İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 09.09.2015 tarihli ve 1394 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“24 logosu ile yayın yapan Dinamik Radyo Televizyon A.Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta; 26.06.2015 tarihinde sunuculuğunu Ersoy DEDE'nin yaptığı ve yorumcu olarak Cem KÜÇÜK'ün katıldığı "Günün Manşeti" isimli haftanın önemli haberleri ve gelişmelerinin yorumlanıp değerlendirildiği bir haber-yorum programı yayınlanmıştır.
Fetullah Gülen Vekili Avukat Nurullah Albayrak'ın 11.08.2015 tarihli yazıdaki dilekçesinde, 24 TV logolu televizyon kanalında 26.06.2015 tarihinde saat 11.00'da yayınlanan ''GÜNÜN MANŞETİ'' adlı programda, konuşmacılardan Cem KÜÇÜK; ''Aydın Doğan 17-25 Aralık'da Radikal Gazetesini olduğu gibi cemaate vermiş ve Eyüp Can üzerinden Erdoğan'ı devirmek için MİT tırları meselesini alarak her türlü pis haberi yaptırmış. Hürriyet Gazetesi ve Ahmet Hakan 17-25 Aralık'da cemaatin yanında saf tutmuş ve cemaat ile beraber o tapeleri, Dışişleri tapelerini, MİT tırlarını durdurmuş'', Ersoy Dede; ''Faruk Köse denilen adam dersaneler meselesinden beri cemaat yanlısı yazılar yazıyor. 17-25 Aralık'ta da yine kendisince editoryal özgürlük adı altında görmezden gelinen yazıları çıktı. Dün bardağı taşıran son damla çıkmış paralel yapının yayın organı T24'e mülakat veriyor. Bu sürecin en namuslu, omurgalı adamlarını infaz ediyor. Sen Akit Gazetesinin rozetini yakanda taşıyarak gidip paralel yapının yayın organlarına demeç veriyorsun sonra da diyorsun ki biraz demokrat olalım, anlayış gösterin'' ifadelerinin kullanıldığını; bunun 6112 Sayılı Yasanın 8. maddesinin (b),(c),(ç),(e),(ı),(i) ve (k) bentlerine muhalif nitelikte olduğunu ve talebinin gereğinin yapılmasını istemektedir. Söz konusu bölümün deşifresi aşağıda verilmiş ve akabinde gerekli değerlendirmeler yapılmıştır.
Yapılan incelemede, ilgili yayında sunucu Ersoy DEDE'nin konuğu Cem KÜÇÜK'ün sırasıyla ''Pijamalı Doğan'ın Talimatları ve Pijamalı Doğan'ın Devşirmeleri'' alt başlıklarıyla verilen KJ'ler eşliğinde, haftanın konu ya da temasına ilişkin yorum, düşünce ve görüşleri eşliğinde köşe yazarlarının yazılarını kamuoyu ile paylaştıkları görülmüştür. Söz konusu yayında şikayet edilen hususlara ilişkin ifadelerin bağlamını da içeren deşifre metni ve yapılan tespitler aşağıdaki şekildedir:
Söz konusu şikayet üzerine hazırlanan Klip1'de de görüleceği üzere Cem KÜÇÜK; ''28 Şubat darbesinin mimarları ben yaptım bu darbeyi demiş. 17-25 Aralık'da Radikal Gazetesini olduğu gibi cemaate vermiş ve Eyüp Can üzerinden Erdoğan'ı devirmek için MİT tırları meselesini alarak her türlü pis haberi yapmış. Hürriyet Gazetesi ve Ahmet Hakan başta olmak üzere bütün hürriyet 17-25 Aralık'da cemaatin yanında saf tutmuş ve cemaat ile beraber o tapeleri, Dışişleri tapelerini, MİT tırlarının savını durdurmuş. Gezide bu hükümeti yıkmak için internet siteleri üzerinden ve haberlerle her şeyi yapmışlar, AK Parti'nin kapatılma davasında AK Parti'yi kapatılması için uğraşmışlar, Erdoğan'ın hayatını bitirmek için yapmışlar, sen şimdi bütün bunları göreceksin, sadece bunu Abdulkadir SELVİ için demiyorum, bütün diğerleri içinde söylemiyorum, tek laf etmeyeceksin Aydın DOĞAN'a ama Ethem Bey'e saldıracaksın, işte Sedat ALBAYRAK'a laf saydıracaksın ya da Ahmet ALBAYRAK'a mesala yani. Şimdi düşün ben burda yazıyorum, Aydın DOĞAN'a tek laf etmiyorum ama Sedat Bey'i eleştiriyorum, adama gülerler ya'' şeklinde ifadelerde bulunduğu Klip2'de de sunucu Ersoy Dede'nin; ''Faruk Köse denilen adam dersaneler meselesinden beri cemaat yanlısı yazılar yazıyor. 17-25 Aralık'ta da yine kendisince editoryal özgürlük adı altında görmezden gelinen yani gazetenin, diğer yazarların, benim, Abdurrahman DİLİPAK'ın Hasan KARAKAYA'nın görmezden geldiği, hadi tamam hadi, bu da bizden olsun deyip şey yaptığı yazıları çıktı. Fakat dün en son bardağı taşıran son damla, ben burAdan Akit Gazetesindeki yöneticilerin de buna dikkatini çekmek istiyorum. Çıkmış paralel yapının yayın organı T24'e mülakat veriyor. Bu sürecin en namuslu, en omurgalı adamlarını infaz ediyor. Paralel yapının yayın organı T24 sesinde. Cem KÜÇÜK'ün, ne murat ediyor? sorusuna karşılık Ersoy DEDE, 'Ya orada artık ne murat ediyor ben kestiremiyorum' diyor. Devamında KÜÇÜK, ' O yazar kim hakikaten ben bilmiyorum. Faruk KÖSE kim? Yıllardır var mı orada?' sorularına karşılık da DEDE, Faruk KÖSE yıllardır var. Önemli olan o değil, önemli olan giriyorsun muhalif internet sitelerine Akit yazarı da bilmem neye bombaladı falan, tamam mı? Orada Akit yazarının kudretli bir ismi Abdurrahman DİLİPAK olmasıyla, hiç okunmayan Loser, kıyıda köşede kalmış bir Faruk KÖSE olması arasında hiçbir fark yok. Çünkü rozeti adamın akit yazarı. Akit yazarı sıfatıyla ya sen Akit'ten ayrıl kardeşim, terket Akit'i, çık ben bir bağımsız, yazar, düşünür olarak böyle böyle düşünüyorum. Ama sen Akit Gazetesinin rozetini yakasında taşıyarak oraya buraya, gidip paralel yapının yayın organlarına demeç veriyorsun sonra da diyorsun ki biraz demokrat olalım, biraz anlayış gösterelim.'' şeklinde ifadelerde bulunduğu görülmüştür.
İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin “ifade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinde yer alan “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar...” düzenlemesi ile ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, http://www.anayasa.gov.tr/files/bireysel_basvuru/AIHS_tr.pdf, Erişim Tarihi, 18.11.2014). Anayasa’nın 25. maddesinde “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” ve 26. maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” hükümlerinden anlaşılacağı üzere ifade hürriyeti Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile de güvence altına alınmaktadır. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesinde düzenlenen “Basın hürdür, sansür edilemez.” ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” hükümleri ise basın hürriyetinin güvence altına alındığını göstermektedir. Bununla birlikte İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanun’unda ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğünün kullanımına ve sınırlamasına yönelik belirli düzenlemelerin olduğu da unutulmamalıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-28 E. ve 2007/34 K. numaralı "İçtihat Metni"nde, demokratik toplumlarda basının önemini vurguladıktan sonra, “Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Yasasının 3. maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada “küçültücü” sözlerin kullanılmaması gerekir... Yargılama konusu haber ve yorum metnindeki eleştiri ve değer yargılarının bir kısmı sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiştir. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere esasen, eleştirinin sert bir üslûpla gerçekleştirilmesi, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin amacına, psikolojisine, eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgudur. Ancak kabul edilmelidir ki, basın özgürlüğü, belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerir. Gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimler “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadeler asılsız kişisel saldırı olarak görülemez.” ifadelerine yer vermiştir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2009/7316 E., 2012/17738 K. nolu içtihat metninde “İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birini oluşturup, toplumun ilerlemesi ve her bir bireyin gelişimi için temel koşullardan biridir. İfade özgürlüğü, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan "haber" ve "düşünceler" için değil, fakat aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olamaz. Sözleşme'nin 10. maddesinde belirtildiği üzere, bu özgürlüğün istisnaları vardır; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalıdır (23.09.1994 tarihli Jersild - Danimarka kararı; 21.01.1999 tarihli Janowski-Polonya kararı; 25.11.1999 tarihli Nilsen ve Johnsen-Norveç kararı; 25.07.2001 tarihli Perna-İtalya kararı).” ifadelerine yer vermiştir. (Yargıtay Kararlarına, UYAP - Bilgi Bankası, http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasiIstemciWeb/, adresinden karar/esas numaraları ile sorgulama yapılmak suretiyle ulaşılabilir.)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Lingens-Avusturya kararında “Bu bağlamda Mahkeme, Sözleşme’nin 10(1). fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini gerçekleştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatır. İfade özgürlüğü, Sözleşme’nin 10(2). fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olmaz (bk. yukarıda geçen Handyside kararı, parag. 49). Basın söz konusu olduğunda, bu ilkeler ayrı bir öneme sahiptir. Basının, "başkalarının itibarlarını korumak" gibi çizilmiş sınırları aşmaması gerekmekle birlikte, kamunun menfaatinin bulunduğu diğer alanlarda olduğu gibi, siyasi meselelerde de haber ve fikirleri iletmek, yine basına düşen bir görevdir. Sadece basının bu tür haber ve fikirleri iletme görevi yoktur; halkın da bunları edinme hakkı da vardır (bk. ayrıntılarda farklılıklarla birlikte yukarıda geçen Sunday Times kararı, parag. 30). Bu bağlamda Mahkeme, Viyana Üst Mahkemesinin kararında geçen, basının görevi haber vermek olup bunların yorumu öncelikle okuyuculara bırakılmalıdır (bk. yukarıda parag. 29), şeklindeki görüşü kabul edememektedir.” ifadeleri yer almıştır. (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Lingens-Avusturya Kararı http://www.inhak.adalet.gov.tr/faaliyet21/aihm_diger_ulke/3.pdf, Erişim Tarihi: 19.11.2014)
Yukarıda belirtilen hükümlerden ve kararlardan anlaşılacağı üzere İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanunu’nda dolayısıyla hem ulusal hem uluslararası hukuk metinlerinde ifade özgürlüğünün açıkça güvence altına alındığı bu bağlamda gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında gerekse Yargıtay kararlarında ifade özgürlüğünün temel alındığı görülmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-28 E. ve 2007/34 K. numaralı içtihadında, basın özgürlüğünün; belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerebileceğinin kabul edilmesi gerektiğini ve gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimlerin “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadelerin asılsız kişisel saldırı olarak görülemeyeceğini ortaya koymaktadır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2009/7316 E., 2012/17738 K. nolu içtihat metninde ifade özgürlüğünün aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Lingens-Avusturya kararında, ifade özgürlüğünün sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanacağının belirtildiği görülmektedir. Mezkur Yargıtay kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından görüldüğü üzere ulusal ve uluslar arası hukuk düzeninde, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü kavramlarının demokrasinin bir sonucu olarak geniş anlamda yorumlandığı değerlendirilmektedir. Sonuç olarak medyada bireylere yönelik olarak küçültücü olmamak ve hakaret içermemek kaydıyla belirli ölçüde abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddialar yer alabilmektedir. Bu nitelikte haber ve iddialar basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ancak demokratik toplumlarda medyanın sorumluluklarının da bulunduğu unutulmamalıdır. Medyanın; abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddiaların muhataplarına cevap ve düzeltme hakkı tanıması ve/veya karşıt görüşlere yer vermesi demokratik toplumun gelişmesine ve kamuoyunda özgürce kanaat oluşmasına sağlayacağı gibi medyanın kamusal sorumluluğunun ve medya etiğinin bir gereğidir.
Yukarıda da ifade edildiği gibi söz konusu yayının şikayet edilen kısımlarında; somut nitelikte bir kişi ya da kuruma yönelik yoğun bir şekilde küçük düşürücü, aşağılayıcı ve hakaret edici nitelikte ifadelerin bulunmadığı görülmüştür. Programın genelinde yapılan yayının medyanın bilgi verme işlevi ve kamuoyunun haber alma hakkı bağlamında haber değeri ve niteliği taşıdığı, ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte olduğu tespit edilmiştir. İfade özgürlüğünün, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan "haber" ve "düşünceler" için değil, fakat aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı düşünüldüğünde, yayın içeriğindeki ifadelerin de bu nitelikte değerlendirilebileceği kanaati oluşmuştur. 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 18 inci maddesine göre; kendileri hakkında şeref ve haysiyetlerini ihlâl edici veya gerçeğe aykırı yayın yapılması hâlinde, kişilerin düzeltme ve cevap hakkından yararlanabilecekleri belirtilmiştir. Bu bağlamda ilgili yayın içeriğindeki iddia, yorum, akıl yürütme ve değerlendirmeler ilgili şikayetçi ve muhataplarının düzeltme ve cevaplamasına açıktır. Bu suretle kamuoyunun, olayın taraflarının görüş ve açıklamalarından haberdar olmak suretiyle daha doğru bir şekilde bilgilendirilmesinin sağlanacağı gibi medyanın da kamusal sorumluluğa ve medya etiğine uygun bir yayıncılık sergileyeceği düşünülmektedir.
Sonuç olarak; yukarıdaki hususlar göz önüne alındığında, Dinamik Radyo Televizyon A.Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşun ilgili yayınında, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus olmadığı ancak ilgilinin 6112 sayılı Kanun'un 18. maddesinde düzenlenen düzeltme ve cevap hakkını kullanabileceği kanaatine varılmıştır.”
Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Yayın Kuruluşu'nun söz konusu yayını ile 6112 sayılı Kanun'a aykırı bir husus olmadığı kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın yazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca yapılan değerlendirmesi neticesinde;
Söz konusu yayına ait deşifre ve video kayıtlarının tetkiki sonucunda; bahse konu programın şikayete konu kısımlarında; somut nitelikte bir kişi ya da kuruma yönelik yoğun bir şekilde küçük düşürücü, aşağılayıcı ve hakaret edici nitelikte ifadelerin bulunmadığı, programın genelinde yapılan yayının medyanın bilgi verme işlevi ve kamuoyunun haber alma hakkı bağlamında haber değeri ve niteliği taşıdığı, dolayısıyla ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte olduğu anlaşılmakla, 24 logosu ile yayın yapan DİNAMİK RADYO TELEVİZYON A.Ş. isimli medya hizmet sağlayıcının ilgili yayınının, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus oluşturmadığı kanaatine varılmıştır.
Kaldı ki, ilgilinin 6112 sayılı Kanun'un 18. maddesinde düzenlenen düzeltme ve cevap hakkını kullanabileceği de açıktır.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 07.10.2015 gün ve 43 sayılı toplantıda aldığı 64 no.lu karara karşı oy yazısı.
Süleyman DEMİRKAN Şerhidir.
Üst Kurulun 07.10.2015 gün ve 43 sayılı toplantıda aldığı 64 no.lu karara karşı oy yazısı.
Esat ÇIPLAK Şerhidir.