İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 27.08.2015 tarihli ve 1243 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“24 TV logolu medya hizmet sağlayıcıda, hafta içi her gün saat 11:00'de, canlı olarak "Günün Manşeti" isimli bir program yayınlanmakta, gündemde yer alan haberler ve gazete manşetleri sunucu Ersoy DEDE ile Cem KÜÇÜK tarafından yaklaşık 50 dakika süreyle yorumlanmaktadır. Programın, 03.07.2015 tarihli bölümünde de, Cem KÜÇÜK tarafından hazırlanan ve Star Gazetesi'nin manşetinde yer alan; "Samanyolu Holding Genel Müdür Yardımcısı ve Mali İşler Koordinatörü Ekrem YALVAK'ın, Kıbrıs'ta bir otelin kumarhanesinde, Gülen Cemaati'ne ait 1 milyon doları kumarda kaybettiği" şeklinde bir habere yer verilmiş ve habere dair gizli kamera görüntüleri ekrana taşınarak yorumlanmıştır.
Fetullah Gülen Vekili Avukat Nurullah Albayrak'ın, Kurulumuza gönderdiği 11.08.2015 tarihli yazıdaki dilekçesinde; yukarıda tarihi belirtilen söz konusu programda, program sunucularının yaptıkları bazı konuşmalar deşifre edilmiş, özellikle "Paralel Çete" söylemlerinin altı çizilmiş ve "Başvuruya konu programın yukarıda alıntı yapılan kısımlarından anlaşıldığı üzere, konuşmacılar müvekkilim ve sevenleri hakkında çeşitli suçlamalarda bulunmuş, onları tehdit edip hedef göstermişlerdir. Muhatap kanal ve konuşmacılar halkı gerçek bilgilerden haberdar etme amacı gütmemekte, müvekkilim hakkında iftira niteliğinde iddialar ortaya atarak müvekkilimin kamuoyunda itibarını zedelemeyi hedeflemektedir. Kanalın yayınladığı çoğu programda ve konuşmacıların katıldıkları programlarda sözü bir şekilde müvekkilim ve sevenlerine getirmeleri bu iddiamızı destekler mahiyettedir. Medyanın toplum üzerindeki etkileyici gücü göz önünde bulundurulduğunda söz konusu algı çalışmalarının, müvekkilimin kişilik haklarına yönelik zararının boyutu daha iyi anlaşılacaktır. Kaldı ki yargılama devam etmektedir. Konuşmacıların ifadeleri yargıya intikal eden bir olayda olayın tek taraflı aktarılmasına, kişilerin kamuoyu nezdinde mahkum edilmesine neden olmaktadır. Bu durum, 6112 sayılı kanunun 8/ i de belirtilen... hükmüne aykırılık teşkil etmektedir. Yine programda 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un Yayın Hizmet İlkeleri Başlıklı 8. maddesinin b,c,ç,e,ı,k bentlerinde yer alan hükümleri de ihlal edilmiştir" şeklindeki iddalar yer almıştır.
Şikayete konu yayına dair ilgili tespitler aşağıda, ayrıntılı deşifre metin ise ekte sunulmuştur:
Programa, Ersoy Dede'nin, "Cemaat üzerinden toplanan himmet paralarının ne amaçla kullanldığına dair en belirgin örnek ve görüntüleri" nitelendirmesi ile başlanılmış, devamında haberin yapımcısı Cem Küçük'ün;"Bu haberin ben belirli zamanlardan beri peşindeyim, takip ediyorum... Otele giriş-çıkış kayıtları, uçak biletlerinin giriş çıkışları.. O harcadığı paralar, o paraların oraya nasıl geldiği, haberin çok detayı vardı ama herşeye girmedik... Bu kişi, Ekrem Yalvak. Ekrem Yalvak, Samanyolu Holding'in Genel Müdür Yardımcısı. Hidayet Karaca'nın, Genel Müdür'ün Yardımcısı ve Mali İşler Koordinatörü. Üç yıldan beri Kıbrıs'a gelip gidiyo... Burası Kıbrıs'ta ünlü Merit Otel. Merit Otellerden bir tanesi, buranın VİP Casino'su. Bu Casinoya girmek için Ersoy, normal bir insanın girip-çıkacağı yer değil. Burası aşağı-yukarı, atıyorum 100 bin dolarla kumar oynamaya başlayacağın bir bölge burası... Ekrem Yalvak burda o gece rulette 1 milyon dolar kaybetti. Bu kişi, beyaz mavi gömlekli kişi geliyor şimdi, geldi, VİP yere gelip işte kumar oyayacağı yere doğru gidiyor. Tabi orda bir de arkadaşıyla buluşacak... Bir bayan, gördüğün gibi biz o arkadaşın yüzünü buzlayarak verdik... Merit Crystal Cove Otel burası. Yani Kıbrıs'taki en önemli otellerden bir tanesi,oranın VİP Casinosu... Herkesin girebileceği bir yer değil. Yüksek meblağlı kumarların oynandığı, çok yüksek ölçekli paraların oynandığı. Şimdi bu kişi kim? Bu, Samanyolu A.Ş.'de Genel Müdür Yardımcısı, Mali İşler Koordinatörü, ayrıca Samanyolu Holding A.Ş.'ye bağlı Sem Haber Ajansı, Dünya Radyo Yayıncılık, Merkür Yayıncılık, Özgün Işık Grubu, Gimat Yayıncılık gibi şirketlerde... kişilerle yetkili ve ortak. Bütün paralar bu kişide toplanıyor, yani Samanyolu Yayın Holding'e gelen her para ki bunda himmet paraları da var, iş adamlarından toplanan, fakir fukaradan toplanan, … yurtdışında kurban kesicez, fakirlere et dağıtıcaz, çocuk okutucaz, yardım yapıcaz diye orda toplanan paralar da bu kişiye geliyor ve bu kişi 2012 yılından bu yana düzenli olarak Kıbrıs’a gidiyo oynuyo ve 22 Mayıs’da en son Sabiha Gökçen'den gidiyo. Orda da 1 Milyon Dolar aşağı yukarı bir gecede sadece bir gecede kaybettiği para. Şimdi soralım: Samanyolu Holding A.Ş.’nin maaşları bellidir… Bu adam 1 Milyon Dolar kendi parası olabilir mi?"şeklindeki açıklamaları yer almış, 21 dakika 58 saniye süre ile bu konu tartışılmış, şikayet dilekçesinde yer alan, "Paralel Çete" ifadesinin de zaman zaman kullanıldığı görülmüştür.
İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin “ifade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinde yer alan “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar...” düzenlemesi ile ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, http://www.anayasa.gov.tr/files/ bireysel_basvuru/AIHS_tr.pdf, Erişim Tarihi, 18.11.2014). Anayasa’nın 25. maddesinde “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” ve 26. maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” hükümlerinden anlaşılacağı üzere ifade hürriyeti Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile de güvence altına alınmaktadır. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesinde düzenlenen “Basın hürdür, sansür edilemez.” ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” hükümleri ise basın hürriyetinin güvence altına alındığını göstermektedir. Dolayısıyla; İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanun’unda ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğünün kullanımına ve sınırlamasına yönelik belirli düzenlemelerin olduğu unutulmamalıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-28 E. ve 2007/34 K. numaralı "İçtihat Metni"nde, demokratik toplumlarda basının önemini vurguladıktan sonra, “Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Yasası'nın 3. maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada “küçültücü” sözlerin kullanılmaması gerekir... Yargılama konusu haber ve yorum metnindeki eleştiri ve değer yargılarının bir kısmı sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiştir. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere esasen, eleştirinin sert bir üslûpla gerçekleştirilmesi, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin amacına, psikolojisine, eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgudur. Ancak kabul edilmelidir ki, basın özgürlüğü, belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerir. Gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimler “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadeler asılsız kişisel saldırı olarak görülemez.” ifadelerine yer vermiştir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2009/7316 E., 2012/17738 K. nolu içtihat metninde “İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birini oluşturup, toplumun ilerlemesi ve her bir bireyin gelişimi için temel koşullardan biridir. İfade özgürlüğü, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan "haber" ve "düşünceler" için değil, aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olamaz. Sözleşme'nin 10. maddesinde belirtildiği üzere, bu özgürlüğün istisnaları vardır; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalıdır (23.09.1994 tarihli Jersild - Danimarka kararı; 21.01.1999 tarihli Janowski-Polonya kararı; 25.11.1999 tarihli Nilsen ve Johnsen-Norveç kararı; 25.07.2001 tarihli Perna-İtalya kararı).” ifadelerine yer vermiştir. (Yargıtay Kararlarına, UYAP - Bilgi Bankası, http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasiIstemciWeb/, adresinden karar/esas numaraları ile sorgulama yapılmak suretiyle ulaşılabilir.)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Lingens-Avusturya kararında “Bu bağlamda Mahkeme, Sözleşme’nin 10(1). fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini gerçekleştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatır. İfade özgürlüğü, Sözleşme’nin 10(2). fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olmaz (bk. yukarıda geçen Handyside kararı, parag. 49). Basın söz konusu olduğunda, bu ilkeler ayrı bir öneme sahiptir. Basının, "başkalarının itibarlarını korumak" gibi çizilmiş sınırları aşmaması gerekmekle birlikte, kamunun menfaatinin bulunduğu diğer alanlarda olduğu gibi, siyasi meselelerde de haber ve fikirleri iletmek, yine basına düşen bir görevdir. Sadece basının bu tür haber ve fikirleri iletme görevi yoktur; halkın da bunları edinme hakkı da vardır (bk. ayrıntılarda farklılıklarla birlikte yukarıda geçen Sunday Times kararı, parag. 30). Bu bağlamda Mahkeme, Viyana Üst Mahkemesinin kararında geçen, basının görevi haber vermek olup bunların yorumu öncelikle okuyuculara bırakılmalıdır (bk. yukarıda parag. 29), şeklindeki görüşü kabul edememektedir.” ifadeleri yer almıştır. (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Lingens-Avusturya Kararı http://www.inhak.adalet.gov.tr/faaliyet21/aihm_diger_ulke/3.pdf, Erişim Tarihi: 19.11.2014)
Yukarıda belirtilen hükümlerden ve kararlardan anlaşılacağı üzere İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanunu’nda dolayısıyla hem ulusal hem uluslararası hukuk metinlerinde ifade özgürlüğünün açıkça güvence altına alındığı bu bağlamda gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında gerekse Yargıtay kararlarında ifade özgürlüğünün temel alındığı görülmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-28 E. ve 2007/34 K. numaralı içtihadında, basın özgürlüğünün; belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerebileceğinin kabul edilmesi gerektiğini ve gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimlerin “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadelerin asılsız kişisel saldırı olarak görülemeyeceğini ortaya koymaktadır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2009/7316 E., 2012/17738 K. nolu içtihat metninde ifade özgürlüğünün aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Lingens-Avusturya kararında, ifade özgürlüğünün sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanacağının belirtildiği görülmektedir. Mezkur Yargıtay kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından görüldüğü üzere ulusal ve uluslararası hukuk düzeninde, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü kavramlarının demokrasinin bir sonucu olarak geniş anlamda yorumlandığı değerlendirilmektedir. Sonuç olarak medyada bireylere yönelik olarak küçültücü olmamak ve hakaret içermemek kaydıyla belirli ölçüde abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddialar yer alabilmektedir. Bu nitelikte haber ve iddialar basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ancak demokratik toplumlarda medyanın sorumluluklarının da bulunduğu unutulmamalıdır. Medyanın; abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddiaların muhataplarına cevap ve düzeltme hakkı tanıması ve/veya karşıt görüşlere yer vermesi demokratik toplumun gelişmesine ve kamuoyunda özgürce kanaat oluşmasını sağlayacağı gibi medyanın kamusal sorumluluğunun ve medya etiğinin de gereğidir.
Ayrıca; T.C. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği resmi internet sitesinde, 30.10.2014, 30.12.2014, 26.02.2015, 29.04.2015 ve 29.06.2015 tarihli Milli Güvenlik Kurulu Toplantılarına dair basın açıklamalarında, söz konusu yapıya ilişkin, "Ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanma... Devlet içindeki illegal yapılanma... Milli güvenliği tehdit eden, kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanma, illegal oluşumlar... paralel devlet yapılanması... Milli Güvenliğimizi tehdit eden başta paralel devlet yapılanması olmak üzere, tüm yasadışı oluşumlar" şeklinde nitelendirmelerin yer aldığı görülmektedir. (www.mgk.gov. tr/index.php/milli-guvenlik-kurulu/mgk-basin-aciklamalari- arsivi)
Yapılan incelemede; söz konusu yayında, somut nitelikte bir kuruma ya da talepte bulunulan şahsa yönelik küçük düşürücü, aşağılayıcı ve hakaret edici nitelikte ifadelerin bulunmadığı, ifade özgürlüğünün, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan haber ve düşünceler için değil, aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı, dolayısıyla yayın içeriğindeki tüm söylemlerin de ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği kanaati oluşmuştur. 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 18 inci maddesine göre; kendileri hakkında şeref ve haysiyetlerini ihlâl edici veya gerçeğe aykırı yayın yapılması hâlinde, kişilerin düzeltme ve cevap hakkından yararlanabilecekleri belirtilmiştir. Bu bağlamda ilgili yayın içeriğindeki iddia, yorum ve değerlendirmeler ilgili şikayetçi ve ismi geçen şahıslar bakımından muhataplarının düzeltme ve cevaplamasına açıktır.
Bununla birlikte; "Himmet Parasını Böyle Yediler/ Star Gazetesi'nin Manşeti Büyük Ses Getirdi/ İşte Paralelcilerin Gerçek Yüzünü Gösteren Görüntüler/ Himmet Parasını Kumarda Yedi" alt yazıları eşliğinde yorumlanan haber süresince, Samanyolu Holding A.Ş.'nin Genel Müdür Yardımcısı ve Mali İşler Koordinatörü Ekrem Yalvak'ın Kıbrıs'ta bir otelin kumarhanesinde çekilmiş "gizli kamera görüntülerinin" ekrana getirilmesinin, 6112 sayılı Yasamıza göre ihlal teşkil ettiği tespit edilmiş ve "1.Klip-Gizli kamera çekimi"ismiyle raporumuza eklenmiştir.
SONUÇ OLARAK: 24 TV isimli medya hizmet sağlayıcıda, 03.07.2015 tarihli "Günün Manşeti" isimli programda; 21 dakika 58 saniye süren bir haberin yorumlanması esnasında, Ekrem Yalvak isimli şahsın, gizli kamera tekniği kullanılarak yapılan çekimlerinin ekrana getirildiği, bu nedenle, Yayın Hizmeti Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik'in, 8. maddesinin (ç) bendinde belirlenen; "...Kişilerin izinleri olmadıkça, özel hayata ilişkin bilgi, belge ve kayıtlar yayınlanamaz... Güvenlik kamerası veya benzeri yöntemlerle yapılan kayıtlar ancak insan onuruna ve kişilik haklarına saldırı içermemesi halinde ilgililerin izni ile yayınlanabilir..." hükmünden hareketle,6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un, 8. maddesinin, 1. fıkrasının (ç)bendinde belirlenen;"İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz,..."hükmünün ihlal edildiği değerlendirilmiştir.” şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Kuruluşun yayınladığı programda, 6112 sayılı 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendini ihlal ettiği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Bilindiği üzere, kişilik hakları, kişiye sırf kişi olması sebebiyle tanınmış, vazgeçilmesi, devri mümkün olmayan haklardır. Kişilik hakları başta Anayasa olmak üzere yasal mevzuatımızla da koruma altına alınmıştır. Anayasanın “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17 nci maddesinde; “herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu” hükme bağlanmıştır. Bunun yanı sıra, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 24 üncü ve devamı maddelerinde de “kişiliğin korunması” başlığı altında buna ilişkin esaslar ve korunma yolları düzenlenmiştir.
“Özel hayatın korunması hakkı” da, kişinin sahip olduğu mutlak kişisel haklardan biri olup, Anayasamızın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20 nci maddesi ile anayasal güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 20’nci maddesinde herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip bulunduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmiştir.
Ayrıca, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda da özel hayatın ve haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi suç olarak düzenlenmiştir. Şöyle ki;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal" başlıklı 134 üncü maddesinin birinci fıkrasında; “kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimsenin, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek cezanın bir kat artırılacağı, aynı maddenin ikinci fıkrasında; kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimsenin iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, ifşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunacağı”, düzenlenmiştir.
Yine, 5237 sayılı Kanunun “Haberleşmenin gizliliğini ihlal” başlıklı 132 nci maddesinin birinci fıkrasında; “kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimsenin, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, ikinci fıkrasında; kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimsenin, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, üçüncü fıkrasında ise; ifşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunacağı” belirtilmiştir.
İhlal konusu yayında; kişilerin özel hayat alanına dair gizli çekim görüntüleri ekrana getirilmiş ve kişi haklarından bir tanesi olan özel hayatın gizliliği ihlal edilmiştir. Bu nedenle 6112 sayılı Kanun’un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği değerlendirilmiştir.
Bu itibarla, 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ilk defa ihlali nedeniyle, Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca, anılan Yayın Kuruluşu hakkında “Uyarı” yaptırımının uygulanması gerektiği, kanaatine varılmıştır.
24 logosuyla yayın yapan DİNAMİK RADYO TELEVİZYON A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında; 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendindeki; İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." hükmünün ihlali nedeniyle, aynı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre “UYARI” YAPTIRIMININ UYGULANMASINA,6112 sayılı kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı yayın ilkesinin tekraren ihlali halinde, Kanunun 32 nci maddesinin İkinci fıkrasında yer alan; “Uyarının ilgili kuruluşa tebliğinden sonra ihlalin tekrarı halinde medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası yaptırımı uygulanacağının, yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyeleri Hamit ERSOY, İlhan YERLİKAYA ve Taha YÜCEL’in karşı oylarıyla, oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 07.10.2015 gün ve 43 sayılı toplantıda aldığı 54 no.lu karara karşı oy yazısı.
Taha YÜCEL Şerhidir.