İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 05.11.2015 tarihli ve 1807 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“BEYAZ TV logosuyla yayın yapmakta olan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, hafta içi öğle saatlerinde "Ebru Gediz'le Yeni Baştan" adlı programı yayınlanmaktadır. Ebru Gediz'in sunuculuğunu yaptığı programda üçüncü sayfa haberleri ve bazı aile içi problemler ele alınmaktadır. 29.10.2015 tarihinde yayınlanan programda kızlarının kaybolduğu iddiasıyla programa konuk olan Adile ve Muammer Örsçü'nün eski damatlarıyla olan tartışmaları ekrana yansımıştır. Bu tartışmanın deşifresi aşağıda sunulmuştur.
Adile Örsçü: Allah'a seni havale ettim, Allah senin hakkından gelsin sen gerçekten karına iftira atan, bana iftira atan bir insansın, sen yaramaz bir çocukmuşsun yazık ki sana damadım dediğim günlere, yazık! Ben çocuğa-kıza falan vurmadım, senin kızın korkudan ben doktora getirince, teyzesine gitti. Neden böyle yalan söylüyorsun? Ya sen koca mısın? Kocasıyken bile orospu dedin...
Ebru Gediz: Aaaa! Al telefonu. Al telefonu. Adile Abla napıyorsun? Kendini kaybediyorsun ya!
Adile Örsçü: Ama böyle yalan söylenmez karısına bile iftira.
Ebru Gediz: Özür dile lütfen, özür dile.
Adile Örsçü: Özür dilerim, yayındayım, herkesten özür diliyorum.
Ebru Gediz: Bu ne rahatlık? Ya ne kadar rahat küfür ediyorsunuz ya?
Adile Örsçü: Küfür etmedim, karısına bile orospu diyor.
Ebru Gediz: Aaa! Lütfen dışarı alabilir miyim seni.
Programda da görüleceği üzere sunucunun uyarmasına rağmen konuğun ağzından ikinci defa aynı kelime bir daha duyulmaktadır. Canlı yayınlanan programda küfür veya argo kelimelerin anın durumuna göre ağızdan çıkabilmektedir ama bu gibi programlarda birçok kez meydana gelen bu hadiseler yayıncı kuruluş ve televizyon dünyasında bilinmektedir. Bu sebep itibariyle yayıncı kuruluşların buna hazırlıklı olup yayını belli bir süre geciktirme imkanları varken bu imkandan faydalanmadıkları görülmüştür.
Televizyonun çocuklar üzerindeki etkisi yüzlerce araştırmayla ortaya konulmuş ve bilimsel olarak da kanıtlanmış bir gerçektir. "Medyanıın elinde tuttuğu güç özellikle çocuklar ve gençler açısından olumlu ve olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Kitle iletişim araçları ile sunulan mesajlar çocuklar ve gençler üzerinde yüksek etkiye sahiptir. Günümüzde çocuklar, medya hakkında genellikle kuşkucu değil, tam tersine onun bilgilendirici ve eğlendirici olduğuna dair kanaatlare sahiptir." (Çetinkaya'dan aktaran Taylan Kara 2011)
Televizyonu diğer kitle iletişim araçlarından ayıran en büyük özelliği bireyin birden çok duyusuna hitap etmesidir bu da televizyonun şahıs üzerinde daha fazla etkili olmasını sağlamaktadır. Bununla birlikte televizyonun diğer kitle iletişim araçlarına göre daha fazla kullanılması ve daha rahat ulaşılabilmesi hasebiyle günlük hayatımızda daha çok yer kaplamaktadır. Bu iki etken çocukların televizyona ulaşımını ve kullanımını kolaylaştırmaktadır. "Televizyonların sadece bilgi aktarmaları yoluyla değil daha ziyade belli başlı davranış modelleri sunmaları suretiyle cereyan etmektedir. Bu tipler özellikle çocuklar için büyük taklit kaynağı olan modellerdir. Bireylerin ruhsal gelişiminde ve insan ilişkilerinin oluşumunda oldukça önemli bir işleve sahip olan taklit etme televizyonun temel öğretme biçimine uygun düşmektedir." (M.Doğan KARACOŞKUN, Bireysel ve Toplumsal Çözülmede televizyon Faktörü Üzerinde Düşünceler, s.229)
Özellikle çocukların ekranın karşısında olduğu bu saatte, bu kadar aleni bir küfrün ağızdan çıkması hem etik hem de sorumlu yayıncılığa uymamaktadır. Aynı zamanda televizyon gibi bir mecrada aile içi bir sorunun tatışılırken birbirine karşı küfürlü ve kaba konuşulmasından çocukların olumsuz etkilenmemesi imkansızdır.
Rapora konu olan bu programda kayınvalide ve damadı arasında geçen küfürlü ve kaba tartışmanın, çocuğun hem aileye olan güvenini hem de zihninde oluşacak aile imajına büyük darbe vurmaktadır. Aile mefhumu Önal Sayın tarafından şöyle tanımlanmaktadır, "Aile anne, baba çocuklardan oluşan üyeleriyle birlikte sosyo-kültürel görevelrini yerine getiren bir kurumdur. Başka bir değişle insan neslinin devamını sağlayan sosyalleşme sürecinin ilk ortaya çıktığı üyelerinin duygusal olarak doyuma ulaştıkları, toplumun maddi ve manevi zenginliklerinin kuşaktan kuşağa aktarıldığı , biyolojik, psikolojik, ekonomik ve hukuksal işlevleri bulunan toplumsal kurumlardan biridir." (Önal SAYIN, Aile Sosyolojisi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları İzmir, 199 s2) Toplumun temelini oluşturan aile kurumunun bu kadar düşük seviyede ve çocukların çok rahat televizyon seyredecekleri bir saatte tartışılması ve koruyucu sembol olmadan yayınlanması, yaşça küçük bireylerin zihninde olumsuz şekilde yer almasına sebep olacaktır.
Çocukların sosyalleşmesi ve zihinsen gelişimine olumlu etki etmesi gereken televizyonun bunun tam tersi olan küfürlü birbirine kaba davranışlarda bulunan aile bireylerinin yer aldığı bir programa maruz kaldığı görülmüştür. Bu tarz yayınlar kültürel değerlerin çocuk zihninde tahribata uğramasına sebep olacaktır. Bu tarz yayınlara maruz kalan gelişmekte olan bireyler yukarıda da söylediğimiz gibi hem psiklolojik hem de sosyolojik olarak negatif etkilenecektir.
Çocuğun sadece aile olan ilişkisi değil kullanacağı iletişim şekli olan dili de etkilenecektir. Programlarda kullanılan yanlış ifadelerin çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri bilimsel olarak incelenmiş ve bazı makalelere de konu olmuştur. "Programlarımın bir çoğunda kullanılan yanlış ifadeleri, argo sözcükleri benimser ve toplumsal hayatta kullanmaya başlar." (Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkisi, Güven BÜYÜKBAYKAL, İstanbul Üniversitesi İletişim Dergisi). Bir başka makalede ise "Film ve dizilerde kullanılan konuşma dili çoğu zaman argo içerikli, şiveli olabilmekte, bu da çocuğun dil gelişimi etkilemektedir." (Görsel Medyanın Çocuk Sağlığına Etkileri, Dr. Aysu DUYAN ÇAMURDAN, STED 2007 Cilt 16 Sayı: 2)
Televizyonlarda geçen argo ve yanlış ifadelerden olan bahsi geçen kelimenin hem çocukların sosyal hayattaki gelişimlerinde hem de kullanacakları dilin gelişiminde ortaya çıkarabileceği olumsuz etkiler ve yine bu tür argo sözcük kullanımlarının Türkçeyi olumsuz yönde etkileyip dilin yozlaşmasına sebep olacağı referans alınan makalelerden anlaşılmaktadır. Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere programda geçen küfürlü ifade Türkçenin özensiz kullanıldığına dair kanaat oluşturmuştur.
Sonuç olarak, Beyaz TV logolu yayın kuruluşunun söz konusu yayınıyla, 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinde yer alan "... dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer verilemez." ve yine 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin ikinci fırkasında yer alan "Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılmadan yayınlanamaz." hükümlerini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.” Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Yayın kuruluşunun söz konusu yayını ile 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendi ile 2 inci fıkrasının ihlal ettiği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın yazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca yapılan değerlendirmesi neticesinde;
İhlal konusu yayında, dilin düzeysiz ve kaba kullanıldığı anlaşılmakla, 6112 sayılı Kanun’un 8 inci maddesini birinci fıkrasının (m) bendinde yer alan "... dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer verilemez."hükmünün ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.
Söz konusu kuruluşa 04.06.2011 tarihli yayını nedeniyle evvelce 06.07.2011 tarih ve 2011/42 sayılı toplantıda alınan 22 nolu Üst Kurul Kararıyla 6112 Sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendi uyarınca uyarı yaptırımı uygulandığı Üst Kurul kayıtlarından anlaşılmıştır.
Bu itibarla; 6112 Sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinin tekraren ihlali nedeniyle, Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre “İdari Para Cezası” yaptırımının uygulanması gerektiği, kanaatine varılmıştır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere, BEYAZ TV logosuyla yayın yapan KANAL BEYAZ TELEVİZYON RADYO YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında; 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinde yer alan "... dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer verilemez. " hükmünün tekraren ihlali nedeniyle, 32 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca;
1- İhlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Eylül 2015 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 2.924.062,92 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde bir oranı (%1) 29.241,00 TL. İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
2- İdari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesi TR98 0001 0025 3300 9999 9951 93 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32 nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiği veya 6112 sayılı kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
Oy birliğiyle, karar verildi.