İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 23.12.2015 tarihli ve 1902 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“A Haber logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşta her perşembe saat 22:00'de sunuculuğunu Canan BARLAS'ın yaptığı "Canan BARLAS İle Gündem" adlı yorum programı yayınlanmaktadır. Türkiye ve dünya gündeminde meydana gelen olayların değerlendirildiği programın 08.10.2015 tarihli bölümüne Ferhat ÜNLÜ, Cem KÜÇÜK, Cemil BARLAS ve Kurtuluş TAYİZ konuk olarak katılmışlardır.
Fettullah GÜLEN Vekili Av. Nurullah ALBAYRAK 21.10.2015 tarih ve 32400 sayılı yazı ile Üst Kurula başvurarak A HABER adlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 08.10.2015 tarihinde saat 22:00'de yayınlanan "Canan BARLAS İle Gündem" adlı programda,
"-Ferhat ÜNLÜ: Ekrem DUMANLI kuvvetle muhtemeldir ki Fethullah GÜLEN'in kararıyla görevden alındı. Nereye gideceği ne yapacağı meçhul. Devleti ele geçirme girişimi başarısız olunca başarısızlık adledildi ve görevden alındı.
-Cem KÜÇÜK: Cemaat ne yazık ki bütün davalarda olduğu gibi daha doğrusu FETÖ 28 Şubat davasını mahvetti. Alakasız insanları tutukladı. Alakasız insanları hala yargılıyor. Hukuk cemaatin yaptığı gibi birilerini tehdit amaçlı kullanmamak lazım. Ekrem DUMANLI son bir kaç yıl ki kurgu davanın esas aktörlerinden biri. Bu yüzden Fethullah GÜLEN tarafından görevden alındı. Bu kırmızı kitaba girmiş terör örgütü olduğu halde artık tescilli. KPSS sınav sorularını çalmış. Hrant DİNK suikastında kasıtlı ihmalleri var. Casusluk kapsamında bir çok suçları var. Ama TÜRKSAT nedense burada gereğini yapmıyor. TÜRKSAT’ın yaptığı burada büyük ayıp ve devlete meydan okuma gibi birşey. FETÖ bir terör örgütü ve bunun kanalları olamaz. Bu olayın basın özgürlüğü ile ilgisi yok. Adamlar bangır bangır terör yayını yapıyorlar. CHP ve MHP'nin istediği kadar kanalı olabilir ama FETÖ bir suç örgütü bunun olamaz.
-Cemil BARLAS: Bence çok haksızlık edildi Ekrem DUMANLI'ya. Kendine verilen görevi canla başla imkanları dahilinde o ihanet projesini hayata geçirmek için elinden geleni yaptı. Bir ajan grubunun ajanlığı tescillenmiş TÜRKSAT’ta nasıl duruyor bu kanallar ben merak ediyorum. PKK nasıl bir yayın yapabiliyorsa bunların da imkanları bu olur. Bir terör örgütü olarak tescillendiler. Yaptıkları şey medyalarında habercilik falan değil. Algı operasyonundan başka bir şey değil.
-Kurtuluş TAYİZ: Bu grup ulusal güvenliği tehdit eden bir yapı. Yargı bunu bir terör örgütü olarak niteliyor. Medyasının olması bir tutarsızlıktı. Yayınlarında Güneydoğudaki terörü kışkırtıyorlardı. Kutuplaşmayı körüklüyorlardı. 17/25 Aralık'ta direk darbenin medyasıydılar. Bu kadar casusluğu tescillenmiş bir örgütün de medyası olmaz yani." şeklinde ifadelerin kullanıldığını iddia etmiştir.
Dilekçenin devamında; Program içeriğinde konuşmacılar, müvekkilim ve sevenleri hakkında bu konuda verilmiş bir mahkeme kararı olmadığı halde 'FETÖ, terör örgütü, ajan grubu, suç örgütü' ifadelerini kullanarak çeşitli suçlamalarda bulunmuş, onları hedef göstermişlerdir. Muhatap kanal ve konuşmacılar halkı gerçek bilgilerden haberdar etme amacı gütmemekte müvekkilim hakkında iftira niteliğinde iddialar ortaya atarak müvekkilimin kamuoyunda itibarını zedelemeyi ve kin ve nefretin odağı haline getirmeyi hedeflemektedir. Kanalın, yayınladığı çoğu programda ve konuşmacıların katıldıkları programlarda sözü bir şekilde müvekkilim ve sevenlerine getirmeleri de bu iddiamızı destekler mahiyettedir. Medyanın toplum üzerindeki etkileyici gücü göz önünde bulundurulduğunda söz konusu algı çalışmalarının, müvekkilimin kişilik haklarına yönelik zararının boyutu daha iyi anlaşılacaktır. Kaldı ki yargılama devam etmektedir. Konuşmacıların ifadeleri, yargıya intikal eden bir olayda olayın tek taraflı aktarılmasına, kişilerin kamuoyu nezdinde mahkum edilmesine neden olmaktadır. Bu durum 6112 sayılı Kanun'un 8/i'de belirtilen "Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilan edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez, yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz.' hükmüne aykırılık teşkil etmektedir." denilmiş ve söz konusu yayının, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un "Yayın Hizmeti İlkeleri" başlıklı 8' inci maddesinin birinci fıkrasının (b), (c), (ç), (e), (ı), (i) ve (k) bentlerine aykırı olduğu ve bu nedenle mezkur medya hizmet sağlayıcı kuruluş hakkında idari para cezası ile birlikte, idari tedbir kararı verilmesi istenmiştir.
Söz konusu yayın ve dilekçede yer alan deşifre metinleri incelenmiş olup, şikayet edilen hususlara ilişkin tarafımızca yapılan deşifre metnine ve yapılan tespitlere aşağıda yer verilmiştir.
Klip-1'den de görüleceği üzere sunucu Canan BARLAS'ın "Bu zamanı müruruzaman olur dediler bu 28 Şubat için. Olmadı değil mi? Demek ki öyle bir şey yokmuş. O artık tartışılmaz dendi bir ara o kadar ümitsizleştik ki..." şeklindeki girişine müteakip konuk Ferhat ÜNLÜ: "Ama bunların kendi başına bir kumpas soruşturması olarak geriye dönük yürümesi çok da kolay bir şey değil. Çünkü siyasi mücadele devam ediyor, bir taraftan da terörle mücadele meselesi var. Paralelle mücadele meselesi var. Söylediğiniz gibi işin medyatik boyutu var. İşte o medyada da bir takım değişiklikler oluyor. Ekrem DUMANLI kuvvetle muhtemeldir ki Fettullah GÜLEN'in doğrudan kararıyla görevden alındı. Nereye gideceği ne yapacağı şu aşamada meçhul. Ama bu 2012 süreci sonrasındaki operasyonel Zaman Gazetesi'nin kendi aslında Ekrem DUMANLI'yı diğer medyanın da sorumlusu gibi adledebiliriz." (Cemil BARLAS: Çok ayıp ettiler Ekrem DUMANLI'ya. Gayet başarılıydı Ekrem DUMANLI yaptığı işte.) Ama işte devleti ele geçirme amacı gerçekleşmediği için onlar başarısızlık adlediyor." şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.
Sunucu Canan BARLAS "Cem sen nasıl görüyorsun? Yani ben bu kumpası, bu kumpasla ayrı uğraşılacak, 28 Şubat ona bulaşacak, dolayısıyla çıkmaza girecek böyle bir hukuki ortam beklemiyoruz herhalde değil mi? Daha netleşti olay" şeklindeki sorusuyla sözü Cem KÜÇÜK'e söz vermiş ve konuk Cem KÜÇÜK de "... Ne yazık ki Cemaat bütün davalarda olduğu gibi daha doğrusu FETÖ bu davayı mahvetti. Alakasız insanları tutukladı. Alakasız insanları hala yargılıyor. Aslında bu davanın da o kısmının bitip gerçek faillerine bir şekilde gelmesi lazım..." sözleriyle Ergenekon davasıyla ilgili eleştirilerde bulunmaktadır. (Klip-2-Cem Küçük'ün açıklamaları-1)
Yine Cem KÜÇÜK'ün devam eden açıklamalarında "Bizim beklentimiz bu 28 Şubat'ın gerçek ve son bir darbe olan çoğu aktörünün hala hayatta olduğu bu darbede gerçekten hukuk içerisinde hesabının sorulması. Cemaatin yaptığı gibi birilerini tehdit aracı olarak değil, kim suçlu, kim mağdur, kim bundan çekti bunun hesabının sorulmasıdır." şeklindeki sözleriyle kamuoyunda 28 Şubat süreci olarak bilinen dönemle ilgili gerekli soruşturmanın yapılmasını temenni eden açıklamalarda bulunmaktadır. (Klip-3-Cem Küçük'ün açıklamaları-2)
Cem KÜÇÜK eski Genelkurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ'un sözlerine gönderme yaparak 17 Aralık'a kadarki davalarla ve görevden alınan Zaman Gazetesi genel yayın yönetmeni Ekrem DUMANLI ile ilgili "Ama İlker BAŞBUĞ şunu da söylüyor. Benim de 17 Aralık'tan beri hep savunduğum. Hükümet seçilmiş meşru olandır. Yanlış yapabilir. Ve İlker BAŞBUĞ'un da dediği gibi benim 17 Aralık'tan beri söylediğim gibi "Eğer hükümet yanlış yapıyorsa bunun hesabını millete veriyor". Milletin karşısına çıkıyor hukuki olarak zaten cevabını alıyor. Amerika zaten dışarıda bir aktör. Ama paralel yapı bu işin esas faili çünkü esas kurgulayan o. Esas cezasını çekmesi gerekenler de bu. İşte Ekrem DUMANLI'yı da ordan bağlarsak o da son 7-8 yıldaki birçok kurgu davanın esas aktörlerinden bir tanesi.O yüzden genel yayın yönetmenliğinden bizzat Fettullah GÜLEN tarafından alındı..." şeklindeki sözleriyle değerlendirmelerde bulunmuştur. (Klip-4-Cem Küçük'ün açıklamaları-3)
Cem KÜÇÜK'ten sonra söz alan Cemil BARLAS Zaman Gazetesi'ndeki görevinden alınan Ekrem DUMANLI ile ilgili olarak: "Bence çok haksızlık ettiler. Kendine verilen görevi canla başla, imkanları dahilinde o ihanet projesini hayata geçirmek için elinden geleni yaptı. Bence haksızlık ettiler yani." şeklinde açıklamada bulunmuştur. (Klip-5-Cemil BARLAS'ın açıklamaları-1)
Canan BARLAS'ın :"Bu paralel yapı ve medyanın çözülmesi, yani şu anda bence medya bu DİGİTÜRK'ten bu kanalların teröre bağlı olarak çıkarılması çok önemli bir saptama. Yani bu bir değişimi getirecek mi sence? şeklindeki sorusuna Kurtuluş TAYİZ: "Çok önemli bir karar. Bakın bu DİGİTÜRK bu kararı aldığında bir mahkeme zoruyla, devlet tehdidiyle baskısıyla böyle bir kararı almadı. Sadece ulusal güvenlikle ilgili bu ülkede dile gelen bir takım hassasiyetleri dikkate aldı. Bu grup ulusal güvenliği tehdit eden bir yapı. Yargı bunu legal görünümlü bir terör örgütü olarak niteliyor. Ve bangır bangır bunun DİGİTÜRK'te beş altı tane kanalı var yayın yapıyorlar. Şimdi bu bir tutarsızlıktı. Biz bütün programlarda zaten bu tutarsızlıklara işaret etmiştik." şeklindeki açıklamalarıyla cevap vermiştir. (Klip-6-Kurtuluş TAYİZ'in açıklamaları-1)
Kurtuluş Tayiz DİGİTÜRK adlı platformdan çıkarılan yayın kuruluşları ile ilgili olarak da "Şu ana kadar biraz devlet çarkı yavaş işliyordu. Ve bundan cesaret alarak da bu yayınları çok serbestçe yapıyorlardı. Yayın dediğim de içine herşey koyabiliriz. Güneydoğudaki terörü kışkırtmaktan tutalım buna Türkiye de işte Türkleri, Kürtleri birbirine kutuplaşmayı körüklemek, insanları birbirine düşman etmek. (Canan BARLAS: 17-25 Aralık'ta az iş mi gördüler yani? Çok büyük iş gördüler 17/25 Aralık'ta) Yani direk evet darbenin medyasıydılar bunlar. (Cemil BARLAS: Neticede bir ajan grubunun ajanlığı tescillenmiş bir grubun burada milli uydularda şimdi mesela TÜRKSAT’ta nasıl duruyor ben onu merak ediyorum? Artık bence TÜRKSAT’ın falan da harekete geçmesi lazım. Hani PKK nasıl yayın yapabiliyorsa işte internetten yapar Avrupa üzerindeki uydulardan yapar bunlar da gitsin Amerika’da, kolluyor nasılsa, ordan yapsınlar. Ama PKK nasıl Türkiye sınırlarında yayın yapabiliyorsa bunların da imkanları bu olur. Çünkü bir terör örgütü olarak tescillendiler.) şeklindeki sözleriyle değerlendirmelerde bulunmuştur. (Klip-7-Kurtuluş TAYİZ ve Cemil BARLAS'ın açıklamaları)
Cemil BARLAS'ın açıklamaları bittikten sonra Cem KÜÇÜK söz almakta ve DİGİTÜRK platformundan çıkarılan ancak TÜRKSAT uydusunda da yayın yapmaya devam etmekte olan söz konusu yayın kuruluşlarının bu uydudan çıkarılmamasını "Ya bu kırmızı kitaba girmiş. Bir terör örgütü olduğu artık tescilli. Savcılar bunu söylüyor. Sınav sorularını çalmış KPSS'den. Hrant DİNK suikastında kasıtlı ihmalleri olduğu yüzde yüz belli. Bir sürü adam bundan tutuklu. Casusluk kapsamında birsürü suçları var. 17/25 Aralık bir darbe girişimi olmuş, iddialar iddianameler yazılmış, tahşiye belli herşey belli artık ama TÜRKSAT nedense burada gereğini yapmıyor. TÜRKSAT’ın yaptığı burada büyük ayıp ve devlete meydan okuma gibi birşey. Yani sen devlete hala bakın ben gelmeden önce baktım hala savcıları tehdit etmeler, Cumhurbaşkanına hakaretler, yani terör propogandası yapmalar, PKK'yı legalize etmeler. Bir sürü şey yapıyorlar bu olmaz. Nasıl ki işte PKK'nın bu tür platformlarda olamazsa FETÖ'de bir terör örgütü bunun kanalları da olmaz." şeklindeki sözleriyle eleştirmektedir. (Klip-8-Cem Küçük'ün açıklamaları-4)
Yine Cem KÜÇÜK aynı konuyla ilgili olarak "...Fettullahçı Terör Örgütü'nün medyasına müsade edilemez. Bunun basın özgürlüğü ile ilgisi yok. Ya Pablo ESCOBAR'ın şimdi gazetesi olabilir mi ya? Yaşasaydı Bin LADİN'in, Ebubekir El BAĞDADİ'nin Amerika'da yayın yapan kanalı olabilir mi ya? Olur mu yani? Bunun basın özgürlüğü ile ilgisi yok. Basın özgürlüğü ile zerre ilgisi yok... Adamlar bangır bangır terör yayını yapıyor." sözleriyle eleştirilerine devam etmiştir. (Klip-9-Cem Küçük'ün açıklamaları-5)
Kurtuluş TAYİZ de aynı konuda "Ya burada çok net bir şey var. Devletin kırmızı kitabına girmiş. İşte mahkeme kararlarıyla legal görünümlü bir terör örgütü olarak şey yapılıyor nitelenen bir örgütten bahsediyoruz. O zaman burada bir tutarsızlık söz konusu. Ya şey yapalım bu mahkeme kararlarını kaldıralım diyelim ki tamam sıradan bir efendim örgüttür bu terör örgütü değildir yayın da yapabilir, ya bunun önünü açalım ya da burada bir tutarlılık gerekiyor. Buna rağmen bakın dediğim gibi yani devlet kapıya dayanıp kilit vurmuş değil. Bu çelişkiyi bir milli hassasiyet var bir norm oluşuyor yavaş yavaş Türkiye’de de bunlar ulusal güvenliğe tehdit eden ve pek çok açıdan casusluğa bulaşmış, Cumhurbaşkanını dinlemiş, Dışişleri Bakanlığını dinlemiş, Genelkurmay Başkanlığını dinlemiş bir casusluk şebekesi. (Cemil Barlas: Bir de yaptıkları habercilik falan değil sadece algı operasyonu yapan bir örgüt yani) Onun niteliği bile fark etmez. Cumhurbaşkanını dinledikleri tescillenen bir grubun örgüt niteliği ortaya çıkmış, casusluk özelliği ortaya çıkmış. Buna bir de beş tane ayrı kanal verelim bangır bangır Türkiye'yi dışarıya ispiyonlasınlar, Türkiye’nin uluslararası sırlarını güvenlik sırlarını deşifre etsinler ne biliyim içeride dış güçlerin propagandasını yapsınlar. Ya tamam o kadar kapalı bir ülkede yaşamıyoruz artık öyle bir çağda yaşamıyoruz ama bunun da asgari bir normu gerekiyordu. Tamam bu kadar casusluğu tescillenmiş bir örgütün de kardeşim olmaz şeyi." şeklindeki sözleriyle değerlendirmelerde bulunmuştur. (Klip-10-Kurtuluş TAYİZ-3)
Yayın yoluyla düşünceyi açıklama özgürlüğünün kapsadığı bir hak da olayların eleştirisidir. Bu hakkın hukuka aykırı nitelik taşımadan kullanılabilmesi için eleştiri ile bu konunun kamuoyuna açıklanış biçimi arasında düşünsel bir bağlılığın olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yayında kullanılacak ifadeler ölçülü bir dille ekrana getirilmelidir. Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan medyanın, haberleri verirken eleştiri ve yoruma yer vermesi son derece doğaldır. Üstelik hakkında eleştiri yapılan kişiler siyasetçi, gazeteci, akademisyen, sanatçı gibi yaptıkları görevler nedeniyle büyük oranda kamuya mal olmuş kişiler ise bu eleştiri sınırının daha geniş tutulması da doğaldır.
Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde, vazgeçilmez ve devredilmez bir niteliğe sahiptir. Öğretide değişik tanımlara rastlanmakla birlikte, genel bir kabulle ifade/düşünce hürriyeti, insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve özgürlüğüdür. Demokrasinin "olmazsa olmaz şartı" olan ifade hürriyeti, birçok hak ve özgürlüğün temeli, kişisel ve toplumsal gelişmenin de kaynağıdır.
Toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade hürriyeti, sadece kabul gören, zararsız veya kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. (Prof. Dr. D. Tezcan, Yard. Doç. M. R. Erdem, Yrd. Doç. O. Sancaktar, Türkiye'nin İnsan Hakları Sorunu, 2. Baskı, sf. 462)
"Paralel Yapı" tartışmaları, son dönemde Türkiye gündeminin başlıca konularından birisi olmuştur. Bu tartışmaların, söz konusu yapının yurt içi ve yurt dışındaki gizli veya açık faaliyetlerinin kamuoyu tarafından tüm yönleriyle bilinmesi açısından son derece yararlı olduğu ve bu bilgilerin kamunun yararına olduğu açıktır. Bu nedenle, mezkur yapılanma ile ilgili iddiaların gündeme getirilmesinde kamu yararının olduğu değerlendirilmiştir.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin 2015/7864 Esas ve 2015/1693 Karar sayılı kararında Fetullah GÜLEN hakkında, "Katılan her ne kadar siyasetçi değilse de, kendisinin ve lideri olduğu cemaatin gerçekleştirdiği söylem ve faaliyetler ile bunların topluma etkileri itibariyle ülkemizin son dönemdeki siyasi gündeminde ön sıralarda yer almış ve kamuya mal olmuş bir kişidir. AİHM kararlarına göre, kamuya mal olmuş kişilere yönelik açıklamalar ve eleştirilerde ifade özgürlüğü hakkını kullanan kişi daha geniş bir korumadan yararlanmaktadır." denilmektedir. Bu nedenle, program konukları Ferhat ÜNLÜ, Cem KÜÇÜK, Cemil BARLAS ve Kurtuluş TAYİZ'in Fetullah GÜLEN ve onun lideri olduğu iddia edilen yapılanma hakkındaki sözlerinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Sonuç olarak, mezkur yayında, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a herhangi bir aykırılık tespit edilmemiştir.”
Şeklinde değerlendirmelere yer verilmiş olduğu
Söz konusu yayın ile 6112 sayılı Kanuna aykırı bir husus bulunmadığı kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının yukarıda alıntılanan uzman raporunda da ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere; söz konusu programın genelinde yapılan yayının ve yorumların, medyanın haber verme işlevi ve kamuoyunun haber alma hakkı bağlamında haber değeri ve niteliği taşıdığı, ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte olduğu; program konukları tarafından kullanılan ifadeler irdelendiğinde de, nesnel bir değerlendirmeyle eleştiri niteliğini taşıdığı ve güncel bir tartışma konusu olması nedeniyle de üzerinde kamu yararı olduğu, kamuoyunun gündemini oluşturan konuyla ilgili tartışmalara katkısının olduğu, dolayısıyla ifade özgürlüğünün geniş yorumlanması gerektiği değerlendirilmektedir. Bu nedenle mezkur yayınının, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı bir husus oluşturmadığı kanaatine varılmıştır.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 04.02.2016 gün ve 07 sayılı toplantıda aldığı 47 no.lu karara karşı oy yazısı.
Süleyman DEMİRKAN Şerhidir.