İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 13.02.2017 tarih ve 254 sayılı yazısına konu; STAR TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 03.02.2017 tarihinde 16:16-19:00 saatleri arasında yayınladığı “Zuhal Topal’la” adlı programa ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
STAR TV logosu ile yayın yapan kuruluşta hafta içi her gün saat 16:16-19:00 arasında sunuculuğunu Zuhal Topal’ın yaptığı canlı olarak yayınlanan evlenmek isteyen gelin ve damat adaylarının birbirleriyle tanıştırıldığı, adayların dışarıda yaptığı görüşmelerin de kayıt altına alınıp ertesi gün izleyicilere sunulduğu programda, aday olarak bulunan İbrahim ve Dilek adlı adayların birbirleriyle sürekli atışmaları nedeniyle her gün farklı şekillerde hazırladıkları ilginç şovlarla tekrar tekrar biraraya getirildiği, “Zuhal Topal’la” adlı programın örnek olarak alınan 03.02.2017 tarihli yayınında, ayrıntıları uzman raporunda belirtildiği üzere, adaylar arasında geçen diyaloglarda; “Dilek hanım olduğu için merak ediyorum ben, o niye atlıyor siz atlamıyorsunuz da. Tamam ben de söylüyom, ben de konuşuyom, ben de atlıyom. Niye?... Elebaşı ben. Dilek hanım elebaşı olduğu için başı o çekiyor. Alakası yok. Dilek ayrı, ben ayrı, Büşra ayrı. Ya ben sizinle muhatap olmak istemiyorum. İbrahim beyle konuşuyorum. Muhatap olmak istemiyorsan gelmeyeceksin buraya canım. Sendeki cesaretle, burada üç kişi bekliyor, alacan gidecen oldu... Büşra sen de vazgeçiyon ama hala konuşuyon İbrahim'in hakkında... (Tartışma locadakilerin de katılımıyla devam ediyor.) Aman gören de sanacak sen susuyon hep.(17:20:40) Ben bunların şahsına ait söylüyorsam gelen talibe diyemez ki sen bizimle konuşmak istemiyorsan buraya kadar gelemezsin diyemez. O zaman bir recalim var. Masa üstünde bardak, yuvarlak mı yuvarlak, abe beni soracak olursan hem kalite hem marka. Bir recalim var abi, üçüne, Tepecikliyim dersiniz biriniz prensesim der biriniz hediye verirsiniz, ikinizi birleştirsek bir ben etmezsiniz, siz de bu kafa varken İbrahim'i daha çok beklersiniz, Büşra ile İbrahim yan yana herşey evlilik uğruna, ey yakışıklı söyle babana olsun bana kayınbaba…” şeklinde ifadelerin kullanıldığı görülmüştür.
Adaylar arasında tartışmanın her gün yaşandığı ve bu sırada orkestranın gerilim müziği çaldığı, sunucunun ise tartışmalara seyirci kaldığı adayların tartışmaları için adeta ortam oluşturulduğu, hazırlanan ve tekrar tekrar gösterilen VTR'ler ile izleyiciye duyurular yapıldığı tartışmalar nedeniyle yayının sesinin sık sık kesildiği anlaşılmıştır. “Zuhal Topal'la” programında evlenmek için bulunan adayların çoğunun manken, müzisyen, oryantal, oyuncu, daha önce benzer içerikli programlarda yer almış ya da ünlü olmaya çalışan kişilerden oluştuğu görülmektedir. Programda aynı kişilerin (Hanife, Demir, Muhammet, Angelina, Birkan, Serkan, Melisa, Naz...) devamlı olarak bulunduğu, belli kişiler üzerinde yoğunlaşıldığı anlaşılmaktadır. İbrahim ve Dilek örneğinde olduğu gibi ikili her gün farklı şovlarla programa çıkarılmakta ve farklı adaylarla da görüşmeleri sağlanmaktadır. İbrahim için hemen hemen her gün kızların tartışması, Dilek'in oynaması programın olağan akışı haline gelmiştir. Yine Hanife, Serkan örneğinde görüldüğü üzere ikili sürekli gündemde tutulmaya çalışılmakta, önce biraraya getirilip sonra kavga ettirilmektedir.
Programda yer alan adayların sosyal medya hesaplarına bakıldığında çoğunda reklam ve sponsorluk için iletişim bilgilerinin yer aldığı, menajeri olanların bulunduğu, programa evlenmek için geldiğini söyleyen adaylar için programda olmanın maddi bir kazanç unsuruna dönüştüğü, dolayısıyla evlenmek değil programda kalmak, bir türlü evlenememenin daha kazançlı, televizyonda görünür olma isteğinin açık göstergesi olduğu anlaşılmıştır.
Kitle iletişim araçlarından birisi ve hem görsel hem de işitsel yayın yapılması nedeniyle en gelişmiş durumda olan televizyonların, bir anda ulaştığı ve etki alanına aldığı seyirci sayısı düşünüldüğünde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşların ne denli sorumlu ve dikkatli davranmaları gereği ortaya çıkmaktadır.
Yayıncılık faaliyetinde; fikir, kültür, duygu, inanç, köken, ekonomik durum açısından değişik katmanlardan oluşan toplumu, bütün olarak ele almak, onu barışa, huzura ve birlikte kavuşturucu amaçlarla program hazırlamak önemlidir. Bu nedenle de, her programın verdiği mesajın toplumda nasıl algılanacağını bilmek, kitlelerin bunları seyrettikten sonra duygu ve düşüncelerinde ve davranışlarında nelere yol açacağını hesaplamak, sorumlu bir yayıncının yapması gerekendir.
Evlilik programlarının toplum üzerindeki yozlaştırıcı pek çok etkileri söz konusudur. Bu etkilerden biri mahremiyet ile ilgili olan algının değiştirilmesidir. Mahrem etimolojik köken itibariyle haram, yasak, gizli, özel alana ait olan, tabu gibi anlamlara gelir. Evlilik doğası itibariyle mahrem olduğu kadar toplumun temel yapı taşını oluşturması hasebiyle önemli bir müessesedir. Evlilik programları, evliliğe giden yolda mahrem olarak yaşanması gereken ilişkiyi paylaşıma açmakta dolayısıyla mahremiyet kavramına mündemiç olan gizlilik zamanla bozularak asıl anlamını kaybetmektedir. Bununla birlikte çocukların ve gençlerin evlilik, mahremiyet, aile gibi algıları, toplumsal değer kavramları zamanla aşınmaya başlamakta ve kendi değerlerine yabancı, sanal bir dünyanın şekillendirdiği suni bir paradigmaya sahip bir kitle ortaya çıkmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde; toplumun temelini oluşturan ailenin kurulmasını sağlayan evlilik kurumunun televizyonda bir eğlence, show unsuruna dönüştürülmesi, damat adaylar için kızların kavga etmesi, tarafların özel hayatlarını ilgilendiren ikili ilişkilerinin milyonlar önünde konuşulması, ahlaki değerlerimize aykırı öğelerin normalmiş gibi yansıtılmasının evlilik kurumunun televizyon aracılığıyla itibarsızlaştırılmasına yol açacağı, yayıncı kuruluşun reyting kaygısını ön planda tuttuğu, dolayısıyla sorumlu yayıncılık yapmadığı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle mezkur yayında; 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) ve (f) bentlerinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz,…" ve (f) bendinde yer alan "Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz." ilkelerinin ihlali nedeniyle,
Kuruluşa, 17.10.2011 tarihli yayını nedeniyle evvelce 15.12.2011 tarih ve 2011/68 sayılı toplantısında alınan 36 no’lu Üst Kurul Kararıyla 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi ile 05.07.2013, 04.10.2013 tarihli yayınları nedeniyle evvelce 10.09.2013, 20.11.2013 tarih ve 2013/52, 2013/63 sayılı toplantılarda alınan 15 ve 12 no’lu Üst Kurul kararlarıyla 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca, uyarı yaptırımı uygulandığı tespit edildiğinden, aynı hükümlerin tekraren ihlali nedeniyle, Kanun’un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ihlalin tekrarı halinde medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden üçüne kadar idari para cezası verilir” hükmü uyarınca kuruluş hakkında idari para cezası uygulanması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla; aynı yayınla, birden fazla yayın ilkesi ihlali olduğundan ve her iki ihlalin de idari para cezası yaptırımını gerektirdiğinden, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 15’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü gereğince, bahse konu ihlallerden en ağır (tek) cezanın verilmesi öngörüldüğünden,
İhlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ocak 2017 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 22.849.843,01 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde bir oranı (%1) 228.498,00 TL. İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
Ayrıca, konunun değerlendirilmek üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına gönderilmesine,
Oy Birliği ile karar verildi.