İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 01.09.2015 tarihli ve 1148 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“TGRT Haber logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 15.06.2015 tarihinde saat 22.00'de sunuculuğunu Mehmet Aydın'ın yaptığı "Mehmet Aydın'la Gün Biterken" isimli haber program ekrana gelmiştir. Söz konusu programa saat 23:00'de analist ve stratejist olarak takdim edilen Fatih Tezcan konuk olarak katılmış ve güncel gelişmelerle ilgili görüş ve yorumlarını dile getirmiştir.
Fetullah Gülen Vekili Avukat Nurullah Albayrak10.07.2015 tarihli yazıdaki dilekçesinde, ilgili programda konuşmacının müvekkili hakkında çeşitli suçlamalarda bulunduğunu, muhatap kanal ve konuşmacının halka gerçek bilgilerden haber verme amacı gütmeyerek müvekkili hakkında iftira niteliğinde iddialar ortaya atarak müvekkilinin kamuoyunda itibarını zedelemeyi hedeflediğini belirtmiştir. Program içerisinde basın özgürlüğünün sınırlarının dışına çıkıldığı, yapılan iddiaların gerçek dışı olduğu, bir kısmının tekzip edildiği, müvekkilin kişilik haklarının ihlal edildiği ve yargılamanın devam ettiği belirtilerek bu durumun 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (b), (c), (ç), (e), (ı), (i) ve (k) bentlerini ihlal eder nitelikte olduğunu ifade etmiştir.
Söz konusu yayında şikayet edilen hususlara yönelik ifadelerin bir kısmına ait deşifre metni ve yapılan tespitler aşağıdaki şekildedir:
23:12:46 Düşünmek istemeyi de öbür taraftan baktığınız vakit ben bir yayında Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın kısaltması gey vakfı mı diye ağzımdan kaçırdım, hiç bir art niyetim yoktu. Şu an paralel yargı bana beş bin lira ceza verdi, aynı zamanda kanala. Ama bunu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı biliyosunuz ki Fethullah Gülen örgütüyle alakalı bir yer. Ama baktığınız vakit aynı örgüt eşcinsel iki erkeğin bi rengarenk bayrağın üzerinde en ahlaksız resimleriyle oy isteyen partiye oy verilmesini istediler.
23:16:40 Mavi Marmara'yı çıkartan, gönderen Bülent Yıldırım isimli o delikanlıdır, İHH Genel Başkanı'dır. Mavi Marmara'ya katılan herkes benden kat be kat azizdir. Çünkü ondan önemlisi mücahittir. Bunlar Fethullahçı terör örgütünün iftira attığı gibi İran'la kolore falan olmuş değillerdir. Bizzat kendileri İsrail'e koloredir onların. Müsadenizle bunu burdan söylemiş olayım ama diğer yandan, eyvallah ama diğer yandan da şunu da söyleyim ben size, her ne kadar ben bunu duyurmuş olsam da izleyenlerin insaf ve izanına bırakmak istediğim bir konu daha var. Neden bu ülkede Fethullah Gülen'in altına imza attığı belgeleri ben sadece 1,5 dk gösterebildim ve sadece bir kanalda. Neden, senelerden beri paralelle mücadele ediyoruz diyen hiç bir kanalda, istisna yok hiç bir kanalda bu belgeler sallanılmıyor, gösterilmiyor, en önemli odur. Çünkü Fethullah Gülen'i normal şartlar altında çok az suçtan dolayı yargılayabilirsiniz. Çünkü çok kurnazdır, mesajları her zaman için edilgen cümleler ve soru kipleriyle doludur. Talimatlar multi mesajdır ve çoklu mesaj verir. 17 seneden beri ilk defa ses çıkartan ağustos böcekleri 8 Haziran 2012 tarihli, düzeltiyorum 2013 tarihli yazısından bahsediyorum yani gezideki yazısından bahsediyorum öyle söyleyelim ve o yazıda 17 seneden beri ses çıkarıyorlar, onlar İlahi Rahmetin tecellisi, onlara izin verin derken, 1 haftadan beri ses çıkarıyo dedikleri gezicilerdir ve emir verdiği de Ramazan Emekli'nin dışındaki diğer emniyet müdürleridir. Bu tip mesajlar vardır ve zordur. İşte benim tekrar altını çizdiğim ve neden medyaya çıkartılmıyorsun diyolar, o belgeleri tek sallayan benim o belgeleri, yani kendi altında imzası olan ve onu mahkum ettirecek yalancı olduğunu bakın altını çiziyorum yalancı olduğunu ispatlayan belgeler. Çünkü Amerika'da şu anda illegal olarak bulunmaktadır.
23:36:10 Karşınızda dini, mezhebi 40 seneden beri müthiş şekilde sömürmüş bir örgüt var ve "Allah'la aldatanlar sakın sizi kandırmasın" diyen Kuran-ı Kerim'in ayetlerini heba ederek hiçe sayarak sümme haşa, tövbe haşa "Hz. Meryem'in kocası Hz. Muhammed'dir, Hz. İsa'nın babasıdır" diyen bir Fethullah Gülen var. Bunu yazı konusu yaptığım için çok rahat söyleyebiliyorum, bütün analizi orada var. Fethullah Gülen Hz. Meryem ile Hz. Muhammed'i haşa neden nikahladı? Ordaki son paragraf çok önemlidir. Çünkü Fethullah Gülen'in projesi de Muhammed'siz, Hz. Muhammed'siz dünyadır. Bunu da bi anekdot olarak geçelim. İsa üzerinde hem fikir olmuş bi platform daha ziyade dünyada. Yani Hz. Muhammed de çok sertti, hani o da efendim şuydu şuydu, en azından onu takip edenler tabi onu zarar veriyorlar gibi burda şimdi girsek çıkamayacağımız devasa safatalar. Daha sonradan biz anlıyoruz ki bunlar meğer bir Allah'la aldatma oyunuymuş. Allah'a din öğretilmiş. "Siz Allah'a din mi öğretiyorsunuz?" Hucurat süresi 16. ayet yerini bulmuş, hiç olmayan şeyler sokulmuş demin söylediğim şey. Allah'ın indirdiğinin üzerine bir din bindirilmiş. Allah buyurmuş, Fethullah Gülen gibiler uydurmuş. E şimdi siz bunun ne olduğunu anlatmadan ne yapacaksınız 40 yaşında 50 yaşında ihaleye giren insanlara. Bakın sizin orda bir teşvik bekliyo milyonlar bekliyo onlar diyorlar ki benim hocaefendim yalan söylemez, ağlıyorlar inliyorlar, o diyorlar, gecede 30 kez peygamberle görüşüyor diyorlar. Şimdi bakın siz buraya kalkıp eğer alkollü insanlarla cemaati, paraleli, örgütü adı her neyse onu kötülerseniz, tabi çözülme olmaz. Şimdi bütün emniyetle görüşüyorum, adliyeyle görüşüyorum, medyayla görüşüyorum ben çok rahat rahat şunu söyleyebilirim herkesin sorduğu soru. Cemaat neden çözülmüyo? Ben de cevabını şu anda anlatıyorum zaten. Cemaat dini motivasyon üzerinden çok büyük bir ekonomik, siyasi yapı. Siz o dini motivasyonun tamamen yalan olduğunu Kuran'a ve Sünnet'e, peygamberlere göre anlatmadan ne çözülmesi bekliyorsunuz Allahaşkına? Adam Graham Füller beş vakit namaza başladı diyo. Yani CIA' nın namaza başladığını, CIA'nın müslüman olduğunu anlatıyo, ordaki de ağlayarak evet diyo, bi irkilmeler yapıyo, yaşayan anlatıyo bana bunu. Ne oldu? Demin size ben bir haber verdim ya onu size Resulullah (sav) getirdi, peygamber şimdi ordan çıktı falan filan diyo. Çıldırmışlık cinnet boyutu ve ordaki gençler de peygamber demin şimdi burdaydı diyo ağlamaya başlıyorlar, bildiğin şarlatan, şaklaban soytarı bir sürü. Siz bunların bu yönünü millete anlatmazsanız tek, tek, tek nasıl olabilir ki...
23:48:24 Ama burda cemaatin sorgulaması gereken şey artık şu değil mi sizce de? Biz hanımlarımızın bileziklerini bozdurup vermedik mi, biz çocuklarımızın rızkından vermedik mi? Peki verdiğimiz bu paralar, hani iki ceketi vardı bizim hocaefendimizin , neden altın saat oldu birilerine hediye edildi. Neden başka yerlere harcanmadı, neden Amerika'da sinegoglara kilise yapımlarına verildi? Bunların belgelerini yayınladık biz analizmerkezi.com'da. Kendileri de zaten public açık, biz kitapta ben neler neler yayınlıycam. En büyük yalanı Fethullah Gülen'in benim sağlık problemlerinden sonra oraya geçtim, orayı aldım, oraya ben oturdum Amerika'ya. Hayır, biz bulduk ki o çiftlik zaten 1992'de alınmış. Fethullah Gülen gitmeden 7 yıl önce alınmış ve ben burdan seyircilere de sormak istiyorum. Acaba 120 bin dolara nerde ne alabilirsiniz?...
00:22:00 Bi çalgı mühendisimiz vardı Selahattin Demirtaş, bi de salgı mühendisimiz vardı Fethullah Gülen, bi de algı mühendisimiz vardı Kemal Kılıçdaroğlugiller yanına Ahmet Sever'i ekledik.
00:28:15 Bu ülke 200 milyar dolara kayba uğratıldı sadece geziden bahsediyorum size. 17-25 Aralık'ta Amerikan parlamentosunun çökertin talimatını yerine getiren komprodor işbirlikçi teşeron Fethullahçı örgüt Halk Bankası'na saldırdı.
00:35:55 Bu ülkede bi vaiz vardı. Uzun süre aslan postu giydi, Allah'la aldattı. Allah'la beraber olan bizim için aslandır. Öyle zannedildi, halbuki gerçek yüzü ortaya çıktığında şimdi biliyosunuz inlerine giriliyor, atıldı.
Söz konusu yayında konuk Fatih Tezcan'ın güncel gelişmeleri yorumlarken, "Paralel Yapı" olarak iddia ve ifade edilen bir yapıya yönelik tartışmalar çerçevesinde çeşitli eleştirilerde bulunduğu, somut nitelikte bir kuruma ya da talepte bulunulan şahsa yönelik küçük düşürücü, aşağılayıcı ve hakaret edici nitelikte ifadeleri kullanmadığı, yapılan yayının ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte olduğu düşünülmektedir.
İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin “ifade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinde yer alan “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar...” düzenlemesi ile ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, http://www.anayasa.gov.tr/files/bireysel_basvuru/AIHS_tr.pdf, Erişim Tarihi, 22.07.2015). Anayasa’nın 25. maddesinde “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” ve 26. maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” hükümlerinden anlaşılacağı üzere ifade hürriyeti Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile de güvence altına alınmaktadır. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesinde düzenlenen “Basın hürdür, sansür edilemez.” ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” hükümleri ise basın hürriyetinin güvence altına alındığını göstermektedir. Bununla birlikte İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanun’unda ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğünün kullanımına ve sınırlamasına yönelik belirli düzenlemelerin olduğu da unutulmamalıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-28 E. ve 2007/34 K. numaralı "İçtihat Metni"nde, demokratik toplumlarda basının önemini vurguladıktan sonra, “Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Yasasının 3. maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada “küçültücü” sözlerin kullanılmaması gerekir... Yargılama konusu haber ve yorum metnindeki eleştiri ve değer yargılarının bir kısmı sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiştir. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere esasen, eleştirinin sert bir üslûpla gerçekleştirilmesi, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin amacına, psikolojisine, eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgudur. Ancak kabul edilmelidir ki, basın özgürlüğü, belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerir. Gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimler “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadeler asılsız kişisel saldırı olarak görülemez.” ifadelerine yer vermiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Lingens-Avusturya kararında “Bu bağlamda Mahkeme, Sözleşme’nin 10(1). fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini gerçekleştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatır. İfade özgürlüğü, Sözleşme’nin 10(2). fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olmaz (bk. yukarıda geçen Handyside kararı, parag. 49). Basın söz konusu olduğunda, bu ilkeler ayrı bir öneme sahiptir. Basının, "başkalarının itibarlarını korumak" gibi çizilmiş sınırları aşmaması gerekmekle birlikte, kamunun menfaatinin bulunduğu diğer alanlarda olduğu gibi, siyasi meselelerde de haber ve fikirleri iletmek, yine basına düşen bir görevdir. Sadece basının bu tür haber ve fikirleri iletme görevi yoktur; halkın da bunları edinme hakkı da vardır (bk. ayrıntılarda farklılıklarla birlikte yukarıda geçen Sunday Times kararı, parag. 30). Bu bağlamda Mahkeme, Viyana Üst Mahkemesinin kararında geçen, basının görevi haber vermek olup bunların yorumu öncelikle okuyuculara bırakılmalıdır (bk. yukarıda parag. 29), şeklindeki görüşü kabul edememektedir.” ifadeleri yer almıştır. (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Lingens-Avusturya Kararı http://www.inhak.adalet.gov.tr/faaliyet21/aihm_diger_ulke/3.pdf, Erişim Tarihi: 16.06.2015)
Yukarıda belirtilen hükümlerden ve kararlardan anlaşılacağı üzere İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanunu’nda dolayısıyla hem ulusal hem uluslar arası hukuk metinlerinde ifade özgürlüğünün açıkça güvence altına alındığı, bu bağlamda gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında gerekse Yargıtay kararlarında ifade özgürlüğünün temel alındığı görülmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2009/9-180 E., 2009/253 K. nolu içtihat metninde de eleştirinin sınırlarıyla ilgili olarak "Temelini Anayasa'nın 28 ve devamı maddelerinden alan haber verme ve eleştiri hakkının kabulü için açıklama veya konu olan haberin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamu ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekliyle konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması gerekir. Düşünce özgürlüğü ve dolyısıyla eleştiri demokratik toplumlarda vazgeçilmez bir haktır. Toplumun ilerlemesi ve yararı için zorunludur. İfade özgürlüğü sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan "haber" ve "düşünceler" için değil, devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan onları rahatsız eden heber ve düşünceler için de uygulanır. Bu demokratik toplum düzeninin ve çoğulculuğun gereğidir. Eleştiri de kaynağını bu özgürlükten alır, eleştirinin doğasından kaynaklanan sertlik suç oluşturmaz, eleştiri övgü olmadığına göre sert, kırıcı ve incitici olması da doğaldır." (Yargıtay Kararlarına, UYAP - Bilgi Bankası, http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasiIstemciWeb/, adresinden karar/esas numaraları ile sorgulama yapılmak suretiyle ulaşılabilir.) ifadeleri yer almıştır.
Söz konusu yayında konuk Fatih Tezcan, güncel gelişmelerle ilgili görüşlerini dile getirirken toplumun genelini ilgilendiren ve "Paralel Yapı" olarak ifade edilen bir yapıya yönelik bazı iddia ve yorumlarda bulunmaktadır. Kamuoyuna mal olmuş müessese ve kişilere yöneltilecek eleştiri sınırının daha geniş olacağı, zira kamuoyunu yakından ilgilendiren kurum ve kişilerin tartışılmasının kitlelerin bilgi alma hakkı ve dolayısıyla demokrasi rejiminin işlerliği ile orantılı olduğu çok kereler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında dile getirilmiştir. Bu çerçevede söz konusu açıklama ve yorumların genel olarak ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte olduğu düşünülmektedir.
İfade özgürlüğünün, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan "haber" ve "düşünceler" için değil, fakat aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı düşünüldüğünde, yayın içeriğindeki ifadelerin de bu nitelikte değerlendirilebileceği kanaati oluşmuştur. 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 18 inci maddesine göre; kendileri hakkında şeref ve haysiyetlerini ihlâl edici veya gerçeğe aykırı yayın yapılması hâlinde, kişilerin düzeltme ve cevap hakkından yararlanabilecekleri belirtilmiştir. Bu bağlamda ilgili yayın içeriğindeki iddia, yorum ve değerlendirmeler ilgili şikayetçi ve ismi geçen şahıslar bakımından muhataplarının düzeltme ve cevaplamasına açıktır. Bu suretle kamuoyunun, olayın taraflarının görüş ve açıklamalarından haberdar olmak suretiyle daha doğru bir şekilde bilgilendirilmesinin sağlanacağı gibi medyanın da kamusal sorumluluğa ve medya etiğine uygun bir yayıncılık sergileyeceği düşünülmektedir.
Sonuç olarak; yukarıdaki hususlar göz önüne alındığında, TGRT Haber logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşun ilgili yayınında, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus olmadığı ancak ilgilinin 6112 sayılı Kanun'un 18. maddesinde düzenlenen düzeltme ve cevap hakkını kullanabileceği kanaatine varılmıştır.
Şeklinde değerlendirmelere yer verilmiş olduğu
Söz konusu yayın ile 6112 sayılı kanuna aykırı bir husus bulunmadığı kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği anlaşılmaktadır.
Gerekçe : Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının yukarıda alıntılanan uzman raporunda da ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere, bahse konu programda yansıtılan yorumların farklı bakış açılarının kamuoyuyla paylaşılmasının; toplumun bilgi edinme hakkının ve dolayısıyla ifade özgürlüğünün bir gereği olduğu kanaatine ulaşılmış ve 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus olmadığı kanaatine varılmıştır. Kaldı ki, 6112 sayılı Kanun'un 18. maddesinde düzenlenen düzeltme ve cevap hakkını kullanabileceği de açıktır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere; TGRT HABER logosuyla yayın yapan TGRT HABER TELEVİZYON A.Ş. hakkında, bahse konu yayını nedeniyle, 6112 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir İDARİ YAPTIRIM UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA Üst Kurul Üyeleri Ersin ÖNGEL, Süleyman DEMİRKAN, Esat ÇIPLAK ve İsmet DEMİRDÖĞEN’in karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 07.10.2015 gün ve 43 sayılı toplantıda aldığı 60 no.lu karara karşı oy yazısı.
Süleyman DEMİRKAN Şerhidir.
Üst Kurulun 07/10/2015 gün ve 43 sayılı toplantısında aldığı 60 no.lu karar karşı oy yazısı.
İsmet DEMİRDÖĞEN Şerhidir.
Üst Kurulun 07.10.2015 gün ve 43 sayılı toplantıda aldığı 60 no.lu karara karşı oy yazısı.
Esat ÇIPLAK Şerhidir.