İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 15.10.2015 tarihli ve 1571 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“ÖZGÜR GÜN TV logolu medya hizmet sağlayıcı, 10.10.2015 günü 12:55:00-13:55:00 saatleri arasında "Küçük Kara Balıklar" isimli bir belgesel yayınlamıştır. Belgeselde, terörün yoğun olduğu 90'lı yıllarda çocuk olan kişilerin günümüzde o yıllarda yaşadıkları kendi ağızlarından anlatılmaktadır.
Bir saat süren belgeselin girişinde "Devlet dersinde öldürülmüş tüm çocukların anısına" şeklinde bir yazı siyah ekranın üzerinde yer almaktadır.
Belgeselde sunucu kullanılmamakta sadece anılarını anlatan kişilerin görüntü ve sözlerine yer veriliyor. Belgeselde sorun olan Suzan Çelebi ve Fırat isimli kişilerin anlattıkları anıların deşifreleri aşağıda sunulmuştur:
Suzan Çelebi: "Bir adam bağırıyor habire 'vay, vay, vay, vay' aç gözlerini dedi, açamam dedim artık halim kalmadı, aç aç dedi. Bana kürtçe aç dedi açtım. Karşımda böyle 11-10 yaşında göğüs uç... göğüsleri belirgin olmayan bir kız çocuğu saçları böyle kocaman böyle dağılmış, kızın bacaklarının arasından kan akıyor boşalıyor böyle ya düşünsene babasını konuşturmak için küçüçük kızını getirmiş gözünün önünde tecavüz ediyorlarmış meğer, biz dünyanın neresindeydik, ya bu Türkler niye bizi görmüyor dedim, hiç mi kimse duymuyor sesimizi, çocuk bunları yaşarken bu ülkenin insanları ne diyor niye duymuyor bizi, ya bu çamur bir gün onlara sıçrayacak."(Klip 1)
"Bizim masallarımız böyleydi. Sonra mesela anneannem diyor, biz çamaşır dereye yıkamaya gittiğimiz zaman bi süre sonra derenin artık suyunun çok kızıllaştığını artık katliamın yavaş yavaş kendi köylerine yaklaştığını birgün çok fazla kırmızı olduğunu o zaman da incesu köyünde insanların öldürüldüğünü, öldürülme biçimlerini filan anlatıyorlardı. İlk önce erlerin halkın etrafını çevirdiği, erlerden sonra çavuşların, çavuşlardan sonra subayların halka oluşturduğunu, er ateş etmezse çavuşlar arkasından ateş edecek ki o erler de ölecek çavuşlar da etmezse subaylar en son halka bu sefer hepsini birlikte öldürecekler vesaire bu tip olaylar anlatılırdı bize, masal derken bizim masallarımız böyleydi."(Klip 2)
"Bir baktım ki bir kaç tane genç gençlerin yanlarında keleşleri var böyle şalvarlı yeşil kıyafetler giyinmiş gençler, ben onların gerilla olduğunu hemen anladım. Biri karşımda bembeyaz suratlı, kocaman iri gözleri var, çok güzel biri kalbim çarpmaya başladı bana yaklaştı tabi silahını hiç bırakmıyor omuzunda bana yaklaşıp sarılmaya kalkınca ben silahtan ürken çok ürkerdim hala da çok ürkerim, duvara çarptım bana sarılmaması yönünde hani böyle bir refleks gösterdim. Hiç tanımadığım biri, o anladı benim silahtan ürktüğümü ve geri çekildi, gülümsedi. Matematik derslerin nasıl dedi, ben afalladım kaldım çünkü benim abim gittiği zaman incecik biriydi tanıyamadım, bu kadar yakışıklı olmuş bu kadar bakımlılar, abim olduğunu anladım artık o yani, sofra serildi. Annem yaptığı bütün yemekleri döktü, evin çocukları vardı çocuklar gelsin yesin dediler, annem de olur mu yani oturun yiyin çocuklar yiyecek, olmaz dedi ana dedi bu çocuklardır önemli olan biz zaten doymuşuz dedi. Önce bu çocuklar önce bu çocukları sevmeyi öğreneceksiniz. Önce onlar..."(Klip 3)
"Ben lise döneminde ilk gözaltı sürecimi yaşadım, beyaz reno geldi, beni aldı, götürdü. Dövüyorlar, dövüyorlar habire hiç soru sormuyorlar habire dövüyorlar habire, hiç bağırmadım hiç duymayacak o benim bağırmamı dedim. Eğer bu benim devletimse beni koruması gerektiği yerde bana bunu yapıyorsa o benim sesimi hiç duymayacak. Daha hiçbir erkekle tanışmadan erkeklerin ne kadar çirkin olduğunu orada gördük. Ya ben burda Türkiye halkının da özgürleşmesini isterdim ama bir türlü gözleri açılmadı, görmedi. Yani barış derken kiminle barış, neyle barış kaybolan hayatları mı diriltecekler. Umutları ne bileyim, neyi geri getireceker."(Klip 4)
Fırat: "Politik olmayan bir hayat yaşamadım çocukluğumdan beri, yanlış değilsem dört beş yaşlarındayım, kapının çok kötü bir şekilde vurulduğu aklımda kalmış. Polis, özel harekatçılar, bereliler falan otomatik silahlarla bir seferde daldılar eve her yer dağıldı. Evde gazete aradılar, yani daha doğrusu birşeyler aradılar evde gazete vardı, özgür ülke. Düşünün öyle bir ülkedeyiz ki gazete okumak suç. Sonra babamı dışarı çıkardılar, nerde kitaplar nerde, gazeteler nerde, nereye sakladınız gibisinden, bulamadılar tabi. Ondan sonra gözümün önünde birkaç tokat attılar babama, bu küçük bir çocuk için büyük birşeydir. Çünkü baba kahramandır gözünde, baba büyük bir şeydir. O kahramanın başka birileri tarafından aşağılanmasını görünce otomatikman karşısındakini düşman olarak görür, bunu önüne kimse geçemez. Onun üstüne nenemlerdeki fotoğraflar eklenince birbiriyle pekişti. Şimdi nenemgilde tam sekiz tane fotoğraf asılıydı duvarda, sekiz kayıp vardı ailede, hepsinin resimleri asılıydı. İşte gittiğimde o resimleri sorardım. İlk sorduğum zamanı hatırlıyorum işte dedim, ya nene bu kimdir dedi 'işte dayın' ne oldu 'işte polisler öldürdü', bu 'dayın' o ne oldu 'onu da askerler öldürdü' işte onu jitem öldürdü, bunu polis öldürdü, bunu asker öldürdü. Sekiz tane kayıp, az değil bir ailede, o kin ve nefreti beraberinde getiriyordu zaten ben bu kinle büyüdüm. Bu kini bir şekilde dökmem lazımdı benim, eylemlere katıldım. Polisler boşuna taşlanmıyor, kimse bu gerçekliği görmek istemiyor. Sen onun babasını, amcasını, dayılarını öldürmüşsün, seni taşlamasında ne yapsın. Taşlayanla yetinmeyen dağa çıkıp kurşun sıkıyor, çünkü dolmuş, kin var. Bu kini bitirmeye çalışacaklarına tam tersi ateşe körükle gidiyolar. İlk taşı elime aldığımda, panzer teneke yığınıdır başka bişey değil ama biliyorsun zarar da veremiyorsun ama yine de o su serpiyordu içine biraz boyasını bile çizmiş olsam kardır. Herşeyi net görmeme devlet yardımcı oldu, çünkü bu baskıların kökeninde devlet vardı, bişeyler dayatıldı. Yapılan zulümlere karşı pkk çıktı ortaya pkk'nın çıkmasıyla ailelere baskı kuruldu. Ailelere baskı kuruldu, çocuklara yansıdı. Bu şekilde zincirleme bir şekilde devam etti. Bizde burdan bu mücadeleye sessiz kalamadık. Yani demem o ki insanın hayatının merkezinde olan şeylere insan gözünü kapatamıyor. Bir şekilde cevap bulmayı istiyorsun. Bakalım biz nasıl cevap bulabilecez." (Klip 5)
Suzan Çelebi, "Babasını konuşturmak için 10-11 yaşındaki kızına babasının gözleri önünde tecavüz edildiğini" belirterek, "Göğüsleri belirgin olmayan bir kız çocuğu saçları böyle kocaman böyle dağılmış, kızın bacaklarının arasından kan akıyor, boşalıyor" diye konuşmasını sürdürüyor.
Konuşmasının bir başka bölümünde, "İlk önce erlerin halkın etrafını çevirdiği, erlerden sonra çavuşların, çavuşlardan sonra subayların halka oluşturduğunu, er ateş etmezse çavuşlar arkasından ateş edecek ki o erler de ölecek çavuşlar da etmezse subaylar en son halka bu sefer hepsini birlikte öldürecekler.." şeklindeki ifadeleriyle bu olayların Türk askeri ve subayları tarafından yapldığını vurguluyor. Üstelik bu konuşmasında bu olayları gerçekleştirmeleri için subayların çavuşları ve askerleri zorladığını da öne sürüyor.
Suzan Çelebi konuşmasının sonlarına doğru, "Bir baktım ki bir kaç tane genç gençlerin yanlarında keleşleri var böyle şalvarlı yeşil kıyafetler giyinmiş gençler, ben onların gerilla olduğunu hemen anladım" diye başladığı konuşmasını, "Biri karşımda bembeyaz suratlı, kocaman iri gözleri var, çok güzel biri kalbim çarpmaya başladı bana yaklaştı tabi silahını hiç bırakmıyor omuzunda. Hiç tanımadığım biri, o anladı benim silahtan ürktüğümü ve geri çekildi, gülümsedi. Matematik derslerin nasıl dedi, ben afalladım kaldım çünkü benim abim gittiği zaman incecik biriydi tanıyamadım, bu kadar yakışıklı olmuş bu kadar bakımlılar, abim olduğunu anladım artık o yani" şeklinde sürdürerek terör örgütü mensuplarını sevimli ve sempatik göstermeye çalışmaktadır.
Suzan Çelebi, "Eğer bu benim devletimse, beni koruması gerektiği yerde bana bunu yapıyorsa, o benim sesimi hiç duymayacak. Daha hiçbir erkekle tanışmadan erkeklerin ne kadar çirkin olduğunu orada gördük. Ya ben burda Türkiye halkının da özgürleşmesini isterdim ama bir türlü gözleri açılmadı, görmedi. Yani barış derken kiminle barış, neyle barış kaybolan hayatları mı diriltecekler" şeklinde tamamladığı sözleriyle, toplumun belirli bir kesiminde nefret duygularının oluşmasına neden olmakta, toplum kin ve düşmanlığa tahrik edilmektedir.
Programda yer alan Fırat isimli bir diğer konuşmacı da, "Bu kini bir şekilde dökmem lazımdı benim, eylemlere katıldım. Polisler boşuna taşlanmıyor, kimse bu gerçekliği görmek istemiyor. Sen onun babasını, amcasını, dayılarını öldürmüşsün, seni taşlamasında ne yapsın. Taşlayanla yetinmeyen dağa çıkıp kurşun sıkıyor, çünkü dolmuş, kin var. Bu kini bitirmeye çalışacaklarına tam tersi ateşe körükle gidiyolar. İlk taşı elime aldığımda, panzer teneke yığınıdır başka bişey değil ama biliyorsun zarar da veremiyorsun ama yine de o su serpiyordu içine biraz boyasını bile çizmiş olsam kardır" diye konuşarak, özellikle çocukları teröre, kin ve nefrete teşvik etmektedir.
Sonuç olarak, ÖZGÜR GÜN TV logolu medya hizmet sağlayıcı bu yayınıyla, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8. maddesinin, birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen, "Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz"ve (d) bendinde ifade edilen, "Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz. Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet eder şekilde sunamaz"hükümleri ile aynı maddenin ikinci fıkrasında ifadesini bulan, "Radyo ve yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılmadan yayınlanamaz"ilkesini ihlal ettiği değerlendirilmiştir.” Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Anılan yayında; 6112 sayılı Yasa'nın; 8. Maddesinin birinci fıkrasının (b), (d) bendi ile ikinci fıkrasının ihlal edildiği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe:Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
İhlal konusu yayında sarf edilen ve yayına ilişkin uzman değerlendirme raporunda ayrıntılarıyla yer verilen ifadeler ile terör olgusunun varlığı, sözde haklı gerekçelere dayandırılarak meşrulaştırılmaya çalışılmış ve özellikle çocuklar teröre, kin ve nefrete teşvik edilmiştir.
Bu itibarla, 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin ihlal edildiği tespit edilmiştir.
Aynı Kanunun 32 nci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, anılan Yayın Kuruluşu hakkında “İdari Para Cezası” yaptırımının uygulanması gerektiği, kanaatine varılmıştır.
1-İhlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Eylül 2015 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 43.737,29 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezası 10.000 (onbin)( 2015 yılı için yeniden değerleme oranına göre belirlenen 13.601 (onüçbinaltıyüzbir - ) Türk Lirasından az olamayacağından 13.601 TL. İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
2- İdari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesi TR98 0001 0025 3300 9999 9951 93 no’lu hesabına “6112 sayılı Kanunun 32 nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiği veya 6112 sayılı Kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
Üst Kurul Üyeleri İsmet DEMİRDÖĞEN, Süleyman DEMİRKAN ve Ersin ÖNGEL’in karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 04.11.2015 gün ve 47 sayılı toplantıda aldığı 108 no.lu karara karşı oy yazısı.
Süleyman DEMİRKAN Şerhidir.
Üst Kurulun 04.11.2015 gün ve 47 sayılı toplantıda aldığı 108 no.lu karara karşı oy yazısı.
Ersin ÖNGEL Şerhidir.
Üst Kurulun 04/11/2015 gün ve 47 sayılı toplantısında aldığı 108 no.lu karar karşı oy yazısı.
İsmet Özdal DEMİRDÖĞEN Şerhidir.