizi filmler her ne kadar kurgusal yapımlar olsa da, hikâyelerini hayatın içinden aldıkları, toplumda gerçeklik noktasında bir karşılık bulabildiği, yetişkin bireylerin özel hayatlarındaki karşı cinsle olan ilişkileri ve tercihleri kişiyi ilgilendirmekte ve özel alan kabul edilmekle birlikte bu ve benzeri durumların televizyon programları üzerinden toplum nezdinde yaygınlaştırılması, meşrulaştırılması ve normalleştirilmesinin kamusal sorumluluk anlayışından uzak ve toplumsal yapıyı bozucu nitelikte olduğu, dolayısıyla mezkur dizi filmde resmedilen ilişkilerin çarpık ilişkiler, kaoslar ve aldatma gibi temeller üzerine oturtulduğu, bu sebeple dizi filmin toplumsal değerleri hiçe sayan, Türk aile yapısına, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Anılan yayın kuruluşu hakkında;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %2 oranında idari para cezası uygulanmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; “Toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.” ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ekim 2025 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 935.333.950,64 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde iki oranı (%2) 18.706.679,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması
halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir...” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.


