İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 25.01.2016 tarihli ve 59 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda
“İLGİ : Fetullah GÜLEN vekili Av. Nurullah ALBAYRAK'ın 07.10.2015 kayıt tarihli ve 30612 sayılı şikayet dilekçesi.
24 logolu ve Dinamik Radyo Televizyon A.Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 01.09.2015 tarihinde saat 11:00'da sunuculuğunu Ersoy Dede'nin yaptığı ve Cem Küçük'ün konuk olarak katıldığı "Günün Manşeti" adlı program yayınlanmıştır.
Fetullah GÜLEN vekili Av. Nurullah ALBAYRAK ilgi yazı ile Üst Kurula başvurarak 24 logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşta yukarıda belirtilen tarih ve saatte yayınlanmış olan program içerisinde yer verilen beyanatlar ile 6112 Sayılı Yasanın 8.maddesinin (b), (c), (ç), (e), (ı), (i), (k) bentlerine muhalif nitelikte olduğu iddiasıyla 24 logolu medya hizmet sağlayıcı yayıncı kuruluş hakkında idari yaptırım kararı uygulanmasını talep etmiştir.
Söz konusu yayın incelenmiş olup, şikayet edilen hususlara, bu hususlara ilişkin deşifre metnine ve yapılan tespitlere aşağıda yer verilmiştir.
İlgi başvuruda şikayet edilen konu ve ifadeler şunlardır;
01.09.2015
24 TV
GÜNÜN MANŞETİ
(11:02:00-11:04:00)
"Baştan bir kere şunu söyliyeyim; Terör örgütlerinin medyası olmaz. Keşke bugün medyalarını da alsalardı ellerinden. Keşke bunlara da el konulsaydı çünkü onların da terör örgütünün medyası olmayacağını biliyoruz. İpek grubuna yapılan operasyonun medya ile ilgisi yok. Bu iş Fethullahçı terör örgütünün finansmanı dolayısı ile yapılan bir şey. Bu Fethullahçı terör örgütünün bazı finansman ayakları var ve bunlardan bir tanesi de Koza grubunun olduğu yönünde. Teröre bir destek var. Fethullahçı terör örgütü MGK'da alınan karar ile kırmızı kitaba giren bizim milli varlığımızı tehdit eden bir örgüttür, çetedir. Bunlar büyüyecek. Bank Asya kısmı ortaya çıkacak. Bunların bağlantıları hepsi ortaya çıkacak. Herkes bu çeteyi tanıyor artık. Bu Fethullahçı çeteye karşı herkesin birer birer bulunup tutuklanma işleminin biran önce öne alınması lazım yoksa hepsi kaçıyorlar. Ekrem Dumanlı için meczup demek daha doğru olur. O bitik adam artık işi bitmiş. Binlerce insanın canını yakanlardan bir tanesi de odur. Er ya da geç onun da nereye gideceğini göreceğiz. Sen işi bitik bir adamsın bunu bil. Biz merhamet ediyoruz sana/yoksa isin çoktan bitmişti. Zavallı adamın teki işte tehdit ederek..."
Yukarıdaki deşifre metninden de görüleceği üzereşikayet dilekçesindekoyu olarakyazılmış ibarelerin, 24 logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşta Fetullah GÜLEN hakkında RTÜK yayın ilkelerini ihlal eden yayın yapıldığına gerekçe olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
Not:İlgili şikayet dilekçesinde yer alan deşifre metnindeki ifadeler aynen alınmış, imla hataları düzeltilmemiştir. İlgili deşifre metninde yayın içeriğine bakıldığında yer yer atlamalar olduğu görülmekle birlikte deşifresi verilen ifadelerin birçok yerinin yayın ile tutarlı olmadığı da görülmektedir.
Aşağıda program içeriğinin şikayete esas teşkil eden bölümü ile ilgili tam deşifre metni yer almaktadır: (Klip_1, Klip_2)
11:02:03-11:04:42 (Klip_1)
"Cem Küçük:Ben şimdi baştan söyleyeyim yani, bunu hep yazdım hep söylüyorum; Terör örgütünün medyası olmaz. Keşke bugün medyasını da alsalardı ellerinden.
Ersoy Dede:Ama bu o değil.
CK: Bu o değil yok, yani bu..
ED: Kafa karıştırmasınlar yani.
CK: Bu Koza Grubu'na bağlı olan İpek Medya'ya ait olan, yani Bugün, Kanaltürk.. belki onlara da el konulsaydı. Yani çünkü onların da.. terör örgütünün medyası olmayacağını biliyoruz. Ama bugün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın İpek grubuna yaptığı, Koza Grubu'na yaptığı operasyonun medya ile ilgisi yok. Bu iş Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın adını koyduğu tabirle Fetullahçı Terör Örgütü'nün finansmanı dolayısıyla yapılan birşeydir. O yüzden işin içinde MASAK var. O yüzden işin içinde terörün finansmanı yasası var. O yüzden. Ben bunu daha önce bak 2 Mayıs 2015, Star'a başladığımda ilk yazım..
ED: Şey de var, siber suçlarla mücadele polisleri de var. Onlar da galiba elektronik form transferleri yapıyorlar anladığım kadarıyla.
CK: Şimdi bak ben bu olayı, paralel yapıyla ilgili çok yazıp çiziyoruz, uğraşıyoruz ediyoruz, biliyoruz, her şeyi okuyoruz, raporlara bakıyoruz. Ama bu yapı, Fetullahçı Terör Örgütü'nün finansman ayakları var. Bu finansman ayaklarından bir tanesi de Ankara Cumhuriyet Savcılığına göre iddialardan biri de Koza Grubu'nun olduğu yönünde. Bunu biz söylemiyoruz. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı söylüyor. Bu yönde yapılan bir çalışmadır bu. O yüzden işin içinde MASAK vardır, yurtdışına para kaçırma vardır, terörü finanse etme vardır. Ki ben bununla ilgili 12 Mart'ta ve 19 Mart 2015'te iki yazı yazdım. Sonra 1 Mayıs'ta Star'a geçtiğim zaman 2 Mayıs'ta Star'da yazdım. Terörün Finansmanı Yasası diye. Teröre destek var. Fethullahçı terör örgütü Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan karar ile kırmızı kitaba giren ve bizim milli varlığımızı tehdit eden bir örgüttür, bir çetedir, bir terör örgütüdür. Bunu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı koydu, Serdar Coşkun koydu, diğerleri koydu. Doğru da yaptı, yanlış da değil. Sen bu kadar illegal işler, yasadışı dinlemeler, casusluk, polislerle PKK'ya yardım ve yataklık, neler yapıyorsun. Bununla ilgilidir şey. Ha bu büyüyecek. Bunlarla ilgili olarak bak bu işin Bank Asya kısmı ortaya çıkacak, Bank Asya-Koza Grubu bağlantıları var. Bu işin medyalara aktarılan paralar, diğer bazı büyük mobilya şirketleri, eşarp şirketleri, biliyorsun sen, onların hepsine sıra gelecek. Onlar için hepsi bu işlerin içerisindedir. Dolayısıyla Türk Devleti..
ED: Koltuk Kanepe de var mı?
CK: Oturma Grubu da var. Bunların hepsine, teröre yardım ve yataklık edene.. Bak şunu bil! Devletin içerisinde herkes bu yapıyı iyi tanıyan ülkücü, sosyal demokrat, milliyetçi, dindar herkes bu çeteyi tanıyor.
11:14:10-11:15:17 (Klip_2)
CK: Akın Bey neredesin? Akın Bey buradayız diyorsun, hiçbir şeyden korkumuz yok diyorsun, hiçbir suçumuzla ilgili delil bulunamaz bu yalandır diyorsun, Yangın, deprem, gasp, hırsızlık olmazsa onun dışında tamamen herşeyimiz pür-ü şeffaftır diyorsun. Niye 30 Ağustos'ta Esenboğa'dan kaçtın. İngiltere, muhtemelen İngiltere ya da Amerika'ya bir yere gitti yani. Maden şeylerin olduğu yere. Dolayısıyla Akın İpek de bak, öbürleri de kaçacak. Eğer tedbir alınmazsa öbürleri de kaçacak. Bi de para kaçırdı bu yani..esas..
ED: Sen kaçacak deyince, Ekrem Dumanlı sana saydırmış geçen gün televizyonda biliyorsun değil mi?
CK: Ya Ekrem Dumanlı artık.. meczup daha iyidir yani. Ekrem Dumanlı bitik adam artık, işi bitmiş. O da gidecek bak... Binlerce insanın canını yakanlardan bir tanesi de odur. Bak, er ya da geç onu da göreceğiz nereye gittiğini. Bak kaçmazsa göreceğiz, ya burda ya orda. Ya kaçacak, ya burda da... Ekrem Dumanlı, sen işi bitik bir adamsın, bunu bil. Ya biz merhamet ediyoruz sana bakma yoksa çoktan işin bitti senin yani. Zavallı adamın teki işte tehdit ederek..."
İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin “ifade özgürlüğü”
başlıklı 10. maddesinde yer alan “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar...” düzenlemesi ile ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. Yine T.C.Anayasası’nın 25. maddesinde “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” ve 26. maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” hükümlerinden anlaşılacağı üzere ifade hürriyeti Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile de güvence altına alınmaktadır. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesinde düzenlenen “Basın hürdür, sansür edilemez.” ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” hükümleri ise basın hürriyetinin güvence altına alındığını göstermektedir. Dolayısıyla; İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanun’unda ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğünün kullanımına ve sınırlamasına yönelik belirli düzenlemelerin olduğu unutulmamalıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-28 E. ve 2007/34 K. numaralı "İçtihat Metni"nde, demokratik toplumlarda basının önemini vurguladıktan sonra, “Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Yasası'nın 3. maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada “küçültücü” sözlerin kullanılmaması gerekir... Yargılama konusu haber ve yorum metnindeki eleştiri ve değer yargılarının bir kısmı sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiştir. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere esasen, eleştirinin sert bir üslûpla gerçekleştirilmesi, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin amacına, psikolojisine, eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgudur. Ancak kabul edilmelidir ki, basın özgürlüğü, belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerir. Gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimler “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadeler asılsız kişisel saldırı olarak görülemez.” ifadelerine yer vermiştir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2009/7316 E., 2012/17738 K. nolu içtihat metninde “İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birini oluşturup, toplumun ilerlemesi ve her bir bireyin gelişimi için temel koşullardan biridir. İfade özgürlüğü, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan "haber" ve "düşünceler" için değil, aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olamaz. Sözleşme'nin 10. maddesinde belirtildiği üzere, bu özgürlüğün istisnaları vardır; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalıdır (23.09.1994 tarihli Jersild - Danimarka kararı; 21.01.1999 tarihli Janowski-Polonya kararı; 25.11.1999 tarihli Nilsen ve Johnsen-Norveç kararı; 25.07.2001 tarihli Perna-İtalya kararı).” ifadelerine yer vermiştir. (Yargıtay Kararlarına, UYAP - Bilgi Bankası, http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasiIstemciWeb/, adresinden karar/esas numaraları ile sorgulama yapılmak suretiyle ulaşılabilir.)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Lingens-Avusturya kararında “Bu bağlamda Mahkeme, Sözleşme’nin 10(1). fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini gerçekleştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatır. İfade özgürlüğü, Sözleşme’nin 10(2). fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olmaz (bk. yukarıda geçen Handyside kararı, parag. 49). Basın söz konusu olduğunda, bu ilkeler ayrı bir öneme sahiptir. Basının, "başkalarının itibarlarını korumak" gibi çizilmiş sınırları aşmaması gerekmekle birlikte, kamunun menfaatinin bulunduğu diğer alanlarda olduğu gibi, siyasi meselelerde de haber ve fikirleri iletmek, yine basına düşen bir görevdir. Sadece basının bu tür haber ve fikirleri iletme görevi yoktur; halkın da bunları edinme hakkı da vardır (bk. ayrıntılarda farklılıklarla birlikte yukarıda geçen Sunday Times kararı, parag. 30). Bu bağlamda Mahkeme, Viyana Üst Mahkemesinin kararında geçen, basının görevi haber vermek olup bunların yorumu öncelikle okuyuculara bırakılmalıdır (bk. yukarıda parag. 29), şeklindeki görüşü kabul edememektedir.” ifadeleri yer almıştır. (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Lingens-Avusturya Kararı http://www.ifadeozgurlugu.adalet.gov.tr/faaliyetler/17_19_eylul/aihm_ diger_ulke/lingensavusturya_guncelleme.pdf, Erişim Tarihi 03.09.2015)
Yukarıda belirtilen hükümlerden ve kararlardan anlaşılacağı üzere İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanunu’nda dolayısıyla hem ulusal hem uluslararası hukuk metinlerinde ifade özgürlüğünün açıkça güvence altına alındığı bu bağlamda gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında gerekse Yargıtay kararlarında ifade özgürlüğünün temel alındığı görülmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-28 E. ve 2007/34 K. numaralı içtihadında, basın özgürlüğünün; belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerebileceğinin kabul edilmesi gerektiğini ve gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimlerin “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadelerin asılsız kişisel saldırı olarak görülemeyeceğini ortaya koymaktadır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2009/7316 E., 2012/17738 K. nolu içtihat metninde ifade özgürlüğünün aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Lingens-Avusturya kararında, ifade özgürlüğünün sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanacağının belirtildiği görülmektedir. Mezkur Yargıtay kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından görüldüğü üzere ulusal ve uluslararası hukuk düzeninde, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü kavramlarının demokrasinin bir sonucu olarak geniş anlamda yorumlandığı değerlendirilmektedir. Sonuç olarak medyada bireylere yönelik olarak küçültücü olmamak ve hakaret içermemek kaydıyla belirli ölçüde abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddialar yer alabilmektedir. Bu nitelikte haber ve iddialar basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ancak demokratik toplumlarda medyanın sorumluluklarının da bulunduğu unutulmamalıdır. Medyanın; abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddiaların muhataplarına cevap ve düzeltme hakkı tanıması ve/veya karşıt görüşlere yer vermesi demokratik toplumun gelişmesine ve kamuoyunda özgürce kanaat oluşmasını sağlayacağı gibi medyanın kamusal sorumluluğunun ve medya etiğinin de gereğidir.
Ayrıca; T.C. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği resmi internet sitesinde, 30.10.2014, 30.12.2014, 26.02.2015, 29.04.2015, 29.06.2015 ve 02.09.2015 tarihli Milli Güvenlik Kurulu Toplantılarına dair basın açıklamalarında, söz konusu yapıya ilişkin, "Ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanma... Devlet içindeki illegal yapılanma... Milli güvenliği tehdit eden, kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanma, illegal oluşumlar... paralel devlet yapılanması... Milli Güvenliğimizi tehdit eden başta paralel devlet yapılanması olmak üzere, tüm yasadışı oluşumlar" şeklinde nitelendirmelerin yer aldığı görülmektedir. (www.mgk.gov. tr/index.php/milli-guvenlik-kurulu/mgk-basin-aciklamalari- arsivi)
Yapılan incelemede; söz konusu yayınlarda, somut nitelikte bir kuruma ya da talepte bulunulan şahsa yönelik küçük düşürücü, aşağılayıcı ve hakaret edici nitelikte ifadelerin bulunmadığı, ifade özgürlüğünün, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan haber ve düşünceler için değil, aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı, dolayısıyla yayın içeriğindeki tüm söylemlerin de ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği düşünülmektedir.
Sonuç olarak;
24 logosu ile yayın yapan, DİNAMİK RADYO TELEVİZYON A.Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcının, 01.09.2015 tarihli, "Günün Manşeti" adlı yayında, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus olmadığı; ancak ilgilinin 6112 sayılı Kanun'un 18. maddesinde düzenlenen düzeltme ve cevap hakkını kullanabileceği kanaatine varılmıştır.” Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Anılan yayında; 6112 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir hükmün ihlal edilmediği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, söz konusu yayınlarda, somut nitelikte bir kuruma ya da talepte bulunulan şahsa yönelik küçük düşürücü, aşağılayıcı ve hakaret edici nitelikte ifadelerin bulunmadığı, ifade özgürlüğünün, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan haber ve düşünceler için değil, aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı, dolayısıyla yayın içeriğindeki tüm söylemlerin de ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğü kapsamında olduğu değerlendirilmekle, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus olmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca, ilgilinin 6112 sayılı Kanun'un 18. maddesinde düzenlenen düzeltme ve cevap hakkını kullanabileceği de açıktır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere, 24 logosuyla yayın yapan DİNAMİK RADYO TELEVİZYON A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında; bahse konu yayını nedeniyle, 6112 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir İDARİ YAPTIRIM UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA, Üst Kurul Üyesi Süleyman DEMİRKAN’ın karşı oyu, oy çokluğuyla karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 24.02.2016 gün ve 12 sayılı toplantıda aldığı 7 no.lu karara karşı oy yazısı.
Süleyman DEMİRKAN Şerhidir.