İnceleme ve Değerlendirme :İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 01.02.2016 tarihli ve 95 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda;
“Kanal D logosuyla yayın yapan yayıncı kuruluş 02.01.2016 tarihinde "Bana Bir Soygun Yaz" isimli bir sinema filmi yayınlamıştır. Film, Hacamat adlı bir mafya babasının Ankara'da bir kişiye vermesi için Onur'a teslim ettiği para dolu bir paketi Onur'un kaybetmesini, bu nedenle Hacamat'a borçlanmasını ve Hacamat'a borcunu ödemek için hırsızlık yapmasını konu edinmiştir.
Filmdeki Hacamat isimli karakterin dini terminoloji kullanan bir kişi olduğu ve dini kavramları sık sık kullandığını gösteren bir sahnenin (Klip İhlal 1) deşifresi aşağıda sunulmuştur:
"Şimdi mübarekler piyasada bu kadar kafir varken siz gelip benim gibi ehli iman, taat ve ibadeti yerinde ticaret ehli bir mümine çattınız. E tamam bir takım kullar bizi etrafta yandaş mafya olarak niteliyor olabilirler... Ne diyor kitab (Arapça olduğu algısını oluşturacak şekilde bir şeyler okuyor ve tercümesi olduğu iddiasıyla şu şekilde açıklama yapmaktadır) Eceli gelen fare kedinin (götüne -bu kısım ses olarak kaldırılsa bile ifade kolaylıkla fark edilmektedir) parmak atar... / Onur'un Arkadaşı: Tüh münafık Onur, bir kutu şekere kadar düştün mü be. / Hacamat: Lan! Çakal mümin, ben yer miyim ulan bu ayakları, nerde ulan para"
"Bana Bir Soygun Yaz" filminde Hacamat karakteri filmin birçok sahnesinde "Ne diyor kitapta" şeklinde bir soruyla başlayıp Arapça olduğu iddiasıyla bir şeyler okuyor ve bunları Türkçe'ye tercüme ediyor. Örneğin filmin bir sahnesinde Arapça'ya benzer bir şeyler okuduktan sonra onu Türkçe'ye şu şekilde tercüme etmektedir: "Yani diyor ki, hamamda terlemek sevaptır."(Klip İhlal 2). Bilindiği gibi "Sevap" kelimesi islami bir kavram olup "Hayırlı bir davranş karşısında tanrı tarafın verilen ödül ya da tanrı tarafından ödüllendirileceğine inanılan davranış" (TDK güncel) gibi anlamlara karşılık gelmektedir. Sözkonusu filmdeki karakterin -ne diyor kitapta- ifadesiyle başlayıp Arapça'ya benzer ifadelerle bir şeyler söyleyip onu Türkçeye tercüme etmesi açıkça göstermektedir ki bu karakter ifadelerini dini bir referans çerçevesine oturtmaktadır. Çünkü bir şeyin sevap olup olmadığı ancak dini bir referansla anlaşılabilir. Eğer bu bir kitap ise dini kitap demektir. Ayrıca unutulmaması gereken bir şey de İslam dinin temel referans kitaplarının pek çoğu başta Kuran-ı Kerim olmak üzere Arapça olduğudur. Filmin başından sonuna kadar filmin kötü karakteri olan mafya babasının ağzıyla sık sık - ne diyor kitapta - ifadesi kullanılmaktadır. Bu ifade ile birlikte sürekli olarak yine mafya babası tarafından "Allah, Allah dostu, mümin, münafık, kafir, sevap" gibi dini kavramlar kullanılmaktadır. Böylece mafya babasına dini bir kisve giydirilmiş ve bu karakter filmde dini yansıtan ana karakter görevini üstlenmiştir. Bu noktada -ne diyor kitapta- ifadesi mühim bir durum arz etmektedir. Çünkü söz konusu kitabla ilgili filmin başından son sahnelerine kadar herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Referans yapılan kitabın ne bir adı vardır, ne de yazarı bellidir.Yani yalnızca Türkçe'deki üçüncü tekil şahıs zamiri olan "O" yu karşılamaktadır. Yalnız bu şekliyle hangi kitaptan bahsedildiğinin açıkça anlaşılması imkansızdır. Ancak meseleyi bir bütün olarak ele aldığımızda söz konusu ifadenin Kuran-ı Kerimi çağrıştırdığı açıkça görülmektedir. Çünkü filmde mafya babası olan kötü karakter filmin başından sonuna kadar dini bir kisve ile görülmekte ve dini bir jargon kullanmaktadır. Gayet açıktır ki, böyle bir şahıs sosyal hayatta -ne diyor kitapta- ifadesiyle başlayıp Arapça bir şeyler okuyor ve kitabın adını da ifade etmiyorsa burada anlaşılacak şey referans kitabın Kuran-ı Kerim olduğudur. Bu bir hitap şekli olup imam, vaiz gibi din adamları bu ifadeyi (ne diyor kitapta) cemaatın refarans kitabın hangi kitap oldğunu kolayca anlayacağını düşündüğü için sıklıkla kullanmaktadır. Bu bağlamda bu karakterin Arapça olduğu iddasıyla bir şeyler okuyup onu da gizli bir şekilde Kuran'a referans etmesi onu da kendi kafasına göre aşağılayıcı ve bayağı ifadelerle (Klip İhlal 1, 2, 3 - Eceli gelen fare kedinin (götüne - bu kısım silinmekle birlikte fark edilmektedir) parmak atar,Yani diyor ki, hamamda terlemek sevaptır, Yani diyor ki yerse ümük oynar...yemezse ümük, . vs) tercüme ediyor görüntüsü vermesi açıkça Kuran-ı Kerime ve dini değerlere hakarettir. Gerçi filmin sonlarına doğru bahsi geçen kitabın "Hacamat'ın Yüz Darbesi" isimli bir kitap olduğuna bir sahnede yer verilmiştir. Fakat bu durum filmin başından itibaren oluşturulan algıyı değiştirmeye yetmemektedir. Çünkü "Mümin, sevap, hayır, Allah'ın hikmetiyle,"(Klip İhlal-2,4,5 Hamamda terlemek sevaptır, Ölümün bile hayırlısı, Bir mümin çıkmasını bildiği gibi inmesini de bilecektir Allah'ın hikmetiyle,) gibi dini kavramlar ve bunlarla ilgili değerlendirmeler sözü edilen kitaptan tercümeyle söylenmektedir. Bu yolla açıkça söz konusu kitabın dini bir kitap olduğu ima edilmektedir. Çünkü bu kavramlar ve kavramların bildirdiği yargılar ancak dini içeriğe sahip bir metinde yer alabilir.
Bir çok yerli mafyayı konu edinen film repliğinde "bizim kitabımızda adam satmak yoktur" gibi ifadelere rastlamak mümkündür. Burada kitaptan kasıt mafya "raconu"dur. Bana Bir Soygun Yaz filminde ise söz konusu kitap, dini bir söylem bağlamında ele alındığı için "mafya raconu" anlamında da anlaşılmamaktadır. Film'in senaristlerinin bahsi geçen kitabın hangi kitap olduğunu bilerek filmin sonlarına sakladıkları, söz konusu filmde bir sahneden hareketle ortaya koymak mümkündür. Bahsi geçen sahnede Onur'un Hacamat'a "hangi kitap" sorusunu sormuş olması karşısında Hacamat'ın bunu açıklamadığı görülmektedir.
Metnin ancak içinde tebarüz ettiği bağlam çerçevesinde anlaşılacağı değerlendirildiğinde, dini terminolojiyi kullanan bir mafya babasının Arapça olduğu süsü verilen ifadeler kullanıp daha sonrada bu metni Türkçe'ye tercüme ederek adını ifade etmeksizin bir kitaptan bahsetmesi bu metnin kutsal kitap olduğu algısını oluşturmaktadır. Gerçeklik ve algı her zaman örtüşmese de editoryal sorumluluğu yüklenmiş olan kişiler metnin nasıl algılanabileceğini hesaba katarak yayınlarını planlama sorumluluğu taşımaktadır. Bu nedenle, Kanal D logosuyla yayın yaypan kuruluşun milletimizin ekseriyetinin kutsal olarak gördüğü değerleri rencide edici bir yayını ekranına taşımasıyla kendi editoryal sorumluluğunu yerine getirmediği değerlendirilmiştir.
Filmin kötü karakteri olan Hacamat isimli mafya babası kendilerinin "yandaş mafya" olarak tanımlandığını ifade etmektedir. Diğer bir sahnesinde Hacamat kendisini "muhafazakar demokrat", bir başka sahnesinde aynı zamanda "liberal" olarak tanımlarken, filmde Hacamat'a olan borcunu ödemek amacıyla hırsızlık yapan Onur ise Hacmat'ı "siz ki emperyalist ve kapitalist" olarak tanımlarken, Hacamat da bu ifadeleri "övgü" içeren sözler olarak kabul etmektedir. Filmin bir sahnesinde Onur yeni bir soygun planıyla ilgili Hacamat'a "Durmak yok, yola devam diyorsun yani." diyerek keyifle karşılık vermektedir. Bilindiği gibi AK Parti'nin 2011 yılında yapılan Genel Seçim kampanyasının ana sloganı "Durmak yok, yola devam" sloganıydı. Bu slogan ile açıkça Hacamat'ın "mümin, münafık, selamlama..." gibi dini kavramları bir bağlamda kullanılarak bunun üzerinden dindarlar ve AK Parti'nin alaycı ve suçlayıcı bir bakış açısıyla ile aynı potada eritildiği görülmektedir. Bu şekilde hırsız ve mafya olan bir dindar potresi çizilmektedir. Aynı zamanda bu kişinin kendisini muhafazakar demokrat olarak tanımlamasıyla, AK Parti'nin kendini tanımladığı siyasal pozisyona doğrudan atıf yapılmaktadır. Bir siyasi görüş ve yaşam biçimi hırsız ve mafya olmakla ilişkilendirilerek rencide edilmektedir.
İfade özgürlüğü ve daha özelde basın özgürlüğü hem anayasal olarak hem de evrensel olarak korunmaya alınmış özgürlüklerdir. İfade özgürlüğü; ayrımcılık, nefret söylemi, hakaret ve şiddeti teşvik gibi unsurları içeren söz ve eylemleri kapsamaz. Çünkü ifade özgürlüğü ile amaçlanan hedef farklı fikirler baskı altına alınmadan her bireyin kendi fikirlerini açıklaması ve bu şekilde demokratik sistemin daha işler hale gelmesine katkı yapmaktır. Bu bağlamda, ifade özgürlüğü herkesin farklı görüşlere sahip olabileceği varsayımına dayanır. Medyada bu farklı kanaatlerin yer alması demokratik ülkelerde elzemdir. Kişilerin kendi kanaatlerini ifade etme hakları başka kişilerin değerlerine, inançlarına ve fikirlerine saygıyla birlikte ancak sağlıklı bir demokratik sistemin inşasına katkı yapabilir. Görsel-işitsel medya bir fikri aynı anda milyonlarca insana ulaştırabilme imkanına sahiptir. Görsel işitsel medyanın bu muazzam gücü nedeniyle görsel-işitsel medya kuruluşları diğer basın kurumlarından farklı olarak hukuki denetimle birlikte idari denetime de tabi tutulmaktadırlar. Çünkü, görsel-işitsel medyada yer alan herhangi bir olumsuz içeriğe sahip yayın toplumun başkaca kesimlerini rencide edecek sonuçlar doğurabileceği gibi başka insanları itham edici ya da yargılayıcı bir üslubun kullanılması, hukuki ve ahlaki düzeyde çeşitli sorunları ortaya çıkarabilecektir. Dolayısıyla görsel işitsel medya kuruluşlarının toplumda farklı inanış ve yaşam biçimi gibi toplumsal farklılıkları bulunan insanları rencide etmeyecek ve toplumsal kutuplaşmaya neden olmayacak yayın yapmaları kamusal sorumluluklarının bir gereğidir. Ancak Kanal D logosuyla yayın yapan kuruluşun söz konusu yayınında bu sorumluluğunu yerine getirmediği değerlendirilmiştir.
Bir dinin temel kavramlarını kullanarak hırsızlık ve mafyatik işlerin yapılması ve bu yolla yaşamını dini hassasiyetleri dikkate alarak düzelemeye çalışan insanların toplumda olumsuz imgeleri çağrıştıracak şekilde gösterilmesi ve bunun yanı sıra bir mafya babasının kendini bir siyasal pozisyonu ifade eden "muhafazakar demokrat" olarak tanımlaması açık bir ayrımcılık olarak değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; Kanal D logosu ile yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun söz konusu yayınları ile, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirtilen; "Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, özürlülük, siyasî ve felsefî düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez." ve (f) bendinde belirtilen; "Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz." hükümlerini ihlal ettiği düşünülmektedir.”
Şeklinde değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerinin ihlal edildiği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe : Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın yazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Söz konusu yayına ait deşifre kayıtlarının ve video görüntülerinin tetkikinde; ihlale konu filmde, bir dinin temel kavramlarının kullanılarak hırsızlık ve mafyatik işlerin yapıldığı ve bu yolla yaşamını dini hassasiyetleri dikkate alarak düzelemeye çalışan insanların toplumda olumsuz imgeleri çağrıştıracak şekilde gösterildiği, bunun yanı sıra bir mafya babasının kendini bir siyasal pozisyonu ifade eden "muhafazakar demokrat" olarak tanımlamasının ayrımcılık içerdiği, bunun yanı sıra dinin temel kavramlarının bu şekilde kullanılmasının toplumun manevi değerlerinin incitici nitelikte olduğu anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle yayın kuruluşunun 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin ilk defa ihlali nedeniyle, Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca, uyarılması,
Anılan Yayıncı kuruluşa 04.10.2011 tarihli yayını nedeniyle evvelce 15.11.2011 tarih ve 2011/64 sayılı toplantıda alınan 39 nolu Üst Kurul Kararıyla 6112 Sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca uyarı yaptırımı uygulandığı Üst Kurul kayıtlarından anlaşılmıştır.
Bu itibarla; aynı hükmüntekraren ihlali nedeniyle, Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre “İdari Para Cezası” yaptırımının uygulanması gerektiği, kanaatine varılmıştır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere;
KANAL D logosuyla yayın yapan DTV HABER VE GÖRSEL YAYINCILIK A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında;
1- 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan; “Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, engellilik, siyasî ve felsefî düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez.” hükmünün ihlali nedeniyle, aynı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre “UYARI” YAPTIRIMININ UYGULANMASINA, 6112 sayılı kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı yayın ilkesinin tekraren ihlali halinde, Kanunun 32 nci maddesinin İkinci fıkrasında yer alan; “Uyarının ilgili kuruluşa tebliğinden sonra ihlalin tekrarı halinde medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası yaptırımı uygulanacağının, yapılacak tebligatta bildirilmesine,
2- 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen "Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.” hükmünün tekraren ihlali nedeniyle, aynı Kanunun 32 nci maddesinin İkinci fıkrası hükmü uyarınca;
a- İhlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Aralık 2015 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 41.869.333,10 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde bir oranı (%1) 418.693,00 TL. İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
2- İdari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesi TR98 0001 0025 3300 9999 9951 93 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32 nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiği veya 6112 sayılı kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
Üst Kurul Üyeleri İsmet DEMİRDÖĞEN, Süleyman DEMİRKAN ve Ersin ÖNGEL’in karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 10.03.2016 gün ve 15 sayılı toplantıda aldığı 30 no.lu karara karşı oy yazısı.
Süleyman DEMİRKAN Şerhidir.
Üst Kurulun 10.03.2016 gün ve 15 sayılı toplantıda aldığı 30 no.lu karara karşı oy yazısı.
Ersin ÖNGEL Şerhidir.