İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 14.09.2015 tarihli ve 1412 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“SAMANYOLU HABER" logosu ile yayın yapan Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri A.Ş. ünvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 05.09.2015, 06.09.2015 ve 07.09.2015 tarihli yayınları incelenmiştir. Hafta içi 06:00-10:47 saatleri arasında "Merhaba Yenigün" adlı haber programı canlı olarak yayınlanmaktadır. Gündeme ilişkin sosyal, siyasi, ekonomik gelişmelerin aktarıldığı haber programının sunuculuğu Cihan Demir tarafından yapılmaktadır. Söz konusu programda, her gün katılan canlı yayın konuğu Abdullah Abdulkadiroğlu'nun son dönemde ağır kayıplar yaşanan terör olaylarıyla ilgili yorum ve değerlendirmeleri ile haberlerde yer alan "Öğretmenlerin Terör Endişesi-Doğu ve Güneydoğu'da Güvenlik Nasıl Sağlanacak?" bant yazılı haber raporun konusunu oluşturmaktadır.
Buna göre, Cihan Demir tarafından sunulan 05.09.2015 tarihli haber bülteninde "Öğretmenlerin Terör Endişesi-Doğu ve Güneydoğu'da Güvenlik Nasıl Sağlanacak?" bant yazısı ile aktarılan haberin deşifresi aşağıdaki gibidir:
"Sunucu: Artan terör olayları Doğu ve Güneydoğu'da görevli öğretmenler ile öğrencileri tedirgin ediyor. Bölgeye gitmek istemeyen birçok öğretmen tayin istiyor. Okulların açılmasına sayılı günler kala Aktif Eğitim-Sen bu probleme dikkat çekti. Öğretmen ve öğrencilerin can güvenliği için yetkilileri uyardı.
Osman BAHÇE (Aktif Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı): Şehir merkezlerinde üniformalı ve silahlı güvenlik güçlerinin güvenliği bile tam olarak sağlanamamışken milyonlarca öğrenci ve yüzbinlerce öğretmenin güvenliği nasıl sağlanacaktır?
Dış Ses: Öğretmen ve öğrenciler son dönemde artan terör olayları sebebiyle tedirgin. Okulların açılışının 28 Eylül'e ertelenme sebebinin Kurban Bayramı değil terör olayları olduğu iddiası endişeleri artırıyor.
Osman BAHÇE: Ülkenin dört bir yanında ses getiren eylem yapmak isteyen herkesin saldıracağı ilk nokta okullar ve eğitim yuvaları oluyor.
Dış Ses: Birçok öğretmen terör olayları sebebiyle Doğu ve Güneydoğu'ya gitmek istemiyor. Birçoğu da tayin istiyor. Aktif Eğitim-Sen Doğu ve Güneydoğu'daki güvenlik zafiyetine dikkat çekti. Yetkilileri uyardı.
Osman BAHÇE: Devlet ve hükümet yetkililerinin okul, öğretmen ve öğrencilerin güvenliği konusunda ciddi önlemler alması gerekmektedir. Terörü bitireceksek 120.000 öğretmen açığının tamamı için atama yapılmalıdır. Zira kaynak bulamıyoruz, bütçe yetersiz söylemleri lüks kamu harcamalarıyla yan yana geldiğinde inandırıcı olmamaktadır.
Dış Ses: Aktif Eğitim-Sen genel başkanı Osman BAHÇE son günlerde özel okullara yönelik baskınları hatırlattı. Kamuoyunun sanal gündemlerle meşgul edilmesine tepki gösterdi.
Osman BAHÇE: Güvenlik güçlerini gerçek terörün önünü kesmek üzere, insanımızı gerçek terörden korumak üzere istihdam ediniz."(Ekli Klip - S Haber Öğretmenlerin Terör Endişesi)
Söz konusu haberin 05.09.2015 tarihinde 15:18:03-15:19:16; 16:07:10-16:08:25; 17:09:33-17:11:20; 20:20:11;21:32:14 saatlerinde olmak üzere beş kez tekrar edildiği, yine 06.09.2015 tarihinde 01:46:32; 02:47:34; 03:48:34; 04:48:01; 05:46:55; 06:40:55; 07:46:36; 08:40:44 saatlerinde ise sekiz kere yayınlandığı toplamda 13 kez izleyicilere aktarıldığı tespit edilmiştir.
Bununla beraber 07.09.2015 tarihli "Merhaba Yenigün" isimli programda Samanyolu Yayın Grubu Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu tarafından Dağlıca'da yaşanan terör olayıyla ilgili yapılan değerlendirmelerin deşifresi aşağıdaki gibi tespit edilmiştir:
"Cihan Demir: .... bu saldırıya ilişkin neler söylersiniz?
Abdullah Abdulkadiroğlu: Milletimizin başı sağolsıun... Sayıyı bile açıklayamıyorlar maalesef ülkeyi yönetenler ve Türk Silahlı Kuvvetleri de açıklamıyor işin açıkçası. Çünkü gerçekten çok büyük bir saldırı, çok büyük bir tuzak. ve ben askeri yetkililerle de görüştüm, maalesef sayı çok. onların bana tahmini olarak telafuz ettiklerini burada açıklayamam. Çünkü bunları açıklamamak kaydıyla söylediler, gerçekten çok. ..... yani daha önce yaşanmış olan ve çok defa yaşanmış olan saldırı şeklinin bir benzeri gerçekleşmiş durumda........Örgütün silah depoladığı bilinerek buna karşı Türkiye Cumhuriyeti ne yaptı acaba. Yani örgüt bu çözüm süreci bir gün biter diye silah depoluyorsa kendisi bitirmek niyetiyle de depoluyorsa ve devlet, devlet de bunu görüyorsa, biliyorsa buna karşı devlet ne yapıyor, ne yaptı. Şimdi artık bu çözüm sürecinin bir gün biteceği ya da örgüt tarafından bitirildiği ifade ediliyor ya yani Cumhurbaşkanı Erdoğan Dolmabahçe'den sonra bu çözüm masası yoktur dedi, mutabakat masası yoktur dedi, masayı devirdi. Ve ondan sonra dendi ki örgüt bitirdi bu işi. Velev ki örgüt bitirmiş olsun, örgüt bitirdi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin askerlerine saldırmaya başladı, pusular kurmaya başladı....... Çözüm süreci başladıktan sonra örgüt bu süreçte silah depolamış, saldırmak için hazırlık yapmış, güçlenmiş, silah yığınağı yapmış, insan yığınağı yapmış. Peki devlet ne yapmış, yani biz ne yapmışız? Biz hiçbir şey yapmamışız öyle gözüküyor. Yani bakın şunu söylemek istiyorum: Çözüm sürecinden önce yaşanılan yöntemlerin aynısıyla bugün terör örgütü aynı yöntemlerle bizim askerimizi şehit edememeliydi, bunun önlemi alınmalıydı. Yani mesela şu çok mu zor. Beni bu işlerden anlayan insanlar arıyorlar ....o bölgedeki görev yapan askerleri taşıyan, o bölgede sevkiyat yapılan yani içinde toplu halde askerlerin bulunduğu araçlara niye jammerlar yerleştirilmiyor. Yani jammerlar Ankara'da bakanların konvoylarına sayısını bilmediğiniz kadar çok yerleştirilirken güneydoğuda en zor yerlerde örgütün mayınlı saldırıdan başka ilk planda saldırma şeklinin olmadığı Dağlıca gibi yerlerde çünkü buralarda örgüt mayınlı saldırılarla askerlerimize saldırıyor. .....ve en kaliteli, en uzun menzilli jammerlar niye yerleştirilmiyor? ....ama uzaktan kumanda ile böyle bir saldırının gerçekleştirilmesini önleme noktasında niye bu yapılmıyor? ben zannetmiyorum o araçlarda jammer olduğunu. Yani böyle bir tehlikenin ve riskin olduğu bölgelerde bunun önlemi alınması gerekmiyo mu? ....bunlar niye böyle oluyor diye sorgulanmayacak mı?
Peki asker, polis çözüm süreci boyunca ne yaptı? yaa ben biliyorum asker, polis kendi kendini yedi müdahale edemediklerii için bu terör örgütüne, teröristlere.....terör örgütü eylem yaparken bir hükümet politikası olarak onlara müdahale edilmesi istenmedi, niye çözüm süreci zarar görmesin diye. ...kimse kusura bakmasın da askerin askerlikle ilgili refleksleri zayıfladı.Sürekli kışlada duran, dışarı çıkmayan, dışarda örgütün faaliyetleri ile karşılaşmaması sağlanmaya çalışılan, yani örgütü görür de müdahale eder diye., örgütle temas halinde olmaması sağlanmaya çalışılan askerin maalesef refleksleri zayıfladı.
.....
Bu süreç bozulur, terör örgütü bozdu diyelim. terör örgütü bu süreci bozdu. Kendisi askerlerimize pusu kurmaya başladı, askerlerimize saldırılar düzenlemeye başladı, polisimize pusu kurmaya başladı, polise saldırmaya başladı, askeri ve polisi şehit etmeye başladı. Kendisi bu hain saldırılarına yeni baştan başladı diye, başlar diye sonuçta ......böyle bir terör örgütünden bahsediyorsunuz. Bu örgüt yarın bir gün bu çözüm sürecini bozar diye biz devlet olarak ne hazırlık yaptık ? Örgüt hazırlık yapmış, silah depolamış,yığmış. Bakın her tarafta askerimize, polisimize saldırı yapabilecek potansiyelde bir örgüt duruyor karşımızda. Çözüm sürecinden önce neyse çözüm sürecinden sonrada aynı şekilde saldırıları yapan bir örgüt var. Adamlar bunun hazırlığını yapmışlar bu süreç içinde. Peki biz ne yaptık? .......Biz hangi önlemi aldık? Onun eskiden askerimizi, polisimizi şehit etiği, edebildiği yöntemleri yeni baştan uygulayamaması için hangi önlemi aldık? Görülüyor ki hiçbir önlemi almamışız. Yani bu çok acı bir durum. Bunun sorgulanması gerekir. Bunlar sorgulanmasın diye bir baskı unsuruyla insanları susturmaya çalışmak, bugün karşı bir saldırıya geçmek yani maalesef çok üzücü bir durumla karşı karşıyayız.
......"(Ekli Klip- Dağlıca Saldırısıyla İlgili Yorumlar Klip -1)
Yaşanan elim terör olaylarının haber değeri taşıdığından görsel ve yazılı basında yer bulması anlaşılır bir durumdur. Ancak burada hassas olunması gereken konu, devlet ve terörle mücadele ekseninde yapılan yorum ve değerlendirmelerde kullanılan ifadeler nedeniyle ortaya çıkabilecek PKK terör örgütünün amaçladığı kaos ve çaresizlik duygularını topluma aşılamaktan uzak olunması gerekliliğidir. Terör olayları nedeniyle toplumda infiale yol açabilecek, etnik temelli ayrışmalara neden olabilecek krizlerin engellenebilmesi medyanın özellikle de televizyonda yer alan haber ve yorumların doğru haber stratejilerine bağlı olmasıyla mümkündür. Genel anlamda devletin tüm yapılanmaları, özel anlamda ise terörle mücadelede aktif rol sahibi birimlerinin faaliyetlerinde yetersiz, zayıf kaldığı ya da hiçbir şey yapmadığı şeklindeki ithamlar nedeniyle toplumda terör kaynaklı gerilim, korku,infiale bağlı kitlesel hareketlere neden olunacağı ortadadır.
Geniş çaplı mücadele alanı içinde Devletin terörle mücadele eden kurumlarının özellikle terörist ya da terör örgütü ve de terörizimle mücadele etmek yükümlülüğü altında olduğu bilinmektedir. Bu nedenle televizyon vasıtasıyla terör örgütünün korkutucu ve yıldırıcı özellikleri yansıtılmamalı, terör eyleminin mağdurları terörün amaçlarına hizmet eder şekilde sunulmamalıdır. Geniş kitlelere ulaşan televizyonda yer alan görüntü ve yorumlarda kullanılan ifadeler bağlamında temel düzeyde tüm ülkeyi ilgilendiren terör kaynaklı bir güvenlik sorunu hem ahlaki hem de hukuki düzeyde yayıncının sorumluluğunu ortaya çıkarmaktadır.
Öte yandan her türlü terör eylemi, bölgesel zarar vererek genel psikolojik zararı hedeflemektedir. Bunu ise medya aracılığıyla geniş kitleler üzerinde korku ve endişe yayarak sağlayan terör örgütleri, medyanın yaygın kullanımını avantajlarına çevirebilirler. Bu nedenle medyanın daha çok izlenme arzusunu toplumun çıkarlarının önüne alarak terör eylemlerini detaylarıyla aktarması ve bu durumu tekrar tekrar yayınlaması terör örgütlerinin stratejik amacına yani medya yoluyla mesajlarının iletilmesine aracılık etmektedir. Burada 'sembolik' olarak gerçekleştirilen her bir terör eyleminin genel anlamda medyada yer bulduğu oran nispetinde hem yurt çapında hem de yurt dışında adını duyurma imkanı yakaladığı açıktır. Bahse konu terör eyleminde, Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan resmi açıklamaya göre 16 askerimiz şehit olmuş, 6 askerimiz ise yaralanmıştır. Bu durum terörün amaçladığı gibi toplumun genelinde üzüntü, kaygı ve endişeye neden olmuş ve medya buna görsel ve yazılı düzeyde yayınlarında kullandığı ifade ve yorumlar nedeniyle aracı olmuştur.
Özetle, bilindiği gibi terör eylemlerinin temel amaçları geniş kitlelere medya aracılığıyla korku salmak ve yapılan eylemi olabildiğince güçlü göstermektir. Yukarıdaki ifadeler ve ekli kliplerden anlaşılacağı üzere; yayın kuruluşunun bu bağlamda yaptığı yayın ile terör örgütünün temel amaçlarına aracılık ettiği ve topluma terörün korkutucu, yıldırıcı mesajlarını ve özelliklerini aktararak toplumu olumsuz yönde etkilediği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; "SAMANYOLU HABER" logosu ile yayın yapan Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri A.Ş. ünvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşunun belirtilen tarihlerdeki söz konusu içerikli yayınları ile 6112 Sayılı Kanun'nun 8. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde ifade edilen yayın hizmetleri "Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz. Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet eder şekilde sunamaz." hükmünü ihlal ettiği kanaatine varılmıştır."
Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe : Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın yazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Söz konusu yayına ait deşifre kayıtlarının ve video görüntülerinin tetkiki sonucunda; bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, programda kullanılan ifadeler dikkate alındığında, yayın kuruluşunun, topluma terörün korkutucu, yıldırıcı mesajlarını ve özelliklerini aktararak toplumu olumsuz yönde etkilediği anlaşılmıştır. Bu nedenle anılan yayında, Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendindeki; “Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz. Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet eder şekilde sunamaz” hükmünün ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak anılan yayın için 6112 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca; alt sınırdan (%2) idari para cezası uygulanması gerektiği kanaatine verilmiştir.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları yukarıda izah olunduğu üzere; SAMANYOLU HABER logosuyla yayın yapan SAMANYOLU HABER YAYINCILIK HİZMETLERİ A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında, 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan; “Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz. Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet eder şekilde sunamaz.” hükmünün ihlali nedeniyle, aynı Kanunun 32 nci maddesinin birinci fıkrasına göre;
1- İhlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ağustos 2015 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 139.366,16 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezası 10.000 (onbin) ( 2015 yılı için yeniden değerleme oranına göre belirlenen 13.601 (onüçbinaltıyüzbir - ) Türk Lirasından az olamayacağından 13.601 TL. İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
2- İdari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesi TR98 0001 0025 3300 9999 9951 93 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32 nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiği veya 6112 sayılı kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
Üst Kurul Üyeleri Süleyman DEMİRKAN, İsmet DEMİRDÖĞEN ve Ersin ÖNGEL’in karşı oylarıyla oy çokluğu ile, karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 07.10.2015 gün ve 43 sayılı toplantıda aldığı 79 no.lu karara karşı oy yazısı.
Süleyman DEMİRKAN Şerhidir.
Üst Kurulun 07/10/2015 gün ve 43 sayılı toplantısında aldığı 79 no.lu karar karşı oy yazısı.
İsmet DEMİRDÖĞEN Şerhidir.