İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 01.09.2015 tarihli ve 1057 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“24 logosu ile yayın yapan Dinamik Radyo Televizyon A.Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta; 08.04.2015 tarihinde haftada bir canlı olarak yayınlanan Yüz Yüze isimli programda Fadime Özkan'ın konuğu akademisyen, gazeteci, yazar ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin AKTAY olmuş; programın bir bölümünde Paralel Yapılanma alt başlığı altında şikayet dilekçesi CD'sindeki bölüm ekrana getirilmiştir.
Fetullah Gülen Vekili Avukat Nurullah Albayrak'ın 10.07.2015 tarihli yazıdaki dilekçesinde sehven başka bir kişi ve başka bir metin yer aldığı görülmüş ve şikayete konu yayına ilişkin değerlendirmeler, şikayet dilekçesi ekinde gönderilen CD üzerinden yapılmıştır. Şikayet dilekçesi CD'sindeki içeriğin 6112 Sayılı Yasanın 8. maddesinin (b),(c),(ç),(e),(ı),(i) ve (k) bentlerine muhalif nitelikte olduğunu ve talebinin gereğinin yapılmasını istemektedir. Söz konusu bölümün deşifresi aşağıda verilmiş ve akabinde gerekli değerlendirmeler yapılmıştır:
Fadime Özkan: Peki Fethullah Gülen'e bir kişi, şahıs olarak baktığınızda onu kim olarak, nasıl tanımlarsınız?
Yasin Aktay: Tabi Fethullah Gülen bir defa çok başarılı, becerikli bir insan önce onu söyleyeyim. Bir dahidir, onu söyleyebilirim. Hitabeti süperdir çok iyi şov yapma becerisine sahip bir insandır ama 1960'lı yıllardan itibaren komünizmle mücadele dernekleri dolayısıyla Kasım Gülek'le olan ilişkileri, orada bir takım, bir yapıyla belli bir ilişkiye giriyor o çok çok açık.
Fadime Özkan: Aslında cemaati oluşturma anı kaynağı itibariyle de sakat bir başlangıçtan bahsediyorsunuz.
Yasin Aktay: Ondan öncesine giden, bu ilişkiler, komünizmle mücadele dernekleri ile başlayan bir mücadele düzeyi var. O mücadele düzeyinden sonra belliki onun önüne çok açık bir paket konulmuş, paket program konulmuş, o paket programı o günden bugüne uygulayagelmiş, son derece sıkı bir disiplin.
Fadime Özkan: Kim bunu yapan? Yani Amerika, CIA?
Yasin Aktay: Ben Amerika demem. Niye demem çünkü ben Türkiye de demem bu tür durumlarda yani İran da demem. İran içerisinde bir grup olur, Amerika içerisinde bir grup olur. Nitekim mesela Kasım Gülek'in ilişkisinde de Kasım Gülek'in cenaze namazında biz onunla aynı tarikattanız der. Biz bakıyoruz Fethullah Gülen'in tabi olduğu bir tarikat hatırlamıyoruz. Aksine Said-i Nursi'den dolayı, devir tarikat zamanı değil hakikat zamanıdır dediği için o da hakikat zamanı kavramını daha çok benimsemiş bir kişiyken ama mesela Kasım Gülek'in hangi tarikata mensup olduğunu çok iyi biliyoruz.
Fadime Özkan: Yeni Şafak gazetesi Kasım Gülek'in de isminin geçtiği belgeler yayınladı ve Fethullah Gülen'in mason örgütüne üye olduğuna dair belgelerdi bunlar. Tartışma da yarattı bunlar. Siz oraya baktığınızda peki bu tarikatın hangi tarikat olduğuna dair bir izlenim edindiniz mi?
Yasin Aktay: Açıkçası Hizmet'teki o disiplin, Hizmet Hareketine dahil olurken sergilenen o gizlilik, alabildiğine böyle denetlenmiş ilişkiler, o hiyerarşi falan, bütün bunlara baktığımız zaman dünyada bir tek teşkilatta vardır bu tür şeyler ya Hasan Sabbah tarzı bir yapıda olur, batıni, ezoterik yapılar diyoruz biz buna, ezoterik yapılarda olur, dünyada en ezoterik yapılardan bir tanesi de masonik yapılardır. Masonik yapılarda gördüğümüz türden bir disiplin bir bağlılık, grup bağlılığı ve bir kadrolaşma faaliyeti söz konusu. Bu kopyalanmış bir şey belli ki. Bu nereden kopyalanmış olabilir. Bu masonik ilişkilerden kopyalanmış olabilir ve masonik ilişkilerden kopyalanmış olma ihtimali ben bu belgeleri görmeden önce de, ki bu belgeleri ben gördüm ve bu belgeler öyle azımsanacak belgeler değil bakmayın öyle işte çay lekesi dökülmüş sahtedir.
Fadime Özkan: Gerçeğini mi gördünüz, yayınlananı mı gördünüz?
Yasin Aktay: Tabiki yani gazetede bunlar yayınlanırken yayınlamadan önce de gördüm, epey inceledim, hakikaten de yani şey belgeler, hiçbirisi böyle.
Fadime Özkan: Üretilmiş belge değil yani.
Yasin Aktay: Üretilemez öyle belgeler. Yani nasıl üreteceksiniz öyle belgeler? En etkili mücadele yöntemi bu tür şeylerle işte dalgaya alırsın sosyal medyada bir kaç mizaha bağlarsınız, Zaytung'a haber yaptırırsın, Zaytung'un da bu arada ne tür fonksiyon gördüğünü bu vesileyle görmüş oluyoruz, onları böylece inandırıcılığını biraz zedelemiş olursun, oysa belgeler, bu belgeler olmasa bile tablo zaten net.
Fadime Özkan: Yapı bunu gösteriyor zaten.
Yasin Aktay: Bu yapı Türkiye'ye ait bir yapı değil, Türkiye'ye hizmet eden bir yapı değil, o neye himmet neye hizmet derken onu kastediyorum, Neye himmet? O himmetleri Müslümanlardan toplarsınız ama kime hizmet ettiğiniz, kesinlikle Müslümanlara hizmet etmiyorsunuz.(Klip 1)
İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin “ifade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinde yer alan “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar...” düzenlemesi ile ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, http://www.anayasa.gov.tr/files/bireysel_basvuru/AIHS_tr.pdf, Erişim Tarihi, 18.11.2014). Anayasa’nın 25. maddesinde “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” ve 26. maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” hükümlerinden anlaşılacağı üzere ifade hürriyeti Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile de güvence altına alınmaktadır. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesinde düzenlenen “Basın hürdür, sansür edilemez.” ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” hükümleri ise basın hürriyetinin güvence altına alındığını göstermektedir. Bununla birlikte İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanun’unda ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğünün kullanımına ve sınırlamasına yönelik belirli düzenlemelerin olduğu da unutulmamalıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-28 E. ve 2007/34 K. numaralı "İçtihat Metni"nde, demokratik toplumlarda basının önemini vurguladıktan sonra, “Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Yasasının 3. maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada “küçültücü” sözlerin kullanılmaması gerekir... Yargılama konusu haber ve yorum metnindeki eleştiri ve değer yargılarının bir kısmı sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiştir. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere esasen, eleştirinin sert bir üslûpla gerçekleştirilmesi, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin amacına, psikolojisine, eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgudur. Ancak kabul edilmelidir ki, basın özgürlüğü, belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerir. Gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimler “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadeler asılsız kişisel saldırı olarak görülemez.” ifadelerine yer vermiştir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2009/7316 E., 2012/17738 K. nolu içtihat metninde “İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birini oluşturup, toplumun ilerlemesi ve her bir bireyin gelişimi için temel koşullardan biridir. İfade özgürlüğü, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan "haber" ve "düşünceler" için değil, fakat aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olamaz. Sözleşme'nin 10. maddesinde belirtildiği üzere, bu özgürlüğün istisnaları vardır; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalıdır (23.09.1994 tarihli Jersild - Danimarka kararı; 21.01.1999 tarihli Janowski-Polonya kararı; 25.11.1999 tarihli Nilsen ve Johnsen-Norveç kararı; 25.07.2001 tarihli Perna-İtalya kararı).” ifadelerine yer vermiştir. (Yargıtay Kararlarına, UYAP - Bilgi Bankası, http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasiIstemciWeb/, adresinden karar/esas numaraları ile sorgulama yapılmak suretiyle ulaşılabilir.)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Lingens-Avusturya kararında “Bu bağlamda Mahkeme, Sözleşme’nin 10(1). fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini gerçekleştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatır. İfade özgürlüğü, Sözleşme’nin 10(2). fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olmaz (bk. yukarıda geçen Handyside kararı, parag. 49). Basın söz konusu olduğunda, bu ilkeler ayrı bir öneme sahiptir. Basının, "başkalarının itibarlarını korumak" gibi çizilmiş sınırları aşmaması gerekmekle birlikte, kamunun menfaatinin bulunduğu diğer alanlarda olduğu gibi, siyasi meselelerde de haber ve fikirleri iletmek, yine basına düşen bir görevdir. Sadece basının bu tür haber ve fikirleri iletme görevi yoktur; halkın da bunları edinme hakkı da vardır (bk. ayrıntılarda farklılıklarla birlikte yukarıda geçen Sunday Times kararı, parag. 30). Bu bağlamda Mahkeme, Viyana Üst Mahkemesinin kararında geçen, basının görevi haber vermek olup bunların yorumu öncelikle okuyuculara bırakılmalıdır (bk. yukarıda parag. 29), şeklindeki görüşü kabul edememektedir.” ifadeleri yer almıştır. (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Lingens-Avusturya Kararı http://www.inhak.adalet.gov.tr/faaliyet21/aihm_diger_ulke/3.pdf, Erişim Tarihi: 19.11.2014)
Yukarıda belirtilen hükümlerden ve kararlardan anlaşılacağı üzere İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanunu’nda dolayısıyla hem ulusal hem uluslararası hukuk metinlerinde ifade özgürlüğünün açıkça güvence altına alındığı bu bağlamda gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında gerekse Yargıtay kararlarında ifade özgürlüğünün temel alındığı görülmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-28 E. ve 2007/34 K. numaralı içtihadında, basın özgürlüğünün; belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerebileceğinin kabul edilmesi gerektiğini ve gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimlerin “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadelerin asılsız kişisel saldırı olarak görülemeyeceğini ortaya koymaktadır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2009/7316 E., 2012/17738 K. nolu içtihat metninde ifade özgürlüğünün aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Lingens-Avusturya kararında, ifade özgürlüğünün sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanacağının belirtildiği görülmektedir. Mezkur Yargıtay kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından görüldüğü üzere ulusal ve uluslar arası hukuk düzeninde, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü kavramlarının demokrasinin bir sonucu olarak geniş anlamda yorumlandığı değerlendirilmektedir. Sonuç olarak medyada bireylere yönelik olarak küçültücü olmamak ve hakaret içermemek kaydıyla belirli ölçüde abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddialar yer alabilmektedir. Bu nitelikte haber ve iddialar basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ancak demokratik toplumlarda medyanın sorumluluklarının da bulunduğu unutulmamalıdır. Medyanın; abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddiaların muhataplarına cevap ve düzeltme hakkı tanıması ve/veya karşıt görüşlere yer vermesi demokratik toplumun gelişmesine ve kamuoyunda özgürce kanaat oluşmasına sağlayacağı gibi medyanın kamusal sorumluluğunun ve medya etiğinin bir gereğidir.
Yapılan incelemede, ilgili yayında akademisyen, gazeteci ve yazar Yasin AKTAY'ın Paralel Yapılanma olarak nitelediği bir yapıya ilişkin 'Neye Himmet Neye Hizmet' isimli kitabındaki sosyolojik analizler, akıl yürütmeler ve iddialardan hareketle bazı yorumlar yaptığı ve çıkarımlarda bulunduğu görülmüştür. Bu ifade ve yorumlardaki iddiaların gerçekliğinin veya milli güvenlik sorunu olarak karşımıza çıkan bir husus olup olmadığının tarafımızca bilinmesi ve akabinde bir suç veya ihlal olduğuna ilişkin görüş ortaya konulması mümkün bulunmamaktadır. Bu bağlamda ilgili yayın içeriğindeki iddia, yorum ve değerlendirmeler ilgili muhataplarının düzeltme ve cevaplamasına açıktır. Bu suretle kamuoyunun, olayın taraflarının görüş ve açıklamalarından haberdar olmak suretiyle doğru bir şekilde bilgilendirilmesinin sağlanabileceği gibi medyanın da kamusal sorumluluğa ve medya etiğine uygun bir yayıncılık sergileme imkanını kullanmasının sağlanacağı düşünülmektedir. İfade özgürlüğünün, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan "haber" ve "düşünceler" için değil, fakat aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı düşünüldüğünde, yayın içeriğindeki ifadelerin de bu nitelikte değerlendirilebileceği kanaati oluşmuştur. 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 18 inci maddesine göre; kendileri hakkında şeref ve haysiyetlerini ihlâl edici veya gerçeğe aykırı yayın yapılması hâlinde, kişilerin düzeltme ve cevap hakkından yararlanabilecekleri belirtilmiştir.
Sonuç olarak; yukarıdaki hususlar göz önüne alındığında, Dinamik Radyo Televizyon A.Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşun ilgili yayınında, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus olmadığı ancak ilgilinin 6112 sayılı Kanun'un 18. maddesinde düzenlenen düzeltme ve cevap hakkını kullanabileceği kanaatine varılmıştır.” Şeklinde değerlendirmelere yer verilmiş olduğu
Söz konusu yayın ile 6112 sayılı kanuna aykırı bir husus bulunmadığı kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği anlaşılmaktadır.
Gerekçe : Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının yukarıda alıntılanan uzman raporunda da ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere, bahse konu programda yansıtılan yorumların farklı bakış açılarının kamuoyuyla paylaşılmasının; toplumun bilgi edinme hakkının ve dolayısıyla ifade özgürlüğünün bir gereği olduğu kanaatine ulaşılmış ve 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus olmadığı kanaatine varılmıştır. Kaldı ki, 6112 sayılı Kanun'un 18. maddesinde düzenlenen düzeltme ve cevap hakkını kullanabileceği de açıktır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere; 24 logosuyla yayın yapan DİNAMİK RADYO TELEVİZYON A.Ş. hakkında, bahse konu yayını nedeniyle, 6112 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir İDARİ YAPTIRIM UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA oy birliği ile karar verildi.