İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığınin 18.11.2015 tarihli ve 1838 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“Kanal A logolu yayın kuruluşunda hafta içi her gün saat 10:30'da sunuculuğunu Fatin DAĞISTANLI'nın yaptığı, Kanal A Genel Yayın Yönetmeni Alper TAN'ın da yorumlarıyla katkı verdiği Manşetlerin Dili adlı program yayınlanmaktadır. Söz konusu programda Fatin DAĞISTANLI ve Alper TAN ülkemizde yayınlanan günlük gazeteler ile bazı haber sitelerinin manşetlerini kendi bakış açılarıyla yorumlanmaktadırlar.
Avukat M. Gül ÇİFÇİ’nin dilekçesinde Manşetlerin Dili adlı programın 10 Kasım 2015 günü 11:05-11:12 saatleri arasında yayınlan bölümünde, sunucu ve konuğun Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü aşağılayıcı ve küçük düşürücü cümleler sarf ettiklerini, program sunucusu Alper Tan'ın daha da ileri giderek "Mustafa Kemal Atatürk'ün boyunun 1.60 civarında olduğunu, 2 metreden daha küçük bir mezara sığabileceğini, ancak 750 bin metrekarede yattığını" ifade ettiğini belirterek; 6112 sayılı Yasa kapsamında gerekli işlemin yapılmasını istemiştir. Söz konusu yayın ile ilgili RTÜK İletişim Merkezine başka şikayetler de ulaşmış olup, bu yayına ilişkin bilgi ve değerlendirmeler aşağıda sunulmuştur.
Manşetlerin Dili adlı programın 10 Kasım 2015 tarihinde yayınlanan bölümünde saat 11:05:05'te sunucu Fatin DAĞISTANLI ile Alper TAN Hürriyet Gazetesin'nin manşetini yorumlamaya başlamışlardır. Sunucu Fatin DAĞISTANLI Atatürk'ün ölümünün 77. yıl dönümü olması sebebiyle gazetenin sürmanşetinde yer alan"Bir dahinin hürriyet aşkı"şeklindeki ifadenin belirli bir hesapla kullanıldığını söylemiş ve bu andan itibaren ikili arasında şu diyaloglar geçmiştir(Klip-1):
"Fatin DAĞISTANLI: (11:05:08)...Şimdi Hürriyet Gazetesi. Hürriyet Gazetesi'nin birinci sayfası. Yani şurası bile bir hesaba dahil bir değerlendirme. Bu arada Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 77. Yıldönümü biliyorsunuz. Orada bile bir hesap var.
Alper TAN:Bak bu hürriyet aşkı. Burada iki türlü, Hürriyet Gazetesi'nin hürriyeti de anlaşılabilir ama burada esas kastedilen şey bir dâhinin hürriyet aşkı derken Türkiye'de özgürlükler elden gidiyor. Medya özgürlüğü yok. İfade özgürlüğü yok. Siyaset özgürlüğü yok. Teşebbüs özgürlüğü yok. İşte holdinglere operasyon yapılıyor. Gazetelere el konuluyor. Özgür medya susturuluyor. Atamız gel de bizi kurtar. Diz çöktük senden medet bekliyoruz. Çünkü bu "Biz diz çöktük senden medet bekliyoruz" sözü bugün Sözcü Gazetesi'nin manşetinde yer alan bir şiirden alma. Bu ne demek biliyor musun? Fatiha Suresinde "iyyakena'büdü ve iyyakenestain" diye geçer. Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz. "Sana diz çökeriz senden yardım bekleriz" diyor. Yani kendine göre uyarlamış Sözcü Gazetesi. Bu da operasyonal bir şey. Burada ben bir şey söylemek istşyorum Fatin. Şimdi bir saray muhabbetidir tutturdular, işte Tayyibin Sarayı, Saray Gladyosu, Ata'nın Çiftliğine saray yaptılar. Çankaya Köşkü'nü, Atatürk'ün Köşkünü terk ettiler gibi. Bu saray 2 senedir, 1 senedir gündemde. Şimdi bu Beştepe'deki Saray yetmedi, Mabeyin Köşkü, Yıldız Sarayı, Vahdettin Köşkü, Huber Köşkü. Yeni saray muhabbetleri çıktı. İşte dün de biliyorsun burda konuştuk, "istanbul'da da saraylar yapıyor. Yani Sultan Abdülhamit'in sarayıyla, Vahdettin'in saraylarını da kullanacak. Bak bu adam saray düşkünü, sarayı şanı, şöhreti, saltanatı, padişahlığı seviyor" algısı oluşturmak istiyorlar. Şimdi ben bazı rakamlar vereceğim. Sevgili seyircilerimiz lütfen dikkatle dinlesinler burayı:
Osmanlı Devleti'nin en muhteşem sarayı en şaşalı sarayı Dolmabahçe Sarayı'dır. Dolmabahçe Sarayı 250 bin metrekareye oturuyor. Osmanlı Devleti'nin en muhteşem, en büyük sarayı budur, Dolmabahçe Sarayı'dır, o da 250 bin metrekareye oturuyor. Şimdi Atamız saltanata karşıydı ya.. Padişahlığa karşıydı. Şana, şöhrete, israfa karşıydı. Atamız nerde ruhunu teslim etmiştir? Dolmabahçe Sarayı'nda ruhunu teslim etmiştir. O devirdiği Osmanlı Devleti'nin en muhteşem Sarayı'nda ruhunu teslim etmiştir. Orda hayata veda etmiştir. Son zamanlarını o Saray'da geçirmiştir. Bir tek eleştiri var mı? "Neden sen saray düşkünü değilsin, saltanata karşısın Osmanlı sarayını neden kullanıyorsun Atam. Sana yakıştı mı" Diye bir haber, bir başlık, bir eleştiri duydunuz mu? Duymadınız.
Peki, şimdi eleştirdikleri Beştepe'deki yeni saray, Ankara'daki yeni saray kaç bin metrekareye oturuyor biliyor musun? 450 bin metrekareye oturuyor. Küçük bir yer değil, gerçekten büyük bir yer değil mi? Evet.
Bir şey daha söyleyeceğim. Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi'nin Türbesi Bursa'da değil mi? Orhan Gazi'nin Türbesi de yanında. Ne kadar yerdedir Osman Gazi'nin ve Orhan Gazi'nin mezarının büyüklüğü? 15-20 metrekaredir. Bak koskoca Osmanlı Devleti'nin kurucusunun mezarı 15-20 metrekarelik bir alana oturuyor. 15-20 metrekare yani bir oturma odası kadar. Normal bir evin salonu büyüklüğünde bir yere oturuyor. Peki Ulu Önder Atamızın şanı, şöhreti, padişahlığı, saltanatı, imparatorluğu sevmeyen Atamızın mezarı kaç metrekareye oturuyordur sence?
Fatin DAĞISTANLI:450 bin.
Alper TAN:750 bin metrekareye oturuyor. Bak bir insanın mezarı normalde 2 metrekaredir. Normal boyda bir insan, sen, ben iki metre kareye sığarız mezar olarak.
Fatin DAĞISTANLI:İkimiz birlikte sığarız.
Alper TAN: (11:09:55)İkimiz birlikte de sığarız tamam mı? Kaldı ki Atamızın boyu 1,60 civarında, daha küçük bir mezara bile sığabilir. Peki Atamız kaç bin metrekarede yatıyor? 750 bin metrekarede yatıyor.Bugün de ölüm yıldönümü. Şimdi 2 metrekareye sığan bir mezar için sen 750 bin metrekareyi tahsis edip, Başkent'in göbeğinde. Bunu normal bulacaksın; ama koskoca 78-80 milyon nüfuslu bir ülkenin yönetiminin merkezi olan sarayın 450 bin metreye konulmasına karşı çıkacaksın. Bunun bir yerinde tutarlılık görebiliyor musun? Neresinde tutarlılık var bunun? Onun için bu çifte standartları ifşa etmeye devam edeceğiz. Yüzlerine çarpmaya devam edeceğiz.
Fatin DAĞISTANLI:Ama hakikaten ben bile nefesimi tutarak dinledim. Yani şu açıklamalar on numara açıklamalar. Niye on numara açıklama? Tam böyle bir dönemde. Ben bir kısa özetleyim. Bugün saraylara karşı olanların Gazi Mustafa Kemal aşklarına saygı duyuyoruz ama o saygıda da şunu görmemezlik ediyorlar; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nda son nefesini verdiğini. Bugün Ankara'da 750 bin dediniz değil mi?
Alper TAN:Yani bak Atamızın yattığı mezarının büyüklüğü, Dolmabahçe Sarayı'nın oturduğu alanın üç misli büyüklükte. Tayyip Erdoğan'ın Beştepe'deki sarayının da yaklaşık iki misli büyüklüğünde bir mezarda yatıyor. O eleştirdikleri Osmanlı padişahlarının yattığı mezarlarda bir evin salonu büyüklüğünde.
Fatin DAĞISTANLI:Tabi. Ama şunu da yanlış anlamasınlar, en azından bazı izleyiciler. Yani şöyle bir kıstasımız yok. Ya da şeyimiz yok. Yani Erdoğan'la Atatürk'ü karşılaştırıyor değiliz tabi.
Alper TAN:Erdoğan'la karşılaştırmıyoruz. Elbette saygımız var. istedikleri lideri sevebilirler, benimseyebilirler, önünde diz de çökebilirler, ondan medet te bekleyebilirler. Bunlara bir şey demiyorum. Ama bunları söylerken romantik duygularla hiç eleştirmeden her şeyi kabullenirken, gerçekleri göstermek de bizim görevimiz diye düşünüyorum.
Fatin DAĞISTANLI:En önemli görevimiz hatta. Bence on numara açıklamalar. On numara değerlendirmeler. Bence bunu bir analiz olarak da yazmak da bilmiyorum kendi adınıza önemlidir diye düşünüyorum. Çünkü ben bu çerçeveden bakan hiç kimseyi görmedim şu ana kadar bu saray muhabbetine en azından.(11:12:32)
Yukarıda yer alan deşifre metinden de görüleceği üzere KANAL A Genel Yayın Yönetmeni Alper TAN yaptığı yorumlarda Hürriyet Gazetesi'nin "Saray" tartışması konusunda ikircikli bir yaklaşım sergilediğini iddia etmekte ve bu konuda gazeteyi eleştirmketedir. Alper TAN'a göre Hürriyet Gazzetesi yaptığı yayınlarla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı Saray meraklısı biri gibi göstermeye çalışmakta; buna karşın Osmanlı'nın en görkemli saraylarından biri olan Dolmabahçe Sarayı'nı kullanınmasına rağmen Atatürk bu konuda hiç eleştirilmemektedir. Ayrıca Atatatürk'ün kabri Ankara'nın merkezinde çok geniş bir alanı kaplamasına rağmen bu konuda da herhangi bir eleştiride bulunmamaktadır.
Alper TAN'ın Hürriyet Gazetesi'nin yayın politikalarını eleştirmesi ya da ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü yaptığı bazı eylemlerden dolayı kendi anlayışı çerçevesinde eleştirmesi fikir ve ifade özgürlüğü kapsamında mümkündür.Ancak insan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımakla beraber, gerek uluslararası sözleşmelerde ve gerekse ulusal hukuk belgelerinde bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır. Alper TAN'ın eleştirilerini yöneltirken kullandığı bazı ifadelerin bu sınırı aşıp aşmadığı irdelenmeye muhtaç gözükmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade özgürlüğünün düzenlendiği 10. maddesinin birinci fıkrasında; “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir.” denilmekte ikinci fıkrasında ise bu özgürlüğün kullanılmasının görev ve sorumluluk istediği ifade edilerek; demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, başkalarının şöhret ve haklarının korunması için kanunla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabileceği belirtilmektedir.
Anayasamızın 26. maddesi de benzer bir şekilde; düşünce açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasının serbest olduğunu, ancak başkalarının şöhret veya haklarının korunması amacıyla bu hürriyetin kanunla sınırlandırılabileceğini düzenlemiş bulunmaktadır.
Rapora konu yayında; Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk hakkında kullanılan; "İkimiz birlikte de sığarız tamam mı? Kaldı ki Atamızın boyu 1,60 civarında, daha küçük bir mezara bile sığabilir. Peki Atamız kaç bin metrekarede yatıyor? 750 bin metrekarede yatıyor." şeklindeki ifadelerin saygı sınırlarını zorladığı, dalga geçme kastıyla söylendiği düşünüldüğünden ifade özgürlüğü dışında kaldığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Anayasa kapsamında; “başkalarının şöhret ve haklarının korunması” yönlerinden sınırlamaya tabi olduğu kanaatine varılmıştır.
Ülkeleri ayakta tutan bazı değerler vardır. Milletlerin ortak tarihleri onları ayakta tutan bu değerlerin başlıcalarındandır. Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşın'ın lideri olarak ülkemizin düşmanlardan kurtarılması için verdiği mücadele sebebiyle en önemli milli kahramanlarımızdan biri olarak tarihteki yerini almıştır. Atatürk hakkında fikir ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşacak ölçüde ifadeler kullanmak milli hassasiyetlerimizi de zedelemektedir.
Sonuç olarak Kanal A logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşun bu yayınları ile 6112 sayılı Yasa'nın 8. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde belirtilen "Toplumun millî ve manevî değerlerine, ... aykırı olamaz." hükmünü ihlal ettiği değerlendirilmiştir.”
Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Yayın kuruluşunun; söz konusu yayın ile 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendini ihlal ettiği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın yazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca yapılan değerlendirmesi neticesinde;
İhlale konu yayına ilişkin Uzman raporunda da belirtildiği üzere, Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşının lideri olarak ülkemizin düşmanlardan kurtarılması için verdiği mücadele sebebiyle en önemli milli kahramanlarımızdan biri olarak tarihteki yerini almıştır. Atatürk hakkında fikir ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşacak ölçüde ifadeler kullanmak milli hassasiyetlerimizi de zedelemektedir. Bu itibarla, anılan yayın ile 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlal edildiği değerlendirilmiştir.
Bu itibarla; yayın kuruluşunun söz konusu yayını ile 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ilk defa ihlali nedeniyle uyarılmasının gerektiği kanaatine varılmıştır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere; KANAL A logosuyla yayın KTV YAYINCILIK VE REKLAM SANAYİ TİCARET A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında; 6112 sayılı Yasanın 8. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde belirtilen"Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ... aykırı olamaz." hükmünün ihlali nedeniyle, aynı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre “UYARI” YAPTIRIMININ UYGULANMASINA,6112 sayılı Kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı yayın ilkesinin tekraren ihlali halinde, Kanunun 32 nci maddesinin İkinci fıkrasında yer alan; “Uyarının ilgili kuruluşa tebliğinden sonra ihlalin tekrarı halinde medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası yaptırımı uygulanacağının yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Başkanı Prof. Dr. İlhan YERLİKAYA ile Üst Kurul Üyeleri Hamit ERSOY, Nurullah ÖZTÜRK ve Taha YÜCEL’in karşı oylarıyla, oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 05.01.2016 gün ve 01 sayılı toplantıda aldığı 30 no.lu karara karşı oy yazısı.
Taha YÜCEL Şerhidir.