İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 17.09.2015 tarihli ve 1440 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“25.08.2015 tarih ve 27042 sayılı evrak ile gelen Mustafa Rahmi KOÇ ve Y. Ali KOÇ vekili Av. Uğur ÇAPKIN ve Av. Serkan DEMİRAL'ın 20.08.2015 tarihli dilekçesinde, A Haber yayın kuruluşu tarafından 27.02.2015 tarihinde yayımlanan "Deşifre" adlı yorum programında, müvekkilleri Mustafa Rahmi KOÇ ve Y. Ali KOÇ'un kişilik haklarının ihlal edildiği iddia edilmiş ve söz konusu yayın nedeniyle, ilgili kanal hakkında idari işlem uygulanması talep edilmiştir.
Mezkur dilekçede özetle, söz konusu programda müvekkiller hakkında "Çocuklarının Müslüman olmasından korkuyor", "Müslüman gibi görünen, gavur, siz mürted değilsiniz korkmayın", "Mürted olsaydınız idam edilirdiniz, siz anadan doğma gavursunuz", "Size bir şey denilmez, sen korkma..Gayrimüslimin meyhanesi de vardır, umumhanesi de vardır, zaten Osmanlıda şeytana tapana da dokunulmamıştır, alevi isyan etmese ona da dokunulmazdı" şeklinde ifadeler kullanıldığı ve dolayısıyla müvekkillerin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddia edilmiştir.
Şikayet konusu yayınla ilgili tespitlerimiz şu şekildedir:
A Haber yayın kuruluşu tarafından her cuma günü yayımlanan, gazeteci Mehmet ALİ ÖNEL yönetimindeki "Deşifre" adlı yorum programının 27.02.2015 tarihli bölümünde, o tarihlerde gündemde olan "Süleyman Şah Türbesi" ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sınır ötesi operasyonu ile Türbe'de görev yapan askerlerin tahliye edilmesi tartışılmış, program konuğu Tarihçi Kadir MISIROĞLU, konu hakkındaki görüşlerini izleyicilerle paylaşmıştır. MISIROĞLU, söz konusu sınır ötesi operasyonun son derece başarılı olduğunu ifade etmiş, Hükümet ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu başarılı operasyon dolayısıyla tebrik edilmesi gerekirken, haksız yere eleştirildiğini belirtmiştir. Bu esnada söz, bir anda işadamı Ali KOÇ'a gelmiştir. MISIROĞLU, "Bu memlekette bir kısım insanlar, bir tanesi demiş ki, Ali bilmem ne, birden gözümün önünde de adı soyadını hatırlayamadım, 'Çocuklarımın geleceğinden korkuyorum' demiş. Bana dediler ki 'Bu böyle diyor'. Doğrudur, dedim. Çocuklarının Müslüman olmasından korkuyor." şeklinde konuşmuştur. Açık kaynaklardan yaptığımız araştırma sonucunda, KOÇ'un, 2015 yılının Şubat ayında Antalya'da düzenlenen G20-OECD Nitelikli Çıraklık ve İşbaşında Eğitimin Teşviki Konferansı'nın açılış konuşmasında "Her kesimden milyonlarca insanın umutları yok oluyor, hayatları kararıyor ve onlar açısından dünya yaşanmaz bir konuma geliyor. Tabii ki bu gidişat da beraberinde sosyal sorunlar ve ciddi gerginlik getiriyor. Ben şahsen 6 ve 8 yaşında iki çocuk sahibi bir baba olarak çocuklarımızın geleceğinden, bu gidişata baktığımız zaman, endişe duymamak mümkün değil diye düşünüyorum. Eminim bu da hepiniz için geçerlidir." şeklinde bir konuşma yaptığı görülmüştür. KOÇ'un söz konusu ifadeleri, konferansın yapıldığı tarih ve Deşifre programının yayın tarihi birlikte değerlendirildiğinde, MISIROĞLU'nun, "Bu memlekette bir kısım insanlar, bir tanesi demiş ki, Ali bilmem ne, birden gözümün önünde de adı soyadını hatırlayamadım, 'Çocuklarımın geleceğinden korkuyorum' demiş." şeklinde sözleriyle, Ali KOÇ'u kastettiği anlaşılmaktadır. Zaten, MISIROĞLU'nun konuşmasının hemen ardından söze giren ÖNEL, "Bunu söyleyen Koç'ların mahdumu Ali KOÇ." demek suretiyle, hakkında konuşulan kişinin Ali KOÇ olduğunu ikrar etmiştir. ÖNEL'in hemen ardından MISIROĞLU, "Haa Ali KOÇ, Ali KOÇ. Çocuklarının Müslüman olmasından korkuyor çünkü Müslümanlık umumi bir cereyan haline geliyor. Tabi olacak." şeklinde konuşmuştur. Bunun üzerine ÖNEL, KOÇ'un dünyanın ve Türkiye'nin içinde bulunduğu sosyal huzursuzluklar nedeniyle endişe duyduğunu belirtmiştir. Bunun üzerine MISIROĞLU, "Bak üstad, bir memlekette bir sınıf insan var ki, onlar 'Biz Müslüman kabul edilelim ama gavur gibi yaşayalım'. Korku nedir biliyor musun? Bu Müslümanlar güçleniyor. İleride bizi Müslüman gibi yaşamaya zorlarlar. Hayır, gerçekten Müslüman olup da sonradan gavurluğa dönene şeriat-ı garra-i muhammediye'nin tatbik edildiği yerde idama kadar ceza vardır. Mürtedin hükmü idamdır ama siz mürted değilsiniz. Siz anadan doğma gavursunuz. Size bir şey denilmez." şeklinde konuşmuştur. ÖNEL, "Yani herkesin din anlayışı kendine." demek suretiyle sorumlu bir yayıncıya yakışır şekilde ortamı yumuşatmaya çalışmış fakat MISIROĞLU, "Bazılarına, bunlara söylüyorum. Yani sen korkma ki bana ceza verirler, hayır. Gayrimüslimin meyhanesi de vardı afedersin, umumhanesi de vardı Osmanlı'da." diyerek konuşmasına devam etmiştir. ÖNEL, "Türkiye Cumhuriyeti'nin şu anda kurulduğu yasalar, mevcut durumu, kimsenin dini açıdan bir yargılanmasına bir sebep teşkil edecek bir şekilde değil yani demokratik bir devlet var." diyerek yine yatıştırıcı bir üslup kullanmış ve konuyu dini inançlardan uzaklaştırmaya çalışmıştır. MISIROĞLU'nun "Osmanlı şeytana tapan Yezidi ile harbi yok. Alevilere ezilmiş diyorlar ya. İsyan etmeseydi Alevi'ye de bir şey demez." demesi üzerine ÖNEL yine devreye girmiş ve "Ayrıca gerçekten İslam'ı özümsemiş olan insanların dinde zorlama olmadığını da bilmesi gerekiyor değil mi yani. 'Dinde zorlama yoktur.' ayet-i kerimesi var." şeklinde konuşmuştur.
Mehmet Ali ÖNEL ile Kadir MISIROĞLU arasında geçen ve EK'te deşifresi bulunan sohbette, MISIROĞLU'nun Ali KOÇ hakkında "Siz mürted değilsiniz. Siz anadan doğma gavursunuz.", "Yani sen korkma ki bana ceza verirler, hayır. Gayrimüslimin meyhanesi de vardı afedersin, umumhanesi de vardı Osmanlı'da." şeklinde ifadeler kullandığı ve KOÇ'un "gavur" ve "gayrimüslim" olduğunu iddia ettiği sabittir. Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan Güncel Türkçe Sözlük'e göre "gavur" kelimesi, "Dinsiz kimse", "Müslüman olmayan kimse", "Merhametsiz, acımasız" ve "inatçı" anlamlarına gelmektedir. Güncel Türkçe Sözlük'e göre "gayrimüslim" kelimesi ise, "Müslüman olmayan kimse" anlamına gelmektedir.
Demokratik bir toplumda herkesin kendini dilediği gibi ifade etme özgürlüğü vardır. İfade özgürlüğü sadece kişilerin düşündükleri herhangi bir olağan konuyu açıklamalarını güvenceye almaz. Bireylerin ifade özgürlüğü, diğer kişilerin, yöneticilerin ve kamuoyunun hoşuna gitmeyen açıklamaları da kapsar. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve özgürlüğünü de içerir.” Sözleşme’ye göre ifade özgürlüğü sadece konuşma, anlatma tarzındaki ifadelerle sınırlı olmayıp ifadeyi mümkün kılan her türlü vasıtayı kullanmayı ve gündelik hayata, bilime, sanata, sosyal hayata, ekonomiye dair her türlü bilgi ve düşüncenin aktarılmasını güvenceye alır. Ancak birçok hak ve özgürlük gibi ifade özgürlüğü de sınırsız olmayıp meşru bir amaçla, demokratik bir toplumda orantılı ve zorunlu olmak koşuluyla ve kanunla sınırlanabilir. Nitekim Sözleşme’nin 10. maddesinin ikinci fıkrasına göre, “Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler... başkalarının şöhret ve haklarının korunması... için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir."
Kişiler ifade özgürlüğü kapsamında kendilerini diledikleri araçlarla ve diledikleri biçimde ifade edebilirler. Ancak Sözleşme’de de ifade edildiği gibi, ifade özgürlüğü başkalarının şöhret ve haklarının ortadan kaldırılmasına imkan vermez. İfade özgürlüğü, bireylerin toplum içindeki saygınlıklarını sarsabilecek nitelikteki davranışları kapsamaz. Bu nedenle birçok ülke ceza kanunlarında kişilerin saygınlıklarını sarsan fiiller yasaklanmıştır.
Onur; Fransızca "honneur", Latince-İtalyanca "onore" kelimelerinden dilimize geçmiştir. Şeref ise dilimize Arapçadan geçmiştir. Onur; insanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı,haysiyet, izzet-i nefis demekken şeref; yücelik, büyüklük, insanlar arasında geçerli ve makbul olma anlamına gelmektedir. Görüldüğü gibi onur ve şeref kavramları iki başka dilden Türkçeye geçmiş olup özünde aynı şeyi ifade etmektedirler. Yine Arapçadan dilimize geçmiş olan hakaret ise, onur kırma, küçük düşürücü söz veya davranış olarak açıklanmaktadır. Bu nedenle onur, şeref ve saygınlık kavramları aynı şey olup bireyin toplum içinde diğer kişiler karşısındaki sosyal değerlerini ifade eder. Hakaret ve sövme ise bireylerin bu saygınlıklarının saldırıya uğramasıdır. Hakaret etmek; kişilerin birey olmaktan kaynaklanan ve diğer kişiler nezdinde sahip oldukları sosyal değerin yok sayılması ve kişilerin sosyal değerlerinin yok sayılarak kişiliklerinin değersizleştirilmesidir. Suçun hukuki konusu, suçla korunmak istenen hukuki varlık ya da menfaattir. Hakaret suçunun hukuki konusu ise bireyin toplum içindeki saygınlığı, yani sosyal bir kavram olan şereftir. Hakaret bireyin toplum içindeki saygınlığını zedeleyebileceği gibi bireyin kendisine karşı duyduğu öz-bireysel saygınlığını da zedeleyebilir. Bu nedenle doktrinde bir insanın kendisine yönelik beslediği iyi duygu (sübjektif-iç şeref ) ve diğer kişilerin o insana verdiği değer ve saygı (objektif-dış şeref ) şeklinde ayrım da yapılarak hakaretin her iki tür saygınlığı zedeleyebilecek nitelikte olduğu kabul edilmektedir. Hakaret suçuyla korunmak istenen hukuki konu kişilerin saygınlığıdır. Kişilerin saygınlığı kişilerin toplum içinde, diğer insanlar nezdindeki itibarı olabileceği gibi kişilerin bizzat kendi kişiliklerine verdikleri değer de olabilir
Cinsel, ırksal, etnik ve fiziksel özellikler gibi kişilerin doğuştan getirdikleri özellikleri de zaman zaman onları aşağılamak amacıyla olduğundan farklı biçimde kullanılabilir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 03.11.1964 tarih ve 2-35/481 sayılı kararına konu bir olayda; duruşma sırasında hakimin taraflardan birine yönelik olarak söylediği, “Madem ki akrabasınız, neden aranızda üzücü olaylar geçiyor” şeklinde bir soruya karşılık veren sanığın “Benim onunla bir akrabalığım yoktur, onun anası Ermenidir” diye cevaplamasını hakaret olarak değerlendirmiş ve “Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermeniler ile Türkler arasında tatsız olayların geçtiği bir bölgede söylenmiş bulunan sözlerin, objektif olarak hakaretamiz nitelik taşımasalar da söz konusu hava ve şartlar içerisinde değerlendirildiklerinde, hâkim tarafından yöneltilen soruya, kısaca “Hayır, akrabalığım yoktur” demekle yetinmek gerekirken, sarf edilen sözleri cevabına katmak suretiyle özel bir kastla diğer tarafın tahkiri amacının güdüldüğünü gösterebileceğine karar vermiştir.
Bir kimseye “Gavur, Hıristiyan, Ermeni, Gayrimüslim, feminist, Budist, vs” ifadeler yakıştıran failin amacı hakaret olsa da, hukuk düzenin bu tarz fiilleri hakaret olarak kabul etmemesi gerektiği görüşü de tartışılmaktadır. Kimi hukukçular, söz konusu ifadelerin kullanılmasının hakaret olarak değerlendirilmesi durumunda, belli bir toplumda belli bir etnik gruba, dine, inanca mensup olmanın aşağılayıcı bir durum olarak kabul edilmiş olacağını ifade etmişlerdir. Örneğin, bir inanış biçimi olan Dürzilik ülkemizde kimi zaman hakaret olarak kullanılmaktadır. Bir kimseye "Dürzi" demenin, hakaret olarak kabul edilmesi durumunda, söz konusu inanca mensup kişilerin kendilerini aşağılanmış olarak hissetmeleri mümkündür. Anayasa'nın 24. maddesine göre, "Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir." Hiç kimse dini inanç veya inançsızlığından dolayı kınanamaz. Bir kişinin "gavur" veya "gayrimüslim olması" sadece kendisini ilgilendirir. Türk Ceza Kanunu'nun "Hakeret" başlıklı 125. maddesine göre, "Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır." Somut olayda, MISIROĞLU'nun KOÇ'un "gavur" ve "gayrimüslim" olduğunu söylerken kullandığı bir cümle dikkat çekicidir: "Gayrimüslimin meyhanesi de vardı afedersin, umumhanesi de vardı Osmanlı'da." MISIROĞLU tarafından kullanılan "gavur" ve "gayrimüslim" ifadelerini, tek başlarına hakaret olarak kabul edilmese dahi, "Gayrimüslimin meyhanesi de vardı afedersin, umumhanesi de vardı Osmanlı'da." cümlesi ile birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu ifadelerde "kişinin şeref ve saygınlığına" bir saldırı olduğu açıktır.
Nefret içerikli ifadeler, çoğu zaman hakaret benzeri fiillerle karıştırılmaktadır. Bir grubun aşağılanması halinde hakaret suçu söz konusu olabilirse de bu grubun dinsel, etnik, ırksal, siyasal, cinsel vs. niteliklerinden dolayı aşağılanması nefret suçu olarak ifade edilir. Somut olayda, bir kişi,sırf işsizlik hakkındaki düşüncelerini ifade ettiği için "gavur" ve "gayrimüslim" olmakla adeta itham edilmiş, ayrıca, "Gayrimüslimin meyhanesi de vardı afedersin, umumhanesi de vardı Osmanlı'da." denmek suretiyle de, Türk toplumu tarafından "muteber görülmeyen" yerlerle gayrimüslimler arasından bir ilişki varmış gibi gösterilmeye çalışılmıştır. MISIROĞLU ile ÖNEL arasından geçen konuşmanın tamamına bakıldığında, KOÇ'un sırf "işsizlik nedeniyle yaşanan sosyal problemlere değinen bir konuşma yaptığı ve çocuklarının geleceğinden endişe ettiğini" ifade ettiği için, "gavur" ve gayrimüslim" olmakla adeta eleştirildiği görülmektedir. Kişilerin söylemleri, dini inanç veya inançsızlıklarından ayrı olarak değerlendirilmelidir. Aksi durumda, kişinin dini inanç veya inançsızlığı nedeniyle ayrımcılığa uğraması söz konusu olabilmektedir.
Sonuç olarak, A Haber yayın kuruluşunun söz konusu yayın nedeniyle, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan, “yayın hizmetleri... kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ile yine aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan, " Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, özürlülük, siyasî ve felsefî düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez." ilkesini ihlal ettiği değerlendirilmiştir.”
Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Kuruluşun yayınladığı programda, 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe : Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Söz konusu yayına ait deşifre kayıtlarının ve video görüntülerinin tetkikinde; şikayet sahibi şahıs hakkında "Siz mürted değilsiniz. Siz anadan doğma gavursunuz.", "Yani sen korkma ki bana ceza verirler, hayır. Gayrimüslimin meyhanesi de vardı affedersin, umumhanesi de vardı Osmanlı'da." şeklinde kişileri rencide edici ve küçük düşürücü ifadeler kullanıldığı, bu nedenle yayında 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen "....kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." hükmünün ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.
Diğer yandan, "Bazılarına, bunlara söylüyorum. Yani sen korkma ki bana ceza verirler, hayır. Gayrimüslimin meyhanesi de vardı affedersin, umumhanesi de vardı Osmanlı'da.", "Osmanlı şeytana tapan Yezidi ile harbi yok. Alevilere ezilmiş diyorlar ya. İsyan etmeseydi Alevi'ye de bir şey demez." şeklindeki ifadelerin ise; Osmanlı döneminde farklı inanışlara ve o inanç sahiplerinin yaşamlarına müdahalede bulunulmadığını açıklayıcı örnekler olduğu, insanların inanışları nedeniyle kınanması, sınıflandırılması, aşağılanması amacını gütmeyip, bilakis her tür inanışa müsamaha gösterme gereğinin tarihimizden de devraldığımız bir miras olduğuna vurgu yapıldığı, dolayısıyla bu yönüyle yayında 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan " Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, özürlülük, siyasî ve felsefî düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez." İlkesinin ihlalinin söz konusu olmadığı değerlendirilmiştir.
Bu itibarla yayın kuruluşunun; 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ilk defa ihlali nedeniyle; Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca uyarılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere; A HABER logosuyla yayın yapan TURKUVAZ MEDYA YAYIN HİZMETLERİ A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında;
1-6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendindeki; “...kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” hükmünün ihlali nedeniyle, aynı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre “UYARI” YAPTIRIMININ UYGULANMASINA,6112 sayılı Kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı yayın ilkesinin tekraren ihlali halinde, Kanunun 32 nci maddesinin İkinci fıkrasında yer alan; “Uyarının ilgili kuruluşa tebliğinden sonra ihlalin tekrarı halinde medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası yaptırımı uygulanacağının, yapılacak tebligatta bildirilmesine, Üst Kurul Üyeleri Hamit ERSOY, Nurullah ÖZTÜRK, İlhan YERLİKAYA ve Taha YÜCEL’in karşı oylarıyla, oy çokluğu ile,
2-6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan "Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, özürlülük, siyasî ve felsefî düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez." ilkesi yönünden ise; 6112 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir İDARİ YAPTIRIM UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA, Üst Kurul Üyeleri Esat ÇIPLAK, İsmet DEMİRDÖĞEN, Süleyman DEMİRKAN ve Ersin ÖNGEL’in karşı oylarıyla, oy çokluğu ile
Karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 07.10.2015 gün ve 43 sayılı toplantıda aldığı 70 no.lu karara karşı oy yazısı.
Süleyman DEMİRKAN Şerhidir.
Üst Kurulun 07/10/2015 gün ve 43 sayılı toplantısında aldığı 70 no.lu karar karşı oy yazısı.
İsmet DEMİRDÖĞEN Şerhidir.
Üst Kurulun 07.10.2015 gün ve 43 sayılı toplantıda aldığı 70 no.lu karara karşı oy yazısı.
Taha YÜCEL Şerhidir.
Üst Kurulun 07.10.2015 gün ve 43 sayılı toplantıda aldığı 70 no.lu karara karşı oy yazısı.
Esat ÇIPLAK Şerhidir.