Adlı Program.
İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 02.11.2015 tarihli ve 1723 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda
“İlgi : 08.10.2015 kayıt tarihi ve 30655 sayı ile gelen Aydın DOĞAN vekili Av. Aslıhan
DURMAZ'ın 07.10.2015 tarihli dilekçesi.
Ülke TV logolu ve Beyaz İletişim A. Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 02.10.2015 tarihinde saat 21:17'de sunuculuğunu Turgay GÜLER'in yaptığı ve Prof. Dr. Mehmet Çelik'in katıldığı "Sıradışı Tarih" adlı program yayınlanmıştır.
Aydın DOĞAN vekili Av. Aslıhan DURMAZ ilgi yazı ile Üst Kurula başvurarak Ülke TV adlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 02.10.2015 tarihinde saat 21.17'de yayınlanan söz konusu programda yer verilen beyanatlar ile Aydın DOĞAN hakkında sistematik şekilde hukuka aykırı, kişilik haklarını ve RTÜK yayın ilkelerini ihlal eden yayın yapıldığını ve yayıncı kuruluş aleyhine yaptırım uygulanması talebini sunmuş, 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (c), (ç), (j), (ı) ve (i) bentlerini ihlal ettiğinden bahisle gereğinin yapılmasını ifade etmiştir.
Söz konusu yayın incelenmiş olup, şikayet edilen hususlara, bu hususlara ilişkin deşifre metnine ve yapılan tespitlere aşağıda yer verilmiştir.
İlgi başvuruda şikayet edilen konu ve ifadeler şunlardır;
02.10.2015
Ülke Sıradışı Tarih
Yayın Saati: 21.44.00 (Klip 1)
Turgay Güler: Benim derdim Tayyip Erdoğan mı?
Mehmet Çelik: Hayır.
T.G.: Diyorlar ki biz iktidara gelirsek, terörle mücadele yasasını kaldıracağız, terörle mücadeleyi sona erdireceğiz. Yani diyor ki, terörle mücadele, yani PKK ile mücadele, yani PKK terörle mücadeleyi durduracağız diyor. Sonra bunlar istediğini yapacak diyor dün olduğu gibi. Benim derdim Tayyip Erdoğan mı?
M.Ç.: Hayır
T.G.: Sizin derdiniz Tayyip Erdoğan mı?
M.Ç.: Hayır
T.G.: Diyor ki, biz iktidara geldiğimiz zaman kaçak elektrik kullanımına müsaade edeceğiz. Nasıl yani? Sonra İstanbul'dan birisi de çıkar der ki siz de kaçak su kullanın, öbürü de kaçak doğalgaz kullansın, öbürü de otobüse binip para vermesin, öbürü bilmem....Ne güzel işte bu... Dünya bu. Yani falan... Zannediyor ki böyle olduğu zaman o elektrik mî kalır sen kaçak kullanmaya başladığın zaman o su mu kalır? Benim derdim Tayyip Erdoğan mı? Şimdi bu akıl tutulması yaşanırken yine söz dönüp dolaşıp oraya geliyor. Onlara destek olan ve bu söylemleri cilalayan bir Aydın Doğan medyası var. Benim derdim Aydın Doğan değil. Şahsı değil. Şimdi Buna da laf söylemeyelim, eyvallah... Sonra öbürü kalkıyor diyor ki evet el ele verdik başardık falan diyor. Çak yapıyorlar CHP'liler HDP'liler falan. Hocam bak, çocuklarımız torunlarımız ve gelecek nesil için gidecek bir başka ülke, çalacak bir başka kapı yok. Bu günler tarihi günler. Bu günleri bir daha geri getirmemizin imkanı da yok. 28 Şubat'ta 400 Milyar Dolar zarar etti bu ülke. Altında imzası olanlardan, bu zarara yol açanlardan birisi Aydın Doğan'dır, TÜSİAD'dır, birtakım odalardır, CHP'dir, Cunta zihniyetidir. Dön 27 Mayıs'a aynılarının benzerlerinin imzasını altında görürsün şu kadar milyar dolar, şu kadar yıl geriye gitmiş bu ülke vs. Yeni nesil bunları pek bilmiyor. Zannediyor ki Tayyip Erdoğan giderse, Ak parti giderse kendisi... Ya 2001'de daha henüz bunları hatırlamazken, bu ülkede kıtlık vardı açlık vardı. 2001'de...Fakirlik vardı, Ekonomik kriz vardı. İnsanlar arabalarıyla dışarı çıkamıyordu. Benzin alacak paraları yoktu. Askerin atacak kurşunu yoktu. Devletin memuruna ödeyecek kasasında parası yoktu. Şimdi ben o günler bir daha geri gelsin istemiyorum.
Yayın Saati: 22.00.35 (Klip 2)
M.Ç.: .... 2002 yıllarına gelindiği zaman Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'deki İç güçler tarafından siyaset dışı bırakıldığını gördük değil mi? Hürriyet Gazetesi Aydın Doğan kendisi attı manşeti. Artık muhtar olamaz bitti.
T.G: Zil tak oyna
M.Ç.: Evet. Muhtar olamaz yani siyasi hayatı bitti. Ak Parti iktidara geldi. 10 ayda kurulan bir parti iktidara geldi. Şimdi bakın, oraya dikkat edelim. Bir baktık baba Bush Amerikan devlet başkanı, Tayyip Erdoğan milletvekili değil, seçime giremedi ama partisi iktidara geldi, başbakan olarak Abdullah Gül hükümet kurdu, Tayyip Erdoğan mecliste bile yok. Baba Bush Tayyip Erdoğan'ı Amerika'ya davet etti. Bütün dünyaya mesaj verdi. Türkiye'yeydi o mesaj. Benim muhatabım budur, o partiyi bu kurdu, halk buna oy verdi dedi. Arkasından Avrupa Birliği, Tayyip Erdoğan'ı davet etti, orda da aynı mesaj verildi, muhatabımız budur, demokrasi bunu gerektirir mesajı verildi. Ve arkasından bir baktık mecliste bir kanun değişikliğine gidildi...
Yayın Saati: 22.05.30 (Klip 3)
M.Ç.: Açın sabahleyin Washington Post ne yazıyor, bilmem New York Times ne yazıyor, bilmem The Economist ne yazıyor, Der Sptegel ne yazıyor, Financial Times ne yazıyor, Hares ne yazıyor, bakın bunlara bir de bizdeki şu merkez medyaya bir bakın Aydın Doğan medyasına bir bakın aynı şeyler yazıyor. Paralelin medyasına bakın aynı şeyler yazıyor bu cephe kardeşim bu nedenle aynı satrançtaki oyun gibi, hedef şah seçilmiş ve bunun üzerine kurgulandı. Hatta diyorlar ki Ak Parti tek başına gelebilir biz Ak Parti'ye karşı değiliz. O gitsin sadece. Şah gittiği zaman devlet kalmıyor, ordu kalmıyor, satrançta oyun kalmıyor. Tayyip Erdoğan da gittiği zaman Ak Parti kalmayacak bu düzen kökten silinir...
Yayın Saati: 22.14.58 (Klip 4)
M.Ç: ... Şu anda algıyı şöyle oluşturuyorlar. Tayyip Erdoğan 400 milletvekili istiyordu vermeyince millet, terörü o azdırdı. Adeta PKK ile anlaşmış gibi milletten intikam alıyor millet tekrar terörden korksun bıksın kendisine oy versin diye. Arkadaş bu şerefsizlerle artık bir yere gidilmez. Yani karşıdaki insan muhalif muhalefet edecek ama bunun da bir haysiyeti, onuru, şerefi var ya. Yalanın ve iftiranın bu kadar dolambaçlısı olmaz.
T.G: Hocam bunu sabaha kadar anlatmana gerek yok tek şey söyleyeyim. Şimdi seçim karan alındıktan sonra paralel yapı, Aydın Doğan, CHP ve kısmen MHP çıktılar dediler ki bu terörü Erdoğan azdırdı.
M.Ç: Evet.
T.G: İşte bu gerekçeyle.
M.Ç: Evet.
T.G: Fakat bu alçaklığın cevabını kendi ellerine yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Erdoğan akşam katıldığı bir televizyon programında bir şey söyledi aldılar onu çarpıttılar. Aydın Doğan'ın Hürriyeti şöyle yazdı dedi ki 400 milletvekili verseydiniz terör olmayacaktı dedi diye yazdı demediği bir şeyi. Bunu da yayınladı sonra tepkiler üzerine özür dileriz yanlış yaptık dedi. İyi de bu yanlış senin bilinçaltında var. Böyle bir alçaklık tezgâhlayacağın bunu seçim öncesi bir proje olarak sokağa satacağın belli ve bunu da bunun üzerinden yaptın özür diledin ama bu hala konuşuluyor.
M.Ç: Önemli olan o algıyı yaratmak...
Yayın Saati: 22.23.16 (Klip 5)
M.Ç: .... Bugün kalkmış HDP'liler seçim bildirgelerini okuyorlar. İktidara gelirsek biz şöyle yapacağız. Bu ülkeyi böldürmeyeceğiz analar ölmez babalar ölmez çocuklar ölmez. Bilmem ne ölmez. Bu millet balık hafızalı. Siz neyi ve kimi temsil ettiğinizi eğer biliniyorlarsa. İşin garibi Cihangir sosyetesine Selocan çok hoş geliyor bu söyledikleriyle. Merkez medya Aydın Doğan medyasından paralel medyaya tut bugün sabahtan akşama kadar Bugün TV'de HDP'nin propagandası var. Yahu neyinizle siz bir araya geldiniz ya nedir sizin derdiniz? Onun için bu oyunu bozacak tek güç vatandaştır.
Not: İlgili şikayet dilekçesinde yer alan deşifre metnindeki ifadeler aynen alınmış, imla hataları düzeltilmemiştir. Yayının izlenmesi sonucu, yukarıda belirtilen kliplerde de görüleceği üzere şikayette belirtilen deşifre içeriğinin yayında bulunduğu tespit edildiğinden dolayı aynı deşifre tekrar yapılmamıştır.
Yukarıdaki deşifre metninden de görüleceği üzere aşağıdaki ifadelerin şikayet dilekçesinde italik olarak yazılarak, Ülke TV logolu yayın kuruluşunda Aydın DOĞAN hakkında hakkında sistematik şekilde hukuka aykırı, kişilik haklarını ve RTÜK yayın ilkelerini ihlal eden yayın yapıldığına gerekçe olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Aşağıdaki ifadelerin kullanıldığı bağlam yukarıdaki deşifre metninde görülmektedir.
"Onlara destek olan ve bu söylemleri cilalayan bir Aydın Doğan medyası var.",
" 28 Şubat'ta 400 Milyar Dolar zarar etti bu ülke. Altında imzası olanlardan, bu zarara yol açanlardan birisi Aydın Doğan'dır, TÜSİAD'dır, birtakım odalardır, CHP'dir, Cunta zihniyetidir.",
".... 2002 yıllarına gelindiği zaman Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'deki İç güçler tarafından siyaset dışı bırakıldığını gördük değil mi? Hürriyet Gazetesi Aydın Doğan kendisi attı manşeti. Artık muhtar olamaz bitti.",
"Şimdi seçim karan alındıktan sonra paralel yapı, Aydın Doğan, CHP ve kısmen MHP çıktılar dediler ki bu terörü Erdoğan azdırdı.",
"Merkez medya Aydın Doğan medyasından paralel medyaya tut bugün sabahtan akşama kadar Bugün TV'de HDP'nin propagandası var. "
İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin “ifade özgürlüğü” başlıklı 10'uncu maddesinde yer alan “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar...” düzenlemesi ile ifade özgürlüğünün güvence altına alındığıgörülmektedir(AvrupaİnsanHaklarıSözleşmesi,http://www.anayasa.gov.tr/files/bireysel_basvuru/AIHS_tr.pdf, Erişim Tarihi, 07.10.2015). Anayasa’nın 25'inci maddesinde “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” ve 26'ncı maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” hükümlerinden anlaşılacağı üzere ifade hürriyeti Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile de güvence altına alınmaktadır. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” başlıklı 28'inci maddesinde düzenlenen “Basın hürdür, sansür edilemez.” ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3'üncü maddesinde yer alan “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” hükümleri ise basın hürriyetinin güvence altına alındığını göstermektedir. Bununla birlikte İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanun’unda ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğünün kullanımına ve sınırlamasına yönelik belirli düzenlemelerin olduğu da unutulmamalıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-28 E. ve 2007/34 K. numaralı "İçtihat Metni"nde, demokratik toplumlarda basının önemini vurguladıktan sonra, “Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28'inci vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Yasasının 3'üncü maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada “küçültücü” sözlerin kullanılmaması gerekir... Yargılama konusu haber ve yorum metnindeki eleştiri ve değer yargılarının bir kısmı sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiştir. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere esasen, eleştirinin sert bir üslûpla gerçekleştirilmesi, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin amacına, psikolojisine, eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgudur. Ancak kabul edilmelidir ki, basın özgürlüğü, belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerir. Gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimler “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadeler asılsız kişisel saldırı olarak görülemez.” ifadelerine yer vermiştir.
Yargıtay 8'inci Ceza Dairesi 2009/7316 E., 2012/17738 K. nolu içtihat metninde “İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birini oluşturup, toplumun ilerlemesi ve her bir bireyin gelişimi için temel koşullardan biridir. İfade özgürlüğü, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan "haber" ve "düşünceler" için değil, fakat aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olamaz. Sözleşme'nin 10'uncu maddesinde belirtildiği üzere, bu özgürlüğün istisnaları vardır; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalıdır (23.09.1994 tarihli Jersild - Danimarka kararı; 21.01.1999 tarihli Janowski-Polonya kararı; 25.11.1999 tarihli Nilsen ve Johnsen-Norveç kararı; 25.07.2001 tarihli Perna-İtalya kararı).” ifadelerine yer vermiştir. (Yargıtay Kararlarına, UYAP - Bilgi Bankası, http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasiIstemciWeb/, adresinden karar/esas numaraları ile sorgulama yapılmak suretiyle ulaşılabilir.)
Yukarıda belirtilen hükümlerden ve kararlardan anlaşılacağı üzere İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanunu’nda dolayısıyla hem ulusal hem uluslar arası hukuk metinlerinde ifade özgürlüğünün açıkça güvence altına alındığı bu bağlamda gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında gerekse Yargıtay kararlarında ifade özgürlüğünün temel alındığı görülmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-28 E. ve 2007/34 K. numaralı içtihadında, basın özgürlüğünün; belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerebileceğinin kabul edilmesi gerektiğini ve gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimlerin “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadelerin asılsız kişisel saldırı olarak görülemeyeceğini ortaya koymaktadır. Yargıtay 8'inci Ceza Dairesi’nin 2009/7316 E., 2012/17738 K. nolu içtihat metninde ifade özgürlüğünün aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı belirtilmiştir. Mezkur Yargıtay kararlarından görüldüğü üzere ulusal ve uluslar arası hukuk düzeninde, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü kavramlarının demokrasinin bir sonucu olarak geniş anlamda yorumlandığı değerlendirilmektedir. Sonuç olarak medyada bireylere yönelik olarak küçültücü olmamak ve hakaret içermemek kaydıyla belirli ölçüde abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddialar yer alabilmektedir. Bu nitelikte haber ve iddialar basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ancak demokratik toplumlarda medyanın sorumluluklarının da bulunduğu unutulmamalıdır. Medyanın; abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddiaların muhataplarına cevap ve düzeltme hakkı tanıması ve/veya karşıt görüşlere yer vermesi demokratik toplumun gelişmesine ve kamuoyunda özgürce kanaat oluşmasına sağlayacağı gibi medyanın kamusal sorumluluğunun ve medya etiğinin bir gereğidir.
Şikayete konu hususlar incelendiğinde ve yayına yönelik yukarıdaki deşifre metni değerlendirildiğinde söz konusu programda; Aydın DOĞAN medyasının HDP'nin söylemlerini ön plana çıkaran ve HDP propagandası yapılan bir medya olduğu belirtilmiş, Aydın DOĞAN'ın 28 Şubat'ta ortaya çıkan zarara yol açanlardan birisi olduğu belirtilmiş, Hürriyet Gazetesi'nin Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik olarak kullandığı "Muhtar bile olamaz" başlığı değerlendirilmiş, Doğan medya grubundaki yayınlar üzerinden Aydın DOĞAN'ın seçim kararı alındıktan sonra terörü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın azdırdığını söyledikleri ifade edilmiştir. Hürriyet Gazetesi'nin daha sonra özür dilediği belirtilen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN'ın terör olaylarına ilişkin 400 milletvekili verseydiniz terör olmayacaktı dedi şeklindeki haberi ise ağır şekilde eleştirilmiş, ancak bu eleştirilerin ise şikayet sahibi Aydın DOĞAN'ın şahsına yönelik olmadığı ilgili haberin kendisine yönelik olduğu görülmüştür. Bu bağlamda medya mensuplarının bir medya grubunun yayın politikası üzerinden, mezkur medyanın seçimlere katılan yasal bir siyasi partinin söylemlerini desteklediği yönündeki kanaatini açıklaması, kamuya mal olmuş, söylem ve faaliyetleri haber değeri taşıyan bir medya patronu olarak Aydın DOĞAN ve Aydın DOĞAN ismi üzerinden şahsına ait medya organlarına yönelik olarak eleştirilerde bulunmasının ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü çerçevesinde olduğu düşünülmektedir. Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin 2015/7864 esas nolu ve 2015/1693 karar nolu kararında da belirtildiği üzere AİHM kararlarına göre, kamuya mal olmuş kişilere yönelik açıklama ve eleştirilerde, ifade özgürlüğü hakkını kullanan kişi daha geniş bir korumadan yararlanmaktadır. Söz konusu karardan anlaşılacağı üzere kişiler siyasetçi değil ise de söylem ve faaliyetleri ile topluma etkileri bulunan, ülkenin siyasi gündeminde ön sıralarda yer almış ve kamuya mal olmuş kişilere yönelik ifadeler, ifade özgürlüğü bağlamında geniş bir korumadan yararlanmaktadır. Yukarıda belirtilen ulusal ve uluslar arası hukuk uygulamalarında görülebileceği üzere abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberlerin dahi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirileceği düşünüldüğünde söz konusu yayında kullanılan ifadelerin, ifade özgürlüğü çerçevesinde olduğu kanaati oluşmuştur.
Sonuç olarak; İlgili programda, Aydın DOĞAN'a ve Aydın DOĞAN ismi üzerinden şahsına ait medya organlarına yönelik olarak küçültücü, aşağılayıcı ve hakaret edici nitelikte ifadelerin kullanılmadığı, fakat bazı yorum, eleştiri ve iddialara yer verildiği bunların ise ifade özürlüğünün bir gereği olarak basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ülke TV logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşun ilgili yayınında, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus bulunmadığı değerlendirilmektedir.”
Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Anılan yayında; 6112 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir hükmün ihlal edilmediği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe: Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Söz konusu yayında Aydın Doğan'a ve Aydın Doğan ismi üzerinden şahsına ait medya organlarına yönelik olarak küçültücü, aşağılayıcı ve hakaret edici nitelikte ifadelerin kullanılmadığı, fakat bazı yorum, eleştiri ve iddialara yer verildiği bunların ise ifade özürlüğünün bir gereği olarak basın özgürlüğü kapsamında olduğu değerlendirilmekle, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus olmadığı kanaatine varılmıştır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere, ÜLKE TV logosuyla yayın yapan BEYAZ İLETİŞİM A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında; bahse konu yayını nedeniyle, 6112 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir İDARİ YAPTIRIM UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA, Üst Kurul Üyeleri İsmet DEMİRDÖĞEN, Süleyman DEMİRKAN ve Ersin ÖNGEL’in karşı oylarıyla, oyçokluğuyla karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 10.12.2015 gün ve 53 sayılı toplantıda aldığı 41 no.lu karara karşı oy yazısı.
Ersin ÖNGEL Şerhidir.
Üst Kurulun 10.12.2015 gün ve 53 sayılı toplantıda aldığı 41 no.lu karara karşı oy yazısı.
Süleyman DEMİRKAN Şerhidir.
Üst Kurulun 10.12.2015 gün ve 53 sayılı toplantıda aldığı 41 no.lu karara karşı oy yazısı.
İsmet DEMİRDÖĞEN Şerhidir.