İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 04.02.2016 tarihli ve 118 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“ATV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, hafta içi her gün saat 16:25'te "Esra Erol'da" isimli bir izdivaç programı yayınlanmaktadır. Program, "genel izleyici" koruyucu sembolü ile yayınlanmaktadır. Evlenmek isteyen kişiler programa katılıp kendilerini tanıtmakta, eş adayında aradığı özellikleri belirtmekte ve bu kişiler kendilerine gelen taliplerle tanıştırılmaktadır.
Programın 29.01.2016 tarihinde yayınlanan bölümünde (Klip: Esra Erol'da - Tüm Program) daha önce de talibini aramak üzere programa katılmış ve eş adaylarına ilişkin talep ettiği abartılı kriterlerle özellikle sosyal medyada konu olan Nevruz ismindeki katılımcı saat 18:18:25'te konuk edilmiştir. (Klip 1: Nevruz Hanım - Esra Erol'da) Nevruz Hanım, sunucu Esra EROL tarafından sahneye davet edildiği sırada ekranın alt tarafında "DUYDUĞUNUZDA ŞOK OLACAKSINIZ!NEVRUZ'UN HAYATINA DAİR İNANILMAZ GERÇEK NE?" altyazısı ekrana getirilmiştir. Esra EROL, programda ilk başta Nevruz Hanım'ın aday kriterleri için sosyal medyada yapılan yorumlara değinmiş ve ona daha önce evlilik yapıp yapmadığını sormuştur. Nevruz Hanım'ın"Hayır"cevabı üzerine Esra EROL, Nevruz Hanım'ın bir evlilik yaptığını itiraf etmesi için ısrarla"Yapmadım mı diyorsun","Gerçekten mi","Gerçekten hayır mı diyorsun buna","Niye gocunuyorsun","Bu seni niye rahatsız ediyor","Niçin kabul etmiyorsun"şeklinde sorular sormuştur. (Bu sırada fonda gerilim müziği çalınmıştır). Genç kadın evlilik yaptığını kabul etmek istemediğini ve bu sorunun sorulmamış olduğunu kabul etmek istediğini ifade etmiştir. Bunun üzerine EROL, Nevruz Hanım' ın 2006 ve 2014 yılları arasında F.T. isimli kişiyle resmi bir evlilik yaptığını açıklamış; Nevruz Hanım ve eski eşinin düğün fotoğrafı ekrana getirilmiştir. Programda daha sonra Esra EROL, Nevruz Hanım ve seyirciler arasında şu konuşmaların geçtiği görülmüştür:
(Raporun bu bölümünde ilgili konuşmaların deşifre metinlerine yer verilmiştir.)
Nevruz isimli katılımcının konuk edildiği ve yukarıda deşifresi yapılan bölümle ilgili olarak Esra Erol'da isimli programa yönelik RTÜK İletişim Merkezi'ne iki gün içerisinde 116 adet şikayet bildirimi yapılmıştır. Söz konusu program yayını gerek görsel medyada gerekse sosyal medyada gündem oluşturmuş ve kamuoyu tarafından ağır biçimde eleştirilmiştir.
Yukarıdaki konuşmalardan ve açıklamalardan da rahatlıkla anlaşılacağı üzere, katılımcı Nevruz Hanım, evliliği hakkında konuşmaktan utandığını, orada söyleyemeyeceği bir durum olduğunu ve bu durumu kaldıramayacağını belirtmesine rağmen Sunucu Esra EROL'un ısrarla Nevruz Hanım'ın yaşadığı travmayı merak ettiğine yönelik ifadelerde bulunduğu ve bunu açığa çıkarmaya yönelik sürekli sorular sorduğu görülmektedir. Üst üste yöneltilen sorular üzerine katılımcı Nevruz Hanım, resmi nikahlı eşi ile cinsel anlamda bir şey yaşamadığı anlamına gelecek"Gerçekte evlilikte yaşananları ben yaşamadım","Giydiğim gelinlikle çıktım","Ben kadın olmadım. Kadın olmak ve anne olmak istiyorum"gibi ifadeler kullanmış ve kendisinin vajinismus hastalığı olduğunu söylemiştir. Hemen sonrasında teknik olarak yayının sesi kesilmiş ancak söz konusu açıklamanın ekranlara gelmesine engel olunmamıştır. Katılımcının, hayatının giz alanına dair yaptığı bu açıklamanın ardından konunun üzerine gidilmemesi gerekirken, söz konusu programda, Nevruz Hanım' ın evliliği, kamusal alana ait bir meseleymiş gibi stüdyoda bulunanlar tarafından tartışılmıştır.
Özel hayatın ve aile hayatının gizliliği Anayasamızda temel insan hakları arasında sayılmış ve "Özel hayatın gizliliği" başlıklı 20. maddesindeki "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz." hükmü ile anayasal güvence altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir." hükmüne yer verilmiştir. Özel hayat kavramı; ortak alan, özel alan ve gizli alan olmak üzere üç farklı alanda ele alınmaktadır. Ortak alan; kişinin aile ve yakın çevresi dışındaki kişilerle paylaştığı alanı, özel alan; kişinin aile ve yakın çevresi ile paylaştığı alanı, gizli alan ise; kişinin diğer kişiler tarafından bilinmesini istemeyeceği mahrem alanı ifade etmektedir. Kişilerin aile hayatlarına, evliliklerine ve cinsel sorunlarına ilişkin bilgiler onların özel hayatlarının gizli alanına aittir ve kişilerin başkalarıyla paylaşmak istemeyeceği türden bilgilerdir. Bahse konu bilgilerin başkalarıyla paylaşılması ve bundan da öte, milyonların takip ettiği bir programda yayınlanması ve bu bilgilerin ısrarlı sorularla ifade edilmeye zorlanmasının kişinin özel hayatının gizliliğini ihlal edici nitelikte olduğu düşünülmektedir. Kişinin kendi rızası ile söz konusu programa katılması onun aile ve özel hayatına dair mahrem bilgilerin ekrana getirilmesini ve açıklanmaya zorlanmasını haklı gösterecek bir durum değildir. Ayrıca, söz konusu programda Nevruz Hanım'ın, düğün fotoğrafının ekrana getirilmesinin yanında ısrarlı sorular karşısında eşleri ile olan cinsel münasebetlerini ve vajinismus hastalığına sahip olduğunu açıklamak durumunda bırakılması sonucunda gerek ekran başında programı seyreden gerekse ilerde sosyal medyada bu yayını seyredecek milyonların nezdinde aşağılandığı, küçük düşürüldüğü, itibarının sarsıldığı ve dolayısıyla yayıncı kuruluş tarafından bahse konu kişinin insan onurunu zedeleyecek nitelikte yayın yapıldığı kanaatine varılmıştır.
Türk Dil Kurumunun internet sitesinde aile "Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik" olarak tanımlanmaktadır. Anayasamızın 41. maddesinde "Aile Türk toplumunun temelidir" ifadesi toplumumuzda aileye verilen önemi işaret etmektedir. Toplumumuzda aile, toplumsal değerlerimizin ve kültürel kodlarımızın sürekliliğini sağlamakta ve bunların benimsetilmesini ve nesilden nesle aktarılmasını sağlamaktadır. Bireylerin ilk sosyalleştiği toplumsal birim olan aile, içinde yaşanılan toplumun kültürü ekseninde bireylere önceden belirlenmiş roller sunmaktadır. Örneğin, toplumlarda anneye, babaya, kız çocuğa ve erkek çocuğa o topluma özgü farklı roller tanımlanmakta ve bireyler genellikle bu rol modellere göre kişisel gelişimlerini gerçekleştirmektedirler. Bahse konu programda, Nevruz Hanım 8 yıl boyunca resmi nikahlı olduğu eşini "erkek arkadaşı" olarak tanımlamış ve"erkek arkadaşı gibi aynı evde yaşadık","gerçekte evlilikte ne yaşanıyorsa biz onu yaşamadık"ifadelerini kullanmıştır. Bu bağlamda, toplumumuzca şekillenen aile yapımızda yer alan koca veya eş rolünün Nevruz Hanım tarafından olması gerekenden farklı bir rol model olan "erkek arkadaş" şeklinde tanımlandığı ve evliliği diğer bütün unsurlarını yok sayarak sadece cinselliğe endeksli bir birliktelik olarak değerlendirildiği görülmüştür. Aile içinde yaşanan cinsel sorunların bir izdivaç programında açıkça dile getirilmesini de toplumumuzdaki aile algısını olumsuz yönde etkileyecek bir durumdur. Ayrıca,"formalite evlilik","kağıt üzerinde evlilik"gibi ifadelerin, ekran önünde kullanılmasının ve normal bir durummuş gibi yansıtılmasının, aile kurumuna zarar verdiği düşünülmektedir. İfade edilen bu durumların ailenin korunması ilkesini zedeleyecek nitelikte unsurlar olduğu kanaatine varılmıştır.
Ahlak, çok eski bir kavram olup toplulukların toplumlaşma sürecinden bu yana her dönemde sahip oldukları bir anlayıştır. Ahlak, insanların toplum içindeki davranışlarını ve birbirleri ile olan ilişkilerini düzenlemek amacıyla başvurdukları kurallar bütünüdür. Genel ahlak anlayışı toplumların kültürleri, gelenekleri ve inançları ekseninde şekillenmiş yazılı olmayan, gayri resmi kurallardan oluşur. Yaşadığımız toplumda da hukuk kurallarıyla düzenlensin veya düzenlenmesin kültürümüz, değerlerimiz ve inançlarımızla oluşan ve toplumun geneli tarafından kabul edilmiş bir genel ahlak anlayışı mevcuttur. Söz konusu programda ısrarlı sorular üzerine Nevruz Hanım’ın cinsel bir sorun olan vajinismus hastalığına sahip olduğunu, evlilikte yaşaması gerekenleri yaşamadığını ve kadın olmak istediğini bir izdivaç programında açıkça ifade etmesinin ve tüm bu yaşananların üzerine Nevruz Hanım’a bir kişinin talip olarak geldiği esnada stüdyoda görevli müzik grubunun Tarkan’ın “Acımayacak” parçasındaki “Gel, gel, gel güzelim. Gel hiç acımayacak. Gel, gel, gel güzelim. Söz hiç acımayacak” sözlerini seslendirmelerinin toplumumuzda yerleşmiş genel ahlak anlayışı ile bağdaşmayacak bir durum olduğu düşünülmektedir.
Nevruz Hanım vajinusmus hastalığının olduğunu söylediği sırada yayının sesi kısılmamış, genç kadının hastalığını söylemesinden sonra yayın sesi bir süreliğine teknik olarak kapatılmıştır. "Genel İzleyici Kitlesi" koruyucu sembolüyle ve çocukların ve gençlerin ekran başında olabileceği zaman diliminde yayınlanan bir programda"vajinismus"gibi cinsel bir sorunun aile ekseninde tartışılmasının,"Ben kadın olmadım. Kadın olmak istiyorum"gibi ifadelerin kullanılmasının ve toplumun temelini oluşturan aile mefhumunu değersizleştirici bir tartışmanın yapılmasının çocukların ve gençlerin aileye olan güvenine ve zihninde oluşacak aile imajına olumsuz anlam yükleyeceği kuşkusuzdur. Yukarıda ifade edilen durumun ekranlarda açıkça yayınlanmasının, yaşları gereği henüz cinselliğe dair bilgileri oturmamış çocukların bu tarz olaylarla olması gerekenden daha erken karşılaşmaları sonucunu doğuracağı açıktır. Postman, televizyon aracılığı ile çocukların, yetişkin dünyasına ait parasal, toplumsal, cinsel ilişkilere, kavga, çatışma ve şiddet olaylarına maruz kalmasının çocukluğun yok oluşu anlamına geldiğine dikkat çekmektedir. (Neil Postman, Çocukluğun Yokoluşu, İmge Kitabevi, 1995, s. 153- 158.) Bu tarz yayınlar çocukların zihninde toplumsal ve kültürel değerlerin tahribata uğramasına sebep olacak ve onları hem psiklolojik hem de sosyolojik olarak olumsuz yönde etkileyecektir.
Sonuç olarak, bahse konu programda;
1) Kişinin aile hayatı, evliliği ve yaşadığı cinsel sorunlar gibi özel hayatın gizliliğine ilişkin bilgilerin ekran önünde konuşulması, hatta bu bilgilerin ısrarlı sorularla açıklanmaya zorlanması ve kişinin toplum nezdinde aşağılanması, küçük düşürülmesi ve itibarının sarsılması sonucu insan onurunun zedelenmesinden dolayı 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan"İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez."hükmüne;
2)Aile içinde yaşanan cinsel sorunların bir izdivaç programında açıkça dile getirilmesinin, nikahlı eşin, eş veya koca olarak değil erkek arkadaş olarak nitelendirilmesinin, evlilik kurumunu cinselliğe endeksli bir birliktelik olarak değerlendirilmesinin ve"formalite evlilik","kağıt üzerinde evlilik"gibi ifadelerin normal bir durummuş gibi yansıtılmasının toplumdaki aile algısını olumsuz yönde etkileyebileceği ve aile kurumuna zarar verebileceği; yine izdivaç programında cinsel sorunların ve kadın olmak istenildiğinin açıkça dile getirilmesinin ve mezkur olayın üzerine stüdyodaki grubun seslendirdiği şarkı sözlerinin genel ahlaka aykırı olduğu ve dolayısıyla aynı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan"... genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz."hükmüne,
3) Cinsel sağlık problemlerinin ve bu nedenle bozulan aile içi ilişkilerin, çocukların izleyebileceği zaman diliminde ve ekran önünde konuşulmasının aynı Kanun'un 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan"...çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılmadan yayınlanamaz."hükmüne aykırı davranıldığı değerlendirilmiştir.” Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Söz konusu yayına ait video ve deşifre kayıtlarının tetkiki neticesinde, bahse konu yayına ilişkin uzman raporundaki değerlendirmelerde ayrıntılarına yer verildiği üzere, anılan programda, kişinin aile hayatı, evliliği ve yaşadığı cinsel sorunlar gibi özel hayatın gizliliğine ilişkin bilgilerin ekran önünde konuşulması, hatta bu bilgilerin ısrarlı sorularla açıklanmaya zorlanması ve kişinin toplum nezdinde aşağılanması, küçük düşürülmesi ve itibarının sarsılması sonucu insan onurunun zedelenmesinden dolayı 6112 sayılı Kanun’un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği değerlendirilmiştir.
Anılan kuruluşa 28,29.09.2011 tarihli yayınları nedeniyle evvelce 15.11.2011 tarih ve 2011/64 sayılı toplantıda alınan 44 nolu Üst Kurul Kararıyla 6112 Sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi uyarınca uyarı yaptırımı uygulandığı Üst Kurul kayıtlarından anlaşılmıştır. Bu itibarla; aynı hükmün tekraren ihlali nedeniyle, Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre “İdari Para Cezası” yaptırımının uygulanması gerektiği, kanaatine varılmıştır
ATV logosuyla yayın yapan TURKUVAZ AKTİF TELEVİZYON PROD. A.Ş unvanlı kuruluş hakkında; 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan " İnsan onuruna … saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı … ifadeler içeremez." ilkesini tekraren ihlali nedeniyle, 32 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca;
1- İhlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Aralık 2015 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 52.812.773,75 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde bir oranı (%1) 528.128,00 TL. İDARI PARA CEZASI UYGULANMASINA;
2- İdari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesi TR98 0001 0025 3300 9999 9951 93 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32 nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiği veya 6112 sayılı kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.