İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 17.09.2015 tarihli ve 1448 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ali Ürküt'ün Kurulumuza gönderdiği dilekçe tarafımızca incelenerek değerlendirilmiştir. Değerlendirme aşağıdadır.
Dilekçede, ATV yayın kuruluşunun, 22.07.2015 tarihinde saat 18.44'de yayınladığı "Habere Doğru" adlı ana haber bülteninde, partilerine karşı açıkça yayın ilkelerinin ihlal edildiği, haber bülteninin başında gelişen olaylarla ilgili bilgi verilmek yerine yorum yapılmak suretiyle habercilik ilkelerinin ihlal edildiği, haber bülteninin girişinde, "Terör Siyaseti Ne Zaman Son Bulacak?" yazısı eşliğinde, Suruç'ta IŞİD terör örgütü tarafından gerçekleştirilen, katliam anında yaşanan, kesinlikle ekrana yansıtılmaması gereken ses ve görüntülerin ekrana getirildiği ve sonrasında da muhalefet partilerinin iktidar partisinin deklerasyonuna imza atmadığı iddia edilmek suretiyle, muhalefet partilerinin terör siyaseti yaptığı yönünde kamuoyunda son derece tehlikeli bir algı üretilmeye çalışıldığı, dış seste, haberciliğin ötesine geçilerek, özellikle partileri hakkında çeşitli ithamlar ve kirli propaganda içeren yorumların yapıldığı belirtilmektedir.
"Habere Doğru" adlı program, ana haber bülteninden bağımsız olarak, ana haberden önce gündemin ve siyasetin yorumlandığı bir program olarak ekrana getirilmektedir.
Dilekçede sözü edilen bir diğer husus olan, Suruç'ta yaşanan terör eylemine ilişkin görüntü ve konuşmaların verilmesi konusunda ise, aynı görüntüler, daha uzun olarak, 20.07.2015 tarihli ana haberde ekrana getirilmiş ve 6112 sayılı Kanun'un 8/1/d maddesinden rapor düzenlenmiştir.
Diğer, muhalefet partilerinin iktidar deklerasyonuna imza atmayarak terör siyaseti yaptıkları yorumu ve özellikle HDP ile ilgili yapıldığı belirtilen çeşitli ithamlar ve propagandalar hususunda yapılan değerlendirme, söz konusu programın gündemin ve siyasetin değerlendirildiği yorum programı olarak ekrana getirilen bir program olduğu, dolayısıyla programda gündeme, siyasete ve siyasilere ilişkin yorumların aktarıldığı görüşü olmuştur. Yayın kuruluşu kendi yorumuyla gündemi ve siyaseti değerlendirmiştir. Siyaset alanında yapılan yorumlar genellikle sert olmaktadır. Gerek siyasiler gerekse diğer kişiler sert eleştirilerle birbirlerine yüklenmektedirler. Siyaset yorumunun yapıldığı söz konusu program da bu çerçevede değerlendirilmiştir.
Bir diğer dikkate alınan husus da yorumlarda, tek bir partinin veya siyasinin hedef alınmadığı hususu olmuştur. MHP, HDP ve bazı medya kuruluşları eleştirilmiştir.
DEŞİFRE METİN:
Terör Siyaseti Ne Zaman Son Bulacak? yazısı ekranda.
Suruç'taki patlamadan görüntüler:
-Yaralılara yardım edin
-Yaralılara yardım edin
-Ambulans çağırın, ambulans
-Gözümün önünde parçaları kopmuş kardeşlerim, yoldaşlarım vardı. Paramparça olmuş cesetleri vardı.
Cumhurbaşkanı: "Terör nereden gelirse gelsin lanetlenmelidir. Terörün, her zaman söylüyoruz, dini yoktur, ırkı yoktur, milleti milliyeti yoktur, vatanı yoktur. Dolayısıyla teröre karşı, tüm, uluslararası bir mücadelenin verilmesi gerektiğini hep ifade ettik, ediyoruz.
"Muhalefet bu çağrıya neden sessiz kalıyor?" yazısı ekranda.
Arka Ses: Kardeşliği ve barışı hedef alan o korkunç saldırı. sonrası dile getirilen en net çağrılardan birisiydi bu. Cumhurbaşkanı ERDOĞAN, o gün Kıbrıs'taydı. Patlama haberini alır almaz konuştu. Bu önemli mesajı verdi. "Terörün ırkı, dili, vatanı yoktur." dedi. Cumhurbaşkanının hemen ardından da ilk açıklama Başbakan DAVUTOĞLU'ndan geldi. DAVUTOĞLU, sıcağı sıcağına bir teklif gündeme getirdi. Meclis'teki diğer üç lidere seslendi. "Şimdi dört genel başkanın da biraraya gelerek ortak bir deklerasyona imza atmamız lazım." DAVUTOĞLU'nun çağrısı bir samimiyet testiydi. Ve beklenen teröre karşı duruyoruz diyenlerin o deklerasyonu imzalaması, Türkiye'nin ortak düşmana karşı bir olmasıydı. Olmadı. Teklif sadece ve sadece AK Parti'den geldiği için reddedildi.Sadece CHP yarım ağızla belki imzalayabilirim dedi ama teröre karşı durduklarını her fırsatta yineleyen diğer iki parti yani MHP ve HDP o teklife olur demedi. Aksine her ikisi de deklerasyonu reddetti. Ve her ikisi de o korkunç saldırı yüzünden devleti ve devletin kurumlarını suçlamanın yolunu seçti.
"Milliyetçi Hareket Teröre Ne Kadar Karşı?" yazısı ekranda.
Önce gelin MHP'ye bakalım. Daha doğrusu MHP lideri BAHÇELİ'nin tavrına. Suruç'taki patlama sonrası üst üste yazılı açıklamalar yaptı Devlet BAHÇELİ Önce o patlamayı değerlendirdi. Saldırıyı amasız lanetlemeliyiz dedi. İşte DAVUTOĞLU imzalı teklif tam da buna hizmet edecekti. Teröre karşı dört parti birleşecek, adı her ne olursa olsun her tür terör amasız lanetlenecek ve hepsiyle yine amasız topyekün mücadele başlayacaktı. Olmadı. Başbakan DAVUTOĞLU'ndan gelen teröre karşı ortak deklerasyon önerisine BAHÇELİ sert yanıt verdi. "Deklerasyonu imzalamayız" dedi. Partisinin teröre karşı mücadelede yer almayacağını duyurdu.
Terör Siyaseti Nereye Kadar? yazısı ekranda.
Gelelim HDP'ye. 7 Haziran seçimine Eş Başkanın deyimiyle emanet oylara güvenip girmişti HDP. Oysa Kurban Bayramı'na denk gelen ve 53 canın hunharca katledildiği 6-7 Ekim olaylarının hayaleti hala partinin üzerinde dolaşıyordu. Hatta Eş Başkan olayları ben çıkarmadım derken bile vücut dili başka şeyler anlatmıştı. Konuşmasını alnından boncuk boncuk ter akıtırken yapmıştı Eş Başkan. Sonra kılık değiştirdi, beyaz gömlek giydi. Yüzünü batıya çevirdi.Hedefi Türkiyelileşmekti. Sloganı ise barıştı. Partisi 80 vekille Meclis'e girdi. İşte Suruç, o seçimin tam 1.5 ay sonrasına rastlıyor. Ve bir samimiyet testi olarak ortada duruyor. Deklerasyona ilk HDP imza atmalıydı aslında. Çünkü, adı üzerinde bu, teröre karşı bir kararlılık ifadesi olacaktı. Ancak ne var ki Eş Başkan barışı temsil eden beyaz gömleğini çıkardı, savaş gömleğini kuşandı. Ve hakaret dilini seçti. Türkiye'yi suçlamaya başladı. Üstelik bunu 32 çocuğun aynı zamanda Türkiye'nin de çocukları olduğunu unutarak yaptı. Ama unuttuğu bir şey daha vardı . IŞİD'in, dünyanın sorunu olduğu gerçeğini de görmezden geldi. İncirlik Üssü'nün, IŞİD'e karşı kullanılmasının gündemde olduğu bir sırada Türkiye'ye yönelik saldırıların yoğunlaşmasının tesadüfi olamayacağını ya göremedi ya görmek istemedi. Tam da birlik gerekirken halka kendinizi kendiniz savunun demeyi seçti.
"Ve Medya!" yazısı ekranda
Peki ya bugün sadece siyaset mi karşısında duruyor Türkiye'nin. Elbette hayır. Bir de o siyasete malzeme toplayanlar var ki onları da görmemek olmaz. Okyanus Medyası diyoruz o gazetelere, televizyonlara. Ortak lisan daha ilk günden kuruldu medyada. İthamlar daha gencecik bedenler toprağa verilmeden sıralanmaya başladı. Önce biri, bu işten hükümet sorumludur diye çıktı ortaya. Sonra diğerleri onun kuyruğuna takıldı. Ölen çocukları siyasete malzeme eden bir başkasıysa, daha bombanın alevi sönmeden bu şartlarda erken seçim mi olur deyiverdi. Oysa dedik ya, bombanın alevi sönmemişti daha. Kimse seçim demiyordu. Kimse sorumlunun adını bile bilmiyordu henüz. Ama onlar biliyordu. Onlara göre her tür suç hükümetteydi, devletteydi. Buna çamur at izi kalsın der eskiler. Ama bugün çamur değil, kan izi var. Tam da orta yerde. Ve öyle görünüyor ki o iz bundan böyle teröre karşı dik durmayanların aksine devlet düşmanlığı yapanların üzerinde kalacak.
Yapılan incelemede, söz konusu programın siyaseti ve gündemi yorumlamak amacıyla hazırlanmış bir program olduğu, dolayısıyla gündemin, siyasetin ve siyasilerin yorumlanarak aktarıldığı görülmüştür. Yorumlarda, siyaest alanında görülen çerçevede davranıldığı ve tek taraflı eleştirilerde bulunulmadığı değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak, söz konusu programda, 6112 sayılı Yasa'nın ihlal edilmediği düşünülmektedir.”
Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Yayın Kuruluşu'nun söz konusu yayını ile 6112 sayılı Kanun hükümlerinin ihlal edilmediği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Her ne kadar İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı raporunda 6112 sayılı Kanun hükümlerinin ihlal edilmediği belirtilmiş olsa da; programda kullanılan dil ve ekran yazıları dikkate alındığında, muhalefet partilerinin terör siyaseti yaptığı yönünde kamuoyunda son derece tehlikeli bir algı üretilmeye çalışıldığı, dış seste, haberciliğin ötesine geçilerek, özellikle partileri hakkında çeşitli ithamlar ve kirli propaganda içeren yorumların yapıldığı değerlendirilmekle, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde ifade edilen,yayın hizmetleri"Tarafsızlık,gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır;..."hükmünün ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere; ATV logosuyla yayın yapan TURKUVAZ AKTİF TELEVİZYON PROD. A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında; 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; "Tarafsızlık,gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır;...” hükmünün ihlali nedeniyle, aynı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre “UYARI” YAPTIRIMININ UYGULANMASINA,6112 sayılı kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı yayın ilkesinin tekraren ihlali halinde, Kanunun 32 nci maddesinin İkinci fıkrasında yer alan; “Uyarının ilgili kuruluşa tebliğinden sonra ihlalin tekrarı halinde medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası yaptırımı uygulanacağının, yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyeleri İlhan YERLİKAYA, Hamit ERSOY, Taha YÜCEL ve Nurullah ÖZTÜRK’ün karşı oyları, oy çokluğu ile karar verildi.