Üst Kurul’un yukarıdaki tarih ve sayılı toplantısında; “24 logolu ve Dinamik Radyo Televizyon A.Ş. unvanlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 23.10.2015 tarihinde saat 17:00'de sunuculuğunu Merve Türkay'ın yaptığı "Moderatör isimli programla ilgili olarak, Aydın DOĞAN vekili Av. Aslıhan DURMAZ’ın 19.11.2015 kayıt tarihli dilekçesi sonucu hazırlanan ve mezkur program içerisinde yer verilen beyanatlar ile Aydın DOĞAN hakkında sistematik şekilde hukuka aykırı, kişilik haklarını ve RTÜK yayın ilkelerini ihlal eden yayın yapıldığı ve yayıncı kuruluş aleyhine yaptırım uygulanması talebinin sunulduğu, 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b), (c), (ç), (e), (ı), (i), (j) bentlerini ihlal ettiğinden bahisle gereğinin yapılmasının talep edildiği ancak raporu hazırlayan uzmanın ve ilgili Daire Başkanının müeyyide önermediği rapor görüşülmüştür. Adı geçen yayınla ilgili olarak programı yayınlayan kuruluş hakkında; 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; “Yayın hizmetleri, insan onuruna .… kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” ilkesinin tekraren ihlali nedeniyle, oy çokluğu ile müeyyide kararı verilmiş olup, söz konusu karara muhalif kaldım. Çünkü:
- Öncelikle, şikayet sahibi, Türkiye’nin en büyük medya sahiplerinden birisidir ve medya-siyaset ilişkisi, tüm dünyada üzerinde çok konuşulan, yazılan, tartışılan bir ilişkidir. Dolayısı ile, bu kimliği ile yayınlara konu edilmesi ve eleştirilmesi anlayışla karşılanmalıdır.
- Bilindiği gibi yargı kararlarında, belirli konumlarda bulunan kişilere yönelik eleştirilerin daha geniş tutulması gerektiği yer almaktadır. Yayında eleştirilen kişi, sıradan bir kişi değildir. İfade özgürlüğünün sınırları ve kapsamı ile ilgili ulusal ve uluslararası metinlerde ve yargı kararlarında, belirli konumda bulunan kişiler için daha geniş yorumlar yapıldığı bilinen bir gerçektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, raporda ve deşifrelerde de yer aldığı gibi, müştekiye ait yayın kuruluşlarında da başka medya kuruluşlarının sahipleri ile ilgili değişik iddiaların yer aldığı haberler yayınlanmıştır. Yani, benzer yayınlar, benzer konumda olanlar hakkında yapılmaktadır. Bunların haber değeri olduğuna kuşku yoktur. İddia oldukları için de tespiti ancak yargısal yollarla mümkün olabilecektir.
- Şikayete konu olan yayınlarla ilgili olarak 6112 Sayılı yasada kapsamlı bir düzenleme/hüküm bulunmaktadır Düzeltme ve cevap hakkı başlıklı madde şöyledir: “MADDE 18 – (1) Gerçek ve tüzel kişiler, kendileri hakkında şeref ve haysiyetlerini ihlâl edici veya gerçeğe aykırı yayın yapılması hâlinde, yayın tarihinden itibaren altmış gün içinde, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmamak ve suç unsuru içermemek kaydıyla, düzeltme ve cevap yazısını ilgili medya hizmet sağlayıcıya gönderir. Medya hizmet sağlayıcılar, hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde, cevap ve düzeltmeye konu yayının yapıldığı saatte ve programda, izleyiciler tarafından kolaylıkla takip edilebilecek ve açıkça anlaşılabilecek biçimde düzeltme ve cevabı yayınlar. Düzeltme ve cevap hakkı doğuran programın yayından kaldırıldığı veya yayınına ara verildiği durumlarda, düzeltme ve cevap hakkı, yedi günlük süre içinde anılan programın yayın saatinde
kullandırılır. Düzeltme ve cevapta, buna neden olan yayın belirtilir. (2) Düzeltme ve cevabın birinci fıkrada belirtilen süre içinde yayınlanmaması hâlinde bu sürenin bitiminden; birinci fıkra hükümlerine aykırı şekilde yayınlanması hâlinde düzeltme ve cevabın yayınlandığı tarihten itibaren on gün içinde ilgili kişi, mahkemeden cevap ve düzeltmenin birinci fıkra hükümlerine uygun olarak yayınlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Yetkili ve görevli mahkeme; başvuru sahibinin ikamet ettiği yerdeki sulh ceza mahkemesi, başvuru sahibinin yurt dışında ikamet etmesi hâlinde Ankara Sulh Ceza Mahkemesidir. (3) Sulh ceza hâkimi, istemi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Bu karara karşı tebliğden itibaren yedi gün içinde yetkili asliye ceza mahkemesine itiraz edilebilir. Asliye ceza mahkemesi itirazı üç iş günü içinde inceleyerek kesin karara bağlar. (4) Hâkim tarafından düzeltme ve cevabın yayınlanmasına karar verilmesi hâlinde, birinci fıkradaki yedi günlük süre, sulh ceza hâkiminin kararına itiraz edilmemişse kararın kesinleştiği tarihten; itiraz edilmişse asliye ceza mahkemesi kararının tebliği tarihinden itibaren başlar. (5) Düzeltme ve cevap hakkına sahip olan kişinin bu hakkı kullanmadan ölmesi hâlinde, bu hak mirasçılarından biri tarafından kullanılabilir. Bu durumda, ölümün altmış günlük düzeltme ve cevap hakkı süresi içinde gerçekleşmiş olması kaydıyla, kalan düzeltme ve cevap hakkı süresine otuz gün ilâve edilir. (6) Gerçek ve tüzel kişilerin kişilik haklarını ihlâl eden yayın hizmetlerinden doğan maddi ve manevi zarardan dolayı, medya hizmet sağlayıcı kuruluş ile birlikte programın yapımcısı müştereken ve müteselsilen sorumludur. (7) İlgili kişi birinci fıkrada belirtilen cevap ve düzeltme hakkını, aynı süreler içinde doğrudan sulh ceza mahkemesinden isteyebilir”
Bu süreç yerine getirilip, cevap ve düzeltme kararını yayınlamayan kuruluşlar için, aynı Kanun’un, “Yayın Hizmeti İlkeleri” başlıklı 8. Maddesi 1. Fıkrası, ‘o’ bendinde ise; “Kişi veya kuruluşların cevap ve düzeltme hakkına saygılı olmak zorundadır.” Hükmü yer almaktadır. Dolayısı ile, cevap düzeltme hakkı kullanılmadan bir müeyyide uygulanması, bu yayın için isabetli olmayacaktır.
- Ayrıca, raporu düzenleyen uzmanlar ve ilgili Daire Başkanı da herhangi bir ihlal tespit etmemiş, yayına ilişkin düzenlenen raporda da, eleştiri sınırlarının aşılmadığı, ifade özgürlüğünün sınırları ve eleştirilen benzer kişilerin kimliği/konumu ile ilgili uzun uzun yargı kararlarına yer verilmiştir.
Raporda da yer aldığı gibi; “yukarıda belirtilen ulusal ve uluslararası hukuk uygulamalarında görülebileceği üzere abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberlerin dahi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirileceği düşünüldüğünde söz konusu yayında kullanılan ifadelerin, ifade özgürlüğü çerçevesinde olduğu kanaati oluşmuştur. Program içinde Aydın DOĞAN'a ve Aydın DOĞAN ismi üzerinden şahsına ait medya organlarına yönelik olarak küçültücü, aşağılayıcı ve hakaret edici nitelikte ifadelerin kullanılmadığı, fakat bazı yorum, eleştiri ve iddialara yer verildiği bunların ise ifade özürlüğünün bir gereği olarak basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Yapılan incelemede; söz konusu yayınlarda, somut nitelikte bir kuruma ya da talepte bulunulan şahsa yönelik küçük düşürücü, aşağılayıcı ve hakaret edici nitelikte ifadelerin bulunmadığı, ifade özgürlüğünün, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan haber ve düşünceler için değil, aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı, dolayısıyla yayın içeriğindeki tüm söylemlerin de ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği düşünülmektedir.”
Bu itibarla, şikayete konu yayında adı geçene yönelik herhangi bir ihlal bulunmadığı, şikayete konu kuruluşa yaptırım uygulanmasına yönelik kararın isabetli olmadığı düşünce ve kanaatiyle, anılan çoğunluk kararına katılmıyorum.