saat 21.00’de yayınlanan “EN SIRADIŞI” isimli program.
İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 06.01.2016 tarihli ve 26 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“İlgi : Aydın DOĞAN Vekili Av. Aslıhan DURMAZ’ın 12.11.2015 kayıt tarihi ve 33895
sayılı şikayet dilekçesi.
Ülke TV logolu ve Beyaz İletişim A. Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 23.10.2015 tarihinde saat 21.00'da sunuculuğunu Turgay GÜLER'in yaptığı, Ahmet Kekeç, Savcı SAYAN, Yusuf Ziya CÖMERT ile Hasan ÖZTÜRK'ün katıldığı "En Sıradışı" isimi program yayınlanmıştır. (Klip - En Sıradışı - Ülke TV - 25.10.2015)
Aydın DOĞAN vekili Av. Aslıhan Dumlu DURMAZ ilgi yazı ile Üst Kurula başvurarak Ülke TV adlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 25.10.2015 tarihinde yayınlanan söz konusu programda yer verilen beyanatlar ile Aydın DOĞAN ve Doğan Medya Grubu hakkında sistematik şekilde hukuka aykırı, kişilik haklarını ve ticari itibarını zedeleyici, RTÜK yayın ilkelerini ihlal eden yayın yapıldığını ve yayıncı kuruluş aleyhine yaptırım uygulanması talebini sunmuş, 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (c), (ç), (j), (ı) ve (i) bentlerini ihlal ettiğinden bahisle gereğinin yapılmasını ifade etmiştir.
Söz konusu yayın incelenmiş olup, şikayet edilen hususlara, bu hususlara ilişkin deşifre metnine ve yapılan tespitlere aşağıda yer verilmiştir. İlgi başvuruda belirtilen bazı ifadeler italik yazılmıştır.
Turgay GÜLER:Çok önemli bir mesele ile başlayacağız. Ülke meselesi. Bir günlük mesele değil. En az PKK terörü kadar önemli bir mesele, tabi ki PKK'yı da konuşacağız. En az FETÖ kadar önemli bir mesele, tabi ki FETÖ'yü de konuşacağız.Ama bu bir milli güvenlik sorunu adı böyle. Aydın DOĞAN meselesi.Bu akşam onunla başlayacağız. Hep var olan bir mesele, bir türlü çözülemeyen bir mesele.İşte darbelerin arkasında, kaosun arkasında yeri geliyor terörün arkasında sürekli Türkiye'ye ayak bağı olan bir Aydın DOĞAN medyasından bahsediyorum.Bugün, arkadaşlar o gazeteyi, bugünkü gazeteyi bana bir ulaştırsınlar. Şimdibugün, Hürriyet Gazetesi abartısız, neredeyse tüm sayfalarıyla saldıran, küfreden, hakaret eden bir gazeteyle çıktı. Herkese saldırmış, herkese. Dili berbat.Mesela bizim eleştirilerimiz, Hürriyet'e yönelik eleştirilerimiz, Aydın DOĞAN'a yönelik eleştirilerimizi bir takım arkadaşlarımız, işte ya sert midir, şöyle midir, böyle midir diye eleştirenler vardı. Şey yapanlar vardı ama rezalet. Ne aileler kalmış, ne evlatlar kalmış yani acayip bi şey. ... Ahmet KEKEÇ, Aydın DOĞAN derdi ne?
Ahmet KEKEÇ:Aydın DOĞAN'ın derdi şu. Çok basit onu hemen söylemek lazım. Şimdi Türkiye'deki basının nasıl yapılandırıldığını hatırlarsak. Şöyle, şimdi Türkiye'de basını, basın sektörünü devlet kurdu. Takriri Sükun geleneksel medya tasfiye edildi, devlet destekli gazeteler çıktı. Bunlar bu anlamda bir imtiyazdan geliyorlar. Dolayısıyla bütün devlet tasarruflarının yanında durdular. Darbeleri desteklediler, muhtıraları desteklediler, devletle akçeli ilişkilere girdiler bunun karşılığında servis yaptılar yani demokrasi dışı ne kadar çalışma varsa medya, Türkiye'deki geleneksel medya o işin içinde oldu. Şimdi Aydın DOĞAN'ın medyası da bu ana akım medya dedikleri medya da birinci sırayı oluşturduğu için tabi ki o imtiyazın devamı olarak Aydın Bey bir alışkanlıktan geldiği için bugünkü siyasi atmosfer içinde o alışkanlıklarının karşılığı olarak şey bulamıyor.Nasıl derler, umduğunu bulamıyor. Devletle iş yapamıyor, ne bileyim işte bir takım ihaleleri alamıyor. Yaptığı kanunsuzluklara izin istiyor.Bu izin çıkmıyor. En basiti Hilton, Hilton diye bir arazi üzerinde kıyameti kopardı bu arkadaşlar. Şimdi hemen Hilton'u da kısaca söyleyim ben.
Turgay GÜLER:Bir tane tane anlatsana biliyoruz da, yani izleyici Hilton deniyo, bilmem ne bir tane tane anlat bize Ahmet KEKEÇ.
Ahmet KEKEÇ:İşte tane tane anlatıyorum. Yani bir imtiyazdan geldikleri için buna karşılık bulamıyorlar.Eskiden hükümet yıkıp hükümet kurarlardı. Artık buna güç yetiremiyorlar. Bakan tayin ederlerdi, buna güç yetiremiyorlar. Efendime söyleyim. Medya organlarını baskı ve şantaj aracı olarak kullanırlardı, bunu çok yapamıyorlar, ki bu konuda Yargıtay'ın bir kararı var.Aydın Doğan'ın kendi medyasını baskı aracı olarak kullandığına ilişkin bir Yargıtay kararı var. Artık eski imkanlar yok, bunu bulamıyorlar.Dolayısıyla hırçın bir yayıncılığı benimsemiş durumdalar.
Turgay GÜLER:Ve marjinal konuşuyorlar.
Ahmet KEKEÇ:Hilton meselesi, bakın Hilton meselesi çok önemli bir meseledir. Gerçekten çok önemlidir. Çünkü tıpkı bu RTÜK tartışmasında olduğu gibi Aydın Bey isteklerine karşılık bulamadığı için meşru hükümete karşı savaş açtı.Hilton biliyorsun, Ermeni mezarlığı yıkıldı. Orda elde edilen arazi üzerine bir otel yapıldı, 50'li yıllarda. O arazi Taksim için düşünülen bulvarın sınırları içindeydi ama İnönü hükümeti o çalışmayı yarım bıraktı. Topçu kışlası yıkmakla kaldı, o atıl arazi uzun süre boş kaldı. Daha sonra 50'li yıllarda Menderes döneminde yanlış hatırlamıyorsam oraya bir Hilton Oteli yapıldı. Devasa bir araziye sahip, yeşil alan. O alanda bir bölümü gene bu Ermeni mezarlığından kalma 150 yıllık anıt değeri taşıyan ağaçlar var. Şimdi Aydın DOĞAN.
Turgay GÜLER:Ağaç deyince 5 tane falan algılanmasın.
Ahmet KEKEÇ:Değil, bin küsür ağaç. 1056 ağaç var. Bu ağaçlardan bir bölümü anıt niteliği taşıyor.
Turgay GÜLER:Küçük bir orman demektir.
Ahmet KEKEÇ:150 yıllık ağaçlar, tarihi ağaçlar, kıymetli ağaçlar. Aydın DOĞAN, günün birinde Hilton'u satın aldı. Biz dedik ki, herhalde otelcilik yapacak bu arkadaş, ama otelcilik yapmak istemedi. Orayı yıkıp, avm ve rezidanslar kondurmak istedi. Buna hükümet, belediye, işte Anıtlar Kurulu izin vermedi. İzni alamayınca muhalefete geçti. Pis muhalefete geçti. Anlatabiliyor muyum?Yani bu hükümetin devrilmesi için elinden gelen ne varsa, işte elinden gelen bütün melaneti sergiledi.Tabiri caizse. Geçenlerde de Aydın Bey'in ordaki ağaçları kestirebilmek için İstanbul Üniversitesi'nden bir rapor aldığı ortaya çıktı.Çalı çırpı raporu.Yani ordaki 150 ağaç, pardon 150 yıllık ağaçlar çalı çırpı statüsündeymiş.Bu raporu aldı ki, oradaki ormanı katledebilsin.Şimdi soruyorum ben bu Aydın DOĞAN'a. Aydın DOĞAN sen bu 5 ağaç için ortaya konan rezillikleri medya olarak destekledin.
Konuk:Sponsorluk yaptı.
Ahmet KEKEÇ:Tabi. Adamların gitti orda nöbet tuttular, yakılan canlı yayın araçları üzerinde poz verdiler, gazetelerin Gezi'nin emrine amade kılındı. Orda bin küsür ağaç kesmeye çalışıyosun sen. Niye bunlarla ilgili herhangi bir şey çıkmıyor, ya da çıkacak mı merak ediyorum. Bir eleştiri, bir sorgulama gene İstanbul'un silueti tartışmaları başlatmışlar. Gene Aydın DOĞAN'ın adamları, Çamlıca Cami ile ilgili. İşte Çamlıca Cami İstanbul'un siluetini bozuyormuş. Senin Trump Towers'ların ordaki silueti bozmuyor mu, ya da Hilton arazisine konduracağın o avm, o rezidanslar İstanbul'un siluetini bozmayacaklar mı? Yani demek ki,Aydın Bey yapınca meşru, başkaları yapınca işte çevre düşmanlığı, ağaç katliamı, tarih düşmanlığı, estetik düşmanlığı.Yani dolayısıyla Aydın Bey, bugün geldiğimiz nokta itibarıyla kendisini kurtarabilmek için daha doğrusu kanunsuzluklarını sürdürebilmek için her kesimle işbirliği yapıyor.Fethullahçı örgütle işbirliği yapıyor, PKK ile işbirliği yapıyor. Daha doğrusu PKK'nın eylemlerini anlayan, kollayan, meşrulaştıran yayınlar yapıyor.Hedefinde tek kişi var. AK Parti iktidarını ve bir takım değerlerin sembolü olarak gördüğü Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmek.Bu uğurda kendi ilkelerini de çiğneyerek çok çirkin ve çok ahlaksız bir savaş yürütüyor Aydın Doğan'ın medyası.Mesele bundan ibarettir. Mesela Aydın DOĞAN'ın o eski imtiyazlı günlerine kavuşmasından ibaret.
Turgay GÜLER:Tabi bir telefon açıp, bir genel yayın yönetmeni Ertuğrul ÖZKÖK, dönemin bakanına telefon açıp işte o karton fabrikası meselesini konuşuyor. Küfür mü edelim illa ki falan diyor yani.
Ahmet KEKEÇ:Bir cümle daha söyleyim. O telefon, o zikrettiğin telefon şunun kanıtıdır. Aydı DOĞAN'ın ve Aydın DOĞAN'ın adamlarının siyasetle kurduğu ilişkini düzeyini de ele veren bir telefondur o. Çünkü alıştılar siyasetçilere ve başbakanlara şamar oğlanı muamelesi yapmaya. O telefonda o resim ortaya çıkıyor.Artık o ilişkiyi kuramıyorlar.Siyasetçiye şamar oğlanı muamelesi yapamıyorlar.Bu şekilde belden aşağı vuruyorlar.
...
Turgay GÜLER:... Aydın DOĞAN bizi izliyor mudur bilmiyorum, muhtemelen izlemiyordur. Belki de izliyordur. Şimdi ailesinden birileri ne olur izletsin. Yani biraz sonra söyleyeceklerimi birisi alsın izletsin.Şimdi Hürriyet Gazetesi tarihinde hiçbir zaman Hürriyet, gazetenin kendi ismi yazarının arkasına düşmemişti. Bugün, Hürriyet Gazetesi işte bir süre önce genel yayın yönetmenliğinde alınmış, devrik bir genel yayın yönetmeni Ertuğrul ÖZKÖK'ün intikam duygularıyla sürdüğü bir gazete.Yani Ertuğrul ÖZKÖK ismi Hürriyet'in önüne geçmiş. Öbür tarafta megaloman bir tip Ahmet, Ahmet Hakan. İşte onun megalomanlığı ön planda onunda gerisine düşmüş. Bir gazete için bundan daha kötüsü olmaz.Kald ki, sözüm ona merkez medya tanımlaması içinde Hürriyet, artık marjinal bir gazete oldu.Yayınları itibarıyla küfrediyor bilmem ne yapıyor vs. böyle bir şey. Bir de bugünkü mesele, buyrun.”
Sonuç olarak; İlgili programda, Aydın DOĞAN'a ve Doğan Medya Grubuna yönelik olarak küçültücü, aşağılayıcı ve hakaret edici nitelikte ifadelerin kullanılmadığı, fakat bazı yorum, eleştiri ve iddialara yer verildiği bunların ise ifade özürlüğünün bir gereği olarak basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ülke TV logolu ve Beyaz İletişim A. Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşun ilgili yayınında, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus bulunmadığı değerlendirilmektedir.”
Şeklinde değerlendirmelere yer verilmiş olduğu
Söz konusu yayın ile 6112 sayılı Kanun hükümlerinin ihlal edilmediği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği anlaşılmaktadır.
Gerekçe:Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının yukarıda alıntılanan uzman raporunda da ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere; söz konusu programın genelinde yapılan yayının ve yorumların, medyanın haber verme işlevi ve kamuoyunun haber alma hakkı bağlamında haber değeri ve niteliği taşıdığı, ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte olduğu; ifadeler irdelendiğinde de, nesnel bir değerlendirmeyle eleştiri niteliğini taşıdığı ve güncel bir tartışma konusu olması nedeniyle de üzerinde kamu yararı olduğu, kamuoyunun gündemini oluşturan konuyla ilgili tartışmalara katkısının olduğu, dolayısıyla ifade özgürlüğünün geniş yorumlanması gerektiği değerlendirilmektedir. Bu nedenle mezkur yayınının, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus oluşturmadığı kanaatine varılmıştır.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 17.02.2016 gün ve 10 sayılı toplantıda aldığı 37 no.lu karara karşı oy yazısı.
Süleyman DEMİRKAN Şerhidir.
Üst Kurulun 17.02.2016 gün ve 10 sayılı toplantıda aldığı 37 no.lu karara karşı oy yazısı.
İsmet Özdal DEMİRDÖĞEN Şerhidir.