İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 04.12.2014 tarihli ve 2456 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“Ülke TV logosuyla yayın yapmakta olan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 16.11.2014 tarihli yayını incelenmiştir. Bu tarihli yayınında 23:15 itibariyle Esra Elönü'nün sunduğu "Arafta Sorular" programı yayınlanmıştır. 16.11.2014 tarihinde yayınlanan programa Enis Timuçin konuk olarak katılmıştır. 21.11.2014 tarih ve 038468 nolu evrak akış fişi ekinde şikayete konu olan beyanlar (23.43) aşağıdaki gibidir:
"Esra Elönü (EÖ):Arafta Sorular programına Enis Timuçin ile devam ediyoruz. Bu videoyu sen mi hazırladın yoksa arkadaşlarınla beraber mi hazırladın? Yani çok etkileyici bi video. /Enis Timuçin (ET): Ya videoyu öncelikle Vedat Gündoğan Adana TV'nin sahibi olan arkadaşımız, İsmail Demirdüzen kardeşimizle beraber hazırladık. Tabi video burda bi kısaltılmış. Normalde 13 dakikalik bir video. Abdülhamit, Atatürk, Adnan Menderes, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan'ı anlatan bir video. Umarım izleyicilerimiz burada o videoyu izlerler diye düşünüyoruz. /EÖ:... izlerler... Enis Timuçin yazsınlar hemen çıkıyo. Bu arada bişey sorucam. Mesela ben sizin basındaki röportajlarınızı da baya takip ettim. Orda mesela paralel yapıyla çok ciddi mücadele ettiğiniz söyleniyor. Ne tür mücadeleniz var paralel yapıyla? /ET:Valla şimdi paralel yapıyla mücadeleyi anlatmadan önce şurdan bakmak gerekiyo. Biliyosunuz ki bugün Velid Bin Muire var. Yani Peygamber Efendimiz sallalahu aleyhi vesellem zamanında yaşamış, Aslında hoşgörü fikrinin doğuşu ve gayrimüslimlerin babasıdır Velid Bin Muire ve Velid Bin Muire Peygamber Efendimiz'e "Ya Resulallah işte sen biraz fikirlerini yumuşatsan, sen biraz bunları hoşgörüyle karşılasan, sen bize karışmasan, sen bizim inançlarımıza doğrularımıza şeylerimize karışmasan biz seninle ortak bir doğruda ortak bir paydada buluşabiliriz."diyor. Yani işte bugün paralel yapının dinler arası diyalog, hoşgörü gibi kavramlarının doğuşu aslında Velid bin Muire'den geliyor. Tabi Velid bin Muire Peygamber Efendimiz'e en şiddetli tuzakları kuran biridir aynı zamanda. Tabi burda din alimleri, İslam futuristleri, ulemalar çıkıp bunla ilgili çok detaylı bilgiler muhakkak sunarlar. Ben eksik, aksak, doğru veya yanlış anladığım ve idrak ettiğim ölçütte tefsir okuyorum ve bunları kendimce anlamaya algılamaya ve dilimin döndüğünce de aktarmaya çalışıyorum. Tabi bunun üzerine Allahu teala ayet indiriyo. Yani yanlış hatırlamıyorsam Kalem Suresi 16. ayet olması lazım bunla ilgili. O tohumlama sonucudur. Yani zina ürünüdür ve orda filin hortumundan, hınzırın dedi yani domuzun burnundan yola çıkarak onun da aynı şekilde burnunu sürtecez, burnunu damgalayacaz diyo. Tabi burnu damgalamak aşağılamak anlamındadır. Yani Allah kendisinden, kendi dinine, kendi peygamberine, müminlere ve müslümanlara saldıranların, saldıranların burnunu sürteceğini ve damgalayacağını ve aşağılayacağını bizlere bildiriyo. Ve Peygamber Efendimiz sallahualeyhi ve sellem de bu damgalamanın müminlere olmaması noktasında yasak getiriyo. Bugüne gelip baktığımızda Fetullah Gülen damgalanmıştır. Çünkü 1980'den itibaren biz buna sarılmışız, biz bunu büyütmüşüz. Benim kendi kardeşim de bunların kendi cemaatlerine gitti bulundu. Yani biz bugün hükümeti suçluyoruz ama biz de suçluyuz bu konuda çünkü Allahuteala birçok ayetinde ey hacılara hocalara tabi olanlar demiyo. Ey akıl sahipleri diyo. Bize doğruyu bulmamız için bize aklı vermiştir. Biz aklımızla bunları öngörebilir doğruyla yanlışı ayırt edebilirdik. Ama biz bunları besledik. Son 17 ve 25 Aralık operasyonlarıyla beraber beddua süreciyle Allah onun da burnunu aslında damgalamıştır. Aslında bunun belasını sayın Recep Tayyip Erdoğan'dan veya Türkiye Cumhuriyeti'nden değil, sen dini istismar edersen, dini cemaatin şemsiyesi altına alırsan ve bunu dış güçlerin ve batı medeniyetinin hizmetine sunarsan CIA ajanlığı yaparsan, kalkıp ülkenin maddi ve manevi değerlerini tahrip etmeye kalkışırsan, cemaat adı altında kalkıp siyasete bulaşırsan, iradeyle oynamaya çalışırsan, kalkıp burda taa Türkmenlere giden yardım tırlarını Adana'da Hatay'da durdurursan, bununla beraber ülkenin prestijini dışa karşı prestijini zedeleyip kısır döngü içinde politikalarla yönetilmek zorunda aksik, eksik ve aksak akin bırakılmış bir Türkiye'ye dönüştürmeye çalışırsan işte o zaman bunu da İslam dini Müslümanlık üstünde yapmaya çalışırsan o zaman Allah da gelir senin burnunu damgalar. Aslında biz bu süreci yaşıyoruz. Biz Velid bin Muire'nin devamı olan versiyonu yaşıyoruz. Dolayısıyla bize de Allah emrediyo diyo ki bunlarla savaşın diyo. Çünkü dediğim gibi, az önce dediğim gibi bu topraklar basit bi şekilde kazanılmış basit bi şekilde gelmiş topraklar değil. Bu topraklar islametin (?) sancaktarlığını yapmış topraklar. Bugün Myanmar'ın da Akabe'nin de Doğu Türkistanda katledilip kısır bırakılan Türklerin de Filistin'de mazlum kalan mazlum kalan vatandaşların da Müslümanların da Mısır'da Mürsi'yi indiren neydi ismini şimdi şeyyapamadım... /EÖ:Sisi. /ET:Sisi. Sisi'nin zulmüne dur diyen de, Irak'taki zalimliğe ve zulme dur diyen de, Suriye'deki Esad rejimine dur diyen de bir Türkiye var. Bunların hamiliğini üstlenen bir Türkiye var. Onları rahatsız eden bu. Dolayısıyla paralel yapı da bu noktada ülkeyi akim bırakmak zayıf bırakmak istedi."
Konuşmanın gelişiminden de görüleceği üzere spesifik olarak Fetullah Gülen, müşrik olduğu ayetle sabit olan birisine, Velid bin Muire'ye benzetilmiştir. İslami adapta kişinin kendisi hakkında şifahi beyanı esas alınmaktadır. Dolayısıyla kendisini bir din alimi olarak niteleyen bir kişinin bir müşrike benzetilmesi, o kişi için rahatsız edicidi bir beyandır. Fetullah Gülen ilgi yazıdaki şikayetinde bu rahatsızlığını beyan etmiş ve ilgili programa müeyyide uygulanmasını talep etmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 8 Temmuz 1999 tarihinde karara bağladığı Sürek/Türkiye Davası'nın (26682/95) gerekçesinde, izin verilebilir eleştirilerin sınırları hükümetle ilgili hususlarda, özel vatandaşlar ve siyasetçiler açısından daha geniştir. Bu nedenle, kamuya mal olmuş kişilere yönelik ağır eleştiriler, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmektedir. Yargıtay'ın 2009/10167 sayılı kararına göre; eleştirinin bir hak olmaktan çıkıp, suç boyutuna girmesinde başvurulacak ölçütler, muhatabın sıfatı, sosyo-kültürel durumu, toplumda egemen örf ve adetler, ülke kamuoyunda yarattığı etki gibi unsurlar gözetilmelidir. Tartışmanın muhatabı olan ve habere konu edilen kişi olan Fetullah Gülen, son yıllarda dini kimliğinden ziyade siyasal meseleler söz konusu olduğunda ülke gündemine gelmektedir. Bazı siyasetçilerle polemiklere girmekte ve siyasal konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunmaktadır. Bu nedenle, Fetullah Gülen'e ilişkin yapılan eleştiriler herhangi bir vatandaşa yapılan eleştiri kapsamında değerlendirilemez. Kamuya mal olmuş bir kişi olarak Fetullah Gülen'e yönelik ağır eleştiriler, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Ancak bir programda itham edilen kişilere de söz hakkı verilmesi kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısında önemlidir.
Sonuç olarak, Ülke TV logolu medya hizmet sağlayıcının söz konusu yayınlarında 6112 sayılı Kanun açısından bir ihlal olmadığı, şikayetçinin düzeltme ve cevap hakkını kullanabileceği değerlendirilmiştir.” Şeklinde değerlendirmelere yer verilmiş olduğu
Söz konusu programda, 6112 sayılı Kanuna aykırılık olmadığı kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Söz konusu yayında; somut olarak Fetullah Gülen'e ve "F Tipi Örgüt" olarak ifade edilen bir yapıya yönelik iddia ve eleştirilerin yer aldığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte, kamuoyuna mal olmuş müessese ve kişilere yöneltilecek eleştiri sınırının daha geniş olacağı zira kamuoyunu yakından ilgilendiren kurum ve kişilerin tartışılmasının kitlelerin bilgi alma hakkı ve dolayısı ile demokrasi rejiminin işlerliği ile orantılı olduğu çok kereler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında dile getirilmiştir. 6112 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde de Kanunun amacı “ifade ve haber alma özgürlüğünün” sağlanması olarak tanımlanmıştır. Kanunun amacı ve mahkeme içtihatları da dikkate alındığında; kamuoyunu ilgilendiren olay, müessese ve kişilerin tartışmaya açılması ve kitlelerin haber alma hakkının gerekliliği yolunda görüş oluşmuş ve yayın kuruluşunun ilgili yayınında 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus olmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca, şikayetçinin düzeltme ve cevap hakkını kullanabileceği de açıktır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere; ÜLKE TV logosuyla yayın yapan BEYAZ İLETİŞİM A.Ş. hakkında, bahse konu yayını nedeniyle, 6112 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir İDARİ YAPTIRIM UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA Üst Kurul Üyeleri Esat ÇIPLAK ve Süleyman DEMİRKAN’ın karşı oyları, oy çokluğu ile karar verildi.