15.12.2015 tarihindeki 2015/54 sayılı Üst Kurul toplantısında görüşülen ve 18.01.2016 tarihinde (bugün) imzası tamamlanarak Üst Kurul Kararı haline gelerek RTÜK sayfasında yayınlanan; ancak basına içeriği bilinmeden önceden servis edilen IMC TV Logolu kuruluşun 11.11.2015 tarihli haber bülteni yayını hakkında 6112 Sayılı Kanunun 8/1 (b) bendinden ceza önerilmesine ilişkin olarak Üst Kurul Toplantı Kayıtlarında da yer alan Kurul konuşmamda “Bu raporda belirtilen hususlara katılmakla birlikte geçmişten günümüze Kurulda yaşananları da ifade etmeden geçemeyeceğim.
Çözüm Süreci adı altında Türkiye’nin altı oyulurken, ülkenin çeşitli bölgelerinde yayın yolu ile terör propagandası yapıldığı malumunuzdur. 21 Martlar’da televizyon yayınlarında terör örgütü güçlü ve Türkiye diz çökmüş gösterilirken sesi çıkmayanların, o gün “ifade özgürlüğü”, “devletin eleştirilebilir olması gerektiği”, “açılım sürecinin zarar görmemesi gerektiği” vb. gerekçelerle Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına ve Türk bayrağına televizyon yayınlarında açıkça hakaret edilirken görmezden gelindiğinin unutulmaması gerekir.
21 Mart kutlamalarında ve sokaklarda, PKK gençlik yapılanmasının vergi topladığı dönemlerde söz konusu yayınlarda PKK propagandası yapanlara ceza verilmediği ve görmezden gelindiği de tarihi bir gerçektir. Buradan bahisle tarihe not düşmek adına 6112 Sayılı Kanunun 8/1 (ç) ve (d) maddelerinden de ceza verilmesi yönünde muhalefet edeceğim” yönündeki beyanım Üst Kurul toplantısında kayıt altına alınmıştır. Zira konuya ilişkin uzman raporunda 6112 Sayılı Kanunun 8/1 (b) ve (ç) maddelerine göre müeyyide uygulanmasının uygun olacağı belirtilirken, Üst Kurul sadece (b) bendine göre yaptırım uygulanmasına karar vermiştir.
Söz konusu yayında IMC logosu ile yayın yapan kuruluşun gerek telefon bağlantılarında gerekse haber bülteninde konuyu ele alma açısından, terör faaliyetlerini önleme amacı güden devletin kolluk kuvvetlerini sivil halkı katleden cani bir örgüt, devleti de soykırımcı olarak lanse etmeye çalıştığı konuya ilişkin uzman raporunda tespit edilmiştir.
Konuya ilişkin uzman raporunda yapılan tespitlere paralel olarak, müeyyide uygulanmasının uygun olacağını düşündüğüm 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (ç) bendinde “İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” hükmü yer alırken, (d) bendinde ise ayrıca “Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz. Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet eder şekilde sunamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan, Üst Kurul toplantısında da belirttiğim gibi, çözüm süreci boyunca; Türk Ceza Kanununun 215 inci maddesinde iki yıla kadar hapis cezası öngörülen “suçu ve suçluyu övme” fiili kapsamına girdiğinin hukuken tartışma götürmez bir husus olmasına ve 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesi 1 inci fıkrası (g) bendinde de yayın hizmetlerinin suç işlemeyi, suçluyu ve suç örgütlerini övücü, suç tekniklerini öğretici nitelikte olamayacağı hüküm altına alınmış olmasına rağmen “Öcalan’ın itibarının korunması gerektiği”, “Öcalan’ın itibarına zarar verilmemesi gerektiği”, “Öcalan’ın barış için en önemli aktör olduğu”, “Apo refüze edildi”, “Apo’nun akılcı çözümleri görmezden gelindi” gibi ifadelerle mülga Türk Ceza Kanunun 125. Maddesine göre idam cezası alan ve 14 Temmuz 2004 tarih ve 5218 sayılı Kanun ve Uyum Yasaları gereğince cezası müebbet hapse çevrilen 30 bin kişinin katili olan Apo lakaplı terörist başı Abdullah Öcalan’ın övülmesine sessiz kalındığı, binlerce şehidimizin ve ailelerinin, yakınlarının onurunun rencide edildiği, buna ilişkin olarak çok sayıda Üst Kurul Kararına koyduğum muhalefet şerhlerinin görmezden gelindiği bilinen bir gerçektir. Söz konusu dönemlerde “ifade özgürlüğü”, “haber değeri” ve “açılım süreci zarar görmesin” adı altında takip edilmeyen, gündeme alınmayan onlarca yayıncı kuruluş hariç olmak üzere, gündeme alınan ve Türkiye Cumhuriyeti, askerimiz ve polisimiz aleyhine, teröre destek ve propaganda içeren yayınlara ilişkin muhalefet şerhi koyduğum 50 kadar örnek Üst Kurul kayıtlarında mevcuttur.
Çözüm sürecinde terör ve terör propagandası hususunda medyanın tavrına ilişkin olarak 20.10.2011 tarihinde yapmış olduğum basın açıklamamda “terör örgütünü olduğundan güçlü gösteren, toplumda infiale ve korkuya sebebiyet verecek şekilde abartı da aynı şekilde habercilik ilkeleriyle bağdaşmayacağını”, “teröre çanak tutacak, terörü destekleyecek her türlü yayından mümkün olduğunca uzak durmamız gerektiğini”, “PKK’nın terör saldırıları karşısında Mehmetçiğimizi ve Türk Silahlı Kuvvetlerini zor durumda bırakacak yayınlar yapılmış olduğunu, dahası terör örgütü ile düşünsel ve illiyet bağı olan kişilerin bu olaylar üstünden propaganda yaparak;
- PKK ile devletin baş edemeyeceği
- Terör örgütüyle mücadelede başarısız olunduğu,
- Terör örgütünün bölgeye hâkim olduğu,
- Terör örgütü ile müzakere masasına oturulması gerektiği,
şeklinde ifade edilebilecek düşüncelerini kanal kanal gezerek ifade etmelerine imkan tanındığını”, “sürekli olarak barıştan dem vuran ama bir kez bile olsa terör örgütünün insanlık dışı cani eylemlerini kınamaya yanaşmayan bu kişilerin, terör eylemleri sonrasında Türk milletinde bir yılgınlık oluşturmak ve moralini bozmak için yaptıkları açıklamalara, basında yer verilmemesini temenni ettiğimi” belirtmiştim.
Medyamız ise aşağıda örneklerine yer vermiş olduğum kararlar çerçevesinde Üst Kurul’un da “çözüm süreci zarar görmesin” düşüncesiyle göz yumması ve görmezden gelmesi ile terörü ve terör örgütünü normalleştirecek yayınlar yapmıştır.
06 Ocak 2011 tarihinde NTV’de yayınlanan “Doğrudan Siyaset” isimli programda Hizbullah örgütünün avukatı Sıdkı ZİLAN’ın “Kürdistan gerçekliği Türkiye gerçekliğinden daha önde bir şey, daha sahicidir.” devamla “siyasal sınırlar içinde yaşıyoruz ama coğrafyamızın tarihi ismi Kürdistan’dır. Biz de Kürdistanlıyız, biz Kürdistan’ın bağımsız olmadığını biliyoruz. Biz zaten özerklik peşindeyiz; federasyon peşindeyiz. Ayrı devlette! Biz Kürdüz, biz Kürdistanlıyız. Ama Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan Türkiye Kürdistanı burası.” şeklindeki sözlerini 05.05.2011 tarihinde yapılan 2011/27 sayılı toplantıda alınan 42 no’lu kararla Üst Kurul “ifade özgürlüğü” olarak yorumlarken, 6112 sayılı Kanunun 1 inci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine göre ceza uygulanması gerektiği düşüncesiyle muhalefet etmiştim.
GÜN TV logosuyla yayın yapan kuruluşun 01-02-03-04-05-06-07-08-09-10-11-12-13-14-15-16-17 Aralık 2011 tarihlerinde yaptığı yayınlarla ilgili; Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü 24.01.2012 tarih ve 2012/416 sayılı yazıyla Üst Kurul’a başvurarak, adı geçen yayıncı kuruluşa müeyyide uygulanmasını talep etmiştir. Bunun sonucunda İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı 09.02.2012 tarih ve 319 sayılı yazı ile adı geçen kuruluşa müeyyide uygulanması gerektiği yönünde görüşünü de ekleyerek Üst Kurul’a iletmiştir. Konuyla ilgili olarak Üst Kurul; 07.03.2012 tarihinde 2012/16 sayılı toplantısında 46 no’lu karar ile Gün TV’ye ilgili yayınlarından dolayı müeyyide uygulanmaması gerektiği yönünde oy çokluğu ile karar almıştır. Ancak; Gün TV’nin yayınlarını incelediğimizde, örneğin 05.12.2011 tarihindeki haberinde: “Kürtlerin avlanması devam ediyor” cümlesi, 09.12.2011 tarihindeki haber bülteninde kullanılan “Savaş ve çatışmalarda Kürt gençleri yaşamlarını yitirip katlediliyorlar, Kürt halkı da emsali olmayan bir şekilde evlatlarına, evlatlarının cenazelerine sahip çıkıyorlar. Gömdükten sonra halk çocuklarını, evlatlarını yalnız bırakmıyorlar.” cümleleri ve 16.12.2011 tarihli haber bülteninde “Gemi bozuk ve hava muhalefeti gibi bahanelerle PKK önderi Abdullah Öcalan’la görüşmelere engel oluyorlar, bu da Kürt halkının tahammülünü zorluyor.” cümlelerinin 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e) ve (g) bentlerine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle anılan kuruluşa ceza verilmesi yönünde muhalefet etmiş ve 12.03.2012 tarihinde yapmış olduğum basın açıklaması ile “ilgili yayın kuruluşuna müeyyide uygulanmasının hukukun, aklın, devlet ciddiyetinin ve asgari insani duyarlılığın bir gereği olduğunu” ve “RTÜK’ün, söz konusu yayın kuruluşunun masum insanları avlamakla itham ettiği devletin bir parçası olduğuna” dikkat çekmiştim.
20 Ekim 2012 tarihinde Havva Kıran’ın konuk olduğu Gün TV yayınının ilgili kısımlarında Havva KIRAN’ın “..Eğer cezaevlerinde çocuklarımız ölürse, cezaevlerinden ölüm sesi çıkarsa biz anneler kendimizi ateş parçası yaparak, kendimizi onlarla birlikte patlatacağız… Eğer bugün onlar yeter demezlerse, biz kendimizi bir ateş parçası yapacağız, biz çocuklarımızdan daha iyi değiliz ve Ankara meclisine gidip kendimizi patlatacağız…” ifadeleri 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesi 1 inci fıkrasının (d) bendinde yer alan “Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz. Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet eder şekilde sunamaz.” hükmüne aykırılık teşkil etmesine ve şahsımın muhalefetine rağmen Üst Kurul 07.02.2013 tarihinde yapılan 2013/09 sayılı toplantıda aldığı 6 no’lu karar ile ilgili yayın kuruluşuna müeyyide uygulanmasına gerek görmemiştir.
Gün TV’nin 27.01.2013 tarihli haber bülteninde verilen “Van’ın Erek Mahallesinden PKK’lı Kenan KOÇAK için taziye evi kuruldu. BDP Van milletvekili Özdal Üçer yaptığı konuşmada, AKP Hükümeti Kürt halkını teröristmiş gibi adlandırıyor, ancak gerçekte ise devlet teröristtir.” ifadesi ile yine aynı yayıncı kuruluşun 28.11.2012 tarihli Kürtçe haber bülteninde “PKK’nın 34. kuruluş yıldönümü nedeniyle yapılan kutlamalar dün gece en üst seviyeye ulaştı. İstanbul, Şırnak, Cizre, Lice, Çınar, Ergani, Nusaybin, Derik, Kızıltepe, Van ve Bulanık’ta binlerce kişinin katılımıyla 27 Kasım kutlandı. Sultangazi ilçesinde polis kitleye saldırdı ve 1 vatandaş ağır bir şekilde yaralandı.” şeklindeki ifadeler için 21.03.2013 tarihinde yapılan 2013/19 sayılı Üst Kurul toplantısında 151 no’lu kararla önce 6112 sayılı kanunun 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (ç) bendindeki “İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” hükmün ihlali nedeniyle oy çokluğu ile müeyyide uygulanmasına karar verilse de Üst Kurul üyesi Ahmet YILDIRIM’ın tekrir-i müzakere talebi doğrultusunda konu tekrar gündeme alınmış, daha önce müeyyide uygulanması yönünde oy kullanan bazı üyelerin oylarını değiştirmeleri nedeniyle yukarıda yer verilen ve devletin manevi şahsiyetini hedef alan ifadelere ve şahsımın karşı oyuna rağmen 09.04.2013 tarih ve 2013/22 sayılı toplantıda alınan 15 no’lu karar ile oy çokluğu ile müeyyide uygulanmamıştır.
Gün TV’nin yayınlarında sürekli olarak devletin manevi şahsiyetine hakaret edilmiş, güvenlik görevlileri iftiralarla hedef gösterilmiş, ülkenin bir bölümünden sürekli Kürdistan olarak bahsedilmiş, Türkiye Cumhuriyeti devleti bölgede işgalci imiş gibi bir dil kullanılmış olduğundan anılan yayıncı kuruluş hakkında Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü tarafından onlarca defa Üst Kurul’a şikâyet edilmiştir. Bununla birlikte Üst Kurul, şahsımın karşı oy kullanmasına rağmen bölücü örgüt propagandası yapan bu yayıncı kuruluşa çözüm sürecinde yaptırım uygulamaktan ısrarla imtina etmiştir.
Anılan yayın kuruluşu Gün TV Kürtçe yayın yapmakta olan bir kuruluştur. Farklı dil ve lehçelerde yayın yapmak üzere 29 yayın kuruluşuna izni verilmiştir. Bu tür izinlerin tamamına “24 saat yayın yapacak bu kuruluşların 6112 sayılı Kanun ve Yayın Hizmeti Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik çerçevesindeki yayın ilkeleri açısından denetimi mümkün olmayacak, Türkçe yayın yapan kuruluşların denetimleri yapılırken farklı dil/lehçelerde yayın yapan kuruluşlara haksız bir ayrıcalık tanınmış olacaktır. Her ne kadar Kanun ve Yönetmelikler çerçevesinde farklı dil/lehçelerde yayın izni verilmesi belli şartların yerine getirilmesiyle mümkün olsa da, denetimi sağlayacak gerekli mekanizmalar kurulmadan bu izinlerin verilmesi doğru bir yaklaşım olmamaktadır.” gerekçesi ile muhalefet şerhi yazdığımı da bu itibarla hatırlatmak isterim.
Üst Kurul’un çifte standart içinde hareket ettiğine ilişkin bir başka örnek daha vermek isterim. Ülke TV logosu ile yayın yapan kuruluşta yayınlanan “Bıçak Sırtı” adlı programında AK Parti Mardin Milletvekili Orhan MİROĞLU “bir grup eğer, kendi toprakları üzerinde, beğenin ya da beğenmeyin bir siyasi programı hayata geçirmek için mücadele veriyorsa, bu bir terörist grup falan değildir... PKK terörist bir örgüt müdür? Bana göre PKK terörist bir örgüt değildir. PKK, kendi topraklarında, belli bir siyasi programı hayata geçirmeye çalışan bir politik harekettir.” ifadelerini kullanmıştır. Aynı programda diğer bir yorumcu “El-Kaide terörist örgüt değil, politik bir örgüttür.” şeklinde sözler beyan etmiştir. Programı yöneten kişiler tarafından en ufak bir karşı çıkış, bir tepki gösterilmemesine rağmen bu program için ilgili yayın kuruluşuna bırakın ceza verilmesini, konu Üst Kurul gündemine bile getirilmemiştir. Çünkü bu program yayınlandığında çözüm süreci devam etmekte ve programı yayınlanan kuruluş ise çözüm sürecini destekler mahiyette yayınlar yapmaktaydı.
Sonuç olarak;
- Siyasi mülahazalarla hareket etmekle değil, kamu görevi ifa etmekle ve dolayısıyla yürürlükteki mevzuatı uygulamakla yükümlü Üst Kurul’un çözüm süreci boyunca benzer birçok konuda, şahsımın muhalefet şerhine rağmen, tutarsız ve çifte standart içinde 6112 sayılı Kanunun ilgili hükümlerini “çözüm süreci zarar görmesin” diyerek görmezden geldiği,
- IMC TV logosu ile yayın yapan kuruluşa 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesi 1 inci fıkrası (ç) ve (d) bentleri gereğince de ceza verilmesi gerektiği hususlarını
tarihe not düşmek istiyorum.