İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 05.10.2015 tarihli ve 1488 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“03.09.2015 tarih ve 27684 sayılı evrak ile gelen, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut TANAL'ın şikayet dilekçesinde, 28 Ağustos 2015 tarihinde Beyaz TV yayın kuruluşu tarafından yayımlanan 'Dinamit' adlı tartışma programında, kendisi hakkında gerçek dışı ve asılsız ithamlarda bulunulduğu, hakarete uğradığı ve insanlara hedef gösterildiği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'a herhangi bir hakarette bulunmadığı halde durum böyleymiş gibi davranılarak tek taraflı ithamlarda bulunulduğu, cevap hakkını kullanmama iradesinin çarpıtıldığı, tarafsız kalması gerek program sunucusunun da katılımıyla kişilik haklarının ihlal edildiği iddia edilmiştir. Mezkur dilekçede TANAL, gazeteci Rasim Ozan KÜTAHYALI'nın kendisi hakkında "Mahmut Tanal'ın yaptığı şerefsizliği bi dakka bi dakka Mahmut Tanal ne yaptı? Cumhurbaşkanının kızına ahlaksızlık yaptı. Bunun bedelini Mahmut Tanal burnundan gelerek ödeyecek. Mahmut Tanal böyle bir şerefsizlik yaptı. Faik senin kızına böyle bir şey yapılsa öldürürsün. Bizim kızımıza böyle bir şey söylensin Türk insanı o adamı öldürür. Hukuk dışı olabilir ama millette tepki verdi helal olsun. Böyle terbiyesizlik olmaz. CHP onurlu bir partiyse Mahmut Tanal'ı disipline vermeli." şeklinde ifadeler kullandığı ve söz konusu programın, şahsının itibarını zedelemeye yönelik, hakaret ve şuça tahrik unsurları içeren, taraflı ve özgür kanaat oluşumunu engelleyici bir yayın olduğu belirterek, 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının:
(c) bendinde yer alan "Hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı olamaz."
(ç) bendinde yer alan "...kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez."
(ı) bendinde yer alan "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz."
(i) bendinde yer alan, "Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilân edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz." ilkeleri yönünden gerekli yaptırımların uygulanması istemiştir.
Bahsi geçen yayına ilişkin tespitlerimiz şu şekildedir:
28 Ağustos 2015 tarihinde Beyaz TV yayın kuruluşu tarafından yayımlanan ve moderatörlüğünü gazeteci Latif ŞİMŞEK'in yaptığı "Deşifre" adlı yorum programında, ülke gündemindeki olaylar değerlendirilmiş, siyasetçi ve akademisyen Özcan YENİÇERİ, gazeteciler Cem KÜÇÜK ve Rasim Ozan KÜTAHYALI ile 24. dönem CHP Milletvekili Faik TUNAY, fikir ve düşüncelerini izleyicilerle paylaşmışlardır. Seçim hükümeti, paralel yapı ile mücadele, MİT tırlarının durdurulması, çözüm süreci gibi muhtelif konuların tartışıldığı programın bir bölümünde konu, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut TANAL'a gelmiştir. KÜÇÜK'ün TUNAY'a "Sizin milletvekiliniz Mahmut TANAL'ın her akşam ne işi var o kanallarda ya?" şeklindeki sorusu üzerine sözü alan KÜTAHYALI, "Mahmut TANAL diyince dur. Mahmut TANAL'ın yaptığı şerefsizliği bir dakika. Mahmut TANAL var ya, bir dakika Mahmut TANAL ne yaptı? Mahmut TANAL bak Cumhurbaşkanı'na istediğin muhalefeti yap. Cumhurbaşkanı'nın kızına böyle ahlaksızlık yaptı ya. Onun bedelini Mahmut TANAL burnundan gel gele ödeyecek. Bak bunu da söylüyorum. Mahmut TANAL ve CHP'lilere dönecek. O yaptığını Türk milletinin tamamı kabul etmez, tamamı kabul etmez. Ederler mi kardeşim? Kimsenin kızıyla ilgili böyle bir şerefsizlik yapılamaz Özcan Hocam. Bak hepimizin örfü adeti var. Mahmut TANAL, Mahmut TANAL çok ağır bedel ödeyecek. Ben söylüyorum, ben söylüyorum." şeklinde konuşmuştur. KÜTAHYALI'nın bu sözleri üzerine programın moderatörü ŞİMŞEK araya girmiş YENİÇERİ'ye, "Özcan Hocam ama burada Rasim şu konuda haklı." demek suretiyle, KÜTAHYALI'ya hak verdiğini ifade etmiştir. ŞİMŞEK'in hemen ardından sözü tekrar KÜTAHYALI almış ve "Böyle şerefsizlik olur mu ya?" demiştir. ŞİMŞEK'in, "Şimdi bakın aile ile ilgili, aile mefhumu ile ilgili aslında bunu Faik TUNAY'ın bir cevaplaması lazım." demesi üzerine KÜTAHYALI tekrar araya girmiş ve "Ayıp. Faik de kabul etmez bunu. Şerefsiz." şeklinde konuşmuştur. ŞİMŞEK'in, "Mahmut TANAL'ın bana göre bu acziyetini nasıl değerlendiriyorsun?" sorusuna TUNAY, "Mahmut Bey burada yok. Olmayan biri hakkında..." demesi üzerine KÜTAHYALI, "Bağlansın, geçen bağlandı. Korkak, ödlek." diyerek TANAL'ı korkaklık ve ödleklikle itham etmiştir. TUNAY, konuşmasına devam etmiş ve siyasetçilerin ailelerinin siyasetin konusu yapılmasına karşı olduğunu ifade etmiştir. KÜÇÜK'ün, TANAL'ın yaptığı şeyin terbiyesizlik olduğunu söylemesi üzerine TUNAY, "Cem Bey, yaptığı doğru değil diyorum ama ben bu ifadeleri kimse için şerefsiz, terbiyesiz falan demem. Yaptığı doğru değil." demiş ve bunun üzerine KÜTAHYALI, "Ben diyorum. Dava açsın." demek suretiyle, TANAL'a şerefsiz ve terbiyesiz dediğini ikrar etmiştir. Programın devamında, TANAL'ın stüdyoya gelip cevap hakkını kullanabileceği ifade edilmiştir. Bunun üzerine KÜTAHYALI, "Biz kaydık, burası boş gel, gel." diyerek koltuğunu yana kaydırmış ve TANAL'ı stüdyoya davet etmiştir. Tam bu esnada YENİÇERİ, "Rasim gürültüye gidiyor bak. Yani konuşamıyoruz, meramımızı anlatamıyoruz." şeklinde konuşmuş ve KÜTAHYALI'dan "Ama böyle bir haysiyetsizlik olmaz hocam." şeklinde bir cevap almıştır (klip 1).
Demokratik bir toplumda herkesin kendini dilediği gibi ifade etme özgürlüğü vardır. İfade özgürlüğü sadece kişilerin düşündükleri herhangi bir olağan konuyu açıklamalarını güvenceye almaz. Bireylerin ifade özgürlüğü, diğer kişilerin, yöneticilerin ve kamuoyunun hoşuna gitmeyen açıklamaları da kapsar. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve özgürlüğünü de içerir.” Sözleşme’ye göre ifade özgürlüğü sadece konuşma, anlatma tarzındaki ifadelerle sınırlı olmayıp ifadeyi mümkün kılan her türlü vasıtayı kullanmayı ve gündelik hayata, bilime, sanata, sosyal hayata, ekonomiye dair her türlü bilgi ve düşüncenin aktarılmasını güvenceye alır. Ancak birçok hak ve özgürlük gibi ifade özgürlüğü de sınırsız olmayıp meşru bir amaçla, demokratik bir toplumda orantılı ve zorunlu olmak koşuluyla ve kanunla sınırlanabilir. Nitekim Sözleşme’nin 10. maddesinin ikinci fıkrasına göre, “Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler... başkalarının şöhret ve haklarının korunması... için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir."
Kişiler ifade özgürlüğü kapsamında kendilerini diledikleri araçlarla ve diledikleri biçimde ifade edebilirler. Ancak Sözleşme’de de ifade edildiği gibi, ifade özgürlüğü başkalarının şöhret ve haklarının ortadan kaldırılmasına imkan vermez. İfade özgürlüğü, bireylerin toplum içindeki saygınlıklarını sarsabilecek nitelikteki davranışları kapsamaz. Bu nedenle birçok ülke ceza kanunlarında kişilerin saygınlıklarını sarsan fiiller yasaklanmıştır.
Onur; Fransızca "honneur", Latince-İtalyanca "onore" kelimelerinden dilimize geçmiştir. Şeref ise dilimize Arapçadan geçmiştir. Onur; insanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzet-i nefis demekken şeref; yücelik, büyüklük, insanlar arasında geçerli ve makbul olma anlamına gelmektedir. Görüldüğü gibi onur ve şeref kavramları iki başka dilden Türkçeye geçmiş olup özünde aynı şeyi ifade etmektedirler. Yine Arapçadan dilimize geçmiş olan hakaret ise, onur kırma, küçük düşürücü söz veya davranış olarak açıklanmaktadır. Bu nedenle onur, şeref ve saygınlık kavramları aynı şey olup bireyin toplum içinde diğer kişiler karşısındaki sosyal değerlerini ifade eder. Hakaret ve sövme ise bireylerin bu saygınlıklarının saldırıya uğramasıdır. Hakaret etmek; kişilerin birey olmaktan kaynaklanan ve diğer kişiler nezdinde sahip oldukları sosyal değerin yok sayılması ve kişilerin sosyal değerlerinin yok sayılarak kişiliklerinin değersizleştirilmesidir. Suçun hukuki konusu, suçla korunmak istenen hukuki varlık ya da menfaattir. Hakaret suçunun hukuki konusu ise bireyin toplum içindeki saygınlığı, yani sosyal bir kavram olan şereftir. Hakaret bireyin toplum içindeki saygınlığını zedeleyebileceği gibi bireyin kendisine karşı duyduğu öz-bireysel saygınlığını da zedeleyebilir. Bu nedenle doktrinde bir insanın kendisine yönelik beslediği iyi duygu (sübjektif-iç şeref ) ve diğer kişilerin o insana verdiği değer ve saygı (objektif-dış şeref ) şeklinde ayrım da yapılarak hakaretin her iki tür saygınlığı zedeleyebilecek nitelikte olduğu kabul edilmektedir. Hakaret suçuyla korunmak istenen hukuki konu kişilerin saygınlığıdır. Kişilerin saygınlığı kişilerin toplum içinde, diğer insanlar nezdindeki itibarı olabileceği gibi kişilerin bizzat kendi kişiliklerine verdikleri değer de olabilir
Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" başlıklı 125. maddesine göre, "Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır." Somut olayda, KÜTAHYALI'nın TANAL hakkında kullandığı "şerefsizlik yaptı", "ahlaksız", "şerefsiz", "korkak" ve "ödlek" şeklindeki ifadelerin, TANAL'ın şeref ve saygınlığına bir saldırı olduğu açıktır.
Sonuç olarak, Beyaz TV yayın kuruluşunun söz konusu yayın nedeniyle 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan, "kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." hükmünü ihlal ettiği değerlendirilmiştir. ” Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Medya hizmet sağlayıcısının bu yayınının, 6112 sayılı Kanun'un Yayın Hizmeti İlkeleri başlıklı 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendini ihlal ettiği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Söz konusu yayına ait deşifre kayıtlarının ve video görüntülerinin tetkiki sonucunda; ihlale konu programa konuşmacı/yorumcu olarak katılan gazeteci Rasim Ozan KÜTAHYALI tarafından, şikayet sahibi şahıs hakkında kullanılan "şerefsizlik yaptı", "ahlaksız", "şerefsiz", "korkak" ve "ödlek" şeklindeki ifadelerin, kişiyi eleştirmenin ötesinde küçük düşürücü ve aşağılayıcı nitelik taşıdığı, bu nedenle mezkur yayında 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Söz konusu kuruluşa 26.04.2011 tarihli yayını nedeniyle evvelce 16.06.2011 tarih ve 2011/37 sayılı toplantıda alınan 66 nolu Üst Kurul Kararıyla 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi uyarınca uyarı yaptırımı uygulandığı Üst Kurul kayıtlarından anlaşıldığından; aynı hükmün tekraren ihlali nedeniyle, Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca, anılan Yayın Kuruluşu hakkında “İdari Para Cezası” yaptırımının uygulanması gerektiği, kanaatine varılmıştır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere; BEYAZ TV logosuyla yayın yapan KANAL BEYAZ TELEVİZYON RADYO YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında; 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendindeki; “... kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez…” hükmünün tekraren ihlali nedeniyle, aynı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre;
1- İhlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Temmuz 2015 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 1.060.202,08 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezası 10.000 (onbin) ( 2015 yılı için yeniden değerleme oranına göre belirlenen 13.601 (onüçbinaltıyüzbir -) Türk Lirasından az olamayacağından 13.601 TL. İDARI PARA CEZASI UYGULANMASINA;
2- İdari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesi TR98 0001 0025 3300 9999 9951 93 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32 nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiği veya 6112 sayılı kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
Oy birliği ile, karar verildi.