Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun: Türkiye küresel düzeyde İslam düşmanlığıyla mücadelede öncü bir rol üstleniyor
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ATO Congresium'da düzenlenen 2. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu'nda yaptığı konuşmaya, 3 yıl önce bugün, 15 Mart 2019'da, Yeni Zelanda'nın Christchurch kentindeki bir camide Müslümanlara yönelik terör saldırısında yaşamını yitirenleri saygı ve rahmetle anarak başladı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun katıldığı şu değerlendirmeleri yaptı:
İslam düşmanlığı, sistematik şekilde yeniden üretilen yeni forumlarıyla sürekli karşı karşıya kaldığımız küresel bir sorun. İslamofobiyi kısaca, Müslüman karşıtı ırkçılık olarak tanımlayabiliriz. İslamofobi, esasında sadece Batılı toplumlara özgü bir sorun olarak da karşımıza çıkmıyor. Bugün, ırkçılığın bir versiyonu olarak inşa edilen İslamofobi, küresel bir sorun haline gelmiş durumdadır. Hatta 21. yüzyılın hakim ideolojisi olarak da değerlendirmemiz mümkündür.
İslamofobinin, Batı dışındaki Müslüman toplumlarda dahi gözlenir hale geldiğini maalesef hepimiz biliyoruz. Kolonyal tecrübe yaşamış ya da radikal bir modernizasyona tabi tutulmuş Müslüman ülkelerde dahi bu sorunun yoğun bir biçimde yaşandığı gözleniyor. Batı dünyası dışında kalan Müslüman toplumlarda modernleşme projelerinde katı laikçi bir çizginin benimsenmesi, toplum içinde bir öteki grubu oluşturulmasına neden olmuştur. Bu kapsamda; tepeden inmeci laikçi modernleşme siyasetinin dini toplumsal hayatın dışına atma girişimleri, dine ait sembol ve simgelerin ötekileştirilmesi durumunu da beraberinde getirdi. Avrupa genelinde Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarının yalnızca yüzde 17’sinin belgelenebildiği göz önüne alındığında Avrupa’daki durumun ne denli endişe verici olduğu ortadadır.
“Avrupa’da ikircikli tutum”
Avrupa’nın savaş nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan Ukraynalılara kapılarını açarken; Suriyelilere, Afganlara ya da Afrika’dan gelen sığınmacılara yönelik ayrımcı tavır içinde olması çelişki olarak karşımızda durmaktadır. Avrupa’da kimi siyasetçilerin Ukraynalıları ‘savaştan kaçanlar’, Suriyelileri ise ‘ülkeye yasa dışı girmeye çalışanlar’ şeklinde kıyaslaması ibret verici olarak hatırlanacaktır. Bu ikircikli tavrın Batı medyası tarafından ‘Ukraynalılar beyaz, Hristiyan, Avrupalı. Suriyeliler değil’ yorumlarıyla meşrulaştırılmaya çalışılması da unutulmayacaktır.
“İslamofobinin de tıpkı antisemitizm gibi insanlık suçu olarak kabul edilmesini talep ediyoruz” diyen Altun, “İslam karşıtlığının ifade özgürlüğü adı altında meşrulaştırılmasına izin vermeyeceklerini” söyledi. Altun, “Bütün medya ortamlarında ne yazık ki hala İslam karşıtı manipülasyonlar ve Müslümanlara yönelik nefret dolu stereotiplerle karşılaşıyoruz. Bu sorun elbette Müslümanlara yönelik sanal imajlardan oluşuyor. Kitleleri nefret ve düşmanlığa sevk etmekten başka sonuç doğurmayan örneklere batılı siyasetçilerde de rastlıyoruz” dedi.
ERBAŞ: “İslamofobi hain ve karanlık projenin adı”
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, forumun açılışında yaptığı konuşmada, birtakım merkezlerin, kendi haksız düzenleri için tehdit olarak gördükleri İslam'ı ve Müslümanları her fırsatta itibarsızlaştırmaya çalıştığını belirterek, son dönemlerde bir endüstriye ve sistematik karalama kampanyasına dönüşen bu durumun İslam ve Müslümanlar hakkında yanlış yönlendirme ve önyargı oluşturmayı hedeflediğini dile getirdi.
Ali Erbaş, İslam’ın birtakım merkezler tarafından itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını söyleyerek, “Karalama kampanyasına dönüşen bu durum, insanları İslam ve Müslümanlar hakkında yanlış yönlendirmeyi ve ön yargı oluşturmayı hedeflemektedir. Bu kara propaganda, medya vasıtasıyla daha da beslenerek Müslümanlara karşı ırkçı saldırıya dönüşmektedir. İslam ve Müslümanları tehdit unsuru olarak göstermek adına küresel bir algı operasyonu üretilmekte, ümmet varlığımıza yönelik planlı operasyonlar yapılmaktadır” diye konuştu.
Erbaş, İslam’ın şiddet ve terörü besleyen bir ideolojiden ibaret gösterildiğini kaydederek, İslamofobiyi “hain ve karanlık projenin adı” olarak tanımladı.
“İslam coğrafyasının işgal edilen bölgelerinde ortaya çıkarılan terör örgütlerinin İslam ile ilişkilendirilmesi tam anlamıyla çarpıtma ve İslam’a yapılmış açık bir bühtandır” diyen Erbaş, bu örgütlerin “en fazla zararı Müslümanlara ve İslam’a verdiğini” söyledi. Erbaş, bu örgütlerin İslam düşmanlarından destek gördüğünü kaydederek, şunları belirtti:
“İslam ile örtüştürülen o terör örgütlerine silahları kim veriyor, o örgütleri kim destekliyor? İslam düşmanları onları destekliyor. ‘Alın bu silahları Müslümanları öldürün’ diye. Bunlar İslam düşmanlığı endüstrisine malzeme üreten taşeron örgütlerdir.”
“Bir takım medyanın büyük payı vardır”
Malumunuz olduğu üzere İslam hakkında oluşturulan olumsuz algının arka planında kitle iletişim araçlarının ve bir takım medyanın büyük payı vardır” diyen Erbaş, medyanın tutum oluşturmasında büyük bir etkiye sahip olduğunu söyleyerek, “Maalesef medya nesnellikten uzaklaştığında dini ve ideolojik saiklerle nefret söyleminin, alabildiğine itibar suikastının yapıldığı zemin haline gelebilmektedir” dedi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu aşağıdaki sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz.




